Halep'in kuzeyinde askeri gerilim tırmanırken Şam İdlib kırsalını bombaladı

Türk kaynaklar, SDG'ye yönelik operasyonun Washington ve Moskova'dan gelecek sinyali beklediğini söylediler

Halep'in kuzeyinde Türkiye destekli Suriyeli muhalif gruplardan bir savaşçı (Şarku’l Avsat)
Halep'in kuzeyinde Türkiye destekli Suriyeli muhalif gruplardan bir savaşçı (Şarku’l Avsat)
TT

Halep'in kuzeyinde askeri gerilim tırmanırken Şam İdlib kırsalını bombaladı

Halep'in kuzeyinde Türkiye destekli Suriyeli muhalif gruplardan bir savaşçı (Şarku’l Avsat)
Halep'in kuzeyinde Türkiye destekli Suriyeli muhalif gruplardan bir savaşçı (Şarku’l Avsat)

Türkiye, İdlib şehrinin kuzeyindeki İdlib - Bab el Hava yolu üzerinde, Maarrat Misrin-Kefraya kavşağı yakınlarında Türk güçlerine ait askeri bir araca yapılan saldırının ardından İdlib'deki gerilim hattına girdi. Öte yandan Suriye'nin kuzeyinde Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) omurgasını oluşturan ve çoğunluğu Kürtlerden oluşan Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) karşı askeri bir operasyon olasılığına ilişkin açıklamalar arttı.
Türk güçleri, İdlib'in güney kırsalındaki Maarrat en-Numan ve Kefer Roma'daki Suriye rejimi güçlerinin mevzilerini bombalarken rejime bağlı güçler, İdlib'in güneyindeki Deyr Sunbul, el-Bara, Feleyfil ve el-Fatira bölgelerinin yanı sıra Halep'in batı kırsalındaki temas hatlarındaki diğer bölgelere füzeli bombardımanlar gerçekleştirdi.
Suriye İnsan hakları Gözlemevi (SOHR), Suriye rejimi güçleri tarafından yaklaşık 5 top mermisi ile düzenlenen saldırıda Türkiye sınırındaki İdlib’e bağlı Sarmada beldesinde Sivil Polis Merkezi’nde görevli en az bir polis memurunun da aralarında bulunduğu 3 kişinin öldüğünü bildirdi. Bombardımanda Sarmada Polis Merkezi, nüfus müdürlüğü ve şehrin doğusunda bulunan gayri resmi mülteci kampı hedef alındı. Bombardımanda yaralanan ve aralarında sivillerin de olduğu yaklaşık 15 kişi bölgedeki sahra hastanelerine kaldırılarak tedavi altına alındılar. SOHR, bombardımandan kısa bir süre önce, Halep-Lazkiye yolu üzerinde İdlib'in güneyindeki Cebel ez-Zaviye ile İdlib'in doğusundaki Serakib'deki Maarat en-Numan bölgesi ve temas hatlarındaki rejim güçlerine asker, tank ve roketatar taşıyan onlarca araçtan oluşan yeni askeri takviyelerin yapıldığını bildirdi.
Bu gelişmeler, Suriye rejimine yakınlığı bilinen basın kuruluşlarının, İdlib'de yakında başlayabilecek bir savaşla ilgili gerginliği artırdığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye'nin kuzeyinde askeri bir harekâtın başlamasıyla ilgili açıklamalarda bulunduğu bir dönemde gerçekleşti. Söz konusu harekâtın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki bölgeler karşılığında İdlib'deki bölgelerin takas edilmesiyle ilgili üstü kapalı bir anlaşma yapılmış olabileceğine dair endişelerin ortasında Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini hedef alması bekleniyor.
Suriye Ulusal Kurtuluş Cephesi’nden bir komutan, Alman Haber Ajansı’na (DPA) yaptığı açıklamada, önceki gece Türk ordusuna ait askeri bir konvoyun Türkiye-Suriye sınırındaki Bab el-Hava bölgesine gitmek üzere İdlib'in kuzeyindeki Maarrat Misrin ilçesi yakınlarından geçtiği sırada el yapımı bir patlayıcının infilak etmesi sonucunda 2 askerin şehit olduğunu, 3 askerin ise yaralandığını söyledi.
Maarrat Misrin beldesi sakinleri, Türk ordusuna ait bir konvoyun geçişi esnasında çok şiddetli bir patlamanın bölgeyi sarstığını bildirdi. Olayın ardından Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurları yolları kapattı. Yaralı askerler, Türk askeri konvoyuna refakat eden bir ambulansla Bab el-Hava Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye nakledildi.
SOHR ise İdlib'in kuzeyinde İdlib-Bab el-Hava yolu üzerindeki Kefraya-Maarrat Misrin kavşağı yakınlarında Türk güçlerine ait bir askeri konvoyun geçişi sırasında bir el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucunda iki Türk askerinin şehit olduğunu, 4 askerin de yaralandığını söyledi.
Basında yer alan haberlerde, Türk güçlerinden herhangi bir zayiatın olmadığı, ancak Türkiye'ye sadık Suriyeli muhalif gruplar arasında zayiat yaşandığı ve patlamanın arkasında Ensar Ebu Bekir es-Sıddık Tugayı olduğu belirtildi. Patlama, Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) İdlib'de Türk güçlerini hedef aldığını iddia eden Ensar Ebu Bekir el-Sıddık Tugayı’ndan bir kişinin tutuklandığını duyurmasından birkaç saat sonra meydana geldi. Daha önce İdlib ilinin kuzeyindeki İdlib - Nabeş yolu üzerinde Türk güçlerine ait askeri bir aracın 11 Eylül'de hedef alınması sonucunda 3 Türk askeri şehit olmuş, 4 asker de yaralanmıştı. Saldırının sorumluluğunu, Ensar Ebu Bekir el-Sıddık Tugayı üstlendi. Türk güçleri M4 Halep-Lazkiye uluslararası karayolu üzerinde ve İdlib'deki askeri noktalarının çevresindeki tali yollarda askeri devriyeler düzenlemeye devam ederken aramaları sırasında el yapımı patlayıcılar ve roket güdümlü el bombalarıyla bilinmeyen taraflarca zaman zaman saldırılara uğruyor.
Öte yandan Türk güçleri, Rakka'nın kuzeyindeki Ayn İsa ilçesi kırsalındaki Ummu'l-Beramil köyünü ve M4 uluslararası karayolunu ağır silahlarla bombaladı ve maddi hasar meydana geldi. SOHR, geçtiğimiz Perşembe günü, kimliği belirsiz bir uçağın Rakka'nın kuzeyinde SDG'nin kontrolündeki el-Hataş köyüne hava saldırısı düzenlediğini bildirdi. Hava saldırısının, can veya mal kaybına yol açıp açmadığına dair bilgi verilmezken bölgedeki rastgele bir kampın çevresinin hedef alındığını kaydedildi.
Diğer taraftan Türkiye’nin SDG bölgelerini insansız hava araçları (İHA) bombalayacağına dair spekülasyonlar, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin nüfuz bölgelerinde Türkiye’nin tehditlerinin artması ve Rusya'nın Türkiye’nin bu bölgeleri hedef almasına yeşil ışık yakması ile vatandaşlar arasında bir gerilim ve beklenti havası hâkim. SOHR, SDG yönetiminin Rusya'nın Suriye rejimine ve Türkiye’ye SDG'deki Suriyeli olmayan liderlerin hedef alınmasına yeşil ışık yaktığı bilgisinin alınmasının ardından geçtiğimiz Cuma günü unsurlarına ihtiyati bir tedbir olarak Deyrizor, Rakka, Şeddadi ve kontrolü altındaki diğer bölgelerdeki karargâhlarından 3 gün süreyle ayrılmamaları talimatı verdiğini bildirdi. Moskova, bu şekilde SDG’li önde gelen isimlere Suriye rejimine taviz vermeleri için baskı uyguluyor. SOHR, Rusya'nın Türkiye menşeli İHA’lara Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın tamamında 25 Ekim'e kadar yabancı uyruklu SDG liderlerini hedef almasına izin verdiğini belirtti.
Suriye'deki Türk güçleri komutanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeyinde ‘teröristlere’ karşı bir yakında bir operasyon gerçekleştirilebileceğine ilişkin açıklaması çerçevesinde komutası altındaki birliklere hazırlıklarını artırmalarını ve her türlü olasılığa karşı tam olarak hazırlıklı olmalarını istedi.
Bir başka gelişmede ise Türk güçleri, dün, Halep'in kuzeyindeki el-Malikiye ve eş-Şevariga köylerinde SDG’nin konuşlu olduğu bölgeleri bombaladı.
Türk güçleri ve onlarla birlikte hareket eden muhalif gruplar, dün akşam, Halep'in kuzey kırsalındaki el-Alkamiye ve Mar'anaz köylerini de havan toplarıyla bombalarken Rus savaş uçakları, Afrin üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi.
İki Türk yetkili dün Reuters'a yaptıkları açıklamada, Ankara'nın eğer ABD ve Rusya ile yapılan görüşmeler başarısız olursa SDG'nin omurgasını oluşturan YPG’ye karşı yeni bir askeri harekat başlatmaya hazırlandığını söylediler. Yetkililer Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerin, özellikle de sürekli olarak Türkiye’ye yönelik saldırıların düzenlendiği Tel Rıfat bölgesinin temizlenmesi gerektiğini vurguladılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Pazartesi günü Halep'in kuzeyinde iki özel harekat polisinin şehit edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki 'terör yataklarına' karşı sabrının tükendiğini belirterek, “Buralardan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkanlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin yeni askeri harekatının ne zaman ve nasıl olacağına dair belirsizliği sürerken Reuters’a konuşan Türk yetkililerden biri, ordu ve istihbarat servisinin operasyon için hazırlık yaptıklarını belirtti. Bu konuda kararın alındığına dikkati çeken yetkili, “Bazı ülkelerle gerekli koordinasyon yapılacak... Konu Rusya ve ABD ile görüşülecek” dedi.
Türk yetkili, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu ayın sonlarında Roma'da yapılması planlanan G20 Zirvesi’nde konuyu ABD Başkanı Joe Biden ile görüşeceğini belirtti.
Üçüncü bir Türk yetkili ise, YPG’nin Türkiye sınırlarından en az 30 kilometre daha geri itilmesi gerektiğini söyledi. Rusya'nın İran destekli bazı unsurlarla birlikte son saldırıların gerçekleştiği bölgeleri tamamen kontrol ettiğini ve Erdoğan'ın Biden ile görüşmesinin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini belirten yetkili, “Eğer görüşmeler sonuç vermezse öyle görünüyor ki Tel Rıfat ve diğer bölgelere operasyon kaçınılmaz olacak” şeklinde konuştu.
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün, İstanbul'a veda ziyaretinde bulunan Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı görüşmede, Suriye'deki gelişmeleri, İdlib'deki insani durumu ve mülteci meselesini ele aldı. Almanya Başkanı Merkel ise, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'nin taşıdığı mültecilerin yükünü hafifletmek için desteğini sürdüreceğini vurguladı. Merkel, AB’nin daha önce bu amaçla Türkiye’ye 6 milyar Euro sağladığını hatırlattı.



ABD, Lübnan'da ateşkes izleme komitesini harekete geçirme sözü verdi

Lübnan Cumhurbaşkanı'nın ABD'li General ile görüşmesinden (Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Cumhurbaşkanı'nın ABD'li General ile görüşmesinden (Ulusal Haber Ajansı)
TT

ABD, Lübnan'da ateşkes izleme komitesini harekete geçirme sözü verdi

Lübnan Cumhurbaşkanı'nın ABD'li General ile görüşmesinden (Ulusal Haber Ajansı)
Lübnan Cumhurbaşkanı'nın ABD'li General ile görüşmesinden (Ulusal Haber Ajansı)

Lübnan ve İsrail arasındaki ateşkes izleme komitesinin yeni başkanı ABD'li General Joseph Clearfield, "askeri gerginliği önlemek" için çalışacağına söz vererek, komitenin çalışmalarını ve toplantılarını aktif hale getirme konusunda açık bir istek duyduğunu belirtti.

Şarku'l Avsat'a bilgi veren bakanlık kaynaklarına göre, General Clearfield, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam ile bir araya geldi ve görüşmelerin "iyi ve yeni bir ciddi çalışma ruhunu ve bir sonraki aşamada daha büyük çabayı temsil ettiği" belirtildi.

Görüşmede Cumhurbaşkanı Avn, Lübnan'ın "ordu komutanlığı tarafından alınan tüm güvenlik önlemlerini uygulamaya kararlı olduğunu ve çalışmalarına devam edeceğini, özellikle güneyde veya genel olarak Lübnan'da hiç kimsenin savaş durumuna geri dönmek istemediğini" teyit etti.

Aynı zamanda İsrail, savaş uçaklarının Bekaa Vadisi'nin kuzeyine düzenlediği bir dizi hava saldırısıyla gerilimi artırmaya devam etti; saldırılarda beş kişi öldü, birçok kişi de yaralandı.


UNRWA: İsrail, Batı Şeria topraklarının ilhakını durdurmalı

Gazze Şehri'ndeki UNRWA Genel Merkezi (Arşiv-Reuters)
Gazze Şehri'ndeki UNRWA Genel Merkezi (Arşiv-Reuters)
TT

UNRWA: İsrail, Batı Şeria topraklarının ilhakını durdurmalı

Gazze Şehri'ndeki UNRWA Genel Merkezi (Arşiv-Reuters)
Gazze Şehri'ndeki UNRWA Genel Merkezi (Arşiv-Reuters)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), bugün İsrail'i Batı Şeria'daki tüm toprak ilhaklarını durdurmaya çağırdı ve bunu uluslararası hukukun ağır bir ihlali olarak nitelendirdi.

BM ajansı, X platformu aracılığıyla, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'da, Ekim 2023'te Gazze'deki savaşın patlak vermesinden bu yana şiddette keskin bir artış yaşandığı konusunda uyardı.

UNRWA, Gazze Şeridi ile Batı Şeria'nın geleceğinin bir olduğunu teyit ederek, BM tahminlerine göre Batı Şeria'daki şiddet olaylarında beşte biri çocuk olmak üzere binden fazla Filistinlinin öldürüldüğünü kaydetti.


ABD'nin Batı Şeria'nın ilhakına karşı sert tutumu İsrail'i şaşırttı

TT

ABD'nin Batı Şeria'nın ilhakına karşı sert tutumu İsrail'i şaşırttı

ABD'nin Batı Şeria'nın ilhakına karşı sert tutumu İsrail'i şaşırttı

ABD'nin Batı Şeria'yı İsrail'e ilhak etmek için hazırlanan iki yasa tasarısına karşı sergilediği sert tutum, Tel Aviv'deki siyasi ve medya çevrelerini şaşırttı.

ABD Başkanı Donald Trump, yardımcısı J.D. Vance ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda İsrail'in bu hamlesini reddettiklerini ifade ettiler. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, ABD'nin eleştirilerine karşı hızlı bir şekilde savunmaya geçerek, ‘hükümetinin henüz ön aşamada olan ilhak tasarısını ilerletmeye çalışmayacağını’ söyledi.

Amerikan tepkisi, İsrail parlamentosunun (Knesset) çarşamba günü iki tasarıyı ön okumada onaylama kararı alması ve Batı Şeria'nın geniş bölgelerinin ilhakı ve bu bölgelere İsrail egemenliğinin dayatılmasına yol açacak süreci fiilen başlatması üzerine uluslararası alanda öfkeyle karşılanmasının ardından geldi.

‘Siyasi bir manevra!’

Netanyahu, o sırada yanında bulunan ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'i, bunun sağ kesim ve muhalefet tarafından oynanan bir siyasi oyun olduğuna ikna etmeye çalıştı.

defrt
ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, çarşamba günü Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte (AP)

Ancak Amerikalılar biraz daha derinlemesine baktıklarında, hükümetin bu kışkırtıcı hamlede masum olmadığını ve iki tasarıyı engellemek için daha fazla çaba sarf edebileceğini fark ettiler.

Daha da kötüsü, Eğitim Bakanı Yoav Kisch'in Knesset'e sunduğu yasaya ilişkin resmi yanıtta ‘hükümetin ilke olarak ilhakı desteklediği’ belirtildi.

Kisch, “Biz ilhak konusunda kararlıyız. Ancak ilhak, muhalefet veya hoşnutsuz siyasi güçlerin önerdiği yasa tasarılarıyla gerçekleşmez. Hükümet olarak, ilhakı her gün, sözlerle değil, sahada eylemlerle uyguluyoruz. Ülkenin işlerini yönetme konusundaki benzersiz yaklaşımımızla, ilhakı daha iyi yollarla gerçekleştireceğiz” ifadelerini kullandı.

Vance: Kendimi aşağılanmış hissediyorum

Vance dün öğleden önce Tel Aviv'den ayrılırken basın mensuplarına verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Garip bir şey olduğunu anladım, bu yüzden protesto ettim. Ama bana bunun sadece partizan bir siyasi manevra olduğunu söylediler. Eğer gerçekten sadece siyasi bir manevraysa, o zaman aptalca bir manevraydı ve kendimi biraz aşağılanmış hissediyorum. İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğiz ve bu oylamadan memnun değiliz.”

Donald Trump ise, Time dergisinin dün yayınladığı, bu ayın 15'inde yapılan röportajda, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğini söyledi.

Trump, “İsrail, Arap ülkelerine Batı Şeria'nın hiçbir bölümünü ilhak etmeyeceğine dair söz verdi. Bu şu anda yapılamaz. Bu ilhak gerçekleşirse, İsrail ABD'nin tüm desteğini kaybedecek” şeklinde konuştu.

Bakan Rubio da Tel Aviv'e varışından önce uçağa binerken yaptığı açıklamada, “Knesset'in Batı Şeria'yı İsrail'e ilhak etme oylaması, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme anlaşmasını tehdit edebilir” dedi.

Rubio, “Başkan Trump, şu anda bu tür adımları desteklemediğimizi açıkça belirtti. Önümüzdeki haftalarda ateşkesin devam etmesi önemli” dedi. Ziyareti sırasında, Gazze'deki anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere ABD merkezinde daimî temsilci olarak üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcisinin atandığını duyuracağını da bildirdi.

İsrail'de kargaşa

Sıklık ve liderlik düzeyi açısından eşi benzeri görülmemiş İsrail ziyaretlerinin muazzam ivmesiyle örtüşen Amerikan tutumu (bir hafta önce Trump'ın kendisiyle başlayan, ardından yardımcısı, danışmanları, dışişleri bakanı ve geniş bir general ekibinin devam ettiği), İsrail'de büyük bir kargaşaya neden oluyor.

Bir tarafta aşırı sağ ve diğer tarafta Netanyahu'nun muhalifleri bunu ‘siyasi baskı’ olarak değerlendirip, İsrail'in bağımsızlığını kaybetmiş bir ‘kukla devlet’ olduğunu iddia etseler de, ABD'li yetkililer tarafından ortaya atılan fikirler yavaş yavaş İsrail halkı ve liderleri arasında yaygınlaşıyor.

İsraillilerin ezici çoğunluğu Amerika'yı müttefik, koruyucu ve sadık bir dost olarak görüyor ve Trump'ı ‘tarihte İsrail'in yanında duran en iyi Amerikan başkanı’ olarak değerlendiriyor.

İsraillilerin yaklaşık yüzde 72'si, 19. maddesinde Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve bir devlet kurma yolunu özetleyen Trump'ın savaşı sona erdirme planına destek verdi.

Dolayısıyla İsrailliler, Trump'ın istediğinin, İsrail'i iki yıldır geçerli bir neden olmaksızın süren savaş döngüsünden çıkarıp tüm Arap ve İslam ülkeleriyle ‘barış yoluna’ getirerek İsrail'in çıkarlarına hizmet etmek olduğuna güvenebilirler.

Amerikalılar, bunun İsrail ve Filistinliler tarafından kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğuna inanıyor gibi görünüyor. Buna karşı çıkan ve direnenlerin her iki tarafta da aşırılık yanlıları olduğunu ve barış isteyen her iki tarafın çoğunluğu tarafından aşılabilecek bir engel olduğunu iddia ediyorlar.