Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, 42. Asilah Forumu'nda konuştu: Demokrasiye dair şüpheler güçlü

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, dün Asilah'ta başlayan olan 42. Asilah Forumu'nda konuşma yaptı (Şark El Avsat)
Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, dün Asilah'ta başlayan olan 42. Asilah Forumu'nda konuşma yaptı (Şark El Avsat)
TT

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, 42. Asilah Forumu'nda konuştu: Demokrasiye dair şüpheler güçlü

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, dün Asilah'ta başlayan olan 42. Asilah Forumu'nda konuşma yaptı (Şark El Avsat)
Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, dün Asilah'ta başlayan olan 42. Asilah Forumu'nda konuşma yaptı (Şark El Avsat)

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, geçtiğimiz günlerde Asilah'ta başlayan 42. Asilah Forumu'nun ‘Seçimli Demokrasi İçin Nasıl Bir Gelecek?’ başlıklı açılış oturumunda bir konuşma gerçekleştirdi. Vehbi konuşmasında, “Toplum sanayileşme ve modernleşmede ilerledikçe, kentleşme yayılır, eğitim genişler ve geleneksel sosyal çerçevelerin kontrolü azalır, siyaset ve kurumlar önünde bireyciliğin tehlikeleri artar, demokratik sistem geriler ve bu sistemin önemi ve rolü hakkında birçok şüphe artar. Bugün hem eski demokrasilerde hem de gelişmekte olan toplumlarda demokrasiye dair şüpheler güçlü” ifadelerini kullandı.
Sosyal medyanın, pürüzsüz bir demokrasi yaratmaya yönelik siyasi kararın gidişatını etkilemede kilit bir oyuncu olduğunu söyleyen Faslı Bakan, “Değişmeyen kurumları nasıl koruyacağız ve milletvekillerinin seçmenlere karşı tam temsil görevini yerine getirmesini nasıl sağlayacağız? Toplumsal aktörlerin yaşadığı izlenim demokrasiyi tehdit ediyor. Tehdit altında olan modern bir toplumda siyasi kurumlar istikrarı ve entegrasyonu nasıl sağlayabilir? Devlet tarafından kabul edilen ve izin verilen sosyal güçlere ve eleştirel ve hoşgörülü bir kamuoyuna sahip olmak, daha fazla ifade alanı meydana getirmeli” değerlendirmelerinde bulundu.
Fas Adalet Bakanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sendikalar, siyasi sistem içinde aktörlere dönüşmüş, teknisyeni, mühendisi, idari işçiyi, eğitim adamını temsil edemez hale gelmiştir.”
Vehbi, gerçek bir kültür ve uyumlu bir seçim demokrasisi oluşturmada umudu korumanın ve kurumlara yeni kan pompalama, onlara ufuk açma ve onları paranın egemenliğinden kurtarmanın gerekliliği çağrısında bulundu.
Seçimli demokrasinin ‘modern toplumlarda bir kriz’ haline geldiğini kaydeden Fas Adalet Bakanı, “Yoksulluğun ve kırılganlığın yayılmasının damgasını vurduğu ekonomik ve sosyal krizin arka planında şu etkenler var: Zengin ve fakir arasındaki uçurumun genişlemesi, popülist kültürel ve dini güçlerin artan tehditleri ve devletlerin ulusal egemenliğinin belirgin gerilemesi. Çoğunluk seçimlerin ve siyasi çoğulculuğun uygulanabilirliğini ve anayasal kurumların önemini sorgulamaya, siyasi partileri terk etmeye ve her siyasi eyleme ihtiyatla bakmaya başladı.”
Vehbi, “Ekonomik küreselleşmenin etkileri karşısında devletlerin ulusal egemenliğinin zayıflaması seçim demokrasisine büyük zarar verdi. Siyasi kurumlar toplumda ortaya çıkan tüm sorunları çözemez hale geldi. Ekonomi politikasını oluşturan unsurlar artık devletin kontrolünde olmadığı için (dolardaki dalgalanmalar, enerji fiyatlarındaki değişimler, sermaye hareketi) karşımıza ya ekonomik küreselleşmenin gereklerini yönetmekle sınırlı, ya da siyasi bir çaba göstermeden sadece kültürel ve dini özellikleri barındıran taraflar çıktı. Her iki durumda da kurumların seçimle demokratik temsili zayıflıyor.”
Asilah Forumu Genel Sekreteri ve eski Dışişleri Bakanı Muhammed bin İsa, ise şunları söyledi: “Sempozyumun konusu, ister köklü ister yeni demokratik toplumlarda olsun, aktörlerin, siyasi analistlerin ve uzman akademisyenlerin demokrasiye dair mevcut temel kaygısıdır. Demokrasiyi reddedenler ve onun işe yarar olmadığına inananlar için bile bir endişe kaynağı oluşturmaktadır.”
Bin İsa, demokrasiyi reddeden veya demokrasiye şüpheyle bakan bir duygunun bu yüzyılın ilk on yılının ortalarında ortaya çıktığını ve bunda art arda gelen mali ve ekonomik krizlerin, birçok yolsuzluk skandalının ve birbirini takip eden siyasi krizlerin etkisi olduğunu ileri sürdü. Bin İsa, “Bu durum halk arasında memnuniyetsizliğin yayılmasına yardımcı oldu; demokrasinin istikrarı ile kapitalist ekonominin refahını birbirine bağlayan eski varsayımlar inandırıcılığını kaybetti. Aksine refah tek partiye dayalı otoriter rejimlerin güçlenmesine katkıda bulunmuştur” dedi.
Sempozyumun konusuna övgüde bulunan Bin İsa, “Sempozyumda, küreselleşme ve kapitalist krizlerin geleceği, çoğulculuk sorunları ve çok kutuplu bir dünyanın ortaya çıkışı gibi demokrasi ve ilgili konular tartışıldı. Çevre, dijital devrim, yapay zeka ve kitlesel salgın riskleri de sempozyumda tartışılan konular arasında yer aldı” ifadelerine yer verdi.
Sempozyum, demokrasinin geleceği sorunsalına kapsamlı bir bakış açısı getirmeyi ve küreselleşmenin ve kapitalist krizlerin geleceği ve gelecekteki dünya düzeni gibi ilgili çeşitli konuları yeniden ele almayı amaçlıyor.
Katılımcılar özellikle ‘aerodinamik’ demokrasi olarak bilinen şeyin veya sosyal medya gibi seçim oyununun dışındaki temsili demokrasilerin genişlemesi göz önüne alındığında, konunun önemini ve güncelliğini vurguladı. Bu kapsamda sosyal medya siyasi kararın kaynağı üzerindeki konumu, rolü ve etkisi atlanamayan bir siyasi aktör haline geldi.
Sempozyumda bir dizi küresel deneyim de tartışılırken bazı katılımcılar Çin deneyimi hakkında konuşmalar gerçekleştirdi. Bazılarına göre, Çin’in muhafazakar bir ideolojiye dayalı bir siyasi sistemi sürdürürken elde ettiği ekonomik ve sosyal ilerlemeden sonra gelişmekte olan toplumlarda geleneksel muhafazakarların büyük bölümü seçimli demokrasiyi gelişme ve ilerleme için temel bir giriş noktası olarak görmüyor.
Eski Portekiz dışişleri bakanı ve sempozyum koordinatörü Luis Amado, “Demokrasi krizi, kapitalizmin krizi, Batı'nın krizi, dünya düzeninin krizi ve diğer krizler içinde insanlığa yük olan varoluşsal bir krize işaret edecek şekilde ele almalıyız” dedi.
Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi ve eski İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos, politikacıların bazen dünyanın değiştiğini fark etmediklerini söyledi.
Kovid-19’un herkes üzerindeki yansımalarına dikkati çeken Moratinos, kriz yönetimi faaliyetleri düzeyinde otoriter model ile demokratik model arasındaki farklılık olduğunu kaydetti.
Demokrasi konusunda dünyanın dört bir yanındaki insanlar arasında bir tür endişe yayıldığını dile getiren Moratinos, demokrasinin değersizleştirilmesi ile ilgili bir dizi örneğe değindi.
Moratinos sözde Arap Baharı'na ve seçimlerin düzenlenmesi düzeyindeki müteakip yansımalarına atıfta bulunarak, seçimlerin toplumu ölçmek için sadece bir unsur ve mekanizma olarak kaldığını ve demokrasinin temeli olmadığını belirtti. İspanyol yetkili demokrasinin daha çok iyi yönetişim ve başka unsurlar gerektirdiğini söyledi.
Fas'taki Dakhla Açık Üniversitesi Rektörü İdris el-Karavi ise demokrasinin tüm dünyada derin bir kriz yaşadığını vurgulayarak, en önemli şeyin demokrasiyi bekleyen tehlikenin unsurlarını tespit etmek olduğunu vurguladı.
Karavi, siyaset dünyası ile finans dünyası arasındaki ilişkiyi genişleterek, vatandaşlar ve seçkinler arasındaki ilişkinin krizinin yönlerinden ve dünya genelinde aşırı sağın yükselişinden bahsetti. Karavi ayrıca insanların yeni fikirlere ihtiyacı olduğunu da söyledi.
Fas İlerleme ve Sosyalizm Partisi (PPS) Genel Sekreteri Muhammed Nebil bin Abdullah, demokrasiye dair tehlikelerle ilgili olarak, “Bu tehlikeler vatandaşın dile getirdiği taleplere ilişkin gelişmelere uygun bir demokrasi gerektirir” dedi.



Husi medyası: ABD ve İngiltere Sana'ya hava saldırıları düzenledi

Sana’da saldırılar sonrası yangın çıkarken Husiler, geçtiğimiz cuma günü el-Cevf ilinde ABD’ye ait olduğunu söylediği bir İHA’yı düşürdüğünü duyurdu (Reuters)
Sana’da saldırılar sonrası yangın çıkarken Husiler, geçtiğimiz cuma günü el-Cevf ilinde ABD’ye ait olduğunu söylediği bir İHA’yı düşürdüğünü duyurdu (Reuters)
TT

Husi medyası: ABD ve İngiltere Sana'ya hava saldırıları düzenledi

Sana’da saldırılar sonrası yangın çıkarken Husiler, geçtiğimiz cuma günü el-Cevf ilinde ABD’ye ait olduğunu söylediği bir İHA’yı düşürdüğünü duyurdu (Reuters)
Sana’da saldırılar sonrası yangın çıkarken Husiler, geçtiğimiz cuma günü el-Cevf ilinde ABD’ye ait olduğunu söylediği bir İHA’yı düşürdüğünü duyurdu (Reuters)

Husi medyası, dün akşam Sana’ya hava saldırıları düzenlendiğini ve saldırıların arkasında ABD ve İngiltere’nin olduğunu bildirdi.

Husilerin medya organlarından biri olan Al-Hadath televizyonu bölgedeki muhabirinden, el-Hafa Askeri Kışlası ve en-Nehdeyn bölgesindeki Husilere ait mevzilerin hedef alındığını ve Sana semalarında yoğun bir keşif uçuşu gerçekleştirildiğini aktardı.

İran destekli Husiler, bu saldırı öncesinde geçtiğimiz cuma günü Necef (Negev) bölgesinde İsrail’e ait bir askeri üsse saldırı düzenlediğini duyurmuştu. ABD'ye ait bir MQ-9 insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü iddia ederken, Batılı ülkeler tarafından ülkenin güneyindeki kıyı şehri Hudeyde'de bir bölgeye hava saldırıları düzenlendiğini de kabul etti.

Bir yılı aşkın bir süredir Kızıldeniz ve Arap Denizi'nde İsrail, ABD ve İngiltere'ye ait gemilere saldırılar gerçekleştiren Husiler, ayrıca Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler ve ardından Lübnan’da Hizbullah ile dayanışmasının bir göstergesi olarak İsrail'e roketli ve İHA’lı saldırılar düzenlemeye devam ediyor.

Husi medyası, cuma günü ülkenin batısındaki Hudeyde ilinin güneyinde bir bölgeye iki hava saldırısı düzenlendiğini bildirdi.

Husiler medya organlarından bir diğeri Al-Masirah televizyonunun aktardığına göre ABD ve İngiltere tarafından düzenlendiği bildirilen iki hava saldırısında, Hudeyde’nin güneyinde yer alan ve Husilerin Yemen açıklarından geçen ticari gemilere ve tankerlere düzenlediği deniz saldırıları için başlıca saldırı üssü olarak kullandığı et-Tuhayta bölgesi hedef alındı.

Öte yandan İngiltere Deniz Ticareti Operasyonları Kurumu’ndan (UKMTO) yazılı olarak yapılan açıklamada, Yemen yakınlarından geçen bir ticaret gemisine ‘Yemenli yetkililer’ tarafından Aden'in yaklaşık 57 deniz mili güneybatısında rotasını değiştirmesi talimatı verildiği belirtildi.