Libya’da Dibeybe ve Seyfulislam’ın adaylığına ilişkin tartışmalar hız kazandı

Menfi, seçimlerin başarılı geçeceğine dair söz verdi.

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Trablus’ta BM misyonundaki başkanlık görevinden çekilen Kubis ile görüştü.
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Trablus’ta BM misyonundaki başkanlık görevinden çekilen Kubis ile görüştü.
TT

Libya’da Dibeybe ve Seyfulislam’ın adaylığına ilişkin tartışmalar hız kazandı

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Trablus’ta BM misyonundaki başkanlık görevinden çekilen Kubis ile görüştü.
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Trablus’ta BM misyonundaki başkanlık görevinden çekilen Kubis ile görüştü.

Libya Yüksek Seçim Komisyonu, daha önce 28 Kasım olarak belirlenen sürenin sona ermesine rağmen seçmen kartının teslim süresini gelecek çarşamba gününe kadar uzattı. Ayrıca Başbakan Abdulhamid Dibeybe’nin adaylığına ve Seyfülislam Kaddafi’nin ‘seçimlerden uzak tutulma kararına’ yönelik itirazlar ülkedeki seçim atmosferinde yaşanan tartışmaları artırdı.
Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, ‘seçimlerin özgür ve adil olması, sonuçları Libya halkının iradesini yansıtması ve demokratik sürecin tüm koşullarının yerine getirilmesi için gerekli tüm güvenceleri sağlayarak’ yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin başarısı için yoğun bir çaba sarf ettiğini açıkladı.
Menfi, kısa süre önce Libya’daki Birleşmiş Milletler (BM) misyonunun başkanlığı görevinden istifa eden Jan Kubis ile 28 Kasım’da başkent Trablus’ta bir araya geldiğini, Slovak diplomatın ‘cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin belirtilen tarihte yapılması için uluslararası örgüte desteğini’ yinelediğini belirtti. Kubis görüşmede uluslararası toplumun, Libyalıları istikrar ve barış aşamasına taşıyacak bu önemli başarıyı sabırsızlıkla beklediğini vurguladı.
Trablus İstinaf Mahkemesi Birinci Derece Temyiz Komitesi, 28 Kasım’da Seçim Komisyonu ve Başkanı İmad es-Sayeh aleyhine temyiz başvurusunda bulundu. Aynı şekilde Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe’nin cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığına karşı birçok itiraz aldı. Ayrıca aktivistler de ‘başka bir uyruğa mensup’ olmasının ‘seçimlerden uzak tutulması için yeterli bir neden’ olduğunu bildirdi.
Sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı ülkede Sebha İstinaf Mahkemesi 28 Kasım’da devrik lider Muammer Kaddafi’nin ikinci oğlu Seyfülislam’ın avukatının ‘oğul Kaddafi’nin yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden uzak tutulması’ kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunu inceledi.
Yerel medya organlarında konuya dair çıkan haberlerde şu ifadeler yer aldı:
“İtirazı incelemekte görevli üçüncü hakim mahkeme merkezine gelerek duruşmanın gecikmesi ve mahkeme ile yargı mensupları için yeterli çoğunluk sağlanamaması nedeniyle duruşmanın ertelendiğini açıkladı.”
Seçim Komisyonu, geçen cumartesi günü yaptığı açıklamada, ‘sayıları 2 milyonu aşan seçmen kartlarının teslim alınmasına katılımın artması’ gerekçesiyle oy pusulası teslim süresinin uzatıldığını açıkladı. Seçmen kütüğüne kayıtlı vatandaşlara bu fırsatı değerlendirme ve ülkenin geleceğine ilişkin vizyonlarına karar verme yolunda kartlarını teslim alma sürecini hızlandırma çağrısı yaptı.
1906 sandık merkezine teslim edilen seçmen kartı sayısı iki milyonu aştı.
Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayeh, seçim süreçlerinin uygulanmasına ilişkin uluslararası standartlar doğrultusunda, gelecek 24 Aralık’ın sandık oylama günü olmasını sağlayacağını söyledi. Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eş zamanlı olmasının, çoğu siyasi partinin üzerinde ısrar ettiği koşullardan biri olduğuna dikkat çeken Sayeh, Temsilciler Meclisi’nin parlamento seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuyla yapılmasına onay verdiğini bildirdi.
‘Libya’da güvenlik durumunun nispeten istikrarlı olduğu’ iddia ediliyor. Ancak buna rağmen, ‘kanun kaçağı silahlı grupların bazı güvenlik olaylarına karıştığı’ belirtildi.
Diğer yandan Müslüman Kardeşler (İhvan) grubu medyasının önde gelen isimlerinden, eski Ulusal Kongre üyesi Mahmud Abdülaziz geçen cumartesi günü başkent Trablus’ta güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğrayarak darp edildi.
Görgü tanıkları, saldırının Ebu Salim kasabasında sahiplerine teslim edilmeyen seçim kartlarını almaya çalışması nedeniyle gerçekleştiğini söyledi. Güvenlik görevlileri, Abdülaziz’in yetkili makamlardan önceden izin almaksızın seçim sürecini şüpheye düşürmek için komisyon binası içinde gizlice çekim yaptığını belirtti.
Halid el-Mişri başkanlığındaki ‘Devlet Yüksek Konseyi’, İçişleri Bakanlığı’na ‘saldırılar hakkında soruşturma açması ve faillerden hesap sorması’ çağrısında bulunurken seçmen kartlarının kaydedilmesi ve teslim alınmasında sıkça karşılaşılan usulsüzlük haberlerinden duyduğu derin endişeyi ifade etti. Konsey, ‘sistematik dolandırıcılık’ olarak nitelendirdiği bu olaylardan Seçim Komisyonu’nu sorumlu tuttu.
Seçim Komisyonu’ndan şu açıklama yapıldı:
“Bazı vatandaşların seçim sürecini izleme ve takip etme görev ve eylemlerini herhangi bir hukuki ehliyet olmaksızın icra etmeleri, uluslararası standart ve ilkelere tabi bir seçim sürecinin uygulanmasını düzenleyen kanun ve yönetmeliklere aykırıdır.”
Seçim merkezleri komiteleri üyelerine soruşturma yapılmasının ve onay olmadan içeride video çekilmesinin de komisyon tarafından onaylanan medya temsilcileri yönetmeliği hükümlerine aykırı olduğu belirtildi. Ayrıca herkese, ‘şiddetten, nefret söyleminden ve ayaklanmadan vazgeçme, iyimserlik ve pozitiflik ruhunu yayma’ çağrısı yapıldı.
Diğer taraftan 28 Kasım’da Adalet Bakanı Halime el-Buseyfi, Sebha mahkemesinde tanık olduğu olaylarla ilgili devam eden soruşturmaları takip etmek ve mahkemelerdeki iş akışını denetlemek için Sebha şehrini ziyaret etti.
Adalet Bakanlığı, Sebha’daki mahkeme binasına yapılan saldırıyla ilgili olarak, bu ‘ciddi’ olayın koşullarının araştırılması için bir komite kurdu ve failleri adalete teslim etme sözü verdi. Bakanlık, ‘mahkemelerin korunmasının’ adli polisin asli bir yetkisi olduğu göz önüne alındığında, güvenlik desteği talebinin bakanlığın resmi yazışmaları yoluyla yapıldığına dikkat çekti.
Sebha’daki güvenlik yetkilileri, Ulusal Ordu (LUO) güçlerinin 115. Tugayı’nı Temyiz Mahkemesi binasına saldırmakla suçladı. Sebha Emniyet Müdürlüğü ve Sebha’daki polis karakolu olaydan 115. Ordu Tugayı’nı sorumlu tuttu. Tugayı oğul Kaddafi’nin avukatının ‘seçimlerden uzak tutma’ kararına itiraz etmesini engellemek için Sebha Mahkemesi’ne saldırmakla suçladı.                                                              
Tarafların bildirdiğine göre orduya bağlı iki taburun unsurları, geçen perşembe günü mahkeme binasına 6 ağır silahlı askeri araçla saldırıda bulundu. Silahlı unsurların Temyiz Mahkemesi’ne girdiğini, yargıçları ve polisleri zorla dışarı çıkardığını aktardılar.
Birlik Hükümeti Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş, Hollanda’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde bulunan Libya Büyükelçiliği’nden ve heyetinden, ‘yalnızca Libya temsilcisi aracılığıyla iletişim kurmalarına izin verileceğini mahkemeye bildirmelerini’ istedi. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı’ndan izin alınmadıkça Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde herhangi bir görüşme veya ziyaret düzenlenemeyeceğini vurguladı. Bakan, mesajın içeriğini mahkemeye bildirme ve buna ayak uydurma çağrısı yaparken ihlal edenleri de sorumluluklarını üstlenmeleri konusunda uyardı.
Söz konusu adım, Dışişleri Bakanlığı’nın dış davaların Uluslararası Mahkeme nezdinde yapılmasını takipten sorumlu organ olduğu göz önünde tutularak, ‘özellikle 2011 tarihli 1970 sayılı Uluslararası Güvenlik Kararı’nın uygulanması olmak üzere’ Libya devletinin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi çerçevesinde atıldı.



Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?


Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters
TT

Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters

Suriye’nin El Vatan gazetesi, bugün (perşembe) hükümetten bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Suriye hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yakın zamanda bir askerî anlaşmaya varılacağı yönündeki iddiaların yalanlandığını aktardı.

Kaynak, SDG ile temasların şu anda durmuş olduğunu ve hükümetin, Suriye Savunma Bakanlığı tarafından sunulan bir öneriye SDG’nin verdiği yanıtı değerlendirdiğini vurguladı.

Suriye televizyonu ise bugün, bir kaynağa dayandırarak, ABD arabuluculuğunda hükümet ile SDG arasında, unsurların yıl sonundan önce Suriye ordusu ve iç güvenlik güçlerine entegre edilmesini öngören bir askerî anlaşmaya yakında varılmasının beklendiğini bildirmişti.

Televizyonun aktardığına göre, söz konusu anlaşma Savunma ve İçişleri bakanlıklarına 90 bin unsurun entegre edilmesini ve Rakka, Deyrizor ve Haseke’de Savunma Bakanlığına bağlı güçler içinde SDG’ye tahsis edilecek üç askerî tümeni kapsıyor.

Kaynak ayrıca, hükümet güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusuna girişi, askerî karar alma mekanizması ile görev, yetki ve sorumlulukların dağılımı gibi başlıca ihtilaflı konuların hâlen müzakere edildiğini belirtti.


Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
TT

Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bugün (perşembe) Gazze savaşıyla ilgili açıklamalarında, “Gazze’de kazandık” dedi. Hamas ile olası bir ateşkes anlaşmasına değinen Katz, ülkesinin “Gazze’den asla ayrılmayacağını” söyledi. Katz, İsrail Gazze Şeridi içinde, yerleşimleri korumak amacıyla bir güvenlik kuşağı oluşturacağını ifade etti.

Savunma Bakanı Katz, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini yineleyerek, aksi takdirde “İsrail’in bu görevi kendisinin yerine getireceğini” ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth gazetesinden aktardığı habere göre Katz, Bnei Akiva, Ulpanot Merkezi ve Makor Rishon’un ortak düzenlediği Ulusal Eğitim Konferansı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın planı çerçevesinde Hamas silah bırakmazsa İsrail’in bu adımı bizzat atacağını söyledi.

Haberde, ordunun Gazze’den çekilmesini ve bölgenin Filistinlilere devrini içeren anlaşmaya karşın, Katz’ın Gazze Şeridi’ni çevreleyen bir güvenlik kuşağının yerleşimlerin korunması amacıyla kurulacağını ifade ettiği belirtildi.

Öte yandan Batılı ülkeler iki devletli çözümden söz etmeyi sürdürürken, İsrail parlamentosu Knesset, Haziran 2024’te Ürdün Nehri’nin batısında bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden kararı resmen kabul etmişti. Kararda, 7 Ekim olaylarının ardından bir Filistin devleti kurulmasının “teröre ödül” anlamına geleceği savunulmuş ve bunun Hamas’ı daha da teşvik edeceği öne sürülmüştü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile aşırı sağcı dini kanattan bazı bakanlar da defalarca Filistin devleti kurulmayacağını dile getirmişti.