"Tuhaf" diken zırhlı dinozor türü keşfedildi

Sert kuyruklu bir ankylosaur olan Gobisaurus'un tasviri (Sydney Mohr)
Sert kuyruklu bir ankylosaur olan Gobisaurus'un tasviri (Sydney Mohr)
TT

"Tuhaf" diken zırhlı dinozor türü keşfedildi

Sert kuyruklu bir ankylosaur olan Gobisaurus'un tasviri (Sydney Mohr)
Sert kuyruklu bir ankylosaur olan Gobisaurus'un tasviri (Sydney Mohr)

Bilim insanları, kaburgalarından çıkıntı yapan "tuhaf" kemikli sivri uçlara sahip yeni bir dinozor türü keşfetti ve bu gelişmenin "evrimdeki önemli bir boşluğu" dolduracağını söyledi.
Birleşik Krallık Ulusal Tarih Müzesi'nden Susannah C.R. Maidment ve diğer araştırmacılara göre Spicomellus afer adı verilen tür, olağanüstü kemikli zırhlarıyla bilinen ankylosaurs adlı dinozor grubunun en eskisi ve türünün Afrika kıtasında keşfedilen ilk örneği.
Nature Ecology and Evolution adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmaya göre yaklaşık 160 milyon yıl önce yaşayan bu dinozorda gözlemlenen dikenli kaburgalar, yaşayan veya soyu tükenmiş başka hiçbir omurgalı türünde görülmeyen "tuhaf" bir özellik.
Bilim insanları çalışmada, "Tür, sırt yüzeyine kaynaşmış dikenli dermal zırhlı bir kaburgaya sahip. Bu soyu tükenmiş veya mevcut omurgalılar arasında emsalsiz bir morfoloji" diye yazdı.
Kuzey yarım küredeki kıtalarda meşhur Stegosaurus gibi zırhlı otçul dinozor fosilleri geniş çapta gün ışığına çıkarılmış olsa bile araştırmacılar Afrika'da ilk kez bu tarz bir türe ait kalıntıların bulunduğunu söyledi.
Bazılarının kemikli levha dizilerinin derisine gömülü olduğu, bazılarının dikenlerinin bu kemikli levhalardan çıktığı, bazılarının da kuyruklarının ucunda büyük kemiksi bir topuzun bulunduğu birçok zırhlı dinozor yıllar içinde gün yüzüne çıkarılmıştı.
Ancak yeni keşfedilen dinozor diğerleri arasından sıyrılıyor.

Paleontologlar, bu ankylosaur'daki koruyucu dikenlerin bilhassa sıradışı olduğunu, hayvanın yanlarında yer alan bu dikenli yapının esasen kaburga kemikleriyle kaynaştığını belirtti.
Bilim insanları araştırmada, kalıntıların parçalarından ince kesitler elde ederek fosilin bölümlerini histolojik olarak analiz etti.
Araştırmacılar, dikenli kısımlardaki kemik yapısının sadece bu döneme ait ankylosaurlar'da görülen bir işaret taşıdığını tespit etti.

Dr. Maidment, "Fosili aldığımızda, muhtemelen bir stegosaur parçası olduğunu düşündük çünkü bu fosili bulduğumuz yerde bir stegosaur bulmuştuk. Fakat bu tür zırhlara sahip stegosaur'lar görmüyoruz" dedi.
Fosil parçalanmış halde olduğu için bilim insanları, bu güçlü yaratığın nasıl göründüğünü ve dikenlerin kemikle nasıl kaynaştığını söylemenin şu anda imkansız olduğunu belirtti.
Araştırmacılar, ileride Fas'ta yapılacak kazılarla, bu ankylosaur türünün dinozorlardaki zırh evriminde sadece tek seferlik bir şey mi yoksa evrimdeki erken dönem bir deney mi olduğu da dahil daha fazla detayın gün yüzüne çıkmasını umuyor.
Independent Türkçe



Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Andrew Griffin 

Evrenin erken dönemlerinden gelen bir radyo sinyali, çevremizdeki her şeyin nasıl başladığını anlamamızı sağlayabilir.

21 santimetre sinyali diye bilinen bu sinyal, ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl yanmaya başladığını ve evreni karanlıktan ışığa nasıl çıkardığını nihayet anlamamızı mümkün kılabilir.

Cambridge Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Anastasia Fialkov yaptığı açıklamada, "Bu, karanlık evrendeki ilk ışığın nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için eşsiz bir fırsat" diyor. 

Soğuk, karanlık bir evrenden yıldızlarla dolu bir evrene geçiş hikayesini yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Sinyal, 13 milyar yıldan fazla bir süre önceden, Büyük Patlama'nın sadece 100 milyon yıl sonrasından bize ulaşıyor. Zayıf parıltı, yıldızların oluştuğu uzay bölgeleri arasındaki boşluğu dolduran hidrojen atomları tarafından yaratılıyor.

Bilim insanları artık bu sinyalin doğasını kullanarak erken evreni daha iyi anlayabileceklerine inanıyor. Bunu, evrenin başlangıcıyla ilgili verileri ortaya çıkarmak için radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak REACH (Radio Experiment for the Analysis of Cosmic Hydrogen / Kozmik Hidrojen Analizi için Radyo Deneyi) adlı radyo anteniyle yapacaklar.

Araştırmacılar bu projenin nasıl işleyeceğini daha iyi anlamak için REACH ve Kilometre Kare Dizisi adlı başka bir projenin, ilk yıldızların kütleleri ve diğer ayrıntıları hakkında nasıl bilgi sağlayabileceğini öngören bir model oluşturdu.

Profesör Fialkov, "İlk yıldızların kütlelerinin 21 santimetre sinyaline bağımlılığını ve ilk yıldızlar öldüğünde üretilen, X ışını ikililerinden gelen ultraviyole yıldız ışığı ve X ışını emisyonlarının etkisi de dahil olmak üzere tutarlı bir şekilde modelleyen ilk grubuz" diyor.

Bu bilgiler, Büyük Patlama'nın ürettiği hidrojen-helyum bileşimi gibi, evrenin ilkel koşullarını birleştiren simülasyonlardan elde edildi.

REACH teleskobunun baş araştırmacısı ve çalışmanın ortak yazarı Eloy de Lera Acedo, "Bildirdiğimiz tahminler, evrendeki ilk yıldızların doğasını anlamamız açısından muazzam önem taşıyor" ifadelerini kullanıyor.

Radyo teleskoplarımızın, ilk yıldızların kütlesi ve ilk ışıkların bugünkü yıldızlardan ne kadar farklı olabileceği hakkında ayrıntılı bilgiler verebileceğine dair kanıt sunuyoruz.

REACH gibi radyo teleskopları, evrenin bebeklik döneminin gizemlerini çözme yolunda umut vaat ediyor ve bu tahminler, Güney Afrika'daki Karoo'dan yaptığımız radyo gözlemlerine rehberlik etmesi açısından hayati önemde.

Çalışma, hakemli dergi Nature Astronomy'de yayımlanan "Determination of the mass distribution of the first stars from the 21-cm signal" (21 santimetre sinyalinden ilk yıldızların kütle dağılımının belirlenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/space