Hmeymim Hava Üssü’nün Lazkiye Limanı üzerindeki hakimiyeti endişe yaratıyor

İşçiler ‘Tartus Limanı senaryosunun’ tekrarlanmasından ve tek geçim kaynaklarını kaybetmekten söz ettiler

İsrail’in 28 Aralık'ta Suriye'nin batısındaki Lazkiye Limanı’nı hedef alan bombardımanlarının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekibi (SANA – EPA)
İsrail’in 28 Aralık'ta Suriye'nin batısındaki Lazkiye Limanı’nı hedef alan bombardımanlarının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekibi (SANA – EPA)
TT

Hmeymim Hava Üssü’nün Lazkiye Limanı üzerindeki hakimiyeti endişe yaratıyor

İsrail’in 28 Aralık'ta Suriye'nin batısındaki Lazkiye Limanı’nı hedef alan bombardımanlarının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekibi (SANA – EPA)
İsrail’in 28 Aralık'ta Suriye'nin batısındaki Lazkiye Limanı’nı hedef alan bombardımanlarının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekibi (SANA – EPA)

İsrail’in son dönemde Suriye’nin kıyı şehri Lazkiye’yi ve limanını hedef alan bombardımanlarının ardından ortaya çıkan Hmeymim Hava Üssü’ndeki Rus askeri polisinin bölgedeki hakimiyeti, bölge sakinleri arasında, bir Rus şirketinin binlerce Suriyeli işçiyi istifaya zorlamak amacıyla kasten taciz ettiği ‘Tartus Limanı senaryosunun’ tekrarlanması endişesine yol açtı.
Lazkiye Limanı, 620 bin konteynerlik bir kapasiteye ve 23 iskeleye sahip olması nedeniyle ülkenin en büyük ve en önemli limanı. Suriyeli yetkililer tarafından işletilen liman, Batı ve bölge ülkelerinin Suriye’ye uyguladığı yaptırımlar ve ablukalar nedeniyle ülkeye normal olarak mal tedarik edilen neredeyse tek hayati arter. Liman, gelişmiş S-300 ve S-400 füze sistemlerinin konuşlandırıldığı Rusya tarafından kullanılan Hmeymim Hava Üssü’nden birkaç kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Şam’ın başlıca bölgesel müttefiki olan İran,  ülkede savaşın başladığı 2011 yılında bu yana Şam’a siyasi, ekonomik ve askeri destek veriyor. İran 2011 yılında, Suriye ordusunu desteklemek için birkaç cephede dengelerin rejim güçleri lehine değişmesine katkıda bulunan askeri danışmanlar ve savaşçılar göndermeden önce, özellikle Suriye'nin petrol ihtiyaçlarını güvence altına almak için bir kredi hattı açma girişiminde bulundu.
İran ile Suriye arasında 2019 yılının başlarında birkaç anlaşma imzalandı. Bunlardan biri, Tartus'un kuzeyinde bir limanın açılması ve Lazkiye Limanı’nın bir bölümünün işletilmesini içeriyordu. Şam’daki yetkili kaynaklardan aktarılan bilgilere göre İran’ın Şam Büyükelçisi Mehdi Subhani, bu ayın ortalarında, Lazkiye Valisi İsmail Hilal ile işbirliği ve ekonomik potansiyellerden yararlanma, Suriye kıyılarında özellikle Lazkiye şehrinde katı atık laboratuarlarının ve meyve suları ve kuru meyveler için endüstriyel tesislerin kurulması, limanın ithalat ve ihracat faaliyetleri için kullanılması imkânlarını görüştü.
İsrail, Lazkiye Limanı’nı ilki 7 Aralık'ta, ikincisi 30 Aralık'ta olmak üzere iki kez bombaladı. Bombardımanlarda İran’a ait silah konteynerlerinin hedef alındığı söylendi. Rus askeri polisi, 19 Ocak'ta Lazkiye Limanı’nda Suriye ordusuyla ortak devriye gerçekleştirdi. Suriyeli muhalif kaynaklar, Rusya’nın bu adımını,  ‘Rusya'nın limanda gözlem noktaları konuşlandırmayı amaçlayan ve liman üzerindeki kontrolünü belirginleştiren bir askeri hamle’ olarak değerlendirdiler.
Şarku'l Avsat'a konuşan Lazkiye kentinden yerel kaynaklar, hasat mevsiminin verimsiz geçtiğimi ve binlerce Suriyeli işçinin tek geçim kaynakları olan limanda çalıştıklarını söylediler. Kaynaklar, bölge sakinlerinin, Rus bir şirketin Tartus Limanı’nda Suriyeli işçileri kovduğu senaryonun tekrarlanmasından korktuklarını ve limanın yönetiminin Suriyeli yetkililerde kalmasını istediklerini belirttiler.
Rusya, 2019 yılı baharında Suriye'deki Tartus Limanı’nı 49 yıllığına kiraladı. Yapılan anlaşma, limanı genişletme ve modernize etme görevlerini Rusya’nın üstlenmesini şart koşuyordu. Suriye Halk Meclisi, limanın Rusya’ya 49 yıllığına kiralanmasına ilişkin yasa tasarısını onayladı.
Yasa tasarısı, Aralık 2018’de yapılan Suriye-Rusya Ortak Hükümetler Arası Komitesi 11. Oturumu’ndan çıkan iş birliği protokolünde yer alan maddelere dayanıyordu.
Rus şirketi Stroytransgaz Engineering (STG E), yasa tasarısı uyarınca Tartus Limanı’ndaki sivil bölümün yönetimini üstlendi.
STG E ile Suriye Deniz Limanları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan sözleşmenin 17 Haziran 2019 tarihinde resmi olarak onaylanmasıyla birlikte, işçilerin haklarını garanti altına alan ve işten çıkarılmalarına karşı koruyan ‘Devlet İşçileri Temel Yasası’ uyarınca daimi kadroda olan liman işçilerinin, işverenin istihdamdan vazgeçmesine izin veren önemli boşlukların bulunduğu özel sektör çalışanlarının haklarını düzenleyen 2010 tarihli 17 sayılı kanun uyarınca geçici kadroya geçirilmelerine karar verildi. Bu karar, limandaki işçilerin yüzde 70’nin işten çıkarılmasının başlangıç noktasıydı.
STG E şirketi, işçileri bezdirmek ve istifaya zorlamak için bazı gruplara yemek dağıtımını kesti ve 700 Suriye lirası olan (şu anki dolar kuru ile 3 bin 500 Suriye lirasından fazlasına eşit) maaşlarını 100 liraya indirdi.
Şirket, geçtiğimiz yılın Şubat ayında limanda çalışan 3 bin 600 Suriyeli işçiyi işten çıkardı. Bunun üzerine Suriye hükümetinin işçilerin işlerine geri dönmesi için müdahale etti. Şam’ın arabuluculuğuyla Rusya işçileri yeniden işe aldı.
Liman işçileri, 2020 yılının ortalarında, limanı işleten şirketin işçilere maaş makbuzu kesmediğinden ve işçilere prim ödemediğinden şikayet ettiler.
Şirketin işçilerin prim ödemelerini sistemde yaşanan bir aksaklık ve muhasebe bölümünün bir hatası olduğu gerekçesiyle aylarca ertelendiğini belirttiler.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.