Sudan’da Akil Adamlar Komitesi ordu ve siviller arasında arabuluculuk için devrede

Abdullah Hamduk. (Reuters)
Abdullah Hamduk. (Reuters)
TT

Sudan’da Akil Adamlar Komitesi ordu ve siviller arasında arabuluculuk için devrede

Abdullah Hamduk. (Reuters)
Abdullah Hamduk. (Reuters)

Sudan’da son ordu ve siviller arasında arabuluculuk yapmaya yönelik kurulan Akil Adamlar Komitesi, ülkedeki bozulmayı durdurmaya yönelik adımlarına hız verdi. İki taraf, ülkedeki ulusal krize son verecek bir girişimde bulunmak için bir araya geldi ve toplantılar gerçekleştirdi. Başbakan Abdullah Hamduk’un krizin çözümünün bir parçası olmak için katı şartlar sunduğu belirtiliyor.
Arabuluculuk komisyonu üyesi Dr. Şefi Hadar, 29 Ekim’de Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, komitenin geçen perşembe günü Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Başbakan Abdullah Hamduk ile bir araya geldiğini aktardı. Dr. Hadar, yetkililerin görüşleri dinlediğini ve bugün ülkedeki siyasi krizi sona erdirmek için girişimde bulunarak ayrı ayrı toplantılar düzenlediğini ifade etti.
Basına sızan haberlere göre arabuluculuk komitesi, Başbakan Abdullah Hamduk başkanlığında bir hükümetin kurulmasını, Egemenlik Konseyi’nin dağıtılmasını, onun yerine yüz ulusal kişilikten oluşan bir senatonun oluşturulmasını ve üyelerinin yüzde 40’ı gençlerden oluşan yasama konseyi oluşturulmasını içeren önerileri görüşüyor. Ancak Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) liderlerinden Buşra es-Sayem bir gazeteye verdiği röportajda herhangi bir arabuluculuğun kendilerini istenen sonuca ulaştıramayacağını savundu.
Diğer yandan ÖDBG ittifakının merkezi konseyi üyelerinden olası gelişmelere karşı hazırlıkta olmalarını istedi. Konsey üyesi Adil Halfullah, 29 Ekim’de Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ÖDBG’nin 21 Ekim öncesi duruma dönüşü içermeyen herhangi bir arabuluculuğu kabul etmeyeceğini ve darbecilerden hesap sorulmamasının konsey ve devrimciler tarafından hoş karşılanmayacağını vurguladı. Halfullah, “Burhan, ülkeyi büyük bir belaya soktu ve kimse ona yardım etmeyecek” dedi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ordu, çok sayıda kişiyle görüşerek kurmayı planladığı hükümete katılmaya ikna çalışmaların başladı. Ancak söz konusu kimselerden bazıları hükümete katılmayı kabul etmedi.
Diğer yandan ordunun, Abdullah Hamduk’un yerine sivil bir başbakanın seçilmesi konusunda anlaşmaya varma çabaları da henüz başarılı olmadı. Ordu komutanı 29 Ekim’de yaptığı açıklamada, kendisini yeni hükümeti kurmaya ikna etme girişimlerinin devam ettiğini söyledi. Ancak Hamduk, herhangi bir müzakereye başlamadan önce tüm anayasal ve siyasi yetkililerin ve tutukluların serbest bırakılmasını, anayasal belgeyle çalışmaya ve hükümetinin işlevlerini yerine getirmeye geri dönmesini şart koştu.
Kaynak, Hamduk’un ayrıca hükümetin feshedilmesini şart koştuğunu, buna barış ortaklarının da dahil olduğunu ve herhangi bir tarafın müdahalesi olmadan hükümetini kurma seçeneğin kendisine bırakılmasını şart koştuğunu da aktardı. Söz konusu şartları ‘zor ve karmaşık’ olarak nitelendirdi.
Sudan Meslek Odaları Birliği de anayasal belgeye dönüşü, sivil hükümetin işlevlerini yerine getirmeye geri dönmesini ve darbeci grubun aldığı tüm tedbirlerin durdurulmasını şart koştu.
Sudan devrimine öncülük eden birlik, darbeci tarafları barışçıl protestocuları hedef almayı bırakmaya ve sivil demokratik yola bağlı kalmaya çağırdı. Meslek Odaları Birliği liderlerinden biri gazetecilere yaptığı açıklama şunları söyledi:
“Tavrımız, 21 Ekim’deki milyonluk yürüyüşte sokakların çağrısıyla tamamen aynıdır. Halkın 30 Haziran rejimini dağıtmaya, geçiş dönemi otoritesinin yapılarını tamamlamaya ve geçiş dönemi adaletinin gereklerini hemen yerine getirmeye yönelik taleplerine bağlıyız.”
Birlik, darbeyi halkın taleplerinin ve devrimin önünü tıkamak olarak nitelendirdi. Halkı barışa bağlı kalmaya, sivil itaatsizliği ve siyasi grevi sürdürmeye ve uluslararası toplumu darbeyi tanımamaya çağıran birlik ayrıca tüm hükümet yetkililerine de darbeyi tanımamaları çağrısı yaptı.
Uluslararası alanda görevli birçok Sudanlı büyükelçi, ordu tarafından haklarında verilen görevden alınma kararını tanımayarak makamlarını teslim etmedi. Büyükelçiler, Sudan halkının iradesine karşı duran bir darbeci otoritenin verdiği kararları anayasaya aykırı olarak değerlendirdiler.



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.