Cumhurbaşkanı Erdoğan: Atatürk'ü anmak verdiği mücadeleyi doğru tespit ederek anlamaktır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Atatürk'ü anmak elbette önemlidir, ama asıl olan Atatürk'ü verdiği mücadelenin izini sürerek gerisindeki sebepleri doğru tespit ederek anlamaktır." dedi.

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Atatürk'ü anmak verdiği mücadeleyi doğru tespit ederek anlamaktır

AA
AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete irtihalinin 83. yılı dolayısıyla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca Tarihi CSO Konser Salonu'nda düzenlenen anma törenine katıldı.
Konuşmasına kendisini dinleyenleri selamlayarak başlayan Erdoğan, İstiklal Mücadelesi'nin Başkomutanı, Cumhuriyet'in banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete irtihalinin 83. yılında hürmetle, rahmetle yad etti. Malazgirt Zaferi'nden bu yana bu toprakların vatan olması için mücadele eden, gözlerini kırpmadan canlarını veren tüm şehitlere, gazilere, kahramanlara Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, kurucu kadro başta olmak üzere, TBMM'nin toplandığı ilk günden bugüne kadar Cumhuriyet'in ayakta kalması, gelişmesi, büyümesi için gayret gösteren herkese şükranlarını sundu.
Halen sınır boylarında vatan nöbeti bekleyen askerlerden, ekmek teknesi başında ter döken esnafa ve işçiye, toprağını eken çiftçiye, fabrikasında üretim yapan girişimciye, kamuda görev yapan insana kadar büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası için çalışan herkese müteşekkir olduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Amacımız, Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 100'üncü yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık ve milletimizin hayallerine uygun bir seviyeye çıkarmaktır. Bunun için eğitimden sağlığa, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz sağlam altyapı üzerinde, siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde iddia sahibi bir Türkiye inşa etmenin gayreti içindeyiz. İlhamımızı Malazgirt'ten, İznik'te atılan ilk temelden, Söğüt'te dikilen ulu çınardan, İstanbul'un fethinden, Çanakkale destanı, İstiklal Harbi'mizden alarak aydınlık geleceğimize doğru yürüyoruz. Küresel krizlerin üstesinden başarıyla gelen, hangi engelle karşılaşırsa karşılaşsın mücadeleden vazgeçmeyen bir ülke olarak her geçen gün hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz. Hem devraldığımız birikime sahip çıkarak hem de bugüne kadar yapılanları 5'e, 10'a katlayarak yeni hizmetlerle Cumhuriyet'i yaşatmak ve büyütmek için gece-gündüz çalışıyoruz."
Erdoğan, toplantının gerçekleştiği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binası ve hemen yanı başındaki yeni binasının bu anlayışın somut örnekleri olduğunu dile getirdi.

"Tarihi bir mücadeleyi yürüttü"
İstanbul'daki Atatürk Kültür Merkezi'nin eski ve yeni binalarının da Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin sembolü olduğuna işaret eden Erdoğan, aynı anlayışla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nu Kavaklıdere'deki eski binasından gelecek yıl sonunda Beytepe'deki yeni yerine taşıyarak, bir başka sembolik adımı daha atmış olacaklarını söyledi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binasının restorasyonu ile kurumun yeni binasının, Ankara'ya ve Türkiye'ye hayırlı olmasını diledi.
"Atatürk'ü anmak elbette önemlidir ama asıl olan Atatürk'ü verdiği mücadelenin izini sürerek gerisindeki sebepleri doğru şekilde tespit ederek anlamaktır." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ülkemizde dillerinden Atatürk'ün ismini düşürmeyen ama onu anlama konusunda en küçük gayret de göstermeyen bir kesim hep olagelmiştir. Bugün sizlerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün askerlik hayatı boyunca görevde bulunduğu yerler ile ülkemizin son dönemde faaliyetlerini yoğunlaştırdığı yerlerin şöyle bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Mustafa Kemal akademideki eğitimi sonrasında yüzbaşı rütbesiyle 1905'te Suriye Şam'daki 5. Ordu'da göreve başladı. 1907'de Makedonya'daki 3. Ordu'ya tayin olduktan sonra hemen ardından 1908'de Libya Trablus'taki ilk görevine gitti. Hatta 1909'daki İttihat Terakki Kongresi'ne Trablus delegesi olarak katıldı. Büyük savaş öncesi Avrupa'da tespitlerde bulunmak üzere, bazıları derler ki 'hiç yurt dışına çıkmadı.' Ben, yurt dışına çıktığını söylüyorum. 1910 yılında Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda'yı kapsayan bir gezi yaptı. İtalyanların Libya'ya saldırması üzerine 1911 yılında binbaşı rütbesi ile tekrar Trablus'a giderek 1912 Ekim'ine kadar süren, gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir mücadeleyi yürüttü."

"Şanlı Milli Mücadele süreci başladı"
Atatürk'ün Birinci Dünya Savaşı'nın arifesinde yarbay rütbesi ile bulunduğu Sofya'dan Tekirdağ'da yeni oluşturulan 19. Tümen Komutanlığı'na atandığını belirten Erdoğan, ardından başında bulunduğu 57. Alay ile destan yazdığı Çanakkale'ye geçtiğini kaydetti. Çanakkale'de çeşitli görevler üstlenen ve göğsündeki saate isabet eden şarapnel ile yaralandıktan sonra 1915 sonunda İstanbul'a dönen Atatürk'ün, görevlendirildiği 16. Kolordu Komutanlığı'nda birliği ile Halep üzerinden Diyarbakır'a geçerek 1916'da Muş ve Bitlis'i Rus işgalinden kurtardığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"2. Ordu Komutanlığı'ndaki görevinden Alman general ile olan anlaşmazlığı sebebiyle istifa ederek 1917 sonunda İstanbul'a döndü. Veliaht Vahdettin'in Almanya seyahatine eşlik ederken kendisini yakından tanıma imkanı buldu. Böbreklerinden rahatsızlandığı için 1918 Mayıs'ında bir müddet Viyana'da tedavi gördü. Sultan Vahdettin'in tahta çıkmasının ardından 1918'in Ağustos'unda 7. Ordu Komutanlığı'na atanarak Nablus'a geçti. Suriye'nin kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Halep'e çekildi. Mondros Anlaşması'nın ardından Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevine getirildi. İngiliz işgalinin ardından bu ordu dağıtılınca İstanbul'a geri döndü. İstanbul'da saray, hükümet ve çeşitli ülke temsilcileri ile yaptığı istişareler sonucunda Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'yi başlatmaktan başka çare kalmadığını gördü. Bu amaçla 9. Ordu Kıtaları Müfettişi unvanıyla Samsun'a doğru yola çıktı. Samsun'a ayak bastığı 19 Mayıs sabahından itibaren de şanlı Milli Mücadele süreci başladı."

"Nutuk'ta 3 hedef belirtiliyor"
Cumhuriyet'in ilanı ile taçlanan Milli Mücadele'nin her safhasının da bu çizginin devamı ve tamamlayıcısı olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Her fırsatta önünde poz verdikleri ama içinde ne olduğunu bilmedikleri Nutuk'ta, Cumhuriyet'in kuruluşu ile birlikte ortaya konan 3 hedef belirtiliyor. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkartacağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız. Gazi'nin milletimize işaret ettiği istikamet işte budur. Laf değil, icraat. Milli iradenin üstünlüğü temeli üzerine bina edilen yeni devletimizin, yaşadığımız tüm arayışlara ve badirelere rağmen 2 bin yıllık devlet silsilemizin devamı olduğu da asla unutulmamıştır. Milletimiz, her tökezlemenin ardından devletine daha güçlü şekilde sahip çıkarak, Cumhuriyet'imizin ilelebet yaşayacağı gerçeğini dost düşman herkese göstermiştir."



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times