SMDK Başkanı Muslat, Şarku’l Avsat’a konuştu:  ABD, Suriyeli muhalifler arasında taraf tutuyor

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) başkanı Salim el-Muslat, Amman’a Şam ile normalleşmeme çağrısı yaptı.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Salim el-Muslat.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Salim el-Muslat.
TT

SMDK Başkanı Muslat, Şarku’l Avsat’a konuştu:  ABD, Suriyeli muhalifler arasında taraf tutuyor

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Salim el-Muslat.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Salim el-Muslat.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Salim el-Muslat, Washington’da Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ABD’li taraflarla olan görüşmelerin ‘büyük ölçüde olumlu’ geçtiğini ancak iyi yöndeki sözlerin sahaya yansıması için daha fazla eyleme ihtiyaç olduğunu vurguladı.
62 yaşındaki Muslat, geçtiğimiz haziran ayında SMDK Başkanı olarak seçildi. 1978'de ABD'de siyasal bilgiler eğitimini tamamladı ve Dubai'deki Körfez Araştırma Merkezi'nde araştırmacı olarak çalıştı. Muslat SMDK Başkanı olmadan önce Suriye Kabileler ve Aşiretler Meclisi Genel Sekreterliği görevinin yanı sıra Irak ve Suriye’de varlık gösteren El-Cubur Kabilesi’nin şeyhiydi. Washington’da düzenlediği toplantıların ardından Şarku’l Avsat’a konuşan Muslat, SMDK heyetinin Beyaz Saray, ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıklarından bazı yöneticilerin yanı sıra Kongre’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin senatörleriyle de görüştüğünü aktardı. Muslat söz konusu görüşmelere katılan tüm ABD’li yetkililerin, Washington’ın  Suriye devrimini destekleme ve Sezar Yasası’nın uygulanmasından geri adım atılmayacağı yönündeki taahhüdünü yinelediğini belirtti.
Bununla birlikte Muslat, ABD’li politikacıların Suriyeli muhalif gruplardan birini (Suriye Demokratik Meclisi’ne atıfla) diğerine göre daha fazla desteklediğini, SMDK heyeti üyelerinin de görüşmeler sırasında taraf tutulduğunu gözlemlediklerini kaydetti.
ABD’li yetkililerin bu taraflı tutumunun ‘Suriyeliler arasında çatlağa sebep olduğunu’ ifade eden Muslat açıklamasında “ABD yönetimiyle çalışmanın önemi konusunda ikna oldum. Washington yönetiminin yeni aldığı pozisyon şimdiye kadar birçok kişi için açık değildi” dedi.
ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Suriyeli aktörlerle ilişkisinde taraflı tutumun daha da belirginleştiği Kürt bölgelerinde varlık gösterdiğine işaret eden Muslat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Arkadaşlar bir tarafın aleyhine olacak şekilde diğerinin yanında değil, tüm tarafların yanında durur. Kürtler, Arap aşiretlerinin veya Türkmenlerin pahasına ihmal edilemez. Bunun tersi de geçerlidir. Biz, tüm bu aktörlerin savunmasını üstleniyoruz. Onlar Suriye’deki halkımızdır.”
Washington’daki temasları sırasında ABD yönetiminden Suriye rejimine baskı yapmaya ve boykot etmeye devam etmesini istediklerini aktaran Muslat, Sezar (Ceaser) Yasası’nın uygulanmasının Suriyelilere zarar vermediğini, bilakis rejimi zulmü durdurmaya zorladığını ifade etti.

Muslat açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“ABD yönetimi halen Sezar Yasası'nı uygulamakta kararlı ve Suriye halkı bu (yasa) yüzünden ölmüyor. Bilakis Suriye rejiminin yaptırımları sebebiyle savaş ve yıkımla karşı karşıyalar. Bu sırada İranlılar ve rejimin destekçileri ülkenin servetinden, petrolünden ve olanaklarından faydalanıyorlar. Biz, hem sınırdaki mülteci kamplarında yaşayan hem de rejimin kontrol ettiği bölgelerde ekmek kuyruğuna giren kadınları temsil ediyoruz. Düsturumuz tüm Suriye halkını temsil etmektir. Ziyaretimizin amacı, siyasi süreci Amerikalılarla yeniden masaya yatırmaktı. Çünkü artık bu, dünyanın birçok ülkesinde insani yardımlarla sınırlı bir mesele haline gelmeye başladı. Biz, bu çerçevede katkı sunan herkese teşekkür ediyoruz. Fakat bizim meselemiz siyasidir. Halkımızın karşısında buna bağlı baldık. Bu çileye son verecek siyasi bir çözüm istiyoruz. Ülkemizin İranlı ve Rus milisler ile İran projesinin bayraktarlığını yapan Esed’den kurtulduğuna şahit olmak istiyoruz. Bu yönde gerçekçi eylemler görmemiz için 10 yıl yeterli. Bu zor bir dönem ve herkesten çok Arap dayanışmasını gerektiriyor. Esad sadece Suriye'ye değil tüm Arap ülkelerine zarar veriyor. Bu Arap dünyasının ve uluslararası toplumun kararıdır.”

Muslat, Ürdün ile Suriye rejimi arasındaki ekonomik yakınlaşmayla ilgili soruya da şu cevabı verdi:
“Suriye rejimi ile normalleşme, rejimin Suriyelilere karşı işlediği suçları ödüllendirmek anlamına gelir. Ürdün’ün bunu istediğini düşünmüyorum. Ürdünlülerin halkımızla güzel ilişkileri var.”

Ürdün’e böyle bir adım atmama çağrısında bulunan Muslat konuya dair açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Çünkü Esed rejimi Ürdün ve Araplar için tehdit oluşturuyor. Aynı şekilde Suriyeliler için de tehlike arz ediyor. Hiçbir ülkeye bunu yapmasını (normalleşmeyi) tavsiye etmiyoruz. Bilakis bunu yapmadan önce yerinden edilen, öldürülen ve mülteci olan milyonlarca Suriyeliyi düşünmeleri tavsiyesinde bulunuyoruz.”
ABD Dışişleri Bakanlığı’yla Suriye rejimi ile normalleşme ve ilişkileri yeniden başlatma meselesini de görüştüklerini aktaran Muslat, Bakanlığın Arap ülkelerine böyle bir adım atmamalarını tavsiye ettiğini söyledi. Muslat’a göre Bakanlık, SMDK heyetine, Suriye rejimiyle ilişkileri normalleştirmenin tehlikelerini tam olarak farkında olduğunu belirterek bundan tümüyle uzak durdukları konusunda güvence verdi.

Muslat, Anayasa Komitesi’nin 18 Ekim’de Cenevre’de düzenleyeceği toplantılara ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu tarih, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in yaptığı üç görüşmenin ardından belirlendi. Bu görüşmelerden ilki İstanbul’da, ikincisi BM Genel Kurul toplantıları sırasında New York’ta, sonuncusu da BM toplantılarından sonra yapıldı. Bu tarih BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmemizden sonra belirlendi. Ancak Guterres gelecek toplantıyla ilgili herhangi bir iyimserlik göstermedi. Bu altıncı tur ve ben de iyimser değilim. Çünkü toplantılar, BM tarafından sunulan anayasa çerçevesi etrafında dönüyor, anayasa içeriği hakkında değil. Evet, 2254 sayılı kararın ve Suriye krizini sona erdirmeye yönelik uluslararası çabaların yanındayız. BM Temsilcisi’nin söylediği tüm gereklikleri onayladık. Fakat siyasi süreçleri uzatan ve ciddiyetsiz olan Suriye rejim heyetidir.”



Yardım adı altında katliam mı yapılıyor? GHF kapatılsın çağrısı

Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
TT

Yardım adı altında katliam mı yapılıyor? GHF kapatılsın çağrısı

Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)
Çelik tellerle örülü yardım dağıtım noktaları İsrail ordusunun denetiminde (AFP)

130'dan fazla yardım ve sivil toplum kuruluşu (STK), faaliyetleri kaosa yol açan ABD ve İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) kapatılması için çağrı yaptı.

Oxfam, Save the Children ve Af Örgütü'nün de aralarında bulunduğu kuruluşların bugün yayımladığı ortak açıklamada, GHF'nin faaliyetlerini başlattığı 27 Mayıs'tan bu yana 500'den fazla Filistinlinin yardım bölgelerinde öldürüldüğüne dikkat çekiliyor.

Kuruluşlar, sivillere yönelik saldırılarda çoğunlukla çocukların öldürüldüğünü vurgulayarak, GHF'nin insani yardım çalışmalarının tüm normlarını ihlal ettiğini belirtiyor:

Gazze'deki Filistinliler imkansız bir seçimle karşı karşıya: Ya açlıktan ölecekler ya da ailelerini doyurmak için çaresizce yiyeceğe ulaşmaya çalışırken vurulacaklar.

İsrail askerlerinin erzak dağıtım bölgelerindeki Filistinli sivillere "rutin olarak" ateş açtığı, Washington ve Tel Aviv destekli vakfın Gazze'deki durumu daha da kötüleştirdiği ve faaliyetlerinin sonlandırılması gerektiği ifade ediliyor.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF'ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddederek kurallara uymayan kişilere "uyarı ateşi" açıldığını öne sürüyor.

İsrail gazetesi Haaretz'in cuma günkü haberinde, kimliklerinin gizli tutulmasını isteyen İsrailli askerler, erzak dağıtım noktalarında Filistinlilere ateş açma talimatı aldıklarını söylemişti. Askerler, Filistinlilerin orduya ait mevzilerden uzak tutulması için böyle bir emir verildiğini ancak "gereksiz yere ölümcül güç kullanmaktan endişe duyduklarını" belirtmişti.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ise iddiaları yalanlayarak "dağıtım merkezlerindekiler de dahil hiçbir sivile kasten ateş etme emri verilmediğini" savunmuştu. Başbakan Binyamin Netanyahu da gazeteyi orduya karşı dezenformasyonla suçlamıştı.

Diğer yandan İsrail ordusu, erzak dağıtım noktalarında Filistinlilerin öldürülmesine dair soruşturma başlatıldığını da duyurmuştu. Ordudan dün yapılan açıklamada, GHF'nin yardım merkezlerine giden yollara yön ve uyarı levhaları yerleştirileceğini, sahalara erişimin iyileştirileceğini bildirmişti.

Independent Türkçe, BBC, Haaretz