Süregelen çetrefilli sorunlar

Kovid-19 pandemisinin hızla yayılmasını kontrol altına almanın tek yolu ortak katılım ve iş birliği olduğu ortaya çıktı

Ortak katılım ve iş birliği olmadan dünyanın ayakta kalması imkansız (AFP)
Ortak katılım ve iş birliği olmadan dünyanın ayakta kalması imkansız (AFP)
TT

Süregelen çetrefilli sorunlar

Ortak katılım ve iş birliği olmadan dünyanın ayakta kalması imkansız (AFP)
Ortak katılım ve iş birliği olmadan dünyanın ayakta kalması imkansız (AFP)

Nebil Fehmi (Mısır’ın eski Dışişleri Bakanı)
Şubat 2020 tarihinde, Hindistan’da ulusal güvenlik konularında uzman bir araştırma merkezi tarafından düzenlenen ve eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora'nın genel çerçevede küresel durum ve özelde Ortadoğu hakkında konuştuğu bir paneldeydim. Başkent Yeni Delhi’ye giderken, henüz havalimanlarının hiçbirinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı önlemler alınmamıştı. Dönüş yolunda ise Kahire Uluslararası Havalimanı'ndaki yetkililerin, yurtdışından gelenlerin ateşlerini ölçerek ilk önleyici tedbirleri uyguladıklarını gördüm.
Üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Virüs, başlangıçta büyük bir tecrit uygulaması ve ekonomik kapanmalarla pandemiye karşı mücadele veren uluslararası toplum karşısında, halen aramızda dolaşıyor, hayatlarımızı, yaşayış biçimlerimizi etkiliyor ve zamanla gelişip mutasyona uğruyor. Ancak artık virüsün hızla kontrol altına alınmasının tek yolunun bilimsel ve küresel olarak iş birliği yapılması olduğu ortaya çıktı. Bu acı gerçeğin yansımalarını, pandeminin etkilerini kısa vadede tamamen ortadan kaldıramayacağımızı bilerek, insani kurallara göre ortak katılım ve iş birliğiyle ele almalıyız.
Daha olumlu ve iyimser olmasını umduğumuz yeni bir yıla girerken, etrafımızda olup bitenleri hızlıca gözden geçirmeye karar verdim ve Ortadoğu'nun süregelen çetrefilli sorunlarla dolu olduğunu gördüm.
Her şeyden önce, radikal dönüşümlere sahne olan, küresel ve bölgesel olarak güç dengelerini değiştiren ve modern anlamda devlet sistemi kökten sarsılan bir dünyada, bölge ülkelerinin büyük çoğunluğunun bir yeniden yapılanma sürecinden geçtiğini ve istikrarlarını yeniden sağlamak yahut bugünün ve yarının zorluklarına karşı hazırlıklı olmak amacıyla geçmişteki deneyimler ile bölgedeki toplumsal ve siyasi sistemlerde yenilenme ve modernleşme arasında bir karışımla bir kimlik arayışı içerisinde olduklarını söylemeliyim. Teknolojik gelişmeler, bir yandan değişim ve iletişim hızlarını artırırken diğer yandan güç, sınırlar ve hatta egemenlik gibi birçok kavramda değişikliğe yol açtı. Bölgemizde (Ortadoğu) ve dünyanın istisnasız tüm ülkelerinde değişim olduğunu gördüğümü ve geleceğe farklı perspektiflerden baktığımı bir kez daha tekrar ediyorum.
Ekonomi açısından bir ülkeden diğerine büyüme oranları arasında doğal bir fark olduğunu görüyorum. Bu, Ortadoğu'da, özellikle Arap ülkeleri arasında ortak ve rahatsız edici olan faktörlerden biridir. Çeşitli kurumlarca yayımlanan uluslararası raporlara göre üniversite mezunları da dahil olmak üzere gençler arasında işsizlik oranı artmaya devam ediyor ve farklı sınıflar arasındaki ekonomik uçurum genişliyor.
Siyaset açısından ise Ortadoğu, gerek Mağrip Bölgesi, gerek Batı Sahra anlaşmazlığında olsun, gerekse Tunus ve Libya’daki iç gerilimlerde olsun onlarca yıldır süregelen ulusal ve bölgesel çatışmalar, Mısır’ın getirdiği tüm yükümlülüklerle birlikte bölgesel rolünü yeniden tesis etme çabaları, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin devam etmesi, Filistinlilerin 70 yılı aşkın bir süredir çektikleri eşi benzeri görülmemiş acıları, Lübnan ve Suriye başta olmak üzere Levant bölgesindeki çalkantılar, Irak’ın büyük yıkım ve acıların ardından halen devam eden güvenliğini ve istikrarını sağlama çabaları, Körfez ülkelerinin İran’ın hegemonik hırslarından duyduğu endişeler çerçevesinde yönetiliyor. Körfez ülkeleri aynı zamanda İran’ın toplumların görüşlerini ve uygulamalarını temelden sarstığı bir takım zorluklarla da karşı karşıya olduğundan gelecek hakkında konuşmasını gerektiriyor ve küresel olarak tanık olduklarımızdan çok daha fazla ilerleme kaydetmelerini sağlıyor.
Tüm bunların yanı sıra Ortadoğu, terörizm, nükleer silahların yayılması, dünyadaki en büyük askeri harcamaların yapılması ve en hızlı silahlanma yarışının yaşanması nedeniyle dünyanın herhangi bir bölgesine kıyasla çok büyük güvenlik riskleriyle karşı kaşıya. Tüm bu zorluklardan ve deneyimlerden ve belki de yeni yılın başlangıcından bir takım dersler çıkarabiliriz.
Bu derslerden ilki özellikle küreselleşme çağında terörizm, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, kitle imha silahları ve mülteci sorunu dahil olmak üzere küresel sorunlarla başa çıkmak için çok taraflı ve ortak uluslararası eylemden başka bir yol olmadığının anlaşılmasıdır.
İkinci ders, bölgesel sorunlarla ilgili olarak çatışmalar tarafından yönlendirilmek yerine sorunları çözmeyi tercih etmemiz gerektiğidir. Çünkü gerilimlerde zaman zaman yaşanan durgunluk, anlaşmazlıkların çözüldüğü ve bölgenin özlemlerine engel olmaya devam etmeyeceği anlamına gelmez. Sorunlar başıboş bırakılırsa alevlenir ve bir zaman sonra patlak verir. Böylece bölge bir kriz döngüsü içinde kalır.
Üçüncü ders, uluslararası hukukun bölgesel sorunların çözümünün dayanağı olmaya devam etmesi ve meşru haklar pahasına güç dengesini kabul etme ve istikrarı sağlama argümanlarından kaçınması zorunluluğudur. Burada özellikle İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmeye devam etmesine ve (Eski ABD Dışişleri Bakanı) Kissinger gibi bazı isimlerce öne sürülen ve son dönemlerde ABD yönetimlerinin yöneldiği görüşlere atıfta bulunuyorum. Peki, nasıl oluyor da hukuktan ya da insan haklarından bahsedip, açıkça yapılan bir ihlal ve bir halkın yarım asrı aşkın bir süredir işgalciler tarafından yönetilmesini görmezden geliyoruz.
Dördüncü ders, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte, bölgesel çatışmaların büyük güçler için artık bir öncelik olmadığı ve bölgesel tarafların, bu konulara ışık tutmanın yanı sıra haklarını ve çıkarlarını güvence altına almak için gerek baskı gerekse teşvik yoluyla hareket etmek için inisiyatif almaları gerektiği gerçeğidir. Aynı şey İran ve Türkiye’nin hegemonik emellerinin, Yemen meselesinin ve Arap-İsrail çatışmasının el alınması konusunda da geçerlidir.
Beşinci ders, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte bölgesel taraflar, ulusal güvenlik konusunda güç dengesini sağlamak, anlaşmazlıkları çözmek ve çatışmalardan kaçınmak, bölgedeki silahlanma yarışını sınırlamak ve bölgeyi nükleer, kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının tehlikelerinden korumak için siyasi ve güvenlik yolları da dahil olmak üzere yeni bir bölgesel güvenlik haritası çizmek amacıyla yapıcı fikirler ve yollar ortaya koymak için ortak çaba göstermeleri gerektiğidir.
Altıncı ve son ders ise bölge ülkelerinin, geleceğe, geçmişin mirasını ve mahremiyetini koruyarak yönelmesi, siyasi, ekonomik ve sosyal hedeflerine ulaşmak için yeni bir iç denklem bulma konusunda olumlu ve yaratıcı bir ruhla hareket etmeleri gerektiğidir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independet Arabia’dan çevrilmiştir.



İdris: Sudan hükümetinin öncelikleri barış ve temel hizmetlerin sağlanmasıdır

Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
TT

İdris: Sudan hükümetinin öncelikleri barış ve temel hizmetlerin sağlanmasıdır

Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)
Sudan Başbakanı Kamil İdriss (Reuters)

Sudan Başbakanı Kamil İdris, dün yaptığı açıklamada, ordunun "bize dayatılan varoluşsal bir savaş" yürüttüğünü belirterek, hükümetin barışı memnuniyetle karşıladığını ve "tüm kapıların açık" olduğunu vurguladı.

İdriss, devlet televizyonuna verdiği röportajda, "Hükümetin öncelikleri, halkın kabul edebileceği düzenlemelere uygun olarak barış ve güvenlikle temel hizmetlerin sağlanmasıdır," diyerek, "Kalıcı çıkarlarımıza odaklanıyoruz. Kalıcı dost veya kalıcı düşman yoktur" ifadelerini kullandı.

Sudan Başbakanı, "altının depolanması ve yasal olarak elden çıkarılması için birleşik bir portföy oluşturulacağını" belirtti.

Kaçakçılıkla mücadelenin "en önemli önceliklerden biri olduğunu ve yaklaşan ekonomik denetimlerin ülke ekonomisini canlandıracağını" vurguladı.

İdris, "Ekonomik kararlar ve kontrolleri yakında çıkaracağız ve bunları kararlılıkla uygulayacağız" dedi.


Axios: Amerika, hükümetin, Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltmasını istedi

Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
TT

Axios: Amerika, hükümetin, Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltmasını istedi

Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)
Washington, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'e Lübnan'a yönelik saldırılarını azaltma çağrısında bulundu (AP)

Axios haber sitesi dün, kaynaklara dayandırdığı haberinde, ABD'nin, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma kararının ardından İsrail'den Lübnan'a yönelik hava saldırılarını azaltmasını istediğini bildirdi.

İnternet sitesinde, ABD'nin özel temsilcisi Thomas Barrac'in İsrail hükümetiyle “Hizbullah'ın silahsızlandırılmasıyla paralel adımlar atılması” konusunu görüştüğü belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre ABD'nin planı, ordunun Hizbullah'ın güneyde yeniden konuşlanmasını önlemek için önlemler alması halinde, İsrail'in Lübnan'a yönelik “gereksiz” saldırılarını geçici olarak durdurmasını öngörüyor.

Barrack, hükümetin Hizbullah'ı silahsızlandırma adımlarına yanıt olarak Güney Lübnan'daki İsrail işgali altında bulunan beş mevziden kademeli olarak çekilmeyi önerdi. Axios'a göre ABD planı ayrıca Güney Lübnan'ın İsrail sınırına bitişik bölgelerinde bir "ekonomik bölge" kurulmasını da içeriyor.

Web sitesinde, "Körfez ülkeleri, İsrail'in çekilmesi tamamlandıktan sonra Güney Lübnan'daki ekonomik bölgelerin yeniden inşasına yatırım yapmayı kabul etti" ifadesi yer aldı.

Site, İsrail'in "Amerikan teklifini reddetmediğini ve İsrail tarafının Lübnan hükümetinin yaptıklarının tarihi bir gelişme olduğunu, karşılığında bir şeyler sunması gerektiğini kabul etmesi nedeniyle bir şans vermeye hazır olduğunu" ifade etti.

Lübnan Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki ile yaptığı görüşmede, ülkesinin, silah bulundurma hakkının devletle sınırlandırılmasına ilişkin kararı "tüm Lübnanlıların çıkarlarını koruyacak şekilde" uygulama taahhüdünü teyit ettiğini belirtti. Avn, İsrail'in, "Lübnan'ın egemenliğinin tüm sınırları boyunca tam olarak genişletilmesi için gerekli koşulları sağlama" yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.


Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

TT

Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

Zelenskiy, Moskova'yı Putin'in de katılacağı bir toplantıdan kaçmaya çalışmakla suçladı

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'yı, Rus işgalinin yol açtığı savaşı sona erdirmek için Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşme gereğinden "kaçmaya çalışmakla" suçladı.

Zelenskiy, günlük sosyal medya paylaşımında, "Rusya'nın şu anda gönderdiği sinyaller uygunsuz. Bir toplantıya duyulan ihtiyacı savuşturmaya çalışıyorlar" dedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Zelenskiy, ülkesinin çeşitli bölgelerindeki hedeflere gece boyunca düzenlenen büyük çaplı Rus saldırısının, Moskova'nın savaşı sona erdirmeyi amaçlayan toplantılara duyulan ihtiyacı savuşturmaya çalıştığını gösterdiğini ifade etti.

Zelenskiy, "Açıkçası, Rusya'nın şu anda gönderdiği sinyaller utanç verici" ifadesini kullandı.

Rusya, çarşamba gecesi ve dün sabah Ukrayna'ya yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlatarak Moskova'nın haftalardır düzenlediği en büyük saldırıyı gerçekleştirdi. Yerel yetkililere göre saldırıda ölü ve yaralılar var.

Putin ve ABD Başkanı Donald Trump, geçen cuma günü Alaska'da dört yıldan fazla süredir ilk kez bir araya geldi ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'nın en şiddetli savaşını sona erdirmenin yollarını görüştü. Trump, pazartesi günü Alaska'daki zirve görüşmelerinin ardından, Rusya ve Ukrayna liderleri arasında bir görüşme ayarlamaya çalıştığını, ardından kendisinin de katılacağı üçlü bir zirve yapılacağını söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov perşembe günü yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy ile görüşmeye hazır olduğunu defalarca teyit ettiğini, ancak böyle bir görüşmenin gerçekleşmesi için çözülmesi gereken bazı konular olduğunu belirtti.

Lavrov gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanımız, Sayın Zelenskiy de dahil olmak üzere görüşmeye hazır olduğunu defalarca teyit etti." dedi. "En üst düzeyde ele alınması gereken temel konuların öncelikle çözülmesi gerektiği ve uzmanlar ile bakanların uygun tavsiyeler hazırlayacağı konusunda hemfikir olmalıyız." Ancak, "Elbette, gelecekte anlaşmalar imzalanırsa, bunları imzalayan Ukrayna tarafının meşruiyetinin de çözüleceğinin bilincinde olmalıyız" ifadesini kullandı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı perşembe günü yaptığı açıklamada, Rus mevkidaşıyla ancak ülkesine güvenlik garantileri verildikten sonra görüşebileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı, basın toplantısında şunları söyledi: “7 ila 10 gün içinde güvenlik garantilerinin yapısı konusunda bir mutabakata varmak istiyoruz. Bu mutabakat temelinde, ABD Başkanı Donald Trump ile üçlü bir toplantı yapmayı hedefliyoruz.” Mutabakatın İsviçre, Avusturya ve Türkiye'de yapılabileceğini de ifade etti.