Sadr'ın muhalifleri başbakanlık için dört ismi aday gösterdi

Irak'ta Şiiler arasındaki rekabet ‘en büyük blok’ meselesi üzerinde yoğunlaştı

Nuri el Maliki - Mukteda es-Sadr
Nuri el Maliki - Mukteda es-Sadr
TT

Sadr'ın muhalifleri başbakanlık için dört ismi aday gösterdi

Nuri el Maliki - Mukteda es-Sadr
Nuri el Maliki - Mukteda es-Sadr

Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr'ın muhalifi olan ilk Şii oluşum Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu, Sadr’ın Nuri el-Maliki'yi telefonla aramasıyla beklenmedik bir sürprizle karşılaştı. Her ne kadar bu arama karşısında ilk şaşıran Maliki olsa da buna çabucak adapte olması Sadr’ın dahi beklemediği bir tepkiydi.
Ekim 2021 seçimleri sonrasında geçen aylarda Mukteda es-Sadr, birçok arabuluculuk girişimine rağmen Maliki'yi ‘veto’ etti. Sadr, ‘utanç karışımı’ olarak nitelediği durumu reddetmekte ve ‘ne doğulu ne de batılı olan’ bir ulusal çoğunluk hükümetinin kurulmasında ısrar etti. Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun liderleri, (El-Fetih Koalisyonu lideri Hadi al-Amiri, Hukuk Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki, Asaib Ehli’l-Hak lideri Kays el-Hazali ve Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim) Sadr ile herhangi bir anlaşma ihtimaline kapıların kapalı olduğunu hissettikten sonra Sünnileri ve Kürtleri Şiilerin birliğini yıkmakla suçladılar ve sık sık Sadr’ın (Kürt) Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve (Sünni) Egemenlik İttifakı ile kurduğu üçlü ittifaka atıfla ‘üçlü engel’ sloganını kullandılar. Ancak aradaki anlaşmazlığın asıl nedeni, Sadr'ın kendi özgür iradesiyle bir hükümet kurmak ve Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun, baş rakibi Maliki tarafından yönetilen bir bölümünü muhalefete dahil etmek istemesinde yatıyor.
Maliki, Sadr'ın kendisini aramasının şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra, kesin ve geri dönüşü yokmuş gibi görünen veto durumundan fiilen kurtulmuş oldu. Sadr'ın sürprizi, Maliki’nin Sadr’ın kuzeni ve Irak'ın mevcut Londra Büyükelçisi Cafer Muhammed Bakır es-Sadr'ın başbakanlığa aday olmasıyla ilgili olarak meselenin Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderleriyle bir araya gelip karar vereceklerini söylemesinin ardından geldi. Maliki, Cafer es-Sadr için sempati duyduğu bir isim olarak nazik sözler sarf etmeyi de ihmal etmedi. Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderleri, Cuma akşamı Mukteda es-Sadr’ın kuzeninin başbakanlığa aday gösterilmesi de dahil olmak üzere Sadr'ın yaptığı sürprizi tüm yönleriyle değerlendirmek üzere bir araya geldiler.
Cevap dün, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerinin önlerine, Sadr'ın kuzeninin başbakanlığa aday gösterilmesi karşısında dört ismi aday göstermelerinin ardından geldi. Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderleri tarafından aday gösterilen isimler arasında, Haydar el-İbadi, Kasım el-Araci, Muhammed Tevfik Allavi ve Abdulhüseyin Abtan yer aldı. Liderler bununla yetinmeyip, başbakanlığa bir isim aday gösterebilecek olan en büyük blokla ilgili başka bir koşul da belirlediler ve bu bağlamda Sadr’a henüz cevaplayamadığı, “Şiiler Meclis’teki en büyük blok olan Sadr Grubu ve adayı Cafer es-Sadr üzerinde mi yoksa Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun adayları ile birlikte beş adaydan biri üzerinde mi mutabık kalacaklar?” sorusunu sordular.
Cuma gününden yapılan bir duyuru ile Cumartesi günü (dün) bir basın toplantısı düzenleyeceğini açıklayan Sadr Grubu, toplantının ertelendiğini duyurdu. Bu da Irak siyaset sahnesinin giderek karmaşıklaştığının işareti olarak görüldü. Sadr, Kooridnasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerine elini uzatıp en önemli tümseği geçtikten sonra ısrarcı olduğu konulardan biri, yani Maliki'ye yönelik vetonun kaldırılması taleplerini kabul etti. Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderleri, Saddam Hüseyin rejimi tarafından idam edilen Şiilerin dini merci Ayetullah Muhammed Bakır es-Sadr'ın oğlu Cafer es-Sadr’ı başbakan adayı olarak kabul etmelerine rağmen Mukteda es-Sadr’a bir takım şartlar sunmaya başladılar. Sadr henüz bu şartlarla ilgili bir yorumda bulunmadı. Sadr, her toplantıda ya da her girişimde Twitter hesabından bazı tweetler atıyor ve ‘ne batılı ne doğulu olan bir çoğunluk hükümeti’ istediğine dair önceki tweetlerini retweet ediyor olsa da üç gündür sessizliğini koruyor ve kimse bir sonraki adımının ne olacağını bilmiyor.
Sadr ile Maliki ile arasında bir görüşme için hazırlıkların yapıldığı ve görüşmeye Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ve KDP lideri Mesud Barzani'nin katılabileceğine yönelik bir takım spekülasyonlar olsa da henüz buna dair net bir işaret bulunmuyor. Cumhurbaşkanlığına aday isimlerin durumunu üçüncü kez inceleyen Meclis ise henüz cumhurbaşkanının seçileceği oturumun tarihini belirlemeli.
Önümüzdeki birkaç gün içinde, Mesud Barzani liderliğindeki KDP ile Bafıl (Pavel) Talabani’nin eşbaşkanı olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında bir çekişmenin yaşandığı, cumhurbaşkanının nasıl seçileceği konusunda Sadr Grubu ve Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu arasında bir anlaşma olmaması durumunda başbakanlık adayları ya da en büyük blok hakkında herhangi konuşmak faydasız olacaktır.
Şii siyasetçiler arasındaki iyimserler, Sadr'ın Maliki'ye yönelik vetosunu kaldırmasının, Şiileri yeniden birleştirdiğine ve üçlü ittifakın geri çekilmesini sağladığını düşünüyorlar. Ancak bir kez Sadr Grubu ve Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu arasında adayların isimleri ve en büyük blok ile ilgili detaylar ele alındı. Bu da şeytanın ayrıntılarda gizli olduğunun ilk göstergesiydi. Tüm olası senaryolar arasındaki en tehlikeli senaryo, Federal Yüksek Mahkeme'nin, cumhurbaşkanlığı seçim oturumunun talep ettiği gibi ‘en kısa süre’ içinde olmaması halinde alacağı karar olarak görülüyor. Böyle bir durumda Federal Yüksek Mahkeme'nin anayasaya göre başvurabileceği seçenekler arasında, yeni seçim çağrısı yaparken birinci görevini, yani ulusal kurtuluş hükümetini kurma görevini yerine getirmediği için Meclis’in fesih etmek yer alıyor.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.