Almanya: DEAŞ’tan ayrılıp dönenlerin yargılanması başladı

Yabancı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor

Almanya'nın doğusundaki Naumburg kentinde bir kadın vatandaşın terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla dün yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne giriş yaparken (AFP)
Almanya'nın doğusundaki Naumburg kentinde bir kadın vatandaşın terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla dün yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne giriş yaparken (AFP)
TT

Almanya: DEAŞ’tan ayrılıp dönenlerin yargılanması başladı

Almanya'nın doğusundaki Naumburg kentinde bir kadın vatandaşın terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla dün yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne giriş yaparken (AFP)
Almanya'nın doğusundaki Naumburg kentinde bir kadın vatandaşın terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla dün yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne giriş yaparken (AFP)

Almanya’nın Maumberg kentinde dün DEAŞ’tan ayrılıp ülkesine dönen Leonora Messing yabancı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmasına başlandı. Savcılık, 22 yaşındaki kadını insan kaçakçılığına yardım etmek ve silah kontrol yasasını ihlal etmekle suçluyor.
Davayla ilgili duruşma, Halle'deki Adli Kompleksi'nin sıkı bir şekilde korunan salonunda kapalı kapılar ardında gerçekleşiyor. Başsavcı Holger Schneider-Glockzin, mahkemenin duruşmaları basına kapalı gerçekleştirme kararı hakkında ise “Bu konuda sanığın kişilik hakları çok önemlidir” şeklinde konuştu.
Sanık Messing, kendisine atfedilen suçların işlendiği sırada reşit değildi. Bu nedenle Başsavcı, sanığın kişilik haklarının yargılama sırasında özellikle korunması gerektiğini açıkladı. Federal Savcılığa göre, zanlı 15 yaşındayken Suriye'ye gidip DEAŞ’a katıldı. DEAŞ’lı bir savaşçı ile evlenerek, Ezidi bir kızı köle edindi. Ayrıca kadınlara yönelik örgüt propagandası yapıyordu. Almanya'nın Saksonya eyaletinden olan Leonora Messing 2020'de ülkesine döndü. Gözaltına alındıktan sonra denetimli bir şekilde serbest bırakıldı terör örgütüne üye olmak ve silah yasasını ihlal etmekle de suçlanan Leonora Messing’in davasının yargılama sürecinin en azından Mayıs ortasına kadar sürmesi bekleniyor.
Bu büyük önem taşıyan dava, Almanya’da küçük bir kasabada yaşayan genç bir kızın nasıl radikalleştirildiği ve militan bir örgüte katıldığı konusunda soru işaretlerine neden oldu.
Messing, 2015 yılının Mart ayında evinden Suriye’nin DEAŞ kontrolündeki bölgesine kaçtı. Almanya'nın Breitenbach köyünden bir fırıncı olan Messing'in babası, bilgisayarını açıp günlüğünü okuduktan sonra kızının radikal düşünceler benimsediğini fark etti. Kaybolmasından altı gün sonra babası, kızının ‘İslam'ı seçtiğini’ bildiren bir mektup aldı.
Babası Mike Messing, 2019'da bölgesel yayıncı NDR'ye yaptığı açıklamada “Çalışkan bir öğrenciydi. Yaşlılara hikayeler okumak için huzurevine giderdi. Karnavala bir müzik grubunun lideri olarak katıldı. Bu, tanıdığımız birçok insanın onu son görüşü oldu” demişti.
Messing çift yönlü bir hayat yaşıyordu ve görünüşe göre ailesinin bilgisi dışında, ülkenin batısındaki Frankfurt şehrinde yerel Alman istihbaratının kontrolü altındaki bir camiyi ziyaret ediyordu.
Alman hükümetine göre, Messing, 2011'den bu yana Suriye ve Irak gitmek üzere Almanya'dan ayrılan bin 150'den fazla militan arasında yer alıyor. Yaşının küçük olması ve babasının kamu yayıncısı NDR muhabirlerinden oluşan bir ekiple 4 yıl boyunca iş birliği yapmayı kabul etmesi nedeniyle davası, özel ilgi uyandırdı. Hazırlanan raporun bir bölümünde baba Messing’in kızıyla yaptığı düzenli yazışmalara da yer verildi. DEAŞ içindeki günlük hayata ve en nihayetinde kaçış girişimlerine dair nadir bir bakış açısı sunuyor.
Savcılar, Messing'in kocasının, 33 yaşındaki Ezidi bir kadını ‘satın alıp’ sonra onu ‘satmasının’ ardından bir insan kaçakçılığı operasyonunun parçası olduğunu söyledi. İki çocuk doğuran Messing, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kontrolündeki bir kampta tutuldu. 2020 yılının Aralık ayında 54 kişiyi Almanya’ya geri götürmek için gerçekleştirilen dört operasyondan biriyle ülkesine geri döndü. Messing, Frankfurt havaalanına vardığında tutuklanmasına rağmen daha sonra serbest bırakıldı. Almanya, Messing’in davası aracılığıyla defalarca cihatçıların eşleri ve çocuklarının ülkelerine geri gönderilmesini talep etti.
Resmi tahminlere göre, Suriye'nin kuzeyindeki kamplarda tahminen 61 Alman ve Almanya ile bağlantısı olan yaklaşık 30 kişi bulunuyor.
Bir Alman Mahkemesi geçtiğimiz Kasım ayında, eylemciler tarafından övgüyle karşılanan ve bu azınlık için ‘tarihi’ bir zafer olarak nitelendiren bir karar aldı. Söz konusu karara göre Ezidilere karşı işlenen suçları soykırım olarak tanındı. Bu, bu konuda dünya çapındaki ilk karar oldu.
Kuzey Irak'tan gelen, Kürtçe konuşan bir grup olan Ezidiler, yüzlerce erkeği öldüren, kadınlara tecavüz eden ve çocukları zorla silahaltına alan DEAŞ militanları tarafından yıllarca zulme uğradı.



Birleşmiş Milletler: 138 milyon çocuk zorlu ve tehlikeli koşullarda çalışıyor

 İki Bangladeşli çocuk, küçük bir tekne ile Boriganga Nehri'nden çöp toplamaya çalışıyor (EPA)
İki Bangladeşli çocuk, küçük bir tekne ile Boriganga Nehri'nden çöp toplamaya çalışıyor (EPA)
TT

Birleşmiş Milletler: 138 milyon çocuk zorlu ve tehlikeli koşullarda çalışıyor

 İki Bangladeşli çocuk, küçük bir tekne ile Boriganga Nehri'nden çöp toplamaya çalışıyor (EPA)
İki Bangladeşli çocuk, küçük bir tekne ile Boriganga Nehri'nden çöp toplamaya çalışıyor (EPA)

Birleşmiş Milletler dün yaptığı açıklamada, 2024 yılında dünya çapında yaklaşık 138 milyon çocuğun tarlalarda ve fabrikalarda çalıştığını açıkladı ve mevcut yavaş ilerlemeyle çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasının yüzlerce yıl sürebileceği uyarısında bulundu.

Fransız Haber Ajansı'nın (AFP) haberine göre 10 yıl önce, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin kabul edilmesiyle, dünya ülkeleri 2025 yılına kadar çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak gibi iddialı bir hedef benimsemişti.

UNICEF ve Uluslararası Çalışma Örgütü ortak raporunda, “Süre doldu... ama çocuk işçiliği sona ermedi” ifadesini kullandı.

Geçen yıl, 5 ila 17 yaşları arasındaki 137,6 milyon çocuk çalışıyordu; bu, her 4 yılda bir yayınlanan verilere göre bu yaş grubundaki toplam çocukların yaklaşık yüzde 7,8'ine tekabül ediyor.

Bu rakamın büyüklüğüne rağmen, 2000 yılında 246 milyon çocuğun, çoğu yoksul ailelerine yardım etmek için çalışmak zorunda kaldığı düşünülürse, yine de bir azalma olduğu söylenebilir.

2016 ile 2020 yılları arasında endişe verici artışın ardından, bu eğilim tersine dönerek 2024 yılında çalışan çocukların sayısı önceki dört yıla kıyasla 20 milyon azaldı.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, zorla çalıştırılan çocukların sayısında “önemli ilerleme” kaydedildiğini, ancak “hala çok sayıda çocuğun madenlerde, fabrikalarda ve tarlalarda çalışmak zorunda olduğunu ve çoğu zaman hayatta kalmak için tehlikeli işler yaptığını” ifade etti.

Rapora göre, 2024 yılında çalışan yaklaşık 138 milyon çocuğun yüzde 40'ı, “sağlıklarını, güvenliklerini veya gelişimlerini tehlikeye atabilecek” çok tehlikeli işlerde çalışıyordu.

Bazı umut verici işaretlere rağmen, Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Direktörü Gilbert Houngbo, “Çocuk işçiliğini ortadan kaldırma hedefimize ulaşmak için önümüzde hala uzun bir yol olduğunu unutmamalıyız” dedi.

Yüzde 61'i tarımda

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre UNICEF uzmanı Claudia Caba yaptığı açıklamada, çocuk işçiliğinin mevcut azalma hızıyla ortadan kaldırılmasının “yüzlerce yıl” süreceğini belirtti. Caba, ülkelerin 2000 yılından bu yana kaydedilen ilerlemeyi dört katına çıkarsa bile, “2060 yılına kadar” hedefe ulaşılamayacağını ifade etti.

Raporda, en küçük yaş grubundaki çocuklarda ilerlemenin çok yavaş olduğu sonucuna varıldı. Geçen yıl, 5 ila 11 yaşları arasındaki yaklaşık 80 milyon çocuk çalışıyordu; bu, bu yaş grubundaki çocukların yaklaşık %8,2'sine tekabül ediyor.

Bununla birlikte, Caba, çocuk işçiliğini azaltan toplumsal faktörlerin iyi bilindiğini ve bunların başında ücretsiz ve zorunlu eğitimin geldiğini, bunların sadece çocukları çocuk işçiliğinden kurtarmakla kalmayıp, “büyüdüklerinde tehlikeli veya uygun olmayan çalışma koşullarından da koruduğunu” söylüyor.

Başka bir faktör ise “sosyal korumanın yaygınlaştırılması”nın, yoksul aileler ve topluluklar için bir telafi veya yük hafifletme aracı olmasıdır.

Ancak UNICEF Genel Müdürü Catherine Russell, uluslararası örgütlere sağlanan fon kesintilerinin "zorlukla elde edilen kazanımları geriye götürme tehlikesi taşıdığını" söyledi.

Raporda, tarım sektörünün çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu sektör olduğu (toplam vakaların %61'i), bunu ev işleri ve diğer hizmetler (%27) ve sanayi (yüzde 13, madencilik ve imalat dahil) izlediği belirtilmekte.

“Sahra Altı Afrika” bölgesi, yaklaşık 87 milyon çocuk işçiyle en çok etkilenen bölge olmaya devam etmektedir.

Asya ve Pasifik bölgesi ise en büyük ilerlemeyi kaydederek, çalışan çocukların sayısı 2000 yılında 49 milyondan 2024 yılında 28 milyona düşmüştür.