Uydu görüntülerine göre İran’ın son uydu taşıyıcı roket fırlatma denemesi başarısız oldu

Maxer Technologies’in uydu görüntüleri, İmam Humeyni Uzay Üssü’ndeki bir yangının etkilerini gösteriyor (AP)
Maxer Technologies’in uydu görüntüleri, İmam Humeyni Uzay Üssü’ndeki bir yangının etkilerini gösteriyor (AP)
TT

Uydu görüntülerine göre İran’ın son uydu taşıyıcı roket fırlatma denemesi başarısız oldu

Maxer Technologies’in uydu görüntüleri, İmam Humeyni Uzay Üssü’ndeki bir yangının etkilerini gösteriyor (AP)
Maxer Technologies’in uydu görüntüleri, İmam Humeyni Uzay Üssü’ndeki bir yangının etkilerini gösteriyor (AP)

Uydu görüntülerine göre, İran’ın son günlerde uydu taşıyıcı roket fırlatma konusunda yeni bir başarısızlıkla karşı karşıya kalması muhtemel görünüyor.
Associated Press (AP) tarafından görülen, Maxar Technologies’in uydu görüntüleri, Pazar günü Simnan eyaletindeki İmam Humeyni Uzay Üssü’nde bulunan bir fırlatma rampasında yangın işaretlerini gösterdi.
Platforma monte edilmiş bir roket fırlatıcının yanmış ve hasar görmüş olduğu da görüldü.
Başarılı fırlatmalar genellikle roket fırlatıcılara zarar vermez, çünkü kalkıştan önce indirilirler.
İran, başarılı uydu fırlatma çalışmalarını devlete ait televizyon kanalları aracılığıyla hızla duyurarak övünür. Ancak başarısız girişimlerden bahsetmez.
Planet Labs’den alınan ayrı uydu görüntüleri, fırlatma girişiminin büyük olasılıkla Cuma gününden sonra gerçekleştiğini gösteriyor.
İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) misyonu, konu hakkında yorum talebine yanıt vermedi.
Middlebury Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü bünyesindeki James Martin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Araştırmaları Merkezi’nde uzman olan Jeffrey Lewis, söz konusu roketin İran’ın Zuljanah uydu fırlatma aracı gibi göründüğünü söyledi.
Bu noktada patlamaya neyin sebep olduğu belli değil.
Lewis, Zuljanah’ın ilk iki aşamasının katı yakıt olduğunu, ancak son aşamasının sıvı olduğunu ve fırlatma rampasında yakıtla doldurulması gerektiğini söyledi.
Lewis, “Bu, sanki bir şey patlamış gibi, kesintiye uğramış gibi görünüyor” dedi.
Son on yılda İran, uzaya birkaç kısa ömürlü uydu gönderdi.
Başka bir uydu taşıyan füze olan Simurg’un yörüngeye uydu yerleştirme girişimleri daha önce de birkaç kez başarısız oldu.
İranlı yetkililer, Şubat 2019’da Tahran’ın merkezindeki Uzay Taşımacılığı Sistemleri Enstitüsü’nde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktığını ve 3 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
En son fırlatmada kullanılan fırlatma rampası, Ağustos 2019’da meydana gelen bir patlamanın izini hâlâ taşıyor.
Bu durum, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın da ilgisini çekti ve uydunun uzaya fırlatma girişimi sırasında infilak ettiğini öne sürdü.
Trump olayı ‘feci bir kaza’ olarak nitelendirerek, gözetim fotoğrafını yayınladı.
Bunun ardından İran ise uydunun henüz fırlatılmadığını ve zarar görmediğini gösteren bir fotoğraf servis etti.
Art arda gelen başarısızlıklar, İran’ın programına dış müdahale konusunda şüpheleri artırdı ve Trump bu olayda ABD’nin rolü olmadığını vurguladı.
İran Devrim Muhafızları, Nisan 2020’de bir uyduyu yörüngeye başarıyla fırlatarak, gizli uzay programını ortaya çıkardı.
ABD Hava Kuvvetleri Uzay Komutanı General Jay Raymond, İran’ın uydusunu küçümsedi.
Raymond, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “İran, uydunun görüntüleme kabiliyetlerine sahip olduğunu belirtiyor ancak aslında o, uzayda yuvarlanan bir web kamerası ve istihbarat sağlama ihtimali düşük” ifadelerini kullandı.
Son fırlatma, Batılı diplomatların İran’ın dünya güçleriyle nükleer anlaşmayı canlandırmak için zamanın tükenmekte olduğu konusunda uyardığı bir zamanda gerçekleşti.
İran eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Batı’dan uzaklaşma endişesiyle ülkenin uzay programından geri çekilirken, yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi programı başlatmaya odaklandı.
İran’ın fırlatmayı planladığı bir dizi uydusu var ve İran Yüksek Uzay Konseyi 11 yıl sonra ilk kez toplandı.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.