ABD, Rusya'nın 'Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması' talebine olumsuz yanıt verdi

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AA)
TT

ABD, Rusya'nın 'Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması' talebine olumsuz yanıt verdi

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AA)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'nın "Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması" talebine olumlu yanıt vermediklerini ve NATO'nun "açık kapı politikasında" değişiklik olmadığını söyledi.
Blinken, ABD Dışişleri Bakanlığında düzenlediği basın toplantısında, bugün Rusya'nın güvenlik tekliflerine yazılı yanıt verdiklerini bildirdi.
Yazılı yanıtın detaylarını kamuoyuyla paylaşmayacaklarını belirten Blinken, Rusya ile diplomasinin "iyi niyet" çerçevesinde devam etmesini istediklerini vurguladı.
Blinken, yanıtlarında Rusya ile ortak zemin bularak çalışabilecekleri alanları da açıkladıklarını aktararak, "İlerleme kaydedilme potansiyeli gördüğümüz diğer alanları da belirledik. Buna, Avrupa'daki füzelerle ilgili silah kontrolü de dahil New START anlaşmasına ek bir mutabakat yaparak, bu anlaşmayı tüm nükleer silahları kapsayacak ve şeffaflık ve istikrarı artıracak şekilde genişletebileceğimizi belirttik" dedi.

ABD Ukrayna'ya 3 parça halinde askeri yardım gönderdi
ABD'nin, Ukrayna'nın güvenliğine desteğini de sürdüreceğinin altını çizen Blinken, "ABD'nin Kiev'e yaptığı askeri yardım bu hafta 3 parça halinde ulaşacak. Bu yardımların içinde Ukrayna'da ön saflarda kullanılacak Javelin füzeleri, diğer terörle mücadele sistemleri, 283 ton cephane ve askeri teçhizat olacak. Daha çok yardımın da önümüzdeki günlerde gitmesi bekleniyor" diye konuştu.

ABD, Rusya'nın "Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması" talebine olumsuz yanıt verdi 
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken,  ABD Başkanı Joe Biden'ın da yanıtın yazılmasına müdahil olduğunu ifade ederek, "Bu resmi bir müzakere belgesi değil. Doğrudan teklif değil. Sadece, ciddilerse, kolektif güvenliği nasıl birlikte artırabileceğimiz konusunda bazı alan ve fikirlerin çerçevesini çiziyor" dedi.
Blinken, şöyle konuştu:
"Aylardır söylediğimizi tekrar ettik. NATO'nun 'açık kapı' politikasını sürdüreceğiz. Bizim duruşumuzda bir değişiklik yok. Açık kapı politikasını tartışmak, ABD'nin tek taraflı yapacağı bir şey değildir. Sanırım bundan daha açık konuşamam, açık kapı politikası sürüyor. Bizim taahhüdümüz bu."

Birlikte çalışılabilecek alanlar var
Blinken, belgede ABD ve Avrupa ülkelerinin güvenlik kaygıları ve Rusya'nın Ukrayna sınırına asker yığmasına yönelik endişelerinin yanı sıra bölgede istikrar ve güvenliği temin edecek alanlara da vurgu yaptıklarını söyledi.
Rusya'nın talepleri konusunda üzerinde ortak çalışabilecekleri birçok alan olduğuna işaret eden Blinken, şu ifadeleri kullandı:
"Örneğin daha önce de dediğimiz gibi Ukrayna'daki füze sistemleri, Avrupa'daki askeri tatbikat ve manevralar, potansiyel silahlanmayı önleme tedbirleri, daha çok şeffaflık, riskleri azaltmak için birçok önlem; tüm bunlar Rusya da dahil herkesin ortak kaygılarına hitap edebilir ve kolektif güvenliği geliştirebilir. Dolayısıyla, Rusya bu konuda ciddi ise onlarla çalışılabilecek çok alan var. Bu da Devlet Başkanı (Vladimir) Putin'e kalmış. Nasıl bir yanıt vereceklerini göreceğiz."

Tüm yaptırım seçenekleri masada
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri bir girişimi durumunda ABD ve Avrupa ülkelerinin çok hızlı bir şekilde Moskova'ya ağır yaptırımlar getireceğini belirten Blinken, tüm yaptırım seçeneklerinin masada olduğunu kaydetti.
Blinken, "Birlikte hızlı bir şekilde atacağımız adımlar, Rusya'nın ekonomik ve mali angajman, savunma, ileri teknoloji sektörleri için teknoloji geliştirme kabiliyetleri de dahil doğrudan Putin'in hassas olduğu alanlara yönelik olacak" dedi.
Blinken, Rusya'ya verilen yazılı yanıta ilişkin Kongre üyelerini bilgilendireceğini de sözlerine ekledi.



Trump, savaş ve aldatmaca

Trump, savaş ve aldatmaca
TT

Trump, savaş ve aldatmaca

Trump, savaş ve aldatmaca

Steve Hewitt

18 Haziran'da, Beyaz Saray'a iki yeni bayrak direği dikilirken, Başkan Donald Trump ülkenin bayrağını değil, diplomatik aldatmacanın bayrağını göndere çekiyordu. Trump, İsrail'in İran'ı hedef alan saldırılarının ardından İran'a yönelik politikası hakkında belirsiz ifadeler kullanmak için bu anı kullandı. Bayrak direklerinden birinin yanında, kask takmış inşaat işçileriyle çevrili bir şekilde konuşurken, muhabirlerle dallanıp budaklanan bir iletişimde bulundu.

Sahneyi incelerken “Önümüzdeki hafta çok büyük olacak, belki bir haftadan az, belki de daha az” dedi gizemli bir ses tonuyla ve İran ile nükleer programı hakkında diplomatik görüşmelerin hâlâ mümkün olduğuna işaret etti.

Ertesi gün, Beyaz Saray Basın Sekreteri Trump'ın “önümüzdeki iki hafta içinde savaşa girip girmeme konusunda bir karar vereceğini” söyleyen bir açıklamasını okudu.

Bu, kasıtlı bir aldatmacaydı, çünkü karar çoktan verilmişti ve Amerikan B-2 bombardıman uçaklarına iki gün sonra Missouri'deki üslerinden kalkış yaparak, yaklaşık 30 bin pound ağırlığında birkaç bombayı İran nükleer tesislerinin üzerine bırakmak üzere 37 saatlik bir gidiş-dönüş görevine hazır olmaları emri verilmişti.

Bu Amerikan aldatmacası, İsrail aldatmacasının ardından geldi; İsrail, Tahran'ın ABD ile görüşmeleri devam ederken ve saldırıdan iki gün sonra bir toplantı planlanmışken İran’ın nükleer programını hedef almıştı.

Bir düşmanı aldatmak için aldatmacaya başvurmak yeni bir şey değil. Tarih boyunca bu tür davranışların sayısız örneği var

Buradaki soru şu: Devletler arasında bu tür aldatıcı diplomatik davranışlar ne kadar yaygındır? Bu davranışlar kesinlikle nadir ve bu örnek, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana büyüyen ve uluslararası ilişkilerdeki yerleşik normlardan giderek daha fazla sapan bir hareketin varlığına dair bir kanıt daha sunuyor.

Bir düşmanı aldatmak için aldatmacaya başvurmak yeni bir şey değil. Tarih boyunca bu tür davranışların sayısız örneği var. Ancak önemli fark, aldatmanın tarihsel örneklerinin (daha sonra ele alacağım birkaç istisna dışında) genellikle farklı taraflar arasındaki veya son birkaç yüzyılda ulus devletler arasındaki devam eden çatışmalar sırasında uygulanmış olmasıdır.

grtyuı
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Savaşta düşmanı aldatmanın en ünlü örneği binlerce yıl öncesine dayanan ve İngilizcede aldatmanın yaygın bir simgesi haline gelen Truva Atı'dır. Truva ile savaşan Yunan orduları savaş alanını terk etmiş ve Truvalı düşmanlarına bir barış hediyesi olarak büyük bir tahta at bırakmış gibi yaparlar. Elbette atın içinde Yunan askerleri saklanmışlardı, bunlar daha sonra ortaya çıkıp, Truvalıları yenerek şehirlerini ele geçirdiler.

Tiyatro ve filmler yoluyla popüler kültürde kendisine yer bulan önemli bir çağdaş örnekse, İkinci Dünya Savaşı'ndaki Mincemeat (Kıyma) Operasyonu'dur. Bu operasyonda İngiliz istihbaratı Nazi Almanyası'nı 1943'te planlanan Sicilya işgali konusunda yanıltmayı amaçlıyordu. Kraliyet Donanması subayı üniforması giydirilmiş bir serserinin cesedi İspanya kıyılarına atılmış ve cebine Almanları işgalin gerçek hedefinin Sicilya değil Sardunya olduğuna ikna etmek için sahte planlar yerleştirilmişti. Bir yıl sonra, Müttefikler Nazileri benzer bir şekilde aldatmaya çalışarak, uzun zamandır beklenen Fransa çıkarmasının 6 Haziran 1944'te gerçekleştiği gibi Normandiya sahillerinden değil, Pas de Calais'den gerçekleşeceğine ikna etmeye çalışmışlardı.

Bir hükümet, yalnızca bir saldırıyı kamufle etmek amacıyla bir düşmanla neden diplomatik görüşmelere girişsin ki?

Peki ya aldatıcı diplomasi? Diplomasi doğası gereği, müzakereler sırasında güvenilirliği sağlamak için aldatma riskini azaltmalıdır. Ne de olsa, bir hükümet, yalnızca bir saldırıyı kamufle etmek amacıyla bir düşmanla neden diplomatik görüşmelere girişsin ki? Bu durumda bu tür örneklerin nadir görülmesi belki de şaşırtıcı değil. Zira tarihi model, bu tür diplomatik aldatmaya en istekli ülkelerin doğası gereği otoriter olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

ghyjukı
Haziran 1940’da Fransa-Belçika sınırındaki Nazi birliklerini ziyareti sırasında, Birinci Dünya Savaşı’nda ölen askerleri onurlandırmak için Alman Langemark Mezarlığı’na yaptığı ziyaret sırasında Hitler (AFP)

Nazi Almanyası bu tür uygulamalarda ön saflardaydı, yüzyıllardır süregelen normları sürekli ihlal etti ve Holokost sırasında büyük ölçekte kitlesel cinayetler işledi. 1939'da savaşın patlak vermesinden önce Naziler aldatıcı diplomasiye başvurdular. 1938 Münih Konferansı bu tür uygulamaların başlıca örneği olarak öne çıkmaktadır ve 21. yüzyılda kendisine sıklıkla atıfta bulunulmaya devam edilmektedir.

Bilindiği üzere Münih Konferansı Çekoslovakya ve ülkenin nüfusun çoğunluğunun Almanca konuştuğu Sudetenland olarak bilinen bölümüne odaklanmıştı. Adolf Hitler liderliğindeki Naziler, Büyük Almanya projelerinin bir parçası olarak bölgeyi ilhak etmeye çalıştılar. Nazi Almanyası'nı kontrol altına almak ve bir Avrupa savaşından kaçınmak amacıyla Fransa ve Birleşik Krallık liderleri Eylül 1938'in sonlarında Münih'te Hitler ile bir araya geldiler.

Donald Trump, emlak dünyasında şüpheli iş uygulamalarıyla ünlendi. İlk döneminde Beyaz Saray'a girdiğinde, bu alışkanlıkları bir nebze olsun dizginleyebilecek profesyonellerle çevriliydi

Çekoslovak hükümetini görmezden gelerek, liderler Sudetenland'ı Almanya'ya devretme konusunda bir anlaşmaya vardılar. Hitler, Almanya'nın Avrupa'da hiçbir toprakta emelleri olmayacağına söz verdi.

Tarihin bize anlattığı gibi, memnun etme politikası Hitler'i Nazi saldırganlığından vazgeçiremedi. Nitekim Münih toplantısından aylar önce, daha büyük bir Avrupa çatışması için daha geniş askeri hazırlıklarla birlikte Çekoslovakya'yı işgal etme planlarını onaylamıştı. Mart 1939'da Almanya, Çekoslovakya'nın geri kalanını da işgal etti.

Ağustos 1939'da, Naziler Polonya'yı işgal etmeye hazırlanırken Hitler'in elinde başka bir diplomatik numara daha vardı. Hükümeti, Joseph Stalin ve Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa'yı paylaşmaya yönelik iki ülke arasında gizli bir anlaşmayı içeren bir saldırmazlık paktı imzaladı. Ancak Hitler, anlaşmayı yalnızca geçici bir önlem olarak görüyordu, zira Nazi ideolojisi uzun zamandır Sovyetler Birliği'nin bazı kısımları da dahil olmak üzere Doğu Avrupa topraklarını kapsayacak Büyük Almanya idealini benimsiyordu. Sonuç olarak, anlaşmaya yalnızca Sovyetler Birliği'ne yönelik Alman saldırısı ve 22 Haziran 1941'de başlayan Barbarossa Harekatı hazırlıklarına dair istihbarat raporlarına ve diğer kanıtlara inanmayı defalarca reddeden Stalin kanmış görünüyor.

ymum
Tahran'ın merkezinde, hizmette olan İran balistik füzelerini tasvir eden ve Farsça “İsrail bir örümcek ağından daha zayıftır” yazan bir reklam panosu, 15 Nisan 2024 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre geçmişteki dersler göz önüne alındığında, ABD'nin İran'a karşı eyleminin korkunç sonuçları olabilir. Askeri saldırılar düzenlemek için bir kamuflaj olarak görüşmelerin kullanıldığı İran örneği göz önüne alındığında, herhangi bir hükümet, hatta ABD'ye karşı sınırlı bir düşmanlığı olan bir hükümet bile neden diplomatik görüşmelere katılsın ki? Örneğin Kuzey Kore, Trump yönetimi de dahil olmak üzere ABD yönetimleri ile gelecekte herhangi bir diplomatik görüşmede bulunmaya meyilli olur mu? Bilhassa İsrail'e olan mutlak desteği göz önüne alındığında, ABD'nin dürüst bir aracı olduğu fikri uzun zamandır sorgulanırken, bugünkü eylemleri bu fikri tam anlamıyla paramparça ediyor.

Donald Trump, emlak dünyasında şüpheli iş uygulamalarıyla ünlendi. İlk döneminde Beyaz Saray'a girdiğinde, bu alışkanlıkları bir nebze olsun dizginleyebilecek profesyonellerle çevriliydi. İkinci döneminde ise yakın çevresi pozisyonlarını neredeyse yalnızca Trump'a olan mutlak sadakatleri sayesinde koruyor. Yönetiminin hem içeride hem de uluslararası alandaki yaklaşımı, gittikçe Trump'ın kişisel değerlerini yansıtıyor.