Cezayir Cumhurbaşkanı: İç işlerimize müdahaleye müsamaha göstermeyeceğiz

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
TT

Cezayir Cumhurbaşkanı: İç işlerimize müdahaleye müsamaha göstermeyeceğiz

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (DPA)

Ülkesinin içişlerine herhangi bir müdahaleye müsamaha göstermeyeceğini belirten Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, ülkeler arasında karşılıklı saygının gerekli olduğunu vurguladı.
Diplomatik topluluktan mensuplarla görüştüğü sırada Cezayir'in başkentinde açıklamada bulunan Tebbun, zorlukların ‘bölgede daha tehlikeli, komşu ülkelerde ise gerilim odağı haline geldiğini’ söyleyerek dış müdahalelere sahne olmaya devam eden Libya'ya ve çok yönlü çatışmaların sürdüğü Sahel bölgesine atıfta bulundu.
“Önceliğimiz, Afrika Birliği'ni güçlendirerek kötü niyetli girişimlerden korumak” ifadelerine başvuran Tebbun, ortak Arap eylemini teşvik etme çabalarını sürdürme gereğini vurguladı. Aynı zamanda Barış Girişimi’ne bağlı kalarak ve Arap Birliği'nde reform yapma fırsatı yakalayarak Filistin davasını destekleme yönünde Arap ortaklığını netleştirmek gerektiğini söyledi.
Cezayir diplomasisinin dünyadaki temsilcilerini, bilhassa Libya ve Sahel ülkelerinde bölgesel güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmaya çağıran Tebbun, “Tüm kıtalardaki ortaklarımızla akılcı ve dengeli bir şekilde hareket etmeliyiz. Uluslararası sistem birçok çalkantıya ve yeni aktörlerin ortaya çıkmasına tanık oluyor; bu da dış politikamızın ilkelerine saygı çerçevesinde yeni bir uyum süreci gerektiriyor” ifadelerine başvurdu.
Ülkesinin önümüzdeki Mart ayında Arap zirvesine ev sahipliği yapacağını duyuran Tebbun, zirvenin Arap Birliği'nde reform sağlamaya fırsat teşkil edeceği umudunu dile getirdi. Cezayir’de en son düzenlenen Arap zirvesi 2005 yılında gerçekleşmiş, Arap Birliği Genel Sekreterliğinin Mısır dışında rotasyonu talep edilmişti. Ancak Kahire ve bazı Arap başkentlerini kızdıran bu talep reddedilmişti.
Uluslararası barış ve güvenliği koruma çabalarına katkıda bulunma yönünde 2024-2025 döneminde Cezayir'in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) yaklaşan üyeliğine öncelik verdiğini vurgulayan Tebbun, şöyle ekledi:
“BM’nin rolünü artırmak, özellikle Filistin ve Sahravi halklarına karşı sorumlulukları üstlenmesini sağlamak için Sahra, Libya ve Mali konularında aynı görüşleri paylaştığımız ülkelerle işbirliğinde bulunmak gerekiyor. Diplomasimizin etkileşimde olduğu uluslararası bağlamı okumamız, doğrudan Cezayir'in omuzlarındaki tehditlere maruz kalmadan tamamlanmış sayılmaz. Cezayir’i içten zayıflatmayı amaçlayan bu tehditler, Afrika ve Orta Doğu'yu hedef alan daha geniş bir plan kapsamında, Cezayir'e karşı uygulanan dördüncü nesil savaşı kullanıyor. Cezayir, iç işlerine müdahale eden hiçbir devlete müsamaha göstermeyecektir.”
Tebbun, bu açıklamalarıyla ülkesinin Fransa ve Fas arasındaki şiddetli gerginliği, aynı zamanda İsrail'in Afrika Birliği'ne (AfB) gözlemci üye olarak kabul edilmesinden duyduğu ciddi memnuniyetsizliği yansıttı.
Libya krizinin ‘birden fazla dış müdahale nedeniyle hala çekişmelere tanık olduğunu’ belirten Tebbun, Sahel bölgesindeki gergin durumun ise çok yönlü çatışmalar, terör tehdidi ve her türlü organize suçun yayılmasıyla bağlantılı birçok faktörün etkisi altında kaldığını da ekledi. Ayrıca “Rusya, Çin, ABD, aynı zamanda başta Küba ve Venezuela olmak üzere Latin Amerika ve Karayipler'deki diğer ülkeler ile ekonomik ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz, bu ülkeleri unuttuk” açıklamalarında bulundu.
Cezayir Dışişleri Bakanı Ramtan Lamamra söz konusu toplantıda yaptığı açıklamada, “Diplomasi bugün, çabalarını iki katına çıkarmaya ve ulusal değerlendirme politikasının stratejik hedeflerine ayak uydurma yönünde çalışmaya çağrılmakta. Cumhurbaşkanı, yeni bir Cezayir inşa etme sürecinde bu hedefleri somutlaştırmayı taahhüt etmiştir” ifadelerine başvurdu. Aynı zamanda Tebbun tarafından alınan, 80 pozisyonu kapsayan diplomatik pozisyonlardaki değişikliklerde temsil edilen son kararların ve uluslararası faaliyetlerden sorumlu yedi özel elçinin atanmasının önemine de işaret etti.



ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
TT

ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, on yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye krizinin çözümüne yönelik uluslararası çabalar çerçevesinde, Suriye'nin geleceği ve siyasi geçiş sürecine ilişkin yoğun görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'yı ziyaret etti. Görüşmelerde bölgenin istikrarının sağlanması ve DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmasının engellenmesi de dâhil olmak üzere güvenlik ve stratejik bazı konular ele alındı.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının amacının DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemek ve bölgedeki güvenliğin istikrarını sağlamak olduğunu belirten Bass, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve çeşitli bağlantılara sahip Kürt gruplara atıfta bulunarak ABD askerlerinin Suriye’deki varlığının silahlı gruplar tarafından komşu ülkelerin güvenliğine zarar verecek şekilde istismar edilmemesini sağlamak için müttefikleriyle koordinasyon içinde çalıştığını söyledi.

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bölgedeki ortaklarımıza güven vermek ile varlığımızın herhangi bir düşmanca ya da tırmandırıcı faaliyet için bahane olmamasını sağlamak arasında hassas bir denge kurmanın öneminin farkındayız.”

ABD’li yetkili ayrıca, Washington’ın ABD askerlerinin Suriye'deki varlığının bölgesel gerilimleri arttırmadan siyasi geçişi destekleyici nitelikte kalmasını sağlamak için stratejilerini sürekli olarak değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

cdfvgthy
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Bass arasında daha önce yapılan bir görüşmeden (ABD Dışişleri Bakanlığı)

Basına sızan bilgilere göre Ankara, ABD'den Suriyeli Kürt grupları desteklemekten vazgeçmesini ve onlara özyönetim gibi istisnai ayrıcalıklar tanımadan Suriye’de kapsamlı bir çözüme dahil olmalarının sağlamasını isterken Washington, Ahmed eş-Şera liderliğindeki Şam'daki geçici yönetim ile Mazlum Abdi liderliğindeki SDG arasında bir diyaloğun başlatılmasını destekliyor.

Ülkesinin SDG'ye PKK üyeleri gibi yabancı terör örgütü üyeleri konusunda yaptığı baskıyla ilgili bir soruya Bass, “Suriye'nin ne bugün ne de gelecekte yabancı terör örgütleri ya da yabancı teröristler için güvenli bir sığınak olmaması gerektiği konusunda Türk hükümetiyle hemfikiriz” dedi.

Yaptırımlar hafifletiliyor

Körfez ülkelerinin Suriye'deki geçici hükümete yönelik desteğiyle ilgili olarak Bass, “Körfez'deki ortaklarımızla Şam'daki geçici hükümete, halka temel hizmetleri sunabilmesini sağlamak üzere nasıl yardım sağlayabileceğimiz konusunda yapıcı görüşmelerde bulunduk” ifadelerini kullandı.

Söz konusu yardımın memur maaşlarının ödenmesi ile elektrik ve enerji sağlanmasına yönelik desteği de içerdiğini belirten Bass, bu desteğin sadece Suriye halkının acılarını hafifletmeyi değil, aynı zamanda siyasi geçiş süreci çerçevesinde geçici hükümeti istikrara kavuşturmayı da amaçladığını vurguladı.

ABD’nin yaptırım rejimlerini siyasi sürece zarar vermeden insani çabaları destekleyecek şekilde uyarlamaya çalıştığını vurguladı.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın yeni yönetimi Beyaz Saray'a girmek üzereyken, Suriye dosyasına yönelik politikalarına ilişkin bir beklenti hakim. Bass, yeni yönetimin ABD'nin Suriye'deki varlığının geleceği ve Washington'ın bölgesel istikrarı desteklemedeki rolüne ilişkin kritik kararlarla karşı karşıya kalacağını belirtti.

ABD’li yetkili, sözlerine şöyle devam etti:

“Her ABD yönetimi bölgedeki stratejik çıkarları ile insani yardım çabalarına verilen destek arasında denge kurmakta zorlanır. Suriye, içinden çıkılmaz çatışmaların çözümüne yönelik uluslararası kararlılık açısından bir turnusol kâğıdı niteliğindedir.”

Bass, Trump’ın ekibinin yaptırım politikalarını yeniden değerlendirmesi, uluslararası ve bölgesel çabaların uyumlu olmasını sağlamak için komşu ülkelerle temasları artırması gerekeceğini açıkladı.

Suriye'nin bölgeyle yeniden bütünleşmesi

Bass, bazı bölge ülkelerinin Şam'daki mevcut hükümete verdiği destekle ilgili olarak “Bölgedeki ortaklarımıza her türlü desteğin istikrarı sağlamaya yönelik olmasının ve bölünmeleri güçlendirmemesinin önemini açıkça ifade ettik” dedi.

Washington'ın siyasi bir geçişe katkıda bulunacak ve Suriye halkının acılarını hafifletecek adımlar atılmasını teşvik ettiğini söyleyen Bass, “Mevcut hükümete verilecek her türlü desteğin, Suriye'deki durumu dengelemeye yardımcı olacak pratik tedbirlere yönelik bir taahhütle birlikte yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı. ABD’li yetkili, Washington’daki yeni yönetimin, çabaların sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşılmasını sağlamaya yönelik olması için baskı yapmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Suriye'nin bölgesel ve uluslararası sistemlerle yeniden bütünleşmesinin, uzun vadeli istikrarın sağlanması için geniş bir iş birliği gerektirdiğini söyleyen Bass, “Washington, güvenliği arttırmak ve siyasi geçiş sürecini desteklemek arasında bir denge kuran çözümler sunmak için komşu ülkelerle birlikte çalışıyor” şeklinde konuştu.

Suriye'deki zorlukların bölgesel ve uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini söyleyen Bass, “Bir sonraki aşamanın başarılı olması için ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

El-Hol Kampı, DEAŞ’lı mahkumlar ve İsrail

Suriye'nin ve bölgenin karşı karşıya olduğu önemli güvenlik sorunlarından biri de el-Hol Kampı ve DEAŞ’lı mahkûmlar. el-Hol Kampı’nın on binlerce kadının ve çocuğun feci koşullarda yaşadığı bir yer olması nedeniyle bu konunun en önemli önceliklerden biri olduğunu belirten Bass, bu kampın aynı zamanda terör örgütlerine üye kazandırma kaynağı olarak istismar edilme riski taşıdığını söyledi. ABD’li yetkili, uluslararası toplumun, buradaki mahkumların topluma kazandırılması ve ailelerin toplumlarıyla yeniden bütünleşmeleri de dahil olmak üzere uzun vadeli çözümler sağlamak için birlikte çalışması ve gelecekteki tehditleri önlemek için sıkı güvenlik adımları atması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Suriye'de bulunan tüm yabancı teröristlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayan Bass, “Bu insanların büyük bir kısmı geldikleri ya da vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmeli. Bu geri dönüş ise söz konusu hükümetlerin, bu kişilerin eylemlerinden dolayı kanun önüne çıkarılmalarını sağlayacak süreçleri başlatmalarıyla gerçekleşmeli” diye konuştu. Bass, sadece DEAŞ’lı mahkûmları değil, SDG saflarındaki yabancı unsurları da bu kapsamda görüyor.

Ancak SDG ile ilgili sorun, yabancı unsurların ötesinde, siyasi kolunun ABD’nin arkasına saklandığı ve Şam’daki yeni yönetimin bu karmaşık dosyayı yönetemeyeceği ya da güvenliğini sağlayamayacağı varsayımıyla DEAŞ’lı mahkumları koz olarak kullandığı ayrıcalık taleplerine kadar uzanıyor.

Öte yandan Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilere değinen Bass, “İki taraf arasında süregelen gerilimin ele alınmasının öneminin farkındayız. Gerginliğin azaltılmasının bölgede kapsamlı bir istikrarın sağlanmasına yönelik önemli bir adım olduğuna inanıyoruz” dedi.

Washington'ın Suriye'nin vekâlet savaşları için bir arena haline gelmesini önleme çabalarını desteklediğini açıklayan Bass, “Bölgeyi daha fazla tehlikeye maruz bırakmadan güvenliğini sağlayacak bir denge için bölgedeki ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

Suriye'nin istikrara kavuşturulmasının uluslararası iradeyle birlikte çaba da gerektirdiğini ifade eden Bass, Kaosun yeniden başlamaması ve aşırılık yanlısı grupların hedeflerine ulaşmak için bu durumdan faydalanmaması için hep birlikte çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.