Libya Başbakanı, siyasi anlaşmazlığı çözmek için ‘tartışmalı bir teklif’ sundu

Menfi’nin bazı isimlerin seçimlere katılmasını önleme girişimini takiben Bingazi ve Trablus arasındaki bölünme derinleşiyor.

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, tartışmalı isimlerin yaklaşan seçimler için adaylıklarını geri çekmelerini önerdi (AFP)
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, tartışmalı isimlerin yaklaşan seçimler için adaylıklarını geri çekmelerini önerdi (AFP)
TT

Libya Başbakanı, siyasi anlaşmazlığı çözmek için ‘tartışmalı bir teklif’ sundu

Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, tartışmalı isimlerin yaklaşan seçimler için adaylıklarını geri çekmelerini önerdi (AFP)
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, tartışmalı isimlerin yaklaşan seçimler için adaylıklarını geri çekmelerini önerdi (AFP)

Zayed Hediyye
Libya’da yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için belirlenen tarih olan 24 Aralık’a denk gelen Libya’nın bağımsızlığının 70. yıl dönümü yaklaşıyor. Bu bağlamda her geçen gün, Libya krizinin tarafları ve siyasi geçiş sürecindeki ortaklar arasında yenilenen anlaşmazlıklar nedeniyle seçimleri zamanında yapma olasılığı daha karmaşık hale geliyor.
Parlamento ve hükümet arasındaki krizin neden olduğu gerginliğin ardından siyaset sahnesine sükûnet hakim ancak iki taraf arasındaki anlaşmazlığın köklü bir şekilde çözülememesi nedeniyle Libya arenasında beklenti devam ediyor.
Son engeli ortadan kaldırmak amacıyla Başkanlık Konseyi, bazı çatışma taraflarının kulaklarını tıkaması gereken bir öneri sundu. Bu yolla, tartışmalı isimleri yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmamaya ikna etmeye çalışıyor.

Siyasi tıkanıklığı önleme girişimi
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya sahnesindeki bazı aktif tarafları vatan için uzlaşmaya ve bu yılın sonunda yapılacak seçimlerde aday olmamaya çağıran bir girişim sunmak üzere olduğunu belirtti.
Menfi, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Siyasi sürecin korunmasını ve güvenli, şeffaf, adil ve kabul edilebilir seçimlerin yürütülmesini sağlamak için Birleşmiş Milletler’deki (BM) konuşmamda, tüm aktif siyasi tarafların ‘tüm taraflar arasında anayasal zeminde uzlaşmayı kolaylaştırmaya’ davet edilmesi ve seçim sonuçlarının kabul edilmesi esasına dayanan bir girişimin başlatıldığını açıkladım.”
Muhammed el-Menfi, “Anlaşmaya varılamaması durumunda ilgili tarafları, ülke menfaati için tavizler vermeye, bir sonraki seçimlere katılmamaya, uzlaşmaya varmak ve doğabilecek herhangi bir siyasi tıkanıklığın önüne geçmek için diğer adayların önünü açmaya çağıracağım” şeklinde konuştu.
Başkanlık Konsey Başkanı, önerisinin ülkeyi güvenliğe ve kalıcı bir anayasa üzerinde uzlaşmaya izin veren istikrarlı bir haline getirmeyi amaçladığını belirtti.
Öte yandan Başkanlık Konseyi sözcüsü Necva Vehibe, Başkanlık Konseyi önerisine ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaparak, “Başkanlık Konseyi, seçim sürecini ve çeşitli taraflarca kabul edilmesini kolaylaştırmak için, geçmiş yıllarda sahnede geniş bir varlığı olan aktif siyasi isimleri 24 Aralık seçimlerine katılmamaya çağıracak” dedi.
Vehibe, “Girişim, Libya’da yerel bir tarafça yönetiliyor. Önceki tüm girişimler ya BM ya da Libya meselesiyle ilgilenen bazı dost ülkeler tarafından üstlenilmişti. Libyalılar katılsın ya da katılmasın bu sefer girişim, Libya sponsorluğu ve gözetimi altındadır” şeklinde konuştu.
Necva Vehibe, “Girişimin sunulmasının nedeni, adaylığı herkes tarafından kabul edilemeyecek isimler çıkartılarak seçimlere ilişkin anayasal zemin ve yasal çerçeveler meselesinin çözüme kavuşturulmasını kolaylaştırmak ve siyaset sahnesinde yeni yüzlere fırsat vermektir” ifadelerini kullandı.
Başkanlık Konseyi’nin kimlerle iletişim kuracağını belirtmeyi reddeden Vehibe, “Konu, hala öneri şeklinde ve yasaklananların bir listesi yok” dedi.

Hızlı tepki
Başkanlık Konseyi girişimine yönelik siyasi partilerin tepkileri, girişim açıklanır açıklanmaz hızla gelmeye başladı. Girişim, başta Devlet Yüksek Konseyi olmak üzere Libya’nın batısında memnuniyetle karşılandı.
Trablus’ta Devlet Yüksek Konseyi başkanının ikinci yardımcısı Ömer Buşah, “Başkanlık Konseyi başkanının girişimini destekliyoruz. Son aşamadaki olaylara katkıda bulunan tartışmalı isimlerden adaylara, geri çekilme ve geçmişin yükünden ve düşmanlıklarından kurtulmuş yüzlere yeni aşamaya öncülük etme fırsatı bırakma çağrısı yapıyorum” dedi.
Buşah, “Girişim, bu koşullar altında ‘ulusal uzlaşı, yerinden edilenlerin geri dönüşü, düşünce ve savaş esirlerinin serbest bırakılması ve Libya’da yeni bir sayfanın açılması’ için kullanılması gereken bir fırsattır” dedi.
Öte yandan Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Talal el-Mihub, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’nin ‘adaylara seçimleri boykot çağrısına’ ilişkin açıklamalarından duyduğu şaşkınlığı dile getirdi. Mihub, “Konsey üyeleri, önemli bir uluslararası destek kazandıktan sonra Başbakanın Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası için onay vermesini umuyorlardı” ifadelerini kullandı.
Mihub, “Parlamento tarafından onaylanan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yasası, ülkedeki tek yasama organı tarafından çıkarıldığı için Libya devletindeki tüm yönetmelik ve yasalarla uyumludur. Temsilciler Meclisi, yeni aşamayla ilgili tüm yükümlülüklerini yerine getirecektir. Uluslararası toplum, tüm tarafları yol haritasının daha önce üzerinde anlaşmaya varılan maddelerini uygulamaya mecbur etme sorumluluğunu taşıyor” şeklinde konuştu.
Libyalı gazeteci ve siyasi aktivist Ahmed Aşur, “Menfi’nin önerisi, sorunları çözmekten çok karmaşıklaştıracak ve Bingazi ile Trablus arasındaki bölünmeyi artıracaktır. Bugünden itibaren doğunun önde gelen isimleri, bir önceki aşamada tavrı tarafsızlıkla karakterize edilen Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’yi, ‘ordu Komutanı Halife Hafter ve meclis başkanı Akile Salih’in cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını önlemek için Devlet Yüksek Konseyi ve Siyasi İslam Akımı ile gizli bir anlaşma yapmakla’ suçlamaya başladı” değerlendirmesinde bulundu.
Aşur, Başkanlık Konseyi önerisine yönelik ilk tepkilere değinerek, “Doğal ve beklenen bir durumdu. Dolayısıyla Yüksek Konsey’in Hafter ve Akila Salih’i olay yerinden uzaklaştıran bir girişimi memnuniyetle karşılaması şaşırtıcı değil. İkisinin kendilerini siyasi arenadan dışlayan bir öneriyi reddetmesi tuhaf değil” dedi.

İngiltere’nin ordunun inşasına katkısı
Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve Savunma Bakanı Abdulhamid Dibeybe, pazartesi günü Trablus’ta İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan bir heyet ile ‘İngiltere’nin Libya askeri kurumunun yeniden inşasına katkısını’ ele aldı.
Hükümet tarafından yayınlanan bir bildiride, toplantıya ‘Trablus’taki Libya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad ve Libya Savunma Bakanlığı’nın birçok danışmanının’ katıldığı belirtildi. Bildiride, “İngiliz heyet, İngiltere’nin Libya Büyükelçisinin katılımının yanı sıra Kuzey Afrika ve Orta Doğu Savunma Bakanlığı Danışmanı Jen Martin Smeaton’u da içerdi” denildi.
Açıklamaya göre toplantıda, ‘Libya askeri kurumunun yeniden inşasında Londra’nın Libya’ya yardım etme olasılığı, ordunun birleştirilmesi, 5+5 Askeri Komite’nin çabalarını destekleme, paralı askerler ve yabancı savaşçılar’ meseleleri ele alındı. İki taraf, İngiltere’nin bu konulara verdiği destekle ilgili çeşitli ayrıntıları görüşmek üzere bu ayın sonunda bir toplantı düzenleme konusunda uzlaşı sağladı.

Eski ilişkiyi canlandırmak
Bu görüşmeler, Trablus ve Londra arasındaki eski askeri iş birliği tarihini canlandırmak için dikkate değer bir adım olarak görülüyor. Öyle ki İngilizlerin dönemin emiri ve ardından Kral İdris es-Senussi’yi, ‘yönetimi devralmak ve Libya’nın bağımsızlığını elde etmek’ için destekleme sözü karşılığında Londra, İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında İtalya’ya karşı savaşa katılmak için 1940’ta Mısır’da Libya ordusunun kurulmasında çok önemli bir rol oynadı.
İki taraf arasında askeri alanlardaki yakın ilişki, 1951’den Kaddafi’nin 1969’da kendisine karşı yaptığı darbeye ve bir yıl sonra İngiliz güçlerini Libya’dan tahliye etmesine kadar Senussi’in Libya’daki yönetimi boyunca devam etti.



ABD Savunma Bakanı: DEAŞ’la mücadele için askerlerimizi Suriye'de bulundurmaya devam etmeliyiz

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
TT

ABD Savunma Bakanı: DEAŞ’la mücadele için askerlerimizi Suriye'de bulundurmaya devam etmeliyiz

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Almanya'daki Ramstein Hava Üssünde (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin yaptığı açıklamada, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra DEAŞ’ın yeniden büyük bir tehdit oluşturmasını önlemek için ABD'nin Suriye'de asker bulundurmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.

Austin, görevden ayrılmadan önceki Associated Press'e (AP) dün verdiği röportajında, özellikle on binlerce eski DEAŞ üyesinin ve aile üyelerinin kaldığı gözaltı kamplarının güvenliğini sağlamak için ABD askerlerine halen ihtiyaç olduğunu vurguladı. Tahminlere göre söz konusu kamplarda 8 bin ile 10 bin arasında DEAŞ üyesi bulunuyor ve bunların en az 2 bini ‘çok tehlikeli’ olarak değerlendiriliyor.

Yaklaşık 50 ortak ülkeyle Ukrayna'ya askeri yardım konusunu görüşmek üzere gittiği Almanya'daki Ramstein Hava Üssü'nde konuşan Austin, “Suriye’nin korumasız bırakılması halinde DEAŞ savaşçılarının yeniden ortaya çıkacağını düşünüyorum” dedi. ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, 2018 yılında ilk başkanlık döneminde Suriye'deki tüm askerleri geri çekme girişiminde bulunmuş, bu durum dönemin Savunma Bakanı Jim Mattis'in istifasına yol açmıştı. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) geçtiğimiz aralık ayı başlarında Esed'e karşı Şam’a doğru ilerlerken Trump sosyal medya hesabından, ABD ordusunun çatışmalardan uzak durması gerektiğini belirten bir paylaşımda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın  edindiği bilgiye göre ABD'nin DEAŞ’la mücadele misyonu kapsamında Suriye'de yaklaşık 2 bin askeri bulunuyor. Bu rakam yetkililerin yıllardır 900 olduğunu söylediği asker sayısından önemli bir artış anlamına geliyor. ABD askerleri 2015 yılında DEAŞ’ın Suriye'nin büyük bir bölümünü işgal etmesinin ardından buraya konuşlandırılmıştı. ABD askerlerinin Suriye’de devam eden varlığı, 8 Aralık'ta Esed rejiminin yıldırım saldırıyla devrilmesi ve ailesinin onlarca yıllık iktidarına son verilmesinin ardından sorgulanmaya başlandı.