BM Koordinatörü Wennesland, iki devletli çözümün olmadığı bir ortamda ‘tehlikeli çöküşe’ karşı uyardı

Filistin Dışişleri Bakanı hesap sorulmasını talep etti. İsrail, güvenlik güçlerine atılan ‘taşların görmezden gelinmesini’ reddetti.

Filistinli bir gösterici Kasım ayında Batı Şeria’ya bağlı Beyt Dacn’daki yerleşim birimlerini protesto için İsrailli askerlere karşı bayrak sallarken görülüyor. (EPA)
Filistinli bir gösterici Kasım ayında Batı Şeria’ya bağlı Beyt Dacn’daki yerleşim birimlerini protesto için İsrailli askerlere karşı bayrak sallarken görülüyor. (EPA)
TT

BM Koordinatörü Wennesland, iki devletli çözümün olmadığı bir ortamda ‘tehlikeli çöküşe’ karşı uyardı

Filistinli bir gösterici Kasım ayında Batı Şeria’ya bağlı Beyt Dacn’daki yerleşim birimlerini protesto için İsrailli askerlere karşı bayrak sallarken görülüyor. (EPA)
Filistinli bir gösterici Kasım ayında Batı Şeria’ya bağlı Beyt Dacn’daki yerleşim birimlerini protesto için İsrailli askerlere karşı bayrak sallarken görülüyor. (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, İsrail işgaline son verilmesi ve iki devletli çözüm temelinde bir Filistin devletinin kurulmasıyla ilgili beklentilerin olmadığı bir ortamda bölgede tehlikeli bir çöküş ve geniş kapsamlı bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmalarının an meselesi olacağını ifade etti.
BM Güvenlik Konseyi (BMGK), “Filistin meselesi de dahil olmak üzere Ortadoğu’daki durum” konusunda bakanlar düzeyinde ve BMGK ocak ayı dönem başkanlığını devralan Norveç’in Dışişleri Bakanı Anniken Huitfeldt’in katılımıyla açık bir oturum düzenledi.
Konsey üyeleri oturumda Wennesland’ın verdiği brifingi dinledi. Filistin yönetiminin ekonomik durumunun halen vahim olduğunu ve kurumlarının istikrarı ile halka hizmet kapasitesini tehdit ettiğini vurgulayan Wennesland, “Yerleşimcilerin uyguladığı şiddet de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin toprakları üzerindeki şiddetin azalmadan sürdüğünü ve çok sayıda Filistinli ile İsrailliyi mağdur ettiğini gözlemledim” dedi. Daha geniş çaplı bir gerginliğin yaşanması riskinin arttığı konusunda uyarıda bulunan Wennesland, bunun sebebinin yerleşim faaliyetleri, yıkım ve tahliyelerin olduğunu belirterek, bu durumun ümitsizliği beslediğini ve müzakere yoluyla çözüme ulaşma ihtimallerini daha çok zayıflattığını söyledi.
Parçalı yaklaşımların ve yarım yamalak önlemlerin, çatışmayı sürdüren temel sorunların sadece zaman içinde devam etmesini sağladığını belirten Wennesland, Filistin yönetiminin etkin bir şekilde çalışma gücünü sürdürmesini sağlamak için siyasi ve ekonomik reformların hayata geçirilmesi ve bağışçıların güveninin artırılması gerektiğini vurguladı. Wennesland, sahadaki durumu iyileştirmenin siyasi bir bağlamla ilişkilendirilmemesini istediğini çünkü işgale son verilmesi ve BM kararlarına, uluslararası hukuka ve geçmişte yapılan anlaşmalara dayalı olarak iki devletli çözümün hayata geçirilmesi konusunda gerçekçi bir beklentinin olmadığı bir ortamda bölgede tehlikeli ve geri dönüşü olmayan bir çöküş ve geniş kapsamlı bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmalarının an meselesi olduğunu belirtti.  Wennesland, “En kapsamlı ve en büyük hedefimiz, uluslararası hukuka ve BM kararlarına göre işgali sona erdirmektir” dedi.

Wennesland, İsrail’den eylemlerine son vermesini istedi
İsrail’in, işgal altındaki Kudüs ve Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlilere karşı uygulamalarına işaret eden Wennesland, İsrail’den uluslararası hukuka uygun olarak yerinden etme ve tahliye eylemlerine son vermesini istedi. Filistinlilerin nüfus artışından kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılamaları ve konut inşa etmelerinin önünü açacak projeleri onaylama çağrısında bulunan Wennesland, tüm tarafları, doğal gazın Gazze’ye taşınması için boru hattı döşeme projesinin uygulanmasını kolaylaştırmaya davet ederek, bu projenin Gazze’de elektrik üretim maliyetini düşüreceğini ve hizmetleri iyileştireceğini kaydetti.

Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki de BMGK oturumunda yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
“2234 sayılı karar da dahil olmak üzere BMGK kararları adil bir barış için açık bir yol sunuyor. Yasanın çıkarılması ve ihlal edenlerin kınanması önemli fakat aynı zamanda kararların uygulanmasının takip edilmesini ve hesap verebilirliği sağlamak da önemli. İsrail Filistin halkının haklarını inkar ediyor ve uluslararası topluma meydan okuyor. Bu çatışmaya son verilmesinde bize yardım etmek istiyorsanız İsrail’in cezadan kurtulmasına son verin. İsrail’in tarafının tutulması, bu Konseyin 7’nci bölüme göre engellediği davranışlardandır. Yanlı tutum, İsrail’e, suçlarından dolayı özür dilemek ve bunlara son vermek yerine uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun kararları oyladıkları için en yakın ortaklarını bile Yahudi düşmanlığıyla suçlamasına izin veriyor. Yanlı tutum, İsrail’e, görevlerini icra ettikleri için Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Hakları Konseyi, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi’ne saldırmasına ve Filistin konusundaki pozisyonları sebebiyle dünya liderlerine, Nobel Barış Ödülü alanlara, ahlaki duruş sergileyen kişilere, ünlülere ve vatandaşlara baskı uygulamasına ve hakaret etmesine izin veriyor.”
EcoPeace örgütünün Filistin Direktörü Nada Mecdelani, BMGK’ya, İsrail’in ablukası ve uygulamaları sebebiyle Gazze Şeridi’nde yaşanan insani ve çevre krizini sonlandırmak için çalışma çağrısında bulundu. Mecdelani, “Gazze Şeridi’ndeki çocuklar su, elektrik ve yakıt kesintileri gibi yaşamamaları gereken tecrübeler yaşıyorlar” dedi. BMGK’dan, Filistin halkına İsrail’in çoğuna el koyduğu su haklarının verilmesi için çalışma talebinde bulunan Mecdelani, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki durumun “bölgedeki kargaşa ve güvenlik sorunlarını bir bütün olarak körüklemesine” karşı uyardı.
Buna karşılık, İsrail’in BM Daimi Temsilcisi ve aynı zamanda İsrail’in Washington Büyükelçisi Gilad Erdan, “Güvenlik Konseyi Filistinli teröristler tarafından silah olarak kullanılan taşları kasıtlı olarak görmezden gelerek taraf tutuyor” dedi. Erdan, geçen yıl terörizmi cesaretlendirmeye devam eden ve teröristlere maaş ödeyen Filistin yönetimi ve Filistin terörü ile ilgili bilgiler sunma sözü verdi.



İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
TT

İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Iraklı yetkililer son günlerde, İsrail tarafından hazırlanmış son derece ayrıntılı bir güvenlik veri tabanını teslim aldı. Batılı bir istihbarat servisi üzerinden iletilen dosya; silahlı Iraklı gruplara ilişkin liderlik yapıları, askerî organizasyonlar, mali ağlar ve bu yapılara bağlı devlet kurumları hakkında geniş bilgiler içeriyor.

Kaynaklar, verilerin hacmi ve doğruluk düzeyinin Iraklı yetkilileri şaşırttığını ve olası bir askerî harekâta yönelik ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını aktardı.

Dosyanın teslimi, Irak’a yakın dost bir Arap ülkenin Bağdat’ı uyardığı süreçle eş zamanlı gerçekleşti. Söz konusu ülke, İsrail’in, ABD’nin “yeşil ışık” yaktığı bir askerî operasyon seçeneğini açıkça konuştuğunu iletti. Washington’ın, devlet dışı silahlı yapılara ilişkin sabrının azaldığı belirtiliyor. Bir Iraklı yetkili de, bu mesajların Bağdat’a ulaştığını doğruladı.

Bilgilere göre muhtemel saldırılar; eğitim kampları, füze ve İHA depoları ile bu gruplar ve Haşdi Şabi’ye bağlı finansal ve askerî etki sahibi kurum ve kişileri hedef alacaktı.

Bu gelişmeler, Irak’taki Şii ittifakı “Koordinasyon Çerçevesi” içinde silahın devlet tekelinde toplanması yönünde hızlanan tartışmaları tetikledi. İlk aşamada ağır silahların teslimi ve bazı stratejik üslerin tasfiyesi gibi seçenekler masaya geldi. Ancak uygulamanın kim tarafından yürütüleceği ve güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı konularında görüş ayrılıkları sürüyor.

Öte yandan, ABD yönetimi güvenlik iş birliğini, silahlı grupların operasyonel kabiliyetlerinin kaldırılmasına dair bağlayıcı bir takvim şartına bağladı.

Bölgesel düzeyde ise NBC News’in haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a İran’ın balistik füze programındaki genişleme risklerini aktaracak ve yeni saldırı seçeneklerini görüşecek.


Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.