Blinken: Nükleer anlaşmayı kurtarmak için 'birkaç hafta' kaldı, aksi takdirde 'başka seçeneklere' başvuracağız

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
TT

Blinken: Nükleer anlaşmayı kurtarmak için 'birkaç hafta' kaldı, aksi takdirde 'başka seçeneklere' başvuracağız

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dün yaptığı açıklamada İran nükleer anlaşmasını kurtarmak için sadece 'birkaç hafta' kaldığı konusunda uyardı ve ülkesinin Viyana'da devam eden müzakerelerin sonucuna göre 'başka seçeneklere' başvurmaya hazır olduğunu vurguladı.
NPR'ye röportaj veren Blinken, ülkesinin 2018'de çekildiği ve İran'ın ABD'nin bu hamlesinin ardından yükümlülüklerinden kademeli olarak vazgeçtiği 2015 nükleer anlaşması hakkında yaptığı açıklamada, "Karşılıklı uyuma geri dönüp dönemeyeceğimizi görmek için birkaç haftamız olduğunu düşünüyorum" dedi. ABD'li Bakan, bir anlaşmaya varmak için kalan sürenin sadece haftalar olduğu konusunda uyardı.
"Gerçekten zamanımız tükeniyor" diyen Blinken, "İran çok kısa bir süre içinde nükleer bir silah için yeterli malzeme üretebileceği ana giderek yaklaşıyor" dedi. 
Blinken, "Anlaşmada öngörülen kısıtlamaları aştıktan sonra bir şeyler öğreniyorlar ve yeni şeyler yapıyorlar" dedi.
Viyana'da bir anlaşmaya varılmasının ABD'nin güvenliği için en iyi sonuç olacağını vurgulayan Blinken, Viyana müzakerelerinin bir anlaşma sağlamaması halinde, 'atılacak adımları ve diğer seçenekleri ülkelerle yakın koordinasyon içinde bir kez daha tartışacaklarını' belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı, “Bunlar, Avrupa, Ortadoğu ve ötesindeki ortaklarımızla tam olarak üzerinde çalıştığımız seçenekler" açıklamasında bulundu.

Blinken, ülkesinin her iki duruma da hazır oldğunu ifade ederek, "Ancak Viyana Anlaşması'na geri dönersek kendi güvenliğimiz, müttefiklerimizin ve ortaklarımızın güvenliği için çok daha iyi olacak. Bunu yapamazsak, konuyu başka şekillerde ele alacağız” dedi.
İran, nükleer programıyla ilgili 2015 anlaşmasını, halen anlaşmada bulunan taraflar (Fransa, İngiltere, Rusya, Çin ve Almanya) ve 2018'de anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen ABD ile yeniden canlandırmayı amaçlayan Viyana'da görüşmelerde bulunuyor.
Geçtiğimiz günlerde, müzakerelere katılan tarafların açıklamaları görüşmelerde bazı ilerlemeler yaşandığını yansıtırken, çeşitli konularda aralarındaki farklılıkların devam ettiği de ifade edildi.
Tahran görüşmelerde, Washington tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılması ve ABD'nin anlaşmadan bir daha geri çekilmeyeceği konusunda garanti istiyor.



Tayland'da uyarıcı madde kullanımına dair 4 bin yıllık kanıt bulundu

Betel cevizi, enerji ve rahatlama hissi vermesiyle biliniyor (Piyawit Moonkham)
Betel cevizi, enerji ve rahatlama hissi vermesiyle biliniyor (Piyawit Moonkham)
TT

Tayland'da uyarıcı madde kullanımına dair 4 bin yıllık kanıt bulundu

Betel cevizi, enerji ve rahatlama hissi vermesiyle biliniyor (Piyawit Moonkham)
Betel cevizi, enerji ve rahatlama hissi vermesiyle biliniyor (Piyawit Moonkham)

Bilim insanları uyarıcı bir madde olan betel cevizinin kullanımına dair en eski kanıtı buldu. Tayland'daki 4 bin yıllık insan kalıntılarında keşfedilen maddenin, ritüel amaçlar taşıdığı düşünülüyor.

Palmiye ailesinden olan betel cevizi ağacı, Güneydoğu Asya ve Pasifik Adaları'nda yetişiyor. Yaprakları ve kireçtaşı macunuyla çiğnenerek tüketilen ceviz, dişte koyu, kırmızımsı kahverengi veya siyah lekeler bırakıyor. 

Kişiye uyanıklık, enerji, öfori ve rahatlama hissi veren bu psikoaktif madde, Tayland'ın kentlerinde artık kullanılmasa da kırsal bölgelerinde hâlâ yaygın. Kafein, alkol ve nikotinden sonra dünya genelinde en çok kullanılan 4. psikoaktif madde olduğu tahmin ediliyor.

Uluslararası bir araştırma ekibi Tunç Çağı Taylandı'ndan kalma 4 bin yıllık diş örneklerini inceleyerek betel cevizinin tüketimine dair en eski kanıtları ortaya çıkardı. 

Bölgedeki arkeolojik kazı alanlarında betel cevizi kabukları, bazı iskeletlerde bu bitkiyi çiğnemenin göstergesi olabilecek kahverengi veya siyah lekeli dişler bulunmuştu. 

Ancak hakemli dergi Frontiers in Environmental Archaeology'de yayımlanan yeni çalışmada, maddenin her zaman dişlerde leke bırakmadığı tespit edildi. 

Bilim insanları kazı alanı Nong Ratchawat'taki 6 kişiye ait kalıntılardan toplam 36 diş örneği alarak bunları sıvı kromatografi-kütle spektrometrisi adlı bir yöntemle inceledi. 

Dişlerin hiçbirinde bitkinin kullanımını işaret eden koyu renkler yoktu ancak bir kadından alınan üç örnekte, betel cevizindeki ana psikoaktif bileşenler olan arekolin ve arekaidin saptandı.

Araştırmacılar diş taşında bu bileşiklerin bulunmasının, uzun süreli kullanım anlamına geldiğini belirtiyor. 

Bilim insanları maddeyi hâlâ kullanan kişilerle yaptıkları görüşmelere dayanarak betel cevizi çiğnemenin birtakım geleneksel inançla bağlantılı olabileceğini düşünüyor. 

Makalenin yazarlarından Piyawit Moonkham "İnsanlar betel cevizini özellikle hasat mevsiminde, tanrılardan pirinç ekimi ve çeltik tarlaları için yardım istemek amacıyla ruhlara adak olarak kullanıyordu" diyerek ekliyor:

Geleneksel bitki kullanımının kültürel bağlamını daha geniş bir şekilde anlamak istiyoruz. Psikoaktif, tıbbi ve törensel bitkiler genellikle uyuşturucu gibi görülse de binlerce yıllık kültürel bilgi, manevi uygulama ve topluluk kimliğini temsil ediyor.

Ağız sağlığına verdiği zarardan dolayı Tayland'da 1940'lardan itibaren yoğun bir şekilde engellenmeye çalışan betel cevizi, kırsal bölgelerde hâlâ popüler olsa da şehirlerde ve genç nesiller arasında yaygın değil. 

Chiang Mai Üniversitesi'nden Moonkham bu nedenle bitkiyle ilgili çalışmaların çoğunlukla olumsuz etkilerine odaklandığını söylüyor. Ancak yeni çalışmanın, betel cevizinin kültürel önemine ışık tutabileceğini umuyor.

Moonkham maddenin etkileri hakkında da şu ifadeleri kullanıyor:

Ben de denedim ve tüm vücudu rahatlatırken bazı duyuları harekete geçiriyor... Sanırım kahve veya tütün içtiğimizde verdiğimiz tepkiyle aynı.

Independent Türkçe, IFLScience, Scimex, CNN, Frontiers in Environmental Archaeology