Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim Şarku'l Avsat'a konuştu: Yemen'de çözüm için yeni BM kararını destekleyeceğiz

Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Beşir Salih)
Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Beşir Salih)
TT

Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim Şarku'l Avsat'a konuştu: Yemen'de çözüm için yeni BM kararını destekleyeceğiz

Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Beşir Salih)
Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim (Fotoğraf: Beşir Salih)

Birleşik Krallık’ın Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim, Yemenli tarafların Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla varacağı her türlü kapsamlı siyasi çözüme meşruiyet kazandıracak yeni bir karara uluslararası toplumun hazır olduğunu belirtti.
Oppenheim, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, Güvenlik Konseyi'nin 2015 yılında yayınladığı 2216 sayılı Kararın içeriği ile sahada her gün değişen durum arasında bir boşluk oluştuğunu açıkladı. İngiltere'nin Sana Büyükelçisi, bu durumun yakın zamanda varılacak olan herhangi bir siyasi çözüme yansıyacağına ve aynı zamanda yeni BM elçisinin tüm hız ve ciddiyetle kapsamlı bir barış planı sunmasının muhtemel olduğuna işaret etti. İngiliz büyükelçisi Riyad Anlaşması'nın uygulanmasının önemini vurgularken, geçiş hükümetine parçası oldukları hükümeti desteklemelerini tavsiye etti. Oppenheim, “Şimdi hükümetle işbirliği yapmazlarsa gelecekte siyasi hedefleri için şansları olmayacak. Gündemi geçiştirmenin zamanı değil" dedi.
Oppenheim ayrıca kötüleşen ekonomik durum, hükümetin Aden'e dönüşü, İran'ın ülkedeki olumsuz rolü ve Safer'deki tanker sızıntısı konularına değindi.

Barış sürecini yeniden başlatma çabaları
Büyükelçi Oppenheim, Yemen'deki mevcut durumu "çok korkutucu" olarak nitelendirdiği açıklamasında şunları söyledi: "Ciddi bir kıtlık riski var. Pek çok insanın yiyecek satın alma imkanı yok. Biz bu sorunu ortadan kaldırmanın tek yolunun siyasi bir çözüm ve Yemen'de istikrar ve insani krizle başa çıkmak olduğuna inanıyoruz. Husileri diyaloğa katılmaya teşvik etmek için beş daimi üye ülke ve uluslararası dörtlü aracılığıyla uluslararası toplumla yakın bir şekilde çalışıyoruz. BM’nin yeni Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg'in barış sürecini yeniden başlatma ve tarafları istişarelere olumlu katkı sağlamaya teşvik etme çabalarını tam olarak destekliyoruz.”
İngiliz büyükelçisine göre, bugün Güvenlik Konseyi tarafından 2015 yılında yayınlanan 2216 sayılı Karar ile şu anda sahadaki durum arasında bir boşluk var.
Oppenheim, “Taraflar arasındaki herhangi bir siyasi çözümde, bu anlaşmayı yansıtan yeni bir karara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, ancak kararın anlaşmayı yansıtması gerekiyor, tersi bir durum değil. Anlaşmadan önce kararın içeriğinden bahsetmek mümkün. Uluslararası toplumun, taraflar arasındaki bir anlaşmaya uluslararası meşruiyet kazandırmak için uygun zamanda yeni bir karara hazır olduğundan eminim. Yeni bir kararın alınması, BM Yemen Özel Elçisinin işi; çünkü bu konuda uluslararası toplumu o temsil ediyor.”

Yeni BM elçisinin başarılı olma ihtimali
Yeni BM elçisinin Yemen dosyası hakkında sahip olduğu önceki bilgilerin kendisine çok yardımcı olacağına inandığını söyleyen Oppenheim, “Şu anda tüm tarafları ve görüşleri dinliyor. Böylece, uluslararası toplumun desteğiyle, taraflara siyasi bir çözüm elde etme fırsatı verebilecek bir barış süreci planı geliştirecek. Ama sonuçta anlaşma Yemenliler arasında olmalı, dışarının bunda rolü olmamalı. Anlaşma Yemenlilerin elinde ve biz sadece onları destekliyoruz" diye konuştu.
Mevcut çabaların önceki yıllarda elde edilenlere dayandığını belirten İngiliz büyükelçisi, “Kuşkusuz biz sıfırdan başlamıyoruz, Hans da öyle. Hans bütün çalışmalarını geçmiş yıllarda yapılan tüm çalışmaların üzerine inşa edecek ve sahadaki durumun her gün değiştiğini ve bu nedenle bunun dikkate alınması gerektiğini unutmamalıyız. Yemen'de çok siyasi taraf olmasına ve herkesin taraflar arasında kapsamlı bir süreç istemesine rağmen elçinin bu süreçte titizlikle ve süratle çalışacağına inancımız tamdır."

Husilerin askeri tırmanışı sürdürmesi
İngiliz Büyükelçi, Yemen'deki savaşın devam etmesi ve insani ve ekonomik kriz konusunda ülkesinin derin endişesini yineledi. Büyükelçiye göre İngiltere, Marib'e yönelik Husi saldırısı ve hiçbir şekilde kabul edilemez olarak nitelendirdiği sınır ötesi saldırılar konusunda da endişeli.
Oppenheim, “Saldırı durdurulmalı ve sivillerin güvenliği bir öncelik olmalı. Husiler de dahil olmak üzere tüm tarafların uluslararası insani yasalara saygı gösterme sorumluluğu var. Biz ve beş daimi üye ülke, Husileri siyasi hedeflere ulaşılması için başlatılan siyasi diyaloğa katılmaya çağırıyoruz. Bunu sağlamanın yolu diyalogdan geçiyor."

Kötüleşen ekonomik durum
Yemen'de kötüleşen ekonomik duruma ilişkin değerlendirmede bulunan Richard Oppenheim, Yemen halkına temel hizmetlerin sağlanması ve toplanan gelirlerle çalışanların maaşlarının ödenmesi konusunda Yemen hükümetinin sorumluluğunu hatırlattı.
Oppenheim, “Yemen ekonomisindeki mevcut temel sorun, para birimine, bir bütün olarak ekonomiye ve merkez bankasına olan güven eksikliğidir. Başbakanın bu sorunla başa çıkmak için iyi bir planı olduğunu biliyoruz ve biz onu destekliyoruz. Bazı bakanlarla birlikte Aden'e dönmesi iyi oldu" dedi.
İngiliz büyükelçi mevcut paranın doğru kullanılmasını sağlamak ve ekonomiye olan güveni yeniden tesis etmek için ekonomik reformların desteklenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

İran'ın Yemen'deki rolü
Birleşik Krallık’ın Yemen büyükelçisi, İran'ın Husileri füzeler ve başka silahlarla destekleyerek Yemen'deki ve bir bütün olarak bölgedeki istikrarsızlığa verdiği zararın, durumu daha da kötüleştirdiğini, Birleşmiş Milletler’in barış çabalarını zorlaştırdığını ve Suudi Arabistan’ın güvenliğini tehdit ettiğini söyledi.
Sana Büyükelçisi Richard Oppenheim, “Bu konuları doğrudan İran hükümetiyle görüştük ve endişelerimizi Birleşmiş Milletler aracılığıyla da dile getirdik. Bu bağlamda İran'ı Yemen'de olumlu bir rol oynamaya çağırıyoruz. İran Dışişleri Bakanlığı da bizzat Birleşmiş Milletler'in çabalarını desteklediğini açıkladı. Bu nedenle İran'ı bu taahhüdünü uygulamaya ve Yeni Yemen Özel Elçisinin ateşkes ve barış müzakereleri konusundaki çabalarını desteklemeye çağırıyoruz. İran’ı ayrıca BM elçisi ve barış süreci ile olumlu bir şekilde ilgilenmesi için Husileri teşvik etmeye davet ediyoruz.”

Safer petrol tankeri  
Büyükelçi Oppenheim, Yemen'in Hudeyde kıyılarında demirlenmiş olan Safer tankerinden petrol sızıntısı riskine ilişkin İngiliz hükümetinin finansörlüğünde bir araştırmanın yapıldığını ve bu araştırmaya göre Safer petrol tankerinde meydana gelmesi beklenen sızıntının Exxon Valdez’den dört kat daha fazla olacağını açıkladı. Bu çok büyük bir risk.
Bu muhtemel felaketin maliyetinin 20 milyar dolardan fazla zarara mal olması, Yemen halkının hayatına çok kötü etki etmesi, temiz su sorununa ve balıkçılığın durmasına neden olması bekleniyor.
Hudeyde'deki fabrikalar da uzun süre kapalı kalacak ve söz konusu muhtemel felaket sadece çevre için değil Yemen halkı, Suudi Arabistan, Umman ve Afrika'daki bazı komşu ülkeler için de geçerli olacak.
İngiliz Büyükelçi, “Bu dosyayı bitirmemizin çok önemli olduğunu biliyoruz ve şu anda sorunu çözmeden önce herhangi bir sızıntı durumuna karşı acil durum planları geliştirmek üzere Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışıyoruz. Husileri Birleşmiş Milletler ile sorunu çözmeye ve uzmanların tankeri ziyaret edip teftişlerde bulunmalarına izin vermeye çağırıyoruz.” dedi.

İngilizlerin Yemen'deki insani rolü
Büyükelçi, Yemen'in dünyanın en büyük insani krizlerinden birini yaşamaya devam ettiğini ve nüfusun yüzde 88'inin yardıma ihtiyacı olduğunu açıkladı.
Ülkesinin bu krize müdahalede büyük rol oynadığına işaret eden Oppenheim, “Savaşın başlangıcından bu yana bir milyar pounddan fazla yardım taahhüdünde bulunduk ve bu yıl 87 milyon pound yardım sağlayacağız. Bu destek ayda 140 bin ihtiyaç sahibi aileye gıda sağlayacak, 400'den fazla sağlık merkezine destek olacak ve 1,6 milyondan fazla kişiye temiz su temin edecektir. Ayrıca, gıda satın alımı için nakit desteği sağlayarak ihtiyaç sahibi 1,5 milyon aileyi destekleyecek ve tarafları yol kısıtlamalarını kaldırmaya teşvik etmek ve insani yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlamak için diğer bağışçılarla birlikte çalışacağız.” diye konuştu.
Destek azalırken krizin devam etmesinin yardım ihtiyacını artıracağı konusunda uyarıda bulunan Oppenheim, “Bir boşluk var, çünkü dünyada başka krizler var. İngiltere'de "Para ağaçta yetişmez" deriz. İngiltere veya diğer herhangi bir ülke için belli bir sınır vardır. Koronavirüs pandemisi ile dünya ekonomilerinin yükü arttı. Savaş uzadığında bu boşluk kesinlikle büyüyecek çünkü sahadaki durum kötüleşiyor ve yardım için sağlanan miktarlar aynı kalıyor veya azalıyor.” açıklamalarında bulundu.

Riyad Anlaşması ve Güney Sorunu
Richard Oppenheim, Riyad Anlaşması'nın uygulanmasının çok önemli bir nokta olmaya devam ettiğini vurgulayarak, güneyde güvenlikteki bozulmanın ekonomiyi etkilediğine dikkati çekti. Tarafları olumlu bir şekilde anlaşmaya devam etmeye ve uygulamaya çağırıyoruz diyen İngiliz büyükelçi, “Çünkü bu anlaşma, güney Yemen'de istikrarı ve güvenliği yeniden sağlamak ve yaklaşan barış görüşmeleri için bir hükümet heyetinin mevcudiyetini temin etmek için en iyi fırsat. Güney meselesine gelince, geçiş hükümetinde olup ülkeyi bölmek isteyenler öncelikle hükümete destek vermeliler, çünkü onlar da hükümetin bir parçası. Şimdi hükümetle işbirliği yapmazlar, temel hizmetleri sağlamak ve maaşları ödemek için tek bir ekip olmazlarsa gelecekte siyasi hedeflerine ulaşma şansları olmayacak. Yemen'de önce bir devlet ve hükümet olmalı, sonra ülkenin geleceği hakkında konuşulabilir ve Yemenlilerin kendi geleceklerine karar vermesine izin verilebilir. Hükümetin yokluğunda bunu gerçekleştirmenin imkanı yok, bu gündemi geçiştirmenin zamanı değil.” ifadelerini kullandı.



İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
TT

İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)

İsrail, sahada gerilimin arttığı ya da Filistin Yönetimi'nin çeşitli siyasi kazanımlar elde etmeye çalıştığı dönemlerde yıllardır sürdürdüğü bir politikanın parçası olarak Filistinli yetkililerin iç ve dış hareketlerini kısıtlamaya geri döndü.

Gazze savaşının başlamasından bu yana İsrail bu yaklaşımını yoğunlaştırdı. İsrail makamları dün Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa'nın Batı Şeria'daki Ramallah ve Nablus vilayetlerinde bir dizi kasaba ve köyü ziyaret etmesini engelledi.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’nun Facebook sayfası üzerinden yapılan paylaşımda, “İsrail işgal yetkilileri, önceden uyarıda bulunmaksızın, Başbakan Muhammed Mustafa'nın Nablus vilayetindeki Duma ve Kusra kasabalarını, Ramallah vilayetindeki Berka ve Deyr Dibvan kasabalarını ziyaret etmesini engelledi” denildi.

Paylaşımın devamında, “Bu keyfi adım, işgal makamları tarafından Filistin hükümetine karşı alınan bir dizi ırkçı tedbirin devamı niteliğinde olup, hükümet ile Filistin vatandaşları arasındaki güveni sarsmaya yönelik umutsuz bir girişimdir” ifadesi yer aldı.

Abbas'ın seyahatinin engellenmesi

Geçtiğimiz günlerde İsrail, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Suriye'ye yapacağı ziyarete hazırlık amacıyla Ürdün'e gitmesini de engellemeye çalıştı. Ancak yoğun çabaların ve çeşitli tarafların temaslarının ardından Abbas, İsrail'in oyalamasının ardından Ürdün'e karayoluyla gitmek zorunda kaldı.

y6jukı
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Reuters)

Filistin Yönetimi bu konuda resmi bir açıklama yapmadı. Bazı yetkililer son dakikaya kadar ve birden fazla kez Abbas'ın hava yoluyla seyahat edeceğini teyit etmeye çalıştı, ancak sonunda yıllardır nadiren gerçekleşen bir şey olarak Abbas karayoluyla gitti.

İsrail'in bu kısıtlamasının, Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye'yi ziyaret etme ve İsrail'in halen ‘terörist’ olarak tanımladığı ve ülkesinin topraklarına saldırdığı Suriyeli mevkidaşı Ahmed eş-Şera ile görüşme niyetinden mi yoksa Filistin'in ‘iki devletli çözüm’ çerçevesinde bir Filistin devletinin uluslararası alanda tanınması için başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleriyle ve Suudi Arabistan'la koordinasyon içinde hareket etmesinden mi kaynaklandığı bilinmiyor.

Elbette bu tutum İsrail hükümetini ve Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu kızdırdı ve Fransa'nın çabalarına ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamalarına saldıran açıklamalar yapmasına neden oldu.

Sessiz kalmak

Filistin hükümeti Mustafa'nın Batı Şeria'daki bazı kasabaları ziyaret etmesinin engellenmesi konusunda sessiz kalırken, Filistin Devlet Başkanlığı da Suriye ziyareti öncesinde Başkan Abbas'a karşı İsrail tarafından yapılan girişimler konusunda sessiz kaldı.

dfrgthy
İsrail askerleri askeri operasyonlar sırasında Batı Şeria sokaklarında (İsrail ordusu)

İsrail'de hiçbir resmi kurum İsrail'in attığı bu adımlar hakkında yorum yapmazken, bazı medya kuruluşları Netanyahu hükümetinden resmi bir yorum almaksızın Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye ziyaretini engelleme girişimlerini haber yaptı.

Gözlemciler, Filistinli yetkililerin hareketlerine getirilen bu kısıtlamanın, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Batı Şeria şehirlerine uyguladığı siyasi ve fiziki kuşatma çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyor.

Geçtiğimiz birkaç ay içinde Batı Şeria bir dizi yoğun askeri operasyona maruz kaldı. İsrail ordusu gece gündüz baskınlar düzenliyor, daha fazla kontrol noktası kuruyor, bölge sakinlerine yaptırımlar uyguluyor ve bir bölgeden diğerine veya bir vilayetten diğerine hareketlerini kısıtlıyor. İsrail polisi çeşitli yollarda konuşlanmış durumda ve Filistinlilere hiç de azımsanmayacak miktarlarda trafik cezaları uyguluyor.

Batı Şeria'nın coğrafi yapısının değiştirilmesi

İsrail askeri operasyonları üç aydır ağırlıklı olarak Cenin Mülteci Kampı’nda, aynı süre zarfında Tulkerim Mülteci Kampı’nda ve yaklaşık 70 gündür Tulkerim vilayetindeki Nur Şems Mülteci Kampı’nda yoğunlaştı. Bu operasyonlar, ‘silahlı terörizmin yuvası’ olarak tanımlanan bu kampların coğrafi yapısını değiştirmeye yönelik olarak evleri buldozerle yıkmayı ve yeni yollar inşa etmeyi içeriyor.

Söz konusu operasyonlar, yaklaşık 18 aydır acımasız bir savaşa maruz kalan Gazze Şeridi'nde yaşananların bir tekrarı olarak on binlerce Filistinlinin bu kamplardan göç etmesine neden oldu. Diğer vilayetlerdeki köyler, kasabalar ve kamplar da her gün daha fazla yerleşim karakolu kuran, yerleşim yolları inşa eden, Filistinli çiftçilere ait ekipmanlara el koyan ve onlara saldırarak aralarında çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalıyor.

DFRGTYH
Batı Şeria'nın El Halil kentinde Yahudi yerleşimine bakan bir tepede yürüyen Filistinli adam, 3 Nisan 2025. (AFP)

İsrailli yerleşimciler dün sabah Nablus'un doğusundaki Beyt Decen köyünde bir elektrik hattını uzatmak için çalışırken Filistinlilerin ekipmanlarına ve üç kamyona el koydu. Başka bir grup yerleşimci de Ürdün Vadisi'nin kuzeyinde mahsulleri sulamak için kullanılan su pompalarını çaldı.

Filistinlilere göre yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen bu saldırıların çoğu İsrail ordusunun koruması altında gerçekleştiriliyor. Bu durum, Tel Aviv'de yerleşimi ve yerleşimcileri teşvik eden Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi aşırılık yanlısı bakanların yer aldığı aşırı sağcı hükümet altında bu tür saldırıları meşrulaştırarak İsrail'de açık ve net bir yaklaşım değişikliğine işaret ediyor.