Putin’in Ukrayna’da çatışmayı sona erdirmek için mevcut seçenekleri neler?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
TT

Putin’in Ukrayna’da çatışmayı sona erdirmek için mevcut seçenekleri neler?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki ‘askeri operasyonunun’ planlandığı gibi gittiğini iddia etti. Ancak Rus güçlerinin, Ukrayna’nın şiddetli direnişiyle karşılaşmasının ardından lojistik sorunlar ve moral bozukluğuyla mücadele ettiğine dair haberler var.
Sky News’in haberine göre Kremlin, Ukrayna’nın Kırım’ın Rus toprağı olarak tanınması ve ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerinin bağımsız bölgeler olarak tanınması da dahil olmak üzere bir dizi talebi kabul etmesi halinde saldırıyı durdurmaya hazır olduğunu duyurdu.
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri harekatı sekteye mi uğradı?
King’s College London’da çatışma ve güvenlik uzmanı olan Dr. Chris Tuck konuya dair şu değerlendirmeyi yaptı:
“Açıkçası Rusya’nın yürüttüğü savaşın bekledikleri savaş olmadığı açık. Rus kuvvetlerinin performansı kötü. Bunun çok hızlı ve kararlı bir operasyon olması gerekiyordu. Ancak sahada olanlar, beklemedikleri ve hazırlanmadıkları bir şey. Birlikler lojistik, komuta ve kontrol, müşterek savaş düzenlemeleri veya katılmak zorunda oldukları savaşın ölçeği açısından hazır değildi. Putin’in işgalin belirli bir plana göre ilerlediği iddiasının tamamen yanlış olduğu açık.”
Rusya’nın askeri sorunlarının Ukrayna’nın güçlü direnişi ve Putin’in yanlış hesaplamasından kaynaklandığına dikkat çeken Dr. Tuck şöyle devam etti:
“Batı’da genellikle Putin’i eksiksiz bir stratejist olarak görme eğilimi var. Bence Rusya’nın Ukrayna anlayışı ve Ukrayna’daki siyasetin gerçeklerinin oldukça sınırlı olduğu açık. Putin, Ukrayna halkının güç gösterisiyle kolayca sindirilebileceğini varsaydı.”
Putin’in Ukrayna’daki mevcut seçenekleri neler?
Savaşın sona ermesiyle ilgili sorunları araştıran stratejik araştırmacı Dr. Tuck, Putin’in Ukrayna’nın kontrolünü hızlı bir şekilde ele geçirmeyi başaramamasının ardından üç seçeneği olduğunu söyledi.

1- Kimyasal veya nükleer silahların potansiyel kullanımı dahil artan askeri eylem
Dr. Tuck, Putin’in şu anda askeri harekatı artırdığına dair kanıtlar bulunduğunu, ancak kimyasal veya nükleer silah kullanımının Putin’in planlarında olmadığına inandığını söyledi.
Bunun nedeninin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin, Ruslar ve Ukraynalıların ‘tek halk’ olduğu iddiasına dayandığına dikkat çekti.
Dr. Tuck şu ifadelerle değerlendirmesini sürdürdü:
“Putin, Ukrayna halkının çoğunluğunun Rus yanlısı olduğu yalanını yaymaya çalışıyor. Bu nedenle şehirleri kimyasal veya nükleer silahlarla vurmak onu büyük bir krize sokar. Suriye’de kimyasal silahlar kullanıldı, çünkü Suriye rejimi çatışmayı çözmek için her türlü barışçıl fikri terk etti. Ukrayna’da durum böyle değil. Ukraynalılar, Rusya’nın istediğini elde etmesini içeren bir tür siyasi anlaşmayla uzlaşabilir.”
Rusya’nın saldırısını artırmayı ve Ukrayna’da bu tehlikeli yolu seçmeyi seçmesi durumunda, bunun olumsuz uluslararası siyasi yansımalara yol açacağını söyleyen Dr. Tuck şöyle dedi:
“Ayrıca Rusya, işgalden bu yana üç suikast girişiminden kurtulduğu bildirilen Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’yi öldürerek askeri harekatını tırmandırırsa, bu geri tepebilir ve Ukrayna’nın Rus işgaline karşı direnişini güçlendirebilir.”

2- Anaconda planı
Dr. Tuck’a göre, Putin şu anda kilit direniş merkezlerini çevrelemek için sistematik askeri operasyonlar yürüterek bir ‘uzatma’ stratejisi izliyor ve Ukraynalı askerlerin moralinin bozulmasını umuyor.
1861’deki ABD İç Savaşı’nda tasarlanan, ablukaları içeren ve kurbanını boğan bir anakondaya benzetilen askeri stratejiye atıfta bulunan Dr. Tuck şu ifadelerle devam etti:
“Bu bir tür Anaconda stratejisi. Çatışmayı uzatmaya devam ediyorsun, yapabildiğin kadar şehri kuşatıyorsun, o şehirlere baskı yapıyorsun, alabildiğin kadarını alıyorsun. Aslında Ukraynalılara savaşta ısrar etmenin onları daha kötü bir sonuca götüreceğini ve bir an önce anlaşmanın daha iyi olacağını göstermeye çalışıyorsunuz. Sanırım Putin’in şu anda izlediği yol bu.”

3- Bir barış anlaşması müzakeresi
Dr. Tuck, bu aşamada müzakere edilmiş bir barış anlaşmasının olası olmadığını söyleyerek, “Çünkü Putin bu süreci yürütmeye kararlı ve taleplerinin daha azını kabul etmenin prestijine büyük bir darbe olacağını düşünüyor. Ayrıca, ortaya koyduğu eksiksiz başarı tanımından daha azını kabul etmek psikolojik olarak ona büyük bir darbe olur” dedi.

Uzman, Kırım’ı Rus toprağı olarak kabul etmek ve Donetsk ile Luhansk’ı bağımsız bölgeler olarak tanımanın Rusya için ‘herhangi bir çözüm için temel bir gereklilik’ olduğunu vurgu yaptı.
Dr. Tuck, “Zorluk, elbette Zelenski hükümetinin bunu kabul edip edemeyeceğidir. Şu anda iki ülke müzakere halinde, ancak bu müzakerelerin daha fazla gerçekleşeceğini sanmıyorum. Çünkü Rus perspektifinden savaşmaya devam ederek, bundan daha fazlasını elde edebileceklerine dair bir inanç olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Dr. Tuck ayrıca, Çin’in müzakerelerde oynayabileceği herhangi bir potansiyel rolün son derece sınırlı olacağını da sözlerine ekledi.



Anlaşmazlık ayrıntılarda değil, özde

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
TT

Anlaşmazlık ayrıntılarda değil, özde

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında havadan insani yardımların atılacağı noktaya yönelen yerinden edilmiş Filistinliler, 17 Ağustos 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

BBC kanalında yakın zamanda katıldığım bir programda, sunucu Gazze ile ilgili devam eden müzakereleri ve bazı ayrıntılar sebebiyle tekrar tekrar çıkmaza girmelerinin nedenlerini sormuştu. Cevabım açık ve netti; anlaşmazlık ayrıntılarda değil, çatışmanın özü konusunda.

Birkaç gün sonra, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kapsamlı ve eksiksiz bir çözüm lehine kısmi ve geçici çözümler fikrini yeniden değerlendirdiklerine dair haberleri takip ettim. İlk bakışta bunu olumlu bir işaret olarak gördüm. Bu haberler, bir dizi Batılı ülkenin Filistin Devleti'ni sonbaharda tanıma niyetini açıklaması ve Suudi Arabistan ile Fransa’nın himayesinde BM’de düzenlenen “iki devletli çözüm” konferansının sona ermesiyle birlikte geldi.

Ancak, uzun müzakere deneyimim beni temkinli olmaya ve haberleri yakından takip etmeye yöneltti. Nitekim “kapsamlı” teriminin, bazı Filistinli tutuklular karşılığında tüm rehinelerin iadesini, Gazze'deki savaşın sona erdirilmesini içeren bir anlaşma anlamına geldiği ortaya çıktı. Dahası İsrail hemen Hamas liderlerinin, Gazze Şeridi dışında da her yerde hedef alınacaklarını vurguladı. Savaşın durmasının Gazze’den çekilmesi anlamına geldiği düşüncesine bağlı kalmaktan veya daha önceki önemli bir talebinden, yani İsrail'in Gazze'de güvenliği kontrol etmeye devam etmesi talebinden geri adım atmaktan kaçındı. Filistin-İsrail çatışmasının çözümünden, Batı Şeria ile Gazze Şeridi'ndeki işgalin sona erdirilmesinden ise kesinlikle bahsetmedi. Tam aksine, Knesset Batı Şeria'yı ilhak eden bir yasa çıkardı ve Başbakan tüm Gazze'yi işgal etme niyetini açıkladı.

Basitçe ve tüm samimiyetimle ifade etmem gerekirse, Gazze ve Batı Şeria'daki Filistin-İsrail sorunu hem günümüzde hem de geçmişte, her iki alandaki siyasi merkezler ile barışçıl müzakere sürecini destekleyenler arasında tartışmalar yaşansa bile, ayrıntılar üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğramadı. Sorun daha ziyade çatışmanın özü, yani işgalin sona erdirilmesi konusundaki anlaşmazlıkta yatıyor. Bir diğer neden de iki bağımsız devletin kuruluşuna dayalı barışçıl bir çözümle bağdaşmayan ideolojik pozisyonlar benimseyen sağın siyasi yönelimlerine karşı, siyasi merkez içinde daha ağır basması gereken siyasi ağırlık ve güvenilirliğin eksikliğidir. Bunun en açık kanıtı, İsrail'in kuruluşundan bu yana en radikal hükümet tarafından yönetiliyor olması ve Hamas ile diğer örgütlerin Filistin'deki Gazze müzakerelerine hakim olmasıdır. Burada işgalci devletin sorumluluğunu asla işgal altındaki bir halkın sorumluluğuyla eş tutmadığım bilinmeli.

Çözüm sürecinin sekteye uğramasının ardındaki temel engel, İsrail'deki büyük çoğunluğun bir Filistin devletinin kuruluşunu desteklememesi ve zorla göç ettirme, soykırım ve aç bırakma uygulamalarının benimsenmesi ile siyasi dümenin sağa çevrilmesidir. Buna karşılık daha ılımlı siyasi hareketler tereddüt etmiş ve İsrail arenasını “iki devletli çözüme” doğru taşımada başarısız olmuştur. Dahası devletin kuruluşundan bu yana hiçbir İsrail başbakanının Filistin devletinin kurulmasına destek veren tek bir açıklaması bile olmamıştır. Başka bir deyişle, İsrail'in tutumu, en iyi haliyle bile, meselenin özüne ilişkin yetersiz kalmış ve siyasi merkez, İsrail arenasını bir çözüme çekmeyi başaramamıştır. Dahası, radikal akımların uygulamaları Büyük İsrail'i kurmayı amaçlamıştır.

İsrail, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemiyor ve şu anda hem halk hem de toprak olarak Filistin davasını tutkuyla ve şiddetle ortadan kaldırmak için çalışıyor. İşte temel ikilem budur.

Buna karşılık hem İsrail solunu hem de sağını birleştiren temel talep, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde İsrail’in çekileceği topraklardan kendisine yönelik tehditleri önleyecek düzenlemeler üzerinde anlaşmaya varılması gerekliliğidir. Bu talep ek olarak, komşu Arap devletlerinden gelebilecek tehditleri önlemek için Ürdün Nehri üzerinde İsrail güvenlik gücünün varlığını da içeriyor. Buna ilaveten, Filistin Otoritesi’nin savunma ile ilgilendiğini vurgulamasına, taraflara ani saldırılara karşı teminat olarak güvenlik düzenlemeleri üzerinde anlaşmaya varma fikrini reddetmemesine rağmen, İsrail şu anda Gazze içindeki askeri varlığını sürdürme konusunda da ısrarcı. Ne var ki, Filistin Otoritesi’nin bu tutumuna karşılık, haritanın sağındaki Filistinli direniş örgütleri, “iki devletli çözüm” konusunda bir anlaşmaya varılmadığı sürece, somut düzenlemeler veya silahsızlanma konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadılar.

Ardından 7 Ekim 2023 hadisesine ve onu takip eden Gazze Şeridi'nde masum insanların ölümüne tanık olduk. Durum her iki tarafta da giderek gergin ve karmaşık bir hale geldi. Bu noktada önümüzdeki ikilemi bir dizi sonuçla özetlemek istiyorum:

- İsrailliler, bir Filistin devleti kurulup çatışma sona ermedikçe güven ve emniyete kavuşamayacaklardır.

- Filistinliler, sınırlı toprak takası ile birlikte 1967 sınırlarına dayanan, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir ulusal devlet hayalini, İsrail kendini güvende ve emniyette hissetmediği sürece gerçekleştiremeyeceklerdir.

- Ne İsrail ne de Filistin siyasi çevreleri, dengeyi düzeltip çatışmayı çözecek tarihi kararlar için siyasi ivme yaratamazlar. Bunun için hem İsrail hem de Filistin çevrelerine baskı yapacak ve onları canlandıracak geniş kapsamlı uluslararası siyasi aktivizm gerekmektedir.

Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşası meselesi, uzun yıllar alacak ve muazzam kaynaklar gerektirecektir. Ayrıca, Mısır-Arap Girişimi'nde önerildiği gibi, Gazze'yi geçici olarak yönetmek ve güvence altına almak için Filistinlilerin onayıyla bir idari organ, bölgesel ve uluslararası güvenlik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu meseleler ancak çatışmaya kapsamlı ve kalıcı bir çözüm çerçevesinde başarılabilir, çünkü ülkeler çatışmanın sona erdirilmesi bağlamı dışında Gazze Şeridi'ndeki mali veya idari ve güvenlik düzenlemelerine katkıda bulunmakta isteksiz olacaklardır.

Uluslararası toplum, özellikle de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi daha etkili bir rol oynamalıdır. Genel Kurul, “İki Devletli Çözüm” konferansı hakkında takip kararları yayınlamalı ve kararlarının belirli bir süre içinde yürürlüğe girmesini sağlamalıdır. Ayrıca, sona eren konferansın ardından, özellikle Batı Şeria'nın ilhakı ve Gazze'de yayılma konusunda İsrail'in uzlaşmaz tutumu nedeniyle, önlemler alınmalıdır.

Güvenlik Konseyi, gerekli siyasi ağırlığı sağlamak ve Batı-Rusya hassasiyetlerinden kaçınmak için tüm üye devletler tarafından kabul edilebilecek bir karar almalıdır. Karar şunları içermelidir:

A- Gazze'nin yeniden inşası ve Gazze Şeridi'nin yönetimi ve güvenliği için ayrıntılı bir plan hazırlamak.

B- Filistinlilerin 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir devlet kurma yönündeki ulusal taleplerini karşılamak için çatışmayı uluslararası meşruiyet temelinde çözmek üzere kapsamlı ve bütünleşik bir plan hazırlamak, ibadethanelerin yönetimi ve güvenliği için özel düzenlemeler ve Filistinli mültecilerin geri dönmesi veya zararlarının tazminatı için özel bir teklif hazırlamak.

C- Ani güvenlik tehditlerinden kaçınmak için İsrail ve Filistin’in güvenlik ihtiyaçlarına yanıt verecek kurallar ve düzenlemeler belirlemek.

D- İsrail ve Filistinli taraflar arasında güven tesis edilene kadar uzayabilecek bu çeşitli unsurların ilk uygulama dönemini izlemek ve takip etmek için uluslararası bir mekanizma kurmak.

Çözüm, sonsuz ayrıntı ve talep tuzağından kaçınmak, çatışmanın özüne kararlı bir şekilde odaklanmak ve tüm tarafların eşit haklara sahip olmasını sağlamakta gizlidir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.