Pandora belgeleri: Dünya liderlerine yönelik suçlamalar ve mali sırlar

Dünyanın dört bir yanındaki vergi cennetlerinde off-shore hizmetleri sunan şirketlere ait en büyük belge sızıntısı yapıldı.

Pandora Belgeleri, dünya liderlerinin ve politikacıların gizli servet ve ilişkilerini ortaya koyuyor (Independent Arabia)
Pandora Belgeleri, dünya liderlerinin ve politikacıların gizli servet ve ilişkilerini ortaya koyuyor (Independent Arabia)
TT

Pandora belgeleri: Dünya liderlerine yönelik suçlamalar ve mali sırlar

Pandora Belgeleri, dünya liderlerinin ve politikacıların gizli servet ve ilişkilerini ortaya koyuyor (Independent Arabia)
Pandora Belgeleri, dünya liderlerinin ve politikacıların gizli servet ve ilişkilerini ortaya koyuyor (Independent Arabia)

Dalia Muhammed
117 ülkeden 650’den fazla gazetecinin beş yıldan fazla süren gayretli çalışmasının ardından dünya liderlerinin, politikacıların ve zenginlerin gizli servet ve anlaşmaları, dünyanın dört bir yanındaki vergi cennetlerinde off-shore şirketleri ve hesaplarına ait en büyük finansal belge sızıntıları ortaya saçıldı.
‘Pandora’nın belgeleri’ olarak adlandırılan bu dosyalar, aralarında hala  görevde olan  35 dünya liderinin yanı sıra 300’den fazla hükümet yetkilisinin isimlerini kapsıyor.
Ortaya çıkanlar arasında, Ürdün kralının İngiltere ve ABD’de 70 milyon sterlin (yaklaşık 94 milyon dolar) değerinde gizli gayrimenkulleri olduğu da yer alıyor.
Independent Arabia, ‘Pandora’ belgelerinde yer alan suçlamalar hakkında görüş almak için Ürdün kraliyet mahkemesiyle temasa geçti, ancak bu konuda henüz bir yorum almadı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, belgeler ayrıca, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve eşinin Londra’da bir ofis alımı sırasında 312 bin (422 bin dolar) sterlinlik damga vergisinden kaçındığı da yer alıyor. Çiftin doğrudan ofisi satın almak yerine ofisin sahibi olan off-shore şirketi satın aldığı ortaya çıktı.

-‘Blair ve eşiyle bağlantı yok’
Pandora Belgeleri’nde adının geçmesiyle ilgili olarak eski İngiltere Başbakanı’nın ve eşinin sözcüsü, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Blair ailesi, başbakanların ve diğerlerinin gizli sırlarıyla ilgili bir hikâyeye dahil edilmemeli” dedi. Blair ve eşinin, saygın emlakçılar aracılığıyla ve tüm işlemler kamuya açık şekilde söz konusu mülkü yasal işletmeler ve ‘Cherie Blair’ kuruluşu için bahsi geçen mülkü satın aldığını söyledi. Sözcü, “Satıcı bir off-shore şirketiydi. Blair ailesinin asıl şirketle ya da arkasında kimin olduğuyla kesinlikle hiçbir ilgisi yoktu” şeklinde konuştu.
Eski İngiltere Başbakanı ve eşinin, gelecekte burayı satması halinde sermaye kazancı vergisi ödemekten sorumlu olacaklarını da sözlerine ekledi. Sözcü ayrıca, tüm karlar üzerinden tam vergi ödediklerini ve işlemleri gizlemek veya vergiden kaçınmak için off-shore şirketlerinin kullanılmadığını vurguladı.
Sözcü, “Panorama ve The Guardian programlarıyla ile birkaç haftadır tartışıyoruz. İlk başta bize, tamamı yurtdışında bir vergi kaçakçılığı planı geliştirdiğimize dair yanlış varsayıma dayanan 25 ayrıntılı soru ile geldiler. Bu hikâye çöktüğünde, avukatlarımız ve muhasebecilerimiz açıkça ‘bu davada kesinlikle bir gerçek olmadığını, satış yönteminin bizimle hiçbir ilgisi olmayan bir satıcı tarafından belirlendiğini’ belirtti. Daha sonra vergi kaçakçılığıyla ilgili bir masalda, bir ihlal imasında bulunmaya çalıştılar ki bu büyük ölçüde adaletsizdir” dedi.
Bu şekilde İngiltere mülkü edinmek yasal bir eylem sayılıyor ve ‘Damga Vergisi’ ücreti ödemek gerekmiyor. Ancak BBC’ye göre Blair, daha önce vergi boşluklarının ve vergi kaçakçılığının sesli bir eleştirmeniydi. Londra’nın merkezindeki Marylebone’da bulunan ev, dünyanın dört bir yanındaki hükümetlere danışmanlık yapan Bayan Blari’in hukuk danışmanlığı ofisinin yanı sıra, kadınlara özel bir vakfın binası olarak kullanıldı.
Sızıntı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Monako’daki gizli finansal varlıklar arasında bir bağlantı olduğundan da söz ediyor. Independent Arabia, Rus Devlet Başkanının medya ofisiyle iletişime geçmeye çalıştı, ancak yanıt alamadı.
Belgelerde, bu hafta içinde seçimlere katılacak olan Çekya Başbakanı Andrej Babis’in Fransa’nın güneyinde 12 milyon sterlinlik (16 milyon dolar) iki lüks konutu satın alırken, bir off-shore yatırım şirketi üzerinden alışını deklare etmediğini görülüyor.
Babis, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Yasa dışı hiçbir şey yapmadım. Ama bu, onların beni karalamaya ve Çekya yasama seçimlerini etkilemeye çalışmasını engellemez” ifadelerine yer verdi.
Bu sızıntılar, 2016’da başlayan bir dizi sızıntının en sonuncusu. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından düzenlenen kapsamlı bir dosya incelemesinin ardından gelişti.
BBC’nin ‘Panorama’ programı, BBC Arabic, The Guardian ve diğer medya ortakları arasındaki ortak soruşturma sayesinde, Britanya Virjin Adaları, Panama, Belize, Kıbrıs, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Singapur ve İsviçre’nin de dahil olduğu ülkelerde bulunan 14 finansal hizmet şirketine ait 12 milyon belge incelendi.

Kara para aklama ve vergi kaçırma
Bu sızıntılar uyarınca bazı isimler, yolsuzluk, kara para aklama ve küresel vergi kaçakçılığı iddialarıyla karşı karşıya. Ancak açığa çıkan en büyük noktalardan biri, ‘önde gelen ve varlıklı kişilerin İngiltere’de gizlice gayrimenkul satın almak üzere yasal olarak şirketler kurduğu’, ‘satın almaların arkasında vergi cennetlerinde bulunan yaklaşık 95 bin şirketin sahiplerinin olduğu’ ve ‘İngiltere hükümetinin, bazı alıcıların kara para aklama faaliyetlerini gizleyebileceği endişeleri ortasında defalarca söz vermesine rağmen bu şirketlerin sahipleri için bir emlak kaydı hazırlamadığı’ oldu.
Ülkelerini yağmalamakla suçlanan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve ailesi buna bir örnek. Soruşturma, Aliyevlerin ve bazı ortaklarının İngiltere’de 400 milyon sterlinden (540 milyon dolar) fazla değere sahip gayrimenkul anlaşmalarına gizlice dahil olduklarını ortaya koydu.
Belgeler, ailenin cumhurbaşkanının 11 yaşındaki oğlu Haydar Aliyev için nasıl 17 mülk satın aldığını da ortaya koyuyor. Buna karşılık İngiltere hükümeti, daha sıkı yaptırım yasalarıyla kara para aklamayı engellediğini ve mümkün olduğunda İngiltere’de mülkü olan vergi cennetlerinde bulunan şirketlerin bir kaydını sağlayacağını söylüyor.
Belgelerde yer alan birçok işlemin hukuka aykırılık içermemesi dikkat çekici. Ancak ICIJ’dan Fergus Shiel, “Bu büyüklükte bir açıklama hiç olmadı. Ancak araştırmalar, vergi cennetlerinde yerleşik şirketlerin, insanların şüpheli parayı saklamasına veya vergilerden kaçınmasına yardımcı olmak için neler yapabileceğinin gerçekliğini gösteriyor. Bu off-shore hesaplarını ve tröstlerini, diğer ülkelerde yüz milyonlarca dolarlık gayrimenkul satın almak ve kendi vatandaşları pahasına ailelerini zenginleştirmek için kullanıyorlar” dedi. ICIJ, soruşturmanın ‘gizemlerle dolu bir kutuyu açtığına’ inanıyor.

Sızan finansal belgeler
Sızan finansal belgeler, Ürdün Kralı’nın İngiltere ile ABD arasında nasıl gizlice bir emlak imparatorluğu kurduğunu da gösteriyor.
Belgeler, Kral 2. Abdullah bin el-Hüseyin’in 1999’da Ürdün tahtına çıkmasından bu yana 15 mülk satın almak için kullandığı, İngiliz Virgin Adaları ve diğer vergi cennetlerinde bulunan bir şirketler ağını tanımlıyor.
Bu emlak çıkarları, Kral Abdullah’ın otoriter bir rejime liderlik etmekle suçlanması ve son yıllarda kemer sıkma önlemleri ve vergi artışları nedeniyle protestoların patlak vermesiyle şekillendi. Ancak kralın avukatları, tüm mülkün kralın kişisel serveti ile satın alındığını ve bunu Ürdün vatandaşlarına yönelik projeleri finanse etmek için kullandığını söylüyor. Avukatlar, vergi cennetlerinde yerleşik şirketler aracılığıyla gayrimenkul satın almanın yolunu mahremiyet ve güvenlik nedenlerine bağladı.
Diğer Pandora belgelerinin açıklamaları arasında şunlar yer alıyor;
- Kenya Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta ve ailesi, off-shore şirketleri aracılığıyla yaklaşık 500 milyon dolarlık kişisel bir servet biriktirdi.
- Pakistan Başbakanı İmran Han’ın yakın çevresi, gizli şirketlere ve milyonlarca dolarlık fonlara sahip.
- Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis tarafından kurulan hukuk firmasının, bir off-shore şirketler zincirinin gerçek sahibi (zimmete para geçirmekle suçlanan eski bir Rus politikacı) gizlemek için hayali sahiplerinin varlığına ilişkin iddiası. Ancak hukuk firması bunu reddediyor.
-Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, 2019 seçim zaferinden önce hissesini gizli bir off-shore şirketine devretti.
- Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso, ABD’deki Güney Dakota merkezli bir güven fonunu, yakın aile üyelerine aylık ödemeler yapan bir Panama kuruluşuyla değiştirdi.
Bu çerçevede Panama, ICIJ’e gönderdiği bir mektupta, ‘zararın onarılamaz olabileceğini’ söyleyerek, Pandora Belgeleri’nden endişe duyduğunu dile getirdi. Mektup, Panama’nın potansiyel bir vergi cenneti olarak ‘yanlış beyanı’ teşvik eden ‘herhangi bir yayının’ ülke ve halkı için ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardı.
Mektup, geçen yıllarda gerçekleştirilen birçok reforma atıfta bulundu. 2016’dan bu yana o dönemde var olanların yarısına eş değer olan 395 binden fazla şirket ve kurumun kaydının askıya alındığını bildirdi. Bununla birlikte Panama, hala Fransa ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) vergi cennetleri listesinde yer alıyor.
2016 yılında ICIJ tarafından ‘Panama Belgeleri’ olarak adlandırılan daha önceki bir soruşturmanın gündeme getirilmesinin ardından Panama hükümeti, ülkenin bir kez daha finansal cennetlerle ilgili yeni bir skandalla karşı karşıya kalacağından korkuyor.
‘Panama Belgeleri’ skandalı, bu skandal nedeniyle iki yıl sonra tüm faaliyetlerini durdurduğunu açıklayan hukuk firması ‘Mossack Fonseca’dan 11,5 milyon dijital belgenin 30 Nisan 2016’da sızdırılmasıyla başladı.
Bu hassas belgeler, İzlanda Başbakanı David Sigmundur Gunnlaugsson ve ardından Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in istifası da dahil olmak üzere dünyada bir dizi ani olaya yol açtı.
ABD Kamu Dürüstlüğü Merkezi’ne göre sızıntı, 79 ülkede vergi kaçakçılığı veya kara para aklama vakalarıyla ilgili en az 150 soruşturma açılmasına neden oldu. Bu belgeler, dünyanın en zenginlerinden bazılarının mali sırlarına ışık tutuyor.



İran, Bender Abbas patlamasını araştırıyor... İsrail olaya müdahil olduğunu reddediyor

TT

İran, Bender Abbas patlamasını araştırıyor... İsrail olaya müdahil olduğunu reddediyor

İran, Bender Abbas patlamasını araştırıyor... İsrail olaya müdahil olduğunu reddediyor

İranlı yetkililer ülkenin en büyük limanında meydana gelen patlamayı araştırırken, patlamanın nedenine ilişkin çelişkili haberler geliyor. Washington ile Tahran arasında Umman'ın başkentinde müzakereler sürerken İsrail patlamayla ilgisi olduğunu reddetmekte gecikmedi.

Patlama dün İran'ın güneyindeki Bender Abbas kentinde bulunan Recai Limanı’nda meydana geldi. Görüntülerde olay yerinden dumanların yükseldiği görülürken, İran devlet medyası beş kişinin öldüğünü ve yaklaşık 700 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Hürmüzgan eyaletindeki Kızılay departmanından bir yetkili, “Patlamanın nedeni henüz belirlenmedi; değerlendirme sürecindeyiz ve Recai Limanı’na acil müdahale ekipleri gönderildi” dedi.

Hükümet Sözcüsü Fatma Muhacerani ise “Recai Limanı’ndaki olayın nedeninin açıklanması zaman alacaktır. Limanın bir köşesinde istiflenmiş olan ve kimyasal madde içeriyor olabilecek konteynerler patladı. Yangın tamamen söndürülene kadar, olayın nedeni ve mahiyeti hakkında doğru açıklamalar yapmak zor olacak. Bu biraz zaman alacak” ifadelerini kullandı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansı dün öğleden sonra patlamayla ilgili haberini “Başlangıçta bir yakıt deposundan kaynaklandığı söylenirken, daha sonra yapılan incelemeler bunun limandaki bir konteyner patlamasından kaynaklandığını gösterdi” şeklinde özetledi, ancak bu incelemeler hakkında daha fazla bilgi vermedi.

Tesnim haber ajansı, durumun güvenlik güçleri ve kurtarma ekipleri tarafından hızla kontrol altına alınmasını sağlamak amacıyla limandaki faaliyetlerin şu anda askıya alındığını kaydetti.

Muhacerani, ön incelemelerin limanda muhtemelen kimyasal madde taşıyan birkaç konteynerin patladığını gösterdiğini söyledi. İran televizyonu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Arif'in İran'ın güneyindeki kenti sarsan patlamanın nedenlerinin araştırılması talimatı verdiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Tesnim haber ajansından aktardığına göre Hürmüzgan Valiliği, ‘patlamanın nedenlerine ilişkin herhangi bir spekülasyonun değersiz olduğunu ve doğru bilgilerin elde edilir edilmez kamuoyuna duyurulacağını’ vurgulayarak ‘patlamayla ilgili çelişkili ifadelerin dolaştığını’ belirtti.

sdefrgty
Recai Limanı’ndaki patlamada yaralanan bir kişiyi taşıyan sağlık görevlileri (Tesnim)

Tesnim’in haberinde “Patlamanın şiddeti çok yüksekti ve büyük hasara neden oldu” denildi. DMO’ya bağlı Fars haber ajansı ise “Bender Abbas ve Keşm sakinleri patlamayı açıkça hissettiler” diye bildirdi.

İran Ulusal Petrol Rafinerisi ve Dağıtım Şirketi, Recai Limanı’ndaki patlamanın rafineriler, yakıt tankları, dağıtım tesisleri ve petrol boru hatlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını ve Bender Abbas tesislerinin şu anda kesintisiz olarak çalıştığını duyurdu.

İran Acil Durum Teşkilatı Sözcüsü, gümrük işlemlerini tamamlayan tüm tırların şu anda Bender Abbas limanı sahasından çıkarıldığını söyledi.

İran Gümrük İdaresi ise patlamanın kaynağının liman sahasında bulunan tehlikeli mal ve kimyasal madde deposu olduğunu, patlamanın idari gümrük binasından iki kilometre uzaklıkta, Recai Limanı sınırları içinde bulunan Sina şirketine ait konteyner sahasında meydana geldiğini öne sürdü.

Tekrarlanan olaylar

Sosyal medyada dolaşan videolarda patlamanın ardından yoğun duman bulutlarının yükseldiği görülürken, depremin merkez üssünden kilometrelerce uzakta bulunan binaların camlarının kırıldığı görüldü.

İran'da, özellikle de uluslararası yaptırımlar nedeniyle yedek parça sıkıntısı çeken eskiyen petrol tesislerinde sık sık endüstriyel kazalar meydana geliyor. Ancak İran devlet televizyonu, patlamaya enerji altyapısının neden olmadığını ve herhangi bir zarar görmediğini doğruladı.

xcdsfvgy
Recai Limanı’ndaki patlamanın ardından yükselen dumanlar (Tesnim)

Hürmüzgan Kriz Yönetimi Genel Müdürü Mehrdad Hasanzade devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, kurtarma ekiplerinin olay yerine ulaşmaya çalıştığını, diğer ekiplerin ise bölgeyi tahliye etmek için uğraştığını söyledi.

Hasanzade patlamanın Recai Limanı’ndaki konteynırlardan kaynaklandığını ifade ederken daha fazla ayrıntı vermedi. İran devlet televizyonu da patlama sonucu bir binanın çöktüğünü bildirdi, ancak şu ana kadar daha fazla ayrıntı açıklanmadı.

Recai Limanı, başkent Tahran'ın yaklaşık bin 50 kilometre güneydoğusunda, dünya petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir koridor olan Hürmüz Boğazı üzerinde yer alıyor.

Patlama, İran ile ABD arasında Tahran'ın hızlandırılmış nükleer programı konusunda Umman'da üçüncü tur görüşmelerin yapıldığı sırada meydana geldi.

Hürmüzgan Limanlar ve Denizcilik Genel Müdür Yardımcısı Abbas Kemali devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, güvenliği arttırmak ve Recai Limanı'ndaki yangının yol açtığı hasarı kontrol altına almak amacıyla liman ve denizcilik operasyonlarının geçici olarak askıya alındığını, ancak bunun limandaki operasyonların tamamen durdurulduğu anlamına gelmediğini söyledi.

İran Petrol Bakanlığı'ndan bir yetkili patlamanın ardından Recai Limanı'ndaki petrol tesislerinde operasyonların halen devam ettiğini doğruladı.

İsrail ordusu olaya müdahil olduğunu reddetti

Aktivistler, DMO tarafından kullanılan limanda meydana gelen patlamayla balistik füzeler için yakıt sevkiyatının hedef alınma olasılığı arasında bağlantı kurdu.

Newsweek dergisi 31 Mart'ta, Maritime Executive gemi takip sitesinin verilerine göre, ABD yaptırımlarına tabi olan İran füze parçalarının taşınmasıyla bağlantılı bir geminin Çin'den gelerek Bender Abbas limanına yanaştığını bildirdi.

Financial Times'ın haberine göre ‘Jiran’ adlı gemi, İran'ın katı roket yakıtında kullanılan bir kimyasal olan sodyum perklorat satın almasıyla bağlantılıydı.

Newsweek ocak ayında istihbarat kaynaklarının İran'ın, amonyum perklorata dönüştürüldüğü takdirde yüzlerce orta menzilli füzenin üretimini destekleyebilecek bin metrik ton sodyum perklorat ithal etmeye çalıştığına inandıklarını söylediklerini bildirmişti.

Maariv gazetesi İsrail ordusundan kaynakların İran'daki patlamayla hiçbir ilgilerinin olmadığını söylediklerini aktardı.

Ekim ayında İran ve İsrail karşılıklı saldırılarda bulundu. İsrail'in 26 Ekim'deki saldırısının ardından Batılı raporlar İsrail saldırısının Tahran'ın doğu ve güneydoğu banliyölerindeki Parçin ve Hucayr tesislerindeki roket yakıtı karıştırma tesislerini imha ettiğini belirtti.