Putin’in kulağına fısıldayan adam: Aleksandr Dugin

Dugin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Çarlık ve Bolşevizmin yönettiği aykırı bir Rus kimliği arayışındaki Avrasya önerisinin en büyük savunucularından biri.

Aleksandr Dugin. (Reuters)
Aleksandr Dugin. (Reuters)
TT

Putin’in kulağına fısıldayan adam: Aleksandr Dugin

Aleksandr Dugin. (Reuters)
Aleksandr Dugin. (Reuters)

İmil Emin
Avrupalılar, kralın kulağına fısıldayan kişinin kraldan daha tehlikeli olduğunu söyler. Bu söz siyaset dünyası için, özellikle de en ünlü Rus filozofu Alexandr Dugin için geçerli olabilir. Kendisi başlangıçtan Ukrayna’nın işgaline kadar geçen sürede Putin’in zihnini fikir ve vizyonlarla dolduran isim. Mevcut Rusya’yı, geleneksel vizyonu ve muhafazakâr eğilimleri temelinde ülkeyi yönetmeyi başarmış en iyi rejim olarak tanımlıyor.
Dugin, gözlükleri ve kendisini geleneksel Rus Ortodoks papazlarına yakın kılan sakalıyla her ne kadar perde arkasında olsa da kendisini Rusya’yı yöneten ideolojik bir ortak haline getirdi. Fikirleriyle yaklaşık yirmi yıldır Rusya’ya ve dünyaya tepeden bakıyor.

Düşünür, stratejist ve mistik
Kendisi için tek bir tanım bulmak zor. Dugin bir siyasi düşünür, bir stratejist ve bir Slav mistiğidir. Bu yıl 60 yaşına basan Dugin 1962’de, eski Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanlığı Askeri İstihbarat Departmanı’nda görevli bir generalin çocuğu olarak doğdu.
Çocukken, Moskova Enstitüsü’nde havacılık okumaya başladı. Daha sonra yolunu değiştirdi. Rus matematikçi Yevgeny Dyakonov’un felsefesini kendi hayatına uygulamak için yolunu değiştirdi ve bu alanda doktora yaptı. Ardından başka bir doktora daha almak için siyaset bilimine yöneldi.
Dugin, Sovyetler Birliği’nin çökmeye başladığı yıllarda totaliterlik ve otoriterlik olarak gördüğü duruma karşı aktif bir isimdi. Daha sonra Yeltsin’in devrilmesine yol açan halk ayaklanmasına katıldı.
Dugin, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün sağlam bir analizi yapılmadan es geçilmesine izin vermedi. Nihayetinde ülkesinin başına gelen büyük kaybın, Soğuk Savaş nedeniyle gerçekleşmediği sonucuna vardı. Ona göre bu durum daha ziyade ‘ABD’lilerin ve Avrupalıların aynı derecede başarılı oldukları’ deniz ve Atlantik uygarlığının aksine ‘kara uygarlığı’ nedeniyle gerçekleşmişti.
Nihayetinde Dugin, dizginsiz liberalizme karşı kırgınlığa mümkün olduğunca yakın eleştirel bir bakış  içeren "Batı'dan Kurtuluş / Avrasyacılık / Kara Medeniyetlerine Karşı Denizcilik ve Atlantik Medeniyetleri" başlıklı yeni kitabını dünyaya sundu. 
Dugin’in Rus Ortodoks kökleri açıkça görülüyor ve kitapları ve derinlemesine analizleriyle ondan sapmak veya yörüngesine oturmak için fazla çaba sarf etmiyor. Hatta onu takip edenler bile neredeyse kendisinin  ‘Dünya Şehri’ne karşı (Aziz Augustinus’in tarihi şaheseri ‘Tanrı’nın Şehri’nde kök salmış bir bölüme göre) ‘Tanrı Şehri’nin destekçilerinden biri olduğunu düşünüyor.
Dugin, Putin’in 2000 yılında Kremlin’e dahil olmasıyla Rusya’nın damarlarına yeni bir kan enjekte etti. Zira kendisi, muhalefet saflarından ‘Yeni Rusya’nın savunucuları kampına geçti. Ayrıca Avrasya önerisinin kazanımlarına yönelik sesini yükseltti.

Avrasya fikri ve kazanımları
Kısaca Avrasya, Dugin’in düşüncesinde batıda Atlantik Okyanusu’nun çevresinden Rusya’nın doğusundaki Ural Dağları’na kadar uzanan bir bölge olarak görülüyor. Bu bölge coğrafi olarak beşeri kültürün ve medeniyetin beşiğini temsil ediyor. Dugin, Avrasya bölgesinin insanlık tarihinin ana özünü oluşturan farklı sosyal, manevi ve siyasi biçimleri doğurduğuna inanıyor.
Dugin, siyaset felsefesine yakınlığından çok militarizm ve casusluk dünyasında seyahat eden, istihbaratçı Putin’in baş hocası mıydı? Başka bir ifade ile; Putin’i son yüz yılda alınan tedbirlere aykırı bir Rus kimliği arayışına iten o muydu?
Dugin yaklaşık iki ay önce, Ukrayna ile savaş konusundaki tartışmalar zirve yapmışken, Rus kimliği sorunu hakkında konuştu. İdeolojisi ve tasavvuru ile İmparatorluk Rusya’sından başlayarak, devlet imajını büyük ölçüde değiştirdiğini söylediği Bolşevik Devrimi’ne ve Rusların kendileriyle ve kimlikleriyle mücadelesinde bir dönüm noktası olan 1991 yılına kadar son yüzyılda meydana gelen radikal ve temel değişikliklere işaret etti. Öyle ki bubi tuzağına yakalanmış eski Sovyetler Birliği’ni takip eden yıkım sonrasında Rusya, Batı önermelerinin ve açıklamalarının gerisinde kaldı. Nihayetinde Rusya’nın gemisi, Dugin’in ‘Rus kimliği mirasının sadık koruyucusu olarak gördüğü’ Putin’e ulaştı. Onunla birlikte devlet, muhafazakâr değerlere dayalı iç inançları aracılığıyla dış gücünü geri kazanacaktı.
Dugin, 20’inci yüzyıl atmosferine hakim olan üç ana teoriye (liberal teori, komünist teori ve faşist teori) karşıydı. Kendi ‘Dördüncü Siyaset Teorisi’ vizyonunu sunarken olumsuz muhalefetten memnun değildi. Peki, onun çizgileri Putin’in son yirmi yıldır ilan edilmemiş anayasası mıydı?
Alexander-Dugin-Avrasyacılık AP.jpg
Rus ulusal kimlik ve Avrasya fikri teorisyeni Alexander Dugin (AP)

Arktik Rusya hakkında
Yirmi yıl ve dört başkanlık dönemi boyunca Putin, eğilimlerinin takip çerçevesinde Dugin’in dördüncü siyasi teori vizyonunu benimseyerek Rusya’yı dünya barışının bir temsilcisi olarak gördü. Komünizm, liberalizm ve faşizm dışında yeni bir model sunan vizyon, herkesin birey veya sınıf, herhangi bir ırk veya din için yaşama ve ortaklık hakkı olduğunu belirten bir teoriyi kapsıyor. Ayrıca tiyatroya benzer toplumlarda yaşadığımız ideolojik davranışlardan varlığımızı korumaya çalışan ve etrafımızda gelişen bir teori olarak ön plana çıkıyor.
Dördüncü siyasi teori, Başkan Putin’in 2007’de Münih Konferansı’nda yaptığı konuşmada çok açık şekilde fark ediliyor. Putin konuşmasında tüm insanlar için eşit fırsatlara sahip, daha adil ve eşit bir dünya talep etmişti.
Dugin teorisinde tecrit, dışlama veya emperyal üstünlük olmaksızın ulusların ve halkların kültürlerinin kapsamına giren ortak iyiyi savunuyor.
Dugin’in dördüncü siyasi teorisinin etkisi, Samuel P. Huntington’ın dönüştürülmüş, uydurma bir vizyon sunmaya çalıştığı gibi Putin’in ‘medeniyetlerin diyalogu ve komşuluğu’ olan çok kutuplu dünya taleplerinde de açıkça görülüyor.
Dugin’in felsefesi, kozmik kuşağın her bir unsurunun tüm dünyayı genişleten bir mozaik panelin parçası olduğu anlamına geliyor. Bunun, felsefi coğrafyada yerleşik bir sistemden hareket ederek ve bölgeleri bağımsız olarak değerlendirerek, yaratıcı siyasi ve sosyal değerler temelinde bağımsız ve yapıcı bir şekilde gelişebilmesi mümkün.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Dugin, Rusya’da, özellikle de Batı bağlantılı oligarklar karşısında Putin’in yüksek sesi olarak adeta kurban ediliyor. Bu nedenle Batı eğiliminin, Rus çevrelerinde şu ya da bu şekilde kendisine tapanlar bulduğu konusunda uyarıda bulunuyor. Ayrıca bazı Rus aydınlarını, Rusya’nın kendi yönelimini engelleyen Batılı bir eğilime girmekle suçluyor.
Peki, Dugin’in Suriye’ye müdahalede ve ‘ölümcül el’ gücünde Putin üzerinde herhangi bir etkisi oldu mu?
Kendisi birkaç yıl önce Almanca olarak yayınladığı bir makalede bu durumu uzun uzadıya açıklamıştı. (Dugin, sekiz dili akıcı bir şekilde konuşabiliyor.)
Putin’in zihni Rusya’nın Suriye’ye askeri destek sağlamasını, DEAŞ’ın bir ‘ABD ürünü’ olması nedeniyle Avrasya’nın jeopolitik bir eylemi olduğu kanaatinde. Putin’e göre DEAŞ, Rusya için doğrudan bir tehlikedir ve Rusya, ABD’nin Suriye’de yarattığı ve desteklediği terörizmi kontrol altına almak için aceleci davranmazsa, yakın zamanda DEAŞ’ı kendi sınırlarında, daha sonra da kendi toprakları içinde bulacaktır.
Dugin’in inancı, Suriye’nin devrilmesinin Ortadoğu’da ‘domino teorisi’ olarak adlandırılan ardışık çöküşlere yol açacağı ve dünyada bir kaosun yayılacağı yönündeydi. Bu çerçevede Avrupa’ya yüz binlerce veya milyonlarca mülteci akını olacaktı ve Avrupa, eski Kıta’yı siyasi olarak mültecilerden uzak tutacaktı.
Dugin, Başkan Putin’in dış politikasını haklı çıkarmak için uzun zamandır coğrafyaya meyilli. Ona göre Gürcistan’a karşı savaş, Kırım’ın ilhakı ve Rusya’nın Tartus’ta deniz üssüne sahip olduğu Suriye’deki askerî harekât; diğer tüm hususları aşan jeopolitik gereklilik tarafından belirleniyor. Peki, Dugin, Ukrayna krizi konusunda sessiz mi kalacak?
Son olarak Aleksandr Dugin, üçüncü tarafın etkileriyle alevlenen çatışma hakkındaki vizyonunu ve iki kardeş Doğu Slav halkı arasında ortak bir kökenle bir ritm yakalamaya çalışan görünmez elin eylemlerini kaleme aldı.
Dugin taraflardan birinin, yani Ukrayna’nın Rusya’ya saldırmasını destekleyerek, iki kardeş halkı birbirine düşürmeyi deneyen ve bunu başaran ABD’lileri suçlamıyor. Dugin, Başkan Putin’in ulusal reformları sayesinde tarihini yeniden canlandırmayı düşündüğünü vurguluyor.
Dugin, Ukrayna krizi konusunda tek bir çözüm olduğuna inanıyor: Ukrayna’yı iki parçaya bölmek, Kiev özel bir statüye sahip kalırken, Ukrayna’nın batı sağ yakası ve Novorossiya (Yeni Rusya) olarak her iki bölgenin de egemenliğini tanımak. Peki, bu ileriye dönük bir yorum mu yoksa Putin’in yakında kamuoyuna açıklayacağı kişisel bir ilan mı?
ABD açısından, Dugin, bugün Beyaz Saray’da, özellikle de Trump’ın görevden alınması ve Biden’ın iktidara gelmesinden sonra, neo-muhafazakarlara sempati duyan "küreselleşme ve Atlantikçiliğin aşırılık yanlıları" bir kliğin olduğunu iddia ediyor. Dugin’e göre bunlar ne olursa olsun tek kutuplu dünya düzenini kurtarmanın destekçileri ve 2013- 2014 yıllarında Kiev Meydanı’nda Rusya’ya karşı protestoları kışkırtanlarla aynı kişiler.
Yukarıda bahsedilenler, çağdaş bir Rus filozofun biyografisi ve kariyer buzdağının sadece görünen kısmıdır. Aleksandr Dugin bir keresinde şöyle söylemişti:
“Dünya artık Üçüncü Dünya Savaşı’na her zamankinden daha yakın.”
Peki, Ukrayna krizi Rusya ile Ukrayna arasındaki kalabalıkların çatışmasından, Moskova ile NATO arasındaki karanlıkta bir sürtüşmeye kayarsa, Dugin’in kehaneti gerçekleşir mi?
Cevap henüz meydana gelmeyen olaylarda saklı.
*Aleksandr Dugin'in Türkiye'de yayınlamış kitapları: Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım- Küre.yy./ İnsanlığın Ön Cephesi Avrasya Kaynak yy./Nursultan Nazarbayev'in Avrasya Misyonu Yeni Avrasya yy./Dördüncü Siyaset Teorisi Kronoloji yy./Dünya Adasında Son Savaş Pınar yy.



Afwerki Burhan'a, ülkesinin Sudan'ın istikrar ve birliğinin yanında olduğunu söyledi

Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)
Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)
TT

Afwerki Burhan'a, ülkesinin Sudan'ın istikrar ve birliğinin yanında olduğunu söyledi

Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)
Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)

Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki, resmi bir ziyaret için ülkeye gelen Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile başkent Asmara'da gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından, hükümetinin güvenlik ve istikrarı sağlamak için Sudan'ın yanında yer aldığını açıkladı.

Burhan'ın Eritre ziyareti, Afwerki'nin Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) karşı savaşında Sudan ordusuna doğrudan destek verdiğini açıklamasından kısa bir süre sonra gerçekleşti. Afwerki, devam eden savaşı ülkesinin güvenliğini tehdit eden bölgesel bir savaş olarak nitelendirdi ve savaşın ülkesinin ulusal güvenliğinin bir uzantısı olduğu için ‘Kızıldeniz, Kassala, el-Gadarif ve Mavi Nil’ eyaletlerine yaklaşması halinde, ordusu ve kabiliyetleriyle Sudan ordusunu desteklemek için müdahale etme tehdidinde bulundu.

Burhan, Afwerki ile iki ülke arasındaki ilişkiler, Sudan'daki durumun gelişimi ve güvenlik ve istikrarı tesis etme çabaları üzerine bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Sudan Egemenlik Konseyi'nin medya metnine göre ev sahibi, Burhan'ın Sudan'daki son gelişmeler, ‘isyancı terörist milislerin vatandaşlara karşı işlediği ihlaller, Sudan devleti ve kurumlarının sistematik olarak tahrip edilmesi’ ve milisleri ortadan kaldırma ve yenilgiye uğratma konusundaki kararlılığı üzerine verdiği brifingi dinledi.

Eritre Devlet Başkanı Isaias dün Asmara Havaalanı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı karşıladı. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)Eritre Devlet Başkanı Isaias dün Asmara Havaalanı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı karşıladı. (Sudan Egemenlik Konseyi’nin X hesabı)

Şarku’l Avsat’ın Sovereign Media'dan aktardığına göre Afwerki, ülkesinin güvenlik ve istikrarı sağlamak için Sudan'ın yanında yer aldığını ve bunun iki ülke halkları arasında uzun süredir devam eden ilişkilerin bir uzantısı olduğunu söyledi. Afwerki, “İki ülkenin ve halkların çıkarlarına hizmet etmek üzere ortak iş birliğinin ufkunu genişletmek için çalışacağız” dedi.

Eritre tarafsız kalmayacak

Afwerki birkaç gün önce, savaşın dört sınır eyaletine (Kızıldeniz, Kassala, el-Gadarif ve Mavi Nil) yaklaşması halinde ülkesinin Sudan ordusu lehine müdahale edeceği tehdidinde bulunmuştu. Sudan gazetesi et-Tayyar tarafından alıntılanan açıklamalarında Afwerki, “Savaş bu eyaletlere ulaşırsa, Eritre boş durmayacak ve tüm yetenekleriyle savaşa taraf olacak. Çünkü böyle bir durumda ulusal güvenliği tehlikede olacak” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz ay Sudanlı bir basın heyeti ile birlikte Asmara'yı ziyaret eden Sudan gazetesi et-Tayyar'ın Genel Yayın Yönetmeni Osman Mirgani'ye göre Eritre Devlet Başkanı onlara, ülkesinin ‘devam eden savaşı Sudan'ı hedef alan bölgesel bir savaş olarak gördüğünü’ söyledi ve bununla yeterince ciddi bir şekilde ilgilenilmesi çağrısında bulundu. Afwerki ayrıca, “Savaşın ilk etapta gerçekleşmesine ve bir buçuk yıldan fazla sürmesine izin verilmemeliydi. HDK'ye karşı önleyici bir saldırı yapılmalıydı” dedi.

Mirgani, Facebook hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Afwerki'nin Sudan devletinin ‘öncelik’ olarak tanımladığı ‘güvenliğe’ ulaşmasının önemi konusunda kendilerini bilgilendirdiğini söyledi. Afwerki ayrıca şunu söyledi: “Sudan devleti hayatta kalma ya da yok olma sorunuyla karşı karşıya ve onu bu kaderden kurtarmak için Sudan halkının orduyla birleşmesi gerekiyor.”

Putin Port Sudan'ı ziyaret etmeye davet edildi

Öte yandan, idari başkent Port Sudan'da yüzlerce Sudanlı, Rusya'nın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ndeki vetosuna ve İngiltere ile Sierra Leone'nin savaşı durdurmak ve insani yardım ulaştırmak için sunduğu karar tasarısının reddedilmesine destek ve teşekkür için Rusya Büyükelçiliği'ne yürüdü. Kalabalık, ‘Teşekkürler Rusya, Rusya Sudan'da barış ve istikrarı destekliyor’ yazılı pankartlar taşıdı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Burhan, Ekim 2019'da Karadeniz kıyısındaki Soçi'de gerçekleştirdikleri görüşmede (AP)Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Burhan, Ekim 2019'da Karadeniz kıyısındaki Soçi'de gerçekleştirdikleri görüşmede (AP)

Rusya'nın Port Sudan Büyükelçisi Andrei Chernovol, hükümetinin Sudan halkının dostu olduğunu ve öyle kalacağını söyledi. Chernovol, “Sudan'daki iç durumu ve halkın, ordunun ve meşru hükümetin yanında olduğunu herkes biliyor. Bu tüm dünyada bilinen bir gerçek. Biz, Sudan halkının seçimine saygı duyuyoruz. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyi'nde Sudan topraklarındaki yabancı varlığına karşı sesimizi yükselttik” şeklinde konuştu.

Yürüyüşü düzenleyen Sudan Halkı İnisiyatifi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i halk tarafından onurlandırılmak üzere Sudan'ı ziyaret etmeye çağırdı ve ülkesinin Port Sudan'daki büyükelçisini onurlandırdı.