İngilizler hindiye neden Turkey der?

Hindilerin isimlerinin eski gizemli hikayesi

Hindiler tamamen yanlış adlandırılıyor (Getty Images)
Hindiler tamamen yanlış adlandırılıyor (Getty Images)
TT

İngilizler hindiye neden Turkey der?

Hindiler tamamen yanlış adlandırılıyor (Getty Images)
Hindiler tamamen yanlış adlandırılıyor (Getty Images)

Londra merkezli Metro gazetesi web sayfasında, Noel vesilesiyle, Hindilerin neden bu isimle anıldığına dair asırlık bir gizemin kapağını aralayacak bir soru sordu.
Özünde İngiliz olarak düşündüğümüz bir tatilde, neden çoğumuz çoğu insanın Noel'i kutlamadığı bir ülkeyle (Türkiye-Turkey) aynı adı paylaşan bir Amerikan kuşunu pişiriyoruz?
Haber sitesi bu tuhaflığın temeline inmek için, kısa süre önce At Christmas We Feast: Çağlar Boyunca Şenlikli Yiyecekler kitabının yazarı yemek tarihçisi Annie Gray'le birlikte, tüm bu mevsimsel adetlerimize derinlemesine bir dalış yaptı.
Gray "Aşçılığın güzel yanlarından biri de bu. Özgünlük ve bunun gibi fikirler hakkında her şeyi anlayabiliyorsunuz. Ancak bunun pek bir anlamı yok” diyor.
Hindinin hikayesi ve adı kolonizasyon ve ticaret tarihi ile bağlantılı aslında.
Yabani kuşlar dünyanın her yerinde bulunabilir. Ancak hindi Kuzey Amerika'ya özgü bir kuş ve birkaç yüz yıl öncesine kadar bu kuşun herhangi bir dilde tek adı yerel Kızılderili dillerinden türetilmişti.
Kızılderili kültürün çoğunda olduğu gibi, bu orijinal isimler, o kuş türünün gerçek orijinal ismine ne kadar yakın olursa olsun, reddedildi veya görmezden gelindi.
Gray “Bence İngilizler çok uzun bir süre gerçek bir üstünlük kompleksine sahiptiler ve -bu kuşa orijinal Kızılderili adını verelim- diye hiç düşünmediler” diyor.
‘Ya bu şekilde oldu ya da sadece “telaffuz edemiyoruz, Turkey (Türkiye) diyelim” dediler’ diyor.
O zamanlar Yeni Dünya olarak adlandırılan (Amerika kıtası) bölgeye gelen tüccarlar, 1500'lerde mal ve köle taşımak için dünyayı dolaşan nakliye yolları aracılığıyla bu büyük kuşları Avrupa'ya satmaya ve ihraç etmeye başladılar.
İngiltere, hindinin keşfedilmesinden önce de uzun bir süre ve tahmin ettiğiniz üzere genellikle Türkiye'den yaban kuşları satın alıyordu.
Böylece, bu garip görünüşlü ve yerel Kızılderili bir isme sahip yeni kuş ortaya çıktığında, hiç kimse bu Kızılderili ismi nasıl telaffuz edileceğini öğrenecek sağduyuya sahip değildi. Dolayısıyla bu isim (turkey) görünüşünün benzemesi sebebiyle Türkiye’den ithal edilen kuşlara göre verildi.
Ve böylece hindi, bu türden bir kuşa sahip olmayan bir ülkenin adını (turkey) almış oldu.
Öte yandan, kuşun bariz bir şekilde Türkiye’ye ait olmadığını bilen Türkler bu yabani kuşa Hindistan’dan geldiğini ifade edecek şekilde ‘Hindi’ adını verince durum daha da karmaşık hale geldi.
Fransızlar bu kuşa Hint tavuğu diyorlar. Bu aslında Avrupa'da, Amerika'nın gerçekte nerede olduğu konusundaki kafa karışıklığından kaynaklanan bir hatadan ileri geliyor. Örneğin Portekizlilerse 'peru' diyorlar.
Sonuç olarak İngilizler Türkiye’den satın aldığı kuşlardan biri olduğunu düşünmeleri sebebiyle bu kuşa Türkiye’den manasında ‘turkey’ dediler. Türkler ise kuşa Hindistan’dan geldiği manasında ‘hindi’ dediler. Bu da aslında Amerika kıtasının ilk keşfedildiğinde Hindistan zannedilmesinden kaynaklanan bir durumdan ileri geliyor.
 



Volkanın yakınından çıkan metal eşyalar, 3 bin 400 yıl öncesine ışık tutuyor

Somló Tepesi'nden Erken Demir Çağı metal buluntuları (Laszlo Gyorgy/Antiquity)
Somló Tepesi'nden Erken Demir Çağı metal buluntuları (Laszlo Gyorgy/Antiquity)
TT

Volkanın yakınından çıkan metal eşyalar, 3 bin 400 yıl öncesine ışık tutuyor

Somló Tepesi'nden Erken Demir Çağı metal buluntuları (Laszlo Gyorgy/Antiquity)
Somló Tepesi'nden Erken Demir Çağı metal buluntuları (Laszlo Gyorgy/Antiquity)

Macaristan'da volkanik bir tepenin yakınlarında ortaya çıkarılan metal eşya yığını, 3 bin 400 yıl önce Avrupa'da yaşamış eski bir nüfusun gizemlerinin çözülmesini sağladı.

Macaristan'ın batısındaki Somló volkanik tepesinde yapılan kazılarda, MÖ 1450'yle MÖ 800 arasındaki Geç Tunç Çağı ve MÖ 800'le MÖ 450 arasındaki Erken Demir Çağı'na tarihlenen mücevherler, silahlar ve süslemeler de dahil yüzlerce eser keşfedildi.

Kazılarda ayrıca deri kalıntıları ve kehribar boncukların yanı sıra yaban domuzu ve evcil domuz dişleri de dahil başka kadim malzemeler de ortaya çıkarıldı.

Antiquity adlı akademik dergide yayımlanan çalışmaya göre, bu eserlerin en eskilerinden bazıları MÖ 1400'le MÖ 1300 arasına tarihleniyor.

Bulgular, MÖ 13. ve 6. yüzyıllar arasında Batı Macaristan'da önemli bir insan varlığına işaret ediyor.

Son yıllarda Avrupa'nın pek çok yerinde erken dönem şehirciliğine yönelik araştırmalar artmış olsa da tepe yerleşimleri üzerine yapılan çalışma sayısı az.

Yaklaşık 431 metre yüksekliğindeki ve taşocakçılığı nedeniyle el değmemiş Macar tepesi yakınlarında daha önce yapılan bir kazıda, anıtsal mezar höyüklerinde Erken Demir Çağı'na ait mezar eşyaları bulunmuş ve bu da Somló gibi simgesel yapıların seçkin bir savaşçı lider sınıfının güç merkezleri olduğunu göstermişti.

Yeni çalışmada araştırmacılar, Geç Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı'nda insanların yoğun olarak yaşadığı bir alan bulmak için havadan lazer tarama ve metal dedektörü araştırmaları yaptı.

MÖ 13. ve 6. yüzyıllar arasında burada yaşayan insanların seçkin savaşçılar tarafından yönetilen kabile veya klan temelli toplumlar olduğu sonucuna vardılar.

Son kazıda tepenin güneydoğu kesiminde 900 kadar metal obje bulundu. Bunlardan biri, Batı Macaristan'da bulunan, Geç Tunç Çağı'nın sonlarına ait ilk seramik kap örneği.

"Seramik kapların içindeki birikme bu döneme işaret etmiş ancak bu hiç belgelenmemişti" diyen araştırmacılar, bazı kaplarda Geç Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı geçimlik gıdaları olarak bilinen mercimek ve parçalanmış küçük tohumlu tahıl birikintileri bulduklarını da sözlerine ekledi.

Çalışmada, "Ortaya çıkarılan zulalar, Somló Tepesi'nde kasıtlı ve karmaşık bir istifleme geleneğine tanıklık ediyor" diye yazdılar.

Büyük miktarlarda bronz topaklar, damlacıklar, döküm fıskiyeleri ve bir tarafı kavisli, bir tarafı düz olan parçalanmış külçeler, platoda tunç işleme atölyelerinin varlığına işaret ediyor.

Bulgular ayrıca bölgenin Geç Tunç Çağı'ndan Erken Demir Çağı'na nasıl geçtiği hakkında da fikir veriyor.

Araştırmada, "Erken Demir Çağı'na geçiş sırasında tepede yerleşim kesintisiz devam etmiş gibi görünüyor" dendi.

Independent Türkçe