Fas, İsrail ile ilişkilerini güçlendirirken, Cezayir ile gerginlik neden artıyor?

KİK, Fas’ın Sahra egemenliğini destekleyen kararlarını dile getirdi.

Kral 6. Muhammed, 7 Ekim’de yeni Fas hükümetiyle bir araya geldi (Reuters)
Kral 6. Muhammed, 7 Ekim’de yeni Fas hükümetiyle bir araya geldi (Reuters)
TT

Fas, İsrail ile ilişkilerini güçlendirirken, Cezayir ile gerginlik neden artıyor?

Kral 6. Muhammed, 7 Ekim’de yeni Fas hükümetiyle bir araya geldi (Reuters)
Kral 6. Muhammed, 7 Ekim’de yeni Fas hükümetiyle bir araya geldi (Reuters)

Fas ile İsrail arasındaki ‘askeri, güvenlik ve diplomatik alanlarda’ ilişkilerin güçlendirilmesi, Fas’ta 2021 yılının en önemli olaylarından biriydi.
ABD, Fas ve İsrail arasındaki üçlü anlaşmanın 22 Aralık 2020’de imzalanmasından bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler onarılmaya başlansa da bu yıl içerisinde, özellikle İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ve Savunma Bakanı Benny Gantz’ın Fas’a ziyarette bulunması ve anlaşmaların imzalanması, ilişkileri daha da geliştirdi.
Ancak aynı zamanda bu gelişmeler, Fas ile Cezayir arasındaki ilişkilerde tansiyonun yükselmesine neden oldu. Cezayir’in Fas’ın toprak bütünlüğüne karşı çıkması ve 1976’da ayrılıkçı Polisario Cephesi’nin tek taraflı olarak ‘Cezayir’den Huari Bumedyen ve Libya’dan Muammer Kaddafi’nin desteğiyle Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’ni kurduğunu’ ilan edilmesi nedeniyle 70’li yılların ortalarından beri iki ülke arasındaki gerginlik devam etti.
Fas ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmeye başlaması, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 10 Aralık 2020’de ABD’nin Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıdığına dair bir başkanlık kararnamesi imzalamasının ardından gelişti. Bu durum, ABD’nin pozisyonunda büyük bir değişiklik oluşturdu. Ancak bu pozisyon, Fas ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesini gerektiren kapsamlı bir anlaşmayla bağlantılıydı.
22 Aralık 2020’de bir İsrail uçağı, İsrail’den Fas’a ilk doğrudan ticari uçuşunu yaparak Rabat Havalimanı’na indi. Uçakta Başkan Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner, İsrail'in eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Fas asıllı bir Yahudi olan Meir Ben-Shabbat ve ABD Başkanı Özel Yardımcısı ve Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Avi Berkowitz de vardı.
Resmi İsrail kaynaklarına göre ziyaret sırasında, Fas ve İsrail arasında su kaynaklarının yönetiminin yanı sıra iki ülke arasında doğrudan bir hava yolu açılmasını kapsayan ve iki ülkedeki bankacılık sistemlerini birbirine bağlayan anlaşmalar imzalandı.
Ancak Kasım ayında Lapid ve Gantz’ın ziyaretlerinden bu yana bu ilişkiler daha büyük boyutlar kazandı. Ağustos 2020’de Lapid ile Faslı mevkidaşı Nasır Burita arasında ‘işbirliğini derinleştirmek ve ilişkileri güçlendirmek’ için iki anlaşma ve siyasi istişare mekanizması oluşturmak için bir mutabakat zaptı imzalandı.
İlk anlaşma, ‘kültür, spor, gençlik alanlarında işbirliğini, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin ve hava hizmetlerinde işbirliğinin teşviki ile geliştirilmesini’ içeriyor. Nitekim iki ülke arasında doğrudan ticari uçuşlar en son 25 Temmuz’da gerçekleştirilmişti.
Gantz’ın Rabat ziyareti, bir İsrail savunma bakanının Fas’a yaptığı ilk ziyaret olması nedeniyle medyanın büyük ilgisini çekti. Ziyaret sırasında ayrıca, askeri ve güvenlik işbirliği alanında bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu mutabakat, İsrail ile bir Arap ülkesi arasında türünün ilk örneği oldu.
İsrail’e göre mutabakat zaptı, bölgenin karşı karşıya olduğu tehditler ve zorluklar karşısında Fas ve İsrail arasındaki güvenlik işbirliğini ‘çeşitli şekillerde’ özetliyor.
Bu mutabakat, Fas’ın operasyonel planlama, araştırma ve geliştirmede işbirliğine ek olarak yüksek teknolojili İsrail askeri teçhizatı elde etmesine izin verecek.

Cezayir tarafı
Ancak İsrail ile ilişkilerdeki bu gelişme ve Rabat’ın ‘Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini destekleyen bir ABD pozisyonu’ kazanması, Fas’a karşı bir dizi sert duruş sergileyen ve savaş tehdidi oluşturan Cezayir’i öfkelendirdi.
Cezayir, Sahra’nın Fas’tan ayrılmasını talep eden, savaşçılarını (Cezayir’in güneydoğusundaki) Tindouf kamplarına yerleştiren ve onlara silah ve teçhizat sağlayan Polisario Cephesi’ne desteğini gizlemiyor. Aynı şekilde ‘Sahra halkının kendi kaderini tayin hakkını’ savunmak için uluslararası forumlarda diplomasisini kullanıyor.
Ağustos 2020’de Fas’ın BM Daimi Temsilcisi Ömer Hilal, Cezayir’in Sahra’nın ayrılmasına verdiği desteğe tepki olarak Cezayir’deki Kabylie sorununu gündeme getirdi. Kabylie bölgesi halkının da ‘kendi kaderini tayin hakkı’ olduğunu ifade eden Hilal, “Cezayir, Fas’ın Sahra hakkındaki taleplerini neden reddediyor?” şeklinde konuştu.
Bu tavra yanıt olarak Cezayir, geçen yıl 24 Ağustos’ta Fas ile diplomatik ilişkilerini kesti. Fas uçaklarının, hava sahasını geçmesini engelledi ve gazın, Fas topraklarından Mağrib boru hattıyla Avrupa’ya taşınması anlaşmasını yenilemeyi reddetti.
İsrail’in ‘Pegasus’ programının kullanıldığı ‘casusluk’ meselesi, iki ülke arasındaki gerginlik alevini daha da körükledi. Cezayir, Rabat’ı programı üst düzey yetkililerini gözetlemek için kullanmakla suçladı. Ayrıca Cezayir, Rabat’ı 1 Kasım’da iki Cezayir kamyonunu ‘gelişmiş silahlarla’ hedef almakla suçlayınca tehditler ciddi boyutlara ulaştı. Cezayir’e göre Moritanya ile Sahra toprakları (Batı Sahra’daki tampon bölge) arasındaki sınır bölgesinde meydana gelen bir bombardımanda 3 Cezayir vatandaşı öldü. Cezayir, bunun cezasız kalmayacağına söz verdi. Rabat ise bu suçlamaları reddetti. Üst düzey bir Faslı kaynak, Fransız Haber Ajansı’na (AFP) yaptığı açıklamada, “Cezayir savaş istese de Fas, istemiyor” dedi. Aynı kaynak, Kraliyet Silahlı Kuvvetleri’nin Moritanya ve Cezayir’deki sivil veya askeri hedeflere baskın düzenlediği söylentisini de yalanladı. Kaynak ayrıca, “Cezayir kamyonlarına karşı Moritanya yolunda Fas tarafından hava bombardımanı yapıldığı haberi uydurmadır” derken, Moritanya makamları da kendi toprakları içerisinde herhangi bir saldırı gerçekleştirilmediğini açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, aynı kaynak, Polisario Cephesi’ne askeri teçhizat taşıyan iki Cezayir kamyonunun, bir mayın tarlasına girdiğini açıkladı. Kaynak, kamyonların, Fas’ın Polisario Cephesi milislerinin saldırılarına karşı koymak için inşa ettiği güvenlik duvarının doğusundaki bir tampon bölgeden geçtiğini belirtti. Söz konusu tampon bölge, Batı Sahra’daki Birleşmiş Milletler Referandum Misyonu (MINURSO) kontrolü altında, askerden arındırılmış bir Fas bölgesi.
Bu tırmanış öncesinde ise Eylül 2021’de Mali’nin kuzeyinde Fas’tan Afrika’ya geçmekte olan ticari bir kamyona kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırı düzenlenmişti. Saldırı sonucunda, üç Faslı şoför hayatını kaybetmişti. O dönemde Cezayir istihbaratının saldırıya karıştığı belirtilmişti.
Gözlemciler, Fas ve Cezayir arasındaki anlaşmazlık ateşinin, ABD’nin Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıdığını açıklamasından bu yana güçlü şekilde alevlendiğini ifade etti. Daha önce Fas ordusu, Guerguerat sınır kapısını Fas ile Moritanya arasındaki ticari ve sivil ulaşım hareketini engelleyen Polisario unsurlarından kurtarmış ve her şey normale dönmüştü.

Gantz’ın Rabat ziyareti Cezayir’deki tansiyonu yükseltti
Cezayir’in Fas’a karşı hamlesi, Lapid’in onu İran’la yakınlaşmakla suçlayarak Cezayir’i eleştirdiği Rabat ziyaretinden sonra yoğunlaştı. Gantz’ın Rabat ziyareti de Cezayir’deki tansiyonu yükseltti.
Gelecek Mart ayında Arap zirvesine ev sahipliği yapacak olan Cezayir, yetkilileri aracılığıyla zirvenin Filistin’deki durumu ve Sahra meselesini ele alacağını açıkladı. Cezayir’in arzusuna yanıt gecikmedi. Öyle ki yanıt, Suudi Arabistan başkanlığında 14 Aralık’ta Riyad’da düzenlenen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) liderlerinin son zirvesinde daha netti. Zirvenin kapanış bildirisinde belirtilenlere göre KİK liderleri, ‘Fas’ın Sahra egemenliğini’ ve ‘Fas Krallığı’nın güvenliğinin, istikrarının ve toprak bütünlüğünün korunmasını’ destekleyen sabit tavır ve kararlarını dile getirdi.
Zirvenin kapanış bildirisinde, Batı Sahra ile ilgili 29 Ekim 2021 tarihli ve 2602 sayılı Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına övgüde bulunuldu. Ayrıca KİK ile Fas Krallığı arasındaki özel stratejik ortaklığın ve ortak eylem planının uygulanmasının önemli olduğu belirtildi.



Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
TT

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Lübnan genelinde Hizbullah çağrı cihazları ve telsizlerine yönelik eşi benzeri görülmemiş güvenlik ihlali ve salı ile çarşamba günleri binlerce eş zamanlı patlama, kişisel cep telefonlarının ne kadar tehlikeli olduğu ve nasıl uzaktan patlatılabildiği konusunda birçok soruyu gündeme getirdi.

Cep telefonu bataryaları son derece yanıcı kimyasallardan üretilir, ancak bir kontrol ünitesi doğrudan bataryaya bağlıdır ve bataryayı güvende tutmak için özel bir yazılımla donatılmıştır.

DeepSAFE Technology'nin kurucusu ve McAfee, Intel ve Nokia'da güvenlik ve koruma araştırmaları eski başkanı olan Ahmed Sallam'a göre bu kontrol ünitesi, en önemlisi tüm üniteyi bataryanın sıcaklığını ateşleme noktasına yükseltebilecek kötü amaçlı yazılım içeren başka bir ünite ile değiştirmek olan çok sayıda hackleme yöntemi ile kötü niyetli olarak manipüle edilebilir. Bu, Lübnan vakasında olduğu gibi belirli cihazları hedef almak için yapılabilir.

grbtny
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarında hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninden (AFP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Sallam, “Kötü niyetli bir şekilde üretilebilen bataryalar da var. Bunlar ya sıcaklığı belirli bir dereceye yükselterek ya da patlatma sistemini harekete geçiren bir ünite aracılığıyla ateşlenebilen patlayıcı maddeler içerirler. Tüm bunlar, radyo dalgaları ya da herhangi bir kablosuz elektrik dalgası yoluyla uzaktan sinyal alabilen harici bir iletişim ünitesi ile bataryaya içeriden bağlı çok küçük bir kontrol ünitesi yerleştirilerek yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Sallam sözlerini şöyle sürdürdü: “Dış dünya ile iletişim olmasa da patlamalar senkronize edilebilir. Kötü amaçlı yazılım, tıpkı saatli bombaların çalıştığı gibi, tüm patlamaların aynı anda gerçekleşmesi için belirli bir anı bekleyebilir.”

Los Angeles'taki California Üniversitesi Kimya Bölümü'nde yardımcı doçent olan ve pil geliştirme ve üretiminde uzmanlaşmış bir ABD şirketi olan Nanotech Energy'nin bilim ve teknoloji şefi Maher el-Kady, “Lübnan'daki patlamalar tesadüfen değil, kasıtlı olarak meydana geldi. Büyük olasılıkla cihazlara uzaktan etkinleştirilen bir kontrol devresi yerleştirilmişti. Bu da patlamaların senkronizasyonunu açıklıyor” şeklinde konuştu.

cdvfgthy
Lübnan Ordusu tehlikeli gördüğü telsiz ve çağrı cihazlarını imha etmek üzere topluyor. (AFP)

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Kady, “Herhangi bir bataryanın patlamasına yol açabilecek birkaç mekanizma vardır. Bunlardan ilki, mobil cihazın ya da elektrikli otomobilin bataryaya metal bir cismin girmesine yol açan bir kazaya maruz kalması ya da batarya parçalarının sıkışmasına ve parçalarının tahrip olmasına yol açan yüksek orandaki basınç yahut da bataryanın yüksek bir yerden düşerek parçalarının tahrip olmasıdır. İki olasılık daha var: Birincisi bataryanın sıcaklığının çok yüksek oranlara çıkmasına neden olarak patlamasına yol açan harici bir katalizörün varlığı ve ikincisi de bataryanın içindeki pozitif terminalin negatif terminale bağlanmasına yol açan harici bir etkileyicinin varlığıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

Uzmanlara göre cep telefonları hacklenebilir. Ayrıca üretim ya da tedarik aşamalarından herhangi birinde ya da internet üzerinden erişilerek patlatılmak üzere içlerine kötü niyetli yazılımlar entegre edilebilir.

El-Kady, kasıtlı bir dış neden olmaksızın, üretim hataları nedeniyle bir pilin patlama olasılığının 10 milyon pil başına bir pili geçmediği konusunda kamuoyuna güvence verirken, pillerin 150 santigrat derecenin üzerine çıkabilen yüksek sıcaklıklara dayanmasını sağlamak için titiz testler yapıldığını da belirtti. Ancak bu durum, çağrı cihazlarında ve modern mobil cihazlarda bulunan lityum-iyon pilleri ‘saatli bomba’ olarak tanımlamasına engel olmadı. “Pil patlamalarının neden olduğu hasar, pilin boyutuna ve kullanıcının konumuna veya insan vücudunun hayati organlarından herhangi birine ne kadar yakın olduğuna bağlıdır” diyen el-Kady, elektrikli arabalar söz konusu olduğunda durumun daha da kötüleşeceğini, çünkü batarya boyutlarının bir cep telefonu bataryasının 5 bin ila 7 bin katına ulaşabileceğini belirtti.

Tedarik zincirleri

Yaşananların tekrarlanmasının nasıl önlenebileceği konusunda ise Sallam, tedarik zincirinin güvence altına alınması gerektiğine işaret ederek, Lübnan'a gelen cihazlarda olası değişiklikleri kontrol etmenin ve içlerine yeni bileşenler yerleştirilip yerleştirilmediğini test etmenin birçok yolu olduğunu açıkladı.

 

ascdvrg
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Teknik olarak, hassas bir terazi kullanılarak, ne kadar küçük olursa olsun cihazın ağırlığındaki herhangi bir değişiklik tespit edilebilir, böylece üzerinde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı anlaşılabilir. Bu hassas terazi, başta batarya olmak üzere her bir birimin ağırlığını doğru bir şekilde hesaplamak için kullanılmalıdır. X-ray ve CT Scan gibi radyolojik cihazların yanı sıra patlayıcılar için kimyasal tespit üniteleri de kullanılabilir ve tüm bu teknik araçlar genellikle havaalanlarının içinde kullanılır. “Lübnan örneğinde meselenin ele alınışında büyük bir güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum” diyen Sallam, herhangi bir patlayıcı maddenin varlığını ya da yokluğunu teyit etmek için kullanılabilen teknolojilerin mevcut olduğunu vurguladı.

fvrbgty
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanları (AP)

Medya kuruluşlarına göre, Lübnan'daki çağrı cihazları Tayvanlı bir şirket tarafından tasarlanmış ve Avrupa'da bilinmeyen başka bir şirkete üretim lisansı verilmişti. Bu nedenle üretim güvenliği ve uygulama kalitesi ile ilgili konular tespit edilememiş olabilir.

Genel olarak çağrı cihazları, ister alıcı uçta tek yönlü bir bağlantı olsun, ister alıcı ve verici uçta iki yönlü bir bağlantı olsun, iletişim sürecini kontrol etmek için bir sunucuya ihtiyaç duyar. Ancak Sallam'a göre bu sunucular veri tabanlarına sahip ve genellikle siber saldırılara ve hacklere karşı savunmasız olan dijital işletim sistemlerini çalıştırıyor.

“Çağrı cihazları tedarik zinciri boyunca değiştirilebilir, aynı şey sunucular için de geçerli olabilir” diyen Sallam, cihazların kendilerinin de değiştirilebileceğini ve üretim süreçleri ya da nakliye ve tedarik zincirleri sırasında ‘kötü niyetli’ yazılımlar eklenebileceğini açıkladı.