İsrail polisi Pegasus yazılımını kendi vatandaşlarını izlemek için kullandı

Pegasus casus programını üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
Pegasus casus programını üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
TT

İsrail polisi Pegasus yazılımını kendi vatandaşlarını izlemek için kullandı

Pegasus casus programını üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu
Pegasus casus programını üreten İsrail merkezli NSO Group’un logosu

İsrail ekonomi gazetesi Calcalist'in İsrail polisinin NSO Group'un casus yazılım programı Pegasus'u kullanarak yüz binlerce sivilin telefonuna sızdığı iddialarını yalanlayan İsrail İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev ve İsrail Emniyet Genel Müdürü Kobi Shabtai, yazılımın yalnızca bazı şüpheliler için kullanıldığını öne sürdü.
Bar Lev, dün yaptığı basın açıklamasında, “Yaptığım soruşturmanın ardından yargının onayı olmadan İsrail polisi tarafından herhangi bir dinleme veya telefonlara sızıntı işlemi yapılmadığı kesin bir şekilde tespit edilmiş oldu. Dinleme, kanunun azami zaruret halinde buna izin verildiği mahkemeden alınan iznin ardından yasal yollarla gerçekleşti” ifadelerine başvurdu.
Dün Calcalist gazetesi, polisin başta ceza davalarda isimleri geçenler olmak üzere İsraillilerin telefonlarını izlemek için Pegasus yazılımını kullandığını ortaya çıkarmıştı. Programı satın alan kişinin eski polis müfettişi Yohanan Danino olduğunu ortaya çıkaran bir soruşturma yürüttüğünü bildiren gazete, ardından gelen Roni Alsheikh’in ise yazılımı resmen faaliyete geçirdiğini aktardı. Yazılımın o zamandan bu yana mahkeme emri olmaksızın cezai soruşturmalarda kullanıldığını da ekledi.
Soruşturmaya göre polis, eski Başbakan Binyamin Netanyahu'nun istifasını talep etmek için Kudüs'teki Balfour Caddesi'nde düzenlenen protestolara öncülük eden Kara Bayraklar hareketi yetkililerinin izini sürdü. Bu yöndeki tüm konuşmaların dinlendiği, protestoyla ilgili yazışmaların takip edildiği, belediye başkanlarının telefonlarında rüşvet kanıtlarının arandığı belirtildi. Aynı zamanda izleme talimatının önde gelen polisler tarafından verildiği, siber biriminden polis memurlarının ise talimata uyduğu ortaya çıktı. Nitekim polis, şahısların herhangi bir suç işleyip işlemedikleri konusunda önceden bilgi sahibi olmadan, yazılımı kanıt aramak veya istihbarat amacıyla kullandı.
Soruşturma, bir yolsuzluk soruşturması sırasında kanıt bulmak için üst düzey bir politikacının yakın bir iş arkadaşının telefonuna söz konusu yazılım ile sızıldığına da işaret etti. Yazılım aynı zamanda şüpheli dolandırıcılığa dair gizli bir soruşturma kapsamında bir devlet şirketindeki çalışanların telefonlarını izlemek için kullanıldı.
Yazılımın aynı zamanda bir belediye başkanının telefonunu izlemek için kullanıldığı, kendisi ile bir müteahhit arasında şüphe uyandıran yazışmaların bulunduğu bildirildi. Söz konusu belediye başkanının iradesi dışında toplanan bilgilerin polisin elinde bulunduğu ifade edildi.
Pegasus casus yazılım programı, uluslararası arenada İsrail için sorun teşkil ediyor. Tel Aviv'deki resmi makamlar bunun bir özel sektör yazılımı olduğunu, bundan sorumlu olmadıklarını öne sürse de söz konusu haber Pegasus’un İsrail güvenlik teşkilatının kullandığı bir çalışma aracı olduğunu, İsrail vatandaşlarının dahi bundan kaçamadığını gösteriyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.