ABD Esed rejimiyle normalleşecek mi?

Avrupalı ve Arap yetkililer, ABD’ye Suriye’de ‘stratejik sabır’ yaklaşımına bağlı kalması tavsiyesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve Arap ve Avrupalı ​​meslektaşları ile 2 Aralık’ta Brüksel’deyken (Şam’daki ABD Büyükelçiliği)
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve Arap ve Avrupalı ​​meslektaşları ile 2 Aralık’ta Brüksel’deyken (Şam’daki ABD Büyükelçiliği)
TT

ABD Esed rejimiyle normalleşecek mi?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve Arap ve Avrupalı ​​meslektaşları ile 2 Aralık’ta Brüksel’deyken (Şam’daki ABD Büyükelçiliği)
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve Arap ve Avrupalı ​​meslektaşları ile 2 Aralık’ta Brüksel’deyken (Şam’daki ABD Büyükelçiliği)

Belçika’nın başkenti Brüksel’de iki gün önce, Suriye sorununa yönelik üst düzey temsilciler ve uzmanlar tarafından yapılan görüşmeler, Washington ile Avrupa ve bazı Arap ülkeleri görüşleri arasında bir uçurum olduğunu ortaya çıkardı.
Bu durum, ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich’in söz konusu uçurumu kapatmak üzere harekete geçmesine ve Washington’ın Şam’a yönelik yaptırımları kaldırmayacağını, ilişkileri normalleştirmeyeceğini ve yanlış sinyaller verilmeyeceğini belirtmesine yol açtı.
Üç toplantı gerçekleştirildi
Brüksel’de 1-2 Aralık tarihlerinde üç toplantı gerçekleştirildi. İlk toplantı, bir Avrupa araştırma kuruluşundaki yabancı elçiler ve uzmanlar arasındaydı. İkincisi, ABD’nin daveti üzerine, Suriye konusu ile ilgili olarak Arap, Avrupalı yetkililer ile Türkiye arasında yapılan toplantıydı. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) söz konusu toplantıda yer almadı. Üçüncüsü ise, DAEŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon konferansı kapsamında üst düzey yetkililerin toplantısıydı.
Daha önce, 28 Haziran tarihinde Roma’da düzenlenen DAEŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon konferansı kapsamında, Suriye konulu bir bakanlar toplantısı düzenlenmişti. Toplantı sırasında ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, ABD’nin Suriye’de 3 önceliği olduğunu, bunların DEAŞ’ın geri dönüşünü önlemek, insani yardımları desteklemek ve ateşkesi kalıcı hale getirmek olduğunu vurgulamıştı. ABD söz konusu toplantıda, nihai bildirinin Suriye ile normalleşme sağlanması veya Suriye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri karşıtı bir tutum içermesi önerilerini kabul etmemişti zira ABD o sırada insani yardım kararının uzatılması konusunda anlaşma yapmak üzere Rusya ile gizli bir diyalog yürütüyordu.
O zamandan bu yana, Washington’da değişiklikler meydana geldi. ABD kurumları Suriye politikalarını gözden geçirdi ve ulaşılmak üzere 5 hedef belirledi. Bu hedefler arasında, Suriye’de DAEŞ’in geri dönüşünü engellemek, insani yardımları desteklemek, kapsamlı bir ateşkes oluşturmak ve soruşturma yürütmek, 2254 nolu karar gereğince siyasi süreci desteklemek yer alıyordu. Bunların yanı sıra başka hedefler de belirlendi. Bunlar, Kürtlerin kendi aralarında ve Rus-ABD himayesindeki Şam ile diyaloglarının desteklenmesi, Suriye’deki İran bölgelerine ve El Kaide liderlerine yönelik saldırıları için İsrail’e lojistik destek sağlamak yer alıyordu.
Diğer yandan, Roma’da bakanlar seviyesindeki toplantı ile Brüksel’de düzenlenen temsilciler toplantısı arasında, Cenevre’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Joe Biden’in temsilcileri arasında üç oturumlu gizli toplantı düzenlendi. Toplantı, Washington’un insani konulara yönelik “erken toparlanmanın” finanse edilmesi konusunda anlaşmaya varması karşılığında, sınır ötesi insani yardımlara ilişkin kararın uzatılmasına yönelik bir anlaşmayla sonuçlandı.
Arap ülkeleri Şam ile normalleşme için adımlar attı. Washington, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde soruşturmalar konusunda lider rolüne geri dönüp,  insanlığa karşı suç işlemekle itham edilenlerin yargılanması konusunda Avrupa ülkeleri ile ulusal mahkemelere destek verirken, üst düzey siyasi toplantılar gerçekleştirildi.

Katılımcılar neler dedi?
Temsilciler ve uzmanlar arasında düzenlenen toplantıda, Suriye’deki mevcut duruma ilişkin bir sunum yapıldı, ardından tüm temsilciler ülkelerinin bu konudaki tutumlarını dile getirdi. Şarku'l Avsat'ın ulaştığı bilgilere göre Goldrich’in tutumu ile Avrupalı ​​ve Arap mevkidaşlarının tutumu arasındaki fark çok büyüktü. Avrupalı yetkililer, özellikle de ABD’nin liderlik rolü üstlenmiyor olması ve Rusya ile insani yardım kararının uzatılması konusu başta olmak üzere gizli anlaşmalar yapması sebebiyle, diğer ülkelere yardımlar için finansman sağlama öncelikleri dayatmaya çalışmasını eleştirdi.
Avrupalı temsilciler, ülkelerinin Suriye’ye komşu olduğunu, dolayısı ile öncelliklerini kendilerinin belirleyecekleri belirtirken, Şam’a yönelik yaptırımları kaldırmayıp, tutumlarını değiştirmeyeceklerini söylediler. Katılımcılardan biri, başka bir katılımcının normalleşme ve rejimin yönetimde kalmasını kabul etme önerisine karşılık olarak, “Rejime para ödemeyeceğiz” dedi.
Avrupa ülkeleri temsilcileri Suriye dosyasıyla ilgili olarak “stratejik sabır” çağrılarını yineledi. Almanya ve Fransa’nın temsilcileri ülkelerinin Rusya ile diyalog tecrübesine istinaden önce Rusya’nın harekete geçmesi gerektiğini belirttiler. Şam-Moskova üzerindeki üç baskı aracına bağlı kalınması yönünde çağrılar da yapıldı. Söz konusu 3 baskı aracı, yaptırımlar, izolasyon ve yeniden inşa konularıydı.

Şam’dan neler isteniyor?
ABD temsilcisinin mevkidaşları ile gerçekleştirdiği ikili temasların ve araştırma merkezi toplantısının ardından Avrupa ülkelerinin kendi tutumlarını vurgulaması karşısında, Goldrich, Şam’a yönelik yaptırımların kaldırılması konusunun Rusya ile diyalog masasında olmadığını ve Şam ile normalleşmeye karşı olduğunu ABD’nin şu anda yaptığı şeyin, insani amaçlarla ABD'nin yaptırım uygulamasından muafiyetler sağlamak olduğunu bu kapsamda bazen istisnaları en düşük seviyelere indirecek kadar ileri gitmek durumunda kaldığını belirtti. Goldrich Washington’un Ruslara taviz vermeyeceğini aynı zamanda müttefiklere yanlış sinyaller vermemesi gerektiğini de söyledi.
Toplantılarda, Irak temsilcisi, Şam’a uygulanan yaptırımların kaldırılması ve Arap Birliği’ne yeniden dahil edilmesi konusunda en hevesli kişiydi. Ürdün temsilcisi ise, Amman ile Şam arasındaki “adıma adım” yaklaşımına en çok ikna olmuş taraf olarak görünüyordu. Ürdün temsilcisi adıma adım yaklaşımının, Şam’ın Arap Birliği’ne yeniden dahil edilmesi konusunu da içerdiğini ima etmeye çalıştığında, bu ifadeleri, koşullarının hala olgunlaşmadığını yineleyen bazı Arap ülkeleri tarafından sert bir şekilde karşılandı. Ancak Cezayir, Şam’ın Mart ayında düzenlenecek konferansa davet edilmesine yönelik çabalarını sürdürdü.
Dolayısı ile bu konuda nihai karar büyük Arap ülkelerinin elinde bulunuyor. Bazı katılımcılara göre, Arap ülkeleri ilk adımları attı, şimdi ise Şam’ın insani yardımların geçişini kolaylaştırmak, mahkumları serbest bırakmak, sığınmacıların dönüşünü sağlamak, Anayasa Komitesi’nin çalışmalarını ve siyasi süreci destekleme, ateşkesi kalıcı hale getirme gibi iç işleri kapsayan adımlar atması gerekiyor. Ayrıca Suriye’yi Arap çevresine geri döndürmeye yönelik bir istek olduğu söylenirken, Şam’ın “İran’ın bölgesel gündeminin bir parçası olmama” amacı da dahil olmak üzere bazı adımlar atacağı yönünde tahminlerde bulunuyor.
Diğer yandan katılımcılar, uyuşturucu şebekelerinin dağıtılması, terörle mücadele ve İdlib meselesinin kapatılması konularında Şam ile işbirliği yapma olasılığının bulunduğunu anladılar. Toplantının organizatörlerden biri, bu konuların Suriye toplantısına paralel olarak düzenlenen DAEŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon konulu konferansta tartışılmasını önerdi. Konferansın önceki oturumunda ABD’nin Koalisyon temsilcisi John Godfrey, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve DAEŞ’in teşkil ettiği tehditle yüzleşmeye devam eden diğer ortak güçlerle birlikte örgütü yenme kampanyasına olan bağlılığını yinelemişti. Bu oturumda, DAEŞ tutukluları ve kurtarılan bölgelerde istikrar ve ekonomik kalkınma sağlama planları tartışıldı.

“Erken toparlanma” bombası
Temsilciler tarafından yapılan nihai bildiride, Şam’la normalleşme veya yaptırımlar uygulama konusunda uzlaşmaya ilişkin belirli bir tutum yer almıyordu. Ancak Temmuz ayında, yardımlara yönelik uluslararası karara eklenen “erken toparlanma” konusunda yeni bir tartışma yaşandı. Zira erken toparlanma konusunda ortak bir tanım yoktu, tanımlar altyapı projelerini desteklenmesi ile yardımların insani meselelerle sınırlanması arasında değişiyordu.
Ürdün temsilcisi ile Fransız mevkidaşı arasında büyük bir tartışma yaşanması şaşkınlık yarattı. Tartışma, Fransız yetkilinin siyasi süreçte önemli bir ilerleme kaydedilmeden önce altyapı projelerinin finanse edilmesini reddeden bir Avrupa Konseyi kararı olduğuna dikkat çekerek, erken toparlanma projelerine yönelik finansmanların sadece insani konulara yönelik olması ve altyapı projelerinden tamamen uzak durmasının açıkça belirtilmesi gerektiğini söylemesinin ardından geldi. Fransız yetkilinin net bir şekilde savunduğu tutumu sadece bu değildi başka konuları da içeriyordu. Bu tutumun, Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye dosyası için yerleşik olmayan yeni bir büyükelçi olarak Brigitte Curmi’yi atama kararıyla aynı zamana denk gelmesi dikkat çekti.
Fransa-Ürdün temsilclerinin tartışması karşısında Goldrich araya girerek, nihai bildiride orta bir ifade önerdi. Goldrich “Hayat kurtaran insani yardımın, sınır ötesi ve içerisinden projelerin canlandırılması da dahil olmak üzere her şekilde sağlanmasını ayrıca 2585 nolu Güvenlik Konseyi Kararı gereğince Suriye'’nin çeşitli yerlerinde erken kurtarma projelerinin uygulanması gerektiğini vurguladık” ifadelerine yer verdi.

Şimdi ne olacak?
Brüksel’de gerçekleştirilen toplantıdaki tartışmalara ve diplomatik gerginliğe rağmen, katılımcılar arasında, toplantının ABD ekibinin Suriye dosyasındaki fikirlerini netleştirmeye başladığını gösterdiğine yönelik bir düşünce hakim oldu. Aynı zamanda konu ile ilgili ülkeler arasında ABD liderliğinde siyasi bir süreç başlatıldı. Bu durum bir yıldan uzun bir süredir söz konusu değildi. Bazı katılımcılar bu yöndeki adımların, Washington ile müttefikleri arasında yıllar önce var olan koordinasyonu hatırlattığını belirtti.
Gelecek yılın başlarında Washington’da, konu ile ilgili ülkelerin tutumlarının belirlenmesi için ABD şemsiyesi altında düzenlenmesi amacıyla bir toplantı daha yapılacağına yönelik tahminler bulunuyor. Aynı zamanda Moskova’nın Astana sürecindeki ortakları ve koordinasyonu ile desteklediği Rus-ABD diyaloğunun, 21 Aralık’ta bakanlar konferansında devam etmesi, ayrıca Putin ve Biden arasında gelecek hafta bir zirve gerçekleştirilmesi de bekleniyor.



Elon Musk "silmeyi" planladığı devlet kuruluşunu açıkladı

Elon Musk, federal kurum ve departmanlarda önemli kesintiler yaparak harcamaları azaltmayı amaçlayan danışma komitesi Kamu Verimliliği Bakanlığı'nın eş başkanı (Reuters)
Elon Musk, federal kurum ve departmanlarda önemli kesintiler yaparak harcamaları azaltmayı amaçlayan danışma komitesi Kamu Verimliliği Bakanlığı'nın eş başkanı (Reuters)
TT

Elon Musk "silmeyi" planladığı devlet kuruluşunu açıkladı

Elon Musk, federal kurum ve departmanlarda önemli kesintiler yaparak harcamaları azaltmayı amaçlayan danışma komitesi Kamu Verimliliği Bakanlığı'nın eş başkanı (Reuters)
Elon Musk, federal kurum ve departmanlarda önemli kesintiler yaparak harcamaları azaltmayı amaçlayan danışma komitesi Kamu Verimliliği Bakanlığı'nın eş başkanı (Reuters)

Milyarder girişimciyken siyasi danışman olan Elon Musk, X'te (Twitter) Donald Trump yönetimini, bir finansal gözlem kurumu Tüketici Mali Koruma Bürosu'ndan (Consumer of Financial Protection Bureau, CFPB) kurtulmaya ikna etmeyi planladığını X'te (Twitter) duyurdu.

Trump'a devlet harcamalarının nasıl kısılacağı konusunda danışmanlık sunan Kamu Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) eş başkanlığı üstlenen Musk, The Joe Rogan Experience adlı podcast'ten bir kesiti 10 kelimeyle yanıtlayarak yeni görevi kapsamında bu önemli duyuruyu yaptı. 

Musk "CFPB'yi silin. Birbirinin kopyası olan çok fazla düzenleyici kurum var" yazdı.

Bu öneriyi, iş insanı Marc Andreessen'in Joe Rogan'a, tüketicileri yıkıcı uygulamalardan korumayı ve finansal kurumlara kurallar koymayı amaçlayan bağımsız kurum hakkında yakınmasını yanıtlayarak yaptı.

Musk fikrini detaylandırmadı veya CFPB'nin neden diğer finansal düzenleyici kurumlarla birbirinin "kopyası olduğuna" inandığını açıklamadı. Ancak Musk'ın Trump'a yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda, CFPB'den kurtulma fikrinde büyük ihtimalle ciddi.

CFPB'nin ortadan kaldırılması, Heritage Foundation'ın hazırladığı ve Trump'ın kampanya sürecinde arasına mesafe koymaya çalıştığı muhafazakar yönerge Project 2025'te de öneriliyor.

CFPB, 2008 Küresel Krizi'yle mücadele için hazırlanan ve yürürlüğe giren Dodd-Frank Wall Street Reformu'yla Tüketicinin Korunması Yasası kapsamında 2010'da kurulmuştu.

Büro, yasaları çiğneyen şirketlere karşı harekete geçerek tüketicileri haksız, aldatıcı veya istismar edici finansal uygulamalardan korumayı amaçlıyor. CFPB, yanlış kredi ödemeleri, haksız yere el konan evler ve daha fazlasına yol açan "geniş çaplı kötü yönetim" gerekçesiyle Wells Fargo'nun 3,7 milyar dolar ödemesini 2022'de emretmişti.

CFPB, tüketicilerin paralarını daha iyi yönetebilmesi ve haksız uygulamaları saptayabilmesi için kişisel finansal araçlar ve bilgiler de sunuyor.

Büro, ABD Merkez Bankası'na benzer bir şekilde yürütme organından bağımsız çalışıyor. Kurumun temelleri, o dönemde Harvard Hukuk Fakültesi profesörü olan Elizabeth Warren'ın ortaya attığı fikre dayanıyor.

CFPB, kuruluşundan bu yana, fazla düzenleyici olduğunu düşünen Cumhuriyetçilerden yoğun tepki alıyor.

Andreessen, Rogan'ın podcast'inde CFPB'nin görevinin "finansal kurumları terörize etmek" olduğundan yakınmış ve asılsız bir şekilde kurumun sadece Warren'ın talimatıyla hareket ettiğini ileri sürmüştü.

Andreessen, CFPB'nin uygulamalarına aşina çünkü kurum, kendisinin bir zamanlar yatırım yaptığı LendUp adlı maaş günü kredisi (borçlunun maaşı yattığında geri ödemek koşuluyla aldığı yüksek faizli kredi -çn.) şirketini, tüketicileri yanılttığı gerekçesiyle kapatmıştı.

Ancak Cumhuriyetçilerin ve finans kuruluşlarının CFPB'ye karşı çıkmasına rağmen, kurumdan kurtulmaya yönelik tüm girişimler sonuçsuz kaldı.

Bu yıl ABD Yüksek Mahkemesi, kurumun nasıl finanse edildiğini sorgulayan bir davada CFPB lehine karar vermişti.

Bu durum Musk'ın kurumun kaldırılmasını önermesini engellemese de CFPB'nin ortadan kalkması için kararın ABD Kongresi'nde onaylanması gerekir.

The Independent cevap hakkı için CFPB'yle iletişime geçti.
 

Independent Türkçe, independent.co.uk/news