AstraZeneca: Kovid-19 aşımız 1 milyon insanın hayatının kurtarılmasına katkıda bulundu

AstraZeneca Şirketi Başkan Yardımcısı Şarku’l Avsat’a şirketin, kanseri ölümcül hastalıklar listesinden çıkarmak için çalıştığını doğruladı

AstraZeneca şirketinin biyofarmasötik araştırma ve geliştirme işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Mene Pangalos
AstraZeneca şirketinin biyofarmasötik araştırma ve geliştirme işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Mene Pangalos
TT

AstraZeneca: Kovid-19 aşımız 1 milyon insanın hayatının kurtarılmasına katkıda bulundu

AstraZeneca şirketinin biyofarmasötik araştırma ve geliştirme işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Mene Pangalos
AstraZeneca şirketinin biyofarmasötik araştırma ve geliştirme işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Mene Pangalos

AstraZeneca şirketinin biyofarmasötik araştırma ve geliştirme işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Mene Pangalos, şirketin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirdiği aşıdan dünya çapında 2,7 milyar dozdan fazla dağıttığını belirtti. Pangalos Şarku’l Avsat ile verdiği röportajda, bu dozlardan alan ülkelerin üçte ikisinin düşük gelirli ve düşük-orta gelirli ülkeler olduğuna dikkat çekti.
Mene Pangalos, AstraZeneca şirketinin Dubai’de, Doktora Sonrası Araştırmacılar için Araştırma ve Geliştirme Yarışması’nın lansmanını gerçekleştirmeden önce, aşının 50 milyon kişiye Kovid-19’a karşı koruma sağladığını, 5 milyon vakanın hastaneye kaldırılmasını önlediğini ve bir milyondan fazla kişinin hayatını kurtarılmasında katkıda bulunduğunu açıkladı.
Pangalos ayrıca, şirketin araştırma ve geliştirme biriminin kanseri, ölümcül hastalıklar listesinden çıkarmak için çalıştığını doğruladı.
Röportajın tam metni:  

-AstraZeneca, Oxford Üniversitesi ile iş birliği içerisinde rekor bir sürede aşı geliştirmesi başta olmak üzere, Kovid-19 ile mücadele çabalarında öncü bir rol oynadı. Bu deneyimden bahsetmek ister misiniz?
Pandemi ile mücadele kapsamında Kovid-19’a karşı güvenli ve etkili bir aşı sağlanmasına yönelik acil ihtiyacı anlayarak, 2020 yılı Nisan ayında Oxford Üniversitesi’nin küresel deneyimi ve inovasyon imkanları ile AstraZeneca’nın küresel geliştirme ve üretim imkanlarını bir araya getiren bir iş birliği imzaladık. Bu iş birliği sayesinde, şirketin pandemi sırasında herhangi bir kâr elde etmeden dünya çapında geniş ölçekte ve adil bir şekilde aşı dozlarını sağlamakta kararlıyız.
AstraZeneca, dünya çapında 2,7 milyar dozdan fazla aşı sağlamayı başardı. Bu dozların üçte ikisi düşük ve düşük-orta gelirli ülkelere gitti. COVAX girişimi ile yaptığımız iş birliği aracılığıyla 420 milyondan fazla doz sağlandı.
Bugüne kadar, Arap ülkelerine 65 milyon dozdan fazla AstraZeneca aşısı tedarik edildi.

-AstraZeneca’nın aşısının satışından kâr elde etmediğini söylediniz, bu kararı alma sebebiniz nedir ve aşıdan ne zaman kâr etmeyi planlıyorsunuz?
AstraZeneca olarak, dünya çapında Kovid-19 aşısını geniş çapta ve adil bir erişim sağlama taahhüdümüz kapsamında salgınla mücadele için sağladığımız önemli destekten gurur duyuyoruz. AstraZeneca aşısının bugüne kadar 50 milyon Kovid-19 vakasını ve 5 milyon hastaneye yatışı önlemeye yardımcı olduğu aynı zamanda bir milyondan fazla insanın hayatını kurtarmaya katkıda bulunduğu tahmin ediliyor.
2022 yılında, Kovid-19’a karşı geliştirilen AstraZeneca aşısını dünyanın çeşitli bölgelerine ulaştırmaya devam etmemizi sağlaması için makul bir fiyatlandırma sistemine geçtik. Yeni sistem, kişi başına düşen gayri safi milli gelirle uyumlu olarak kademeli bir fiyatlandırma yöntemini içeriyor. Bu sistem, ilaç şirketleri ve aşı üreticileri tarafından yaygın olarak kullanılan bir model olarak biliniyor. Ayrıca, pandemi döneminde düşük gelirli ülkelere, kar amacı olmaksızın aşı tedarik etme taahhüdümüze bağlı olduğumuzu da belirtiyoruz.

-Araştırma ve geliştirme programınız, kanser hastalığını iyileştiren ilaçlara ulaşmak üzere olduğunuzu belirtiyor. Bununla ilgili daha fazla ayrıntı verebilir misiniz?
Hastalıkları mümkün olduğunca hızlı ve geniş çapta etkileyebilmek için sürekli olarak yeni araştırmalar yapıyoruz ve atılımlar üzerine çalışıyoruz. Araştırma ve geliştirme programımız, hastalıkları önlemeye ve tedavi edilebilir hale getirmeye odaklanıyor ve hastaları tedavi eden, yaşam kalitelerini iyileştiren yenilikçi ilaçlar sunuyor. Araştırma ve geliştirme için yaklaşımımız, semptomların kontrol altına alınmasından, hastalığın gidişatını değiştirmeye kadar değişiyor. Hastalığın doğal seyrini tersine çeviren erken teşhis ve tedavi edici müdahalelere odaklanıyoruz. Daha fazla hastaya erken aşamalarda ulaşarak, kanserin ilerlemesini yavaşlatmayı ve etkilerini azaltmayı hedefliyoruz.
Onkolojideki hedeflerimiz, tüm kanser türleri için tedavi sağlamaya dayanıyor. Bu konudaki çabalarımız, minimum seviyede sağlık hizmeti sunmanın ve kademeli iyileştirmeler yapmanın ötesine geçiyor. Zira bugün, kanser tedavisi standartlarını tamamen yeni seviyelere taşımak için çalışıyoruz. Onkoloji Araştırma ve Geliştirme Birimi aracılığıyla, tıbbi uygulamaları iyileştirmek ve kanserli hastaların yaşamlarında niteliksel bir iyileşme sağlamak ve kanseri, ölümcül hastalıklar listesinden çıkarmak için bilinen bilimsel sınırları aşmak için çalışıyoruz. Çalışmamızın metodolojisi, hastaların hastalık ilerlemeden erken evrelerde ve iyileşme ihtimalinin olduğu dönemlerde tespit edilerek, tedavi etmeye, tedaviye yanıt vermeyen hasta gruplarını belirleyerek hastalığın nüksetmesi veya özellikle ileri evrelerinde şiddetli durumlara gelmesi halinde verilen tedavilerin iyileştirilmesine dayanıyor.
Araştırma ve geliştirme çalışması çerçevesi, nicelik yerine kaliteye odaklanarak ilaç keşif ve geliştirme çabalarımıza rehberlik ediyor aynı zamanda şirketin ilaç keşif kültürünü geliştirmemize ve iş modelimizi geliştirmemize yardımcı oluyor.
Kanser hastalığı ile ilgili olarak, immüno-onkoloji, DNA hasarına karşı tepki, antikor-ilaç konjugatları, tümör tetikleyicileri ve tedavi direnç mekanizmaları, hücre tedavisi ve epigenetik olmak üzere 6 bilimsel platforma dayalı, sektördeki en kapsamlı ve derin onkoloji araştırma projelerinin bazılarına sahibiz. Tek ilaçlı tedavi ve çoklu ilaç tedavisine, biyobelirteçlere dayalı yenilikçi klinik deneylere ve dijital teknolojilere odaklanmamız ışığında, kanser tedavilerine ulaşmak üzere olduğumuzdan eminiz.
Onkoloji araştırma ve geliştirme birimimizin yanı sıra, biyofarmasötikler için benzer bir birimimiz daha var. Bu birim kardiyovasküler hastalıklar, böbrek ve metabolik hastalıklar, solunum ve bağışıklık sistemi hastalıklarının yanı sıra sinirbilim ve mikrobiyoloji alanlarında araştırma ve geliştirmeye odaklanıyor.
İki birim, araştırma faaliyetlerinde yakından iş birliğinde kararlılar. Tıbbi kimyadan biyometrilere, hasta güvenliğinden veri bilimi ve yapay zekaya, klinik yeniliklerden cihaz teknolojilerine kadar bilimsel yetenek ve imkanları birbirleriyle paylaşıyorlar. Bu imkanlar bir araya gelerek, hastalar için yeni ilaçlar geliştirme çalışmalarında ivme kazanmamızı sağlıyor.

-Diğer büyük ilaç şirketlerine kıyasla araştırma ve geliştirmedeki programınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu dünya çapında nasıl desteklemeyi planlıyorsunuz?
AstraZeneca, hastaların yaşam kalitesinin arttırılmasını sağlayacak ilaçları keşfetmeye ve geliştirmeye devam etmek üzere 2021 yılında, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine 8 milyar dolar yatırım yaptı. Bu rakam, şirketin toplam gelirinin yaklaşık yüzde 21’ine denk geliyor. Şirketin dünya çapında üç stratejik araştırma ve geliştirme merkezi bulunuyor. Bunlardan ilki, İngiltere Cambridge’deki DISC olarak bilinen araştırma merkezi, diğeri ABD Maryland Eyaleti’nin Gaithersburg ilçesinde, diğer ise İsveç’in Göteborg şehrinde bulunuyor. Aynı zamanda dünya çapında çeşitli noktalarda ek merkezler de var.
Şirket, sektördeki en verimli iş modellerinden birini sunmak için araştırma ve geliştirme ekiplerinin entegrasyonunu desteklemek ve benzersiz bilimsel imkânlar kullanarak karar alma sürecini hızlandırmak için çalışmalar yürütüyor. 2005 yılından bu yana, AstraZeneca, klinik öncesi çalışmalarından tutun da, faz 3 klinik deneyleri tamamlanmış olanlara kadar geliştirilen proje oranında 6 kat yükselme kaydedildi ve yüzde 4’ten yüzde 23’e büyüme gerçekleştirdi. Bu başarılar, şirketin 2018’den 2021’e kadar olan zaman çerçevesinde, ortalama yüzde 14’e ulaşan bir oranda sektör başarısı kaydetmesine katkıda ulundu.
Şirketin bu başarıları, sadece araştırma ve geliştirme alanında çalışan 13 bin kişi dahil olmak üzere şirketin dünya çapındaki toplam 80 bin çalışanının ortak çabaları sayesinde elde edildi. 2021 yılında, AstraZeneca bilim adamları, 2010 yılına kıyasla, 186’sı hakemli dergilerde olmak üzere toplam 871 makale yayınladı.

-Lansmanını yapacağınız “Doktora Sonrası Araştırmacılar için Araştırma ve Geliştirme Yarışması’ndan bahseder misiniz? Yarışmanın hedefleri neler? Neden lasmanını Dubai’de başlatmayı seçtiniz?
Son iki yılda tanık olduğumuz olaylar, tıp biliminin sınırlarını zorlamaya yönelik acil ihtiyaca dikkat çekti. Hastalıkların anlaşılmasına yönelik hızlı gelişmeler ve mevcut teknolojik ve bilimsel gelişmeler, neyin mümkün olduğuna ilişkin bakış açımızı temelden bir değişikliğe neden oldu. Bu nedenle, yeni nesil bilim insanlarını desteklemek ve fikirlerini hastalar için somut faydalara dönüştürülmelerinde yardımcı olmak için, doktora sonrası araştırma yarışmasını başlatmaktan heyecan duyuyoruz. Yarışmayı Expo 2020 Dubai küresel platformundan başlatma seçimimiz, bu yarışmanın küresel çapta olduğunu vurgulamayı amaçlıyor.
Bakış açımıza göre coğrafi konumun, küresel keşiflere engel teşkil etmemesi gerekiyor. Dünyanın neresinde olurlarsa olsun yetenekli katılımcılardan yaratıcı fikirler arıyoruz. Aynı zamanda yeni yetenekleri şirkete çekme ve bünyemizde tutmanın yanı sıra olağanüstü yetenekler ve beceriler geliştirme, yeni çalışma yöntemleri oluşturma konusunda kararlıyız. AstraZeneca, Birleşik Krallık, İsveç ve ABD’deki stratejik araştırma merkezlerinin yanı sıra Çin ve Japonya’daki geliştirme tesisleri de dahil olmak üzere, dünya çapında 40 ülkede araştırma ve geliştirme konusunda çalışmalar yürütüyor.
Doktora Sonrası Araştırmacılar için Araştırma ve Geliştirme Yarışması, gelecekte oldukça karmaşık hastalıkları tedavi edebilme umuduyla, hastalıkları önleyebilecek ve seyrini değiştirebilecek öncü keşiflere ulaşılmasını amaçlıyor. Son sınıf yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile doktora sonrası araştırmacıları, AstraZeneca’nın temel hastalık alanlarında ilaç keşfine ve ilaçları geliştirmesine yön verecek yenilikçi fikirler önermeye davet ediyoruz.
Azaltılan listeye kalan adaylara AstraZeneca’dan ve dünya çapında yaşam bilimleri alanlarında önde gelen uzmanlardan oluşan bir jüri önünde, araştırma önerilerini sunma fırsatı verilecek. Aynı zamanda, AstraZeneca’daki doktora sonrası araştırmacılar grubuna katılma ve araştırmaları için finansman alma fırsatları da olacak. Söz konusu jüri, tamamen bilimsel kriterlere göre başvuruları gözden geçirecek ve araştırma önerilerinin hastaların, toplumun ve sağlık sistemlerinin yaşamlarını olumlu yönde etkileme imkanlarını değerlendirecek.
Kazananlar, AstraZeneca bilim topluluğuna katılabilecek, şirketin kurum içi uzmanlığına ve deneyimine, farmasötik bileşiklerine, gelişmiş araçlarına ve teknolojilerine erişebilecek ayrıca fikirlerini ve yeniliklerini somut başarılara dönüştürmek için şirketten danışmanlık ve rehberlik de alabilecek.
Kazananlar, AstraZeneca’dan bir grup akademik danışman ve uzmanın desteğini alarak, becerilerini kullanmak için tam bir özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip olacaklar. Aynı zamanda bilim ve inovasyon alanlarında gelişmeye devam edebilmeleri ve istenen gelişmeleri sağlamaları için yeni çalışma metodolojilerini hızla öğrenmeleri için gerekli desteği de alacaklar.
Bu fırsatı erken kariyer dönemlere yönelik yetenek programlarını vurgulamak için de kullanmak istiyorum. Kariyer gelişimlerinin tüm aşamalarında, çok çeşitli akademik yetenekleri destekleyen, yüksek kaliteli bir dizi erken dönem kariyer programımız bulunuyor. Her yıl, başlangıç seviyesindeki stajyerler, öğrenciler, lisans öğrencileri, doktora bursiyerleri veya doktora sonrası araştırmacılar dahil olmak üzere 500’den fazla genç bilim insanına destek sağlıyoruz. Bu bağlamda şu çalışmaları yapıyoruz:
● STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) eğitimi: 500'den fazla çalışanımız, gelecek nesil bilim insanlarına ilham vermek, daha iyi ve daha sürdürülebilir bir toplum inşa etmek yolunda, küresel araştırma ve geliştirmenin değeri ve öneminin anlaşılmasını sağlamak için STEM gönüllüleri olarak hizmet veriyor.
●Mezunların eğitimi: Kariyerlerinin başlarında yetenekleri desteklemekte kararlıyız. Onlara sektörde çalışma imkanının beraberinde getirdiği pratik deneyimleri kazanmaları için mesleki eğitim olanaklar sağlıyoruz. Aynı zamanda bilim alanında bulunan kariyer yollarına ilişkin farkındalığı artırmayı amacıyla okullarda bilinçlendirme kampanyaları yürütüyoruz.
● Üniversite mezunlarına yönelik eğitimler: Araştırma ve geliştirmenin tüm alanlarında iki yıl içinde üç farklı uygulamalı eğitimi tamamlama imkanı sağlanıyor. Bu çalışmalarda kapsamlı ve derin deneyimler kazanmaları, profesyonel tavsiye ve rehberlik almalarına odaklanılıyor.
● Doktora sonrası aşamada yapılan araştırmalar: İki ila üç yıla uzayan programlarımız, ilaç keşfi ve geliştirme çabalarını destekleyen, temel bilimsel zorlukları ele almayı amaçlayan doktora sonrası projeleri finanse ediyor.
● 2020 yılında kaydedilen rakamlara göre, AstraZeneca’nın çeşitli birimlerinde 140’tan fazla doktora sonrası araştırmacı görevlendirildi ve araştırmacıların yüzde 50’den fazlası dünyanın en iyi 100 üniversitesinden geliyor.
● Programın tamamlanmasının ardından, doktora çıkışlı mezunların yüzde 95’inden fazlası bilim/teknoloji ve bilim uzmanlık alanlarında kariyerlere devam ediyor.

-AstraZeneca’nın Arap dünyasına yönelik herhangi bir projesi var mı? Üniversiteler, hükümetler veya belirli şirketlerle iş birliği yapıyor musunuz? İş birliği söz konusuysa hangi projeler üzerinde yapıyorsunuz?
AstraZeneca’nın Arap dünyasında güçlü bir varlığa ve köklü bir bağlılığı sahip. Yerel iş birlikleri ve yatırımlar aracılığı ile Arap dünyasındaki varlığımızı güçlendirmeye, klinik denemeler ve yerel araştırma geliştirme çalışmaları ile hasta odaklı yaklaşımımızı vurgulamaya devam ediyoruz.
Güçlü bir sağlık sistemi oluşturmaya katkıda bulunarak ve önceliklerimizi ulusal sağlık gündemleriyle uyumlu tutarak, sağlık hizmetleri sektöründeki zorluklarla mücadele etme konusunda kararlıyız. Hastaların yeni ilaçlara sorunsuz bir şekilde erişimini sağlamak amacıyla hükümet yetkilileri, bakanlıklar ve diğer sağlık kurumlarıyla yakın bir iş birliği kapsamında çalışıyoruz. Hedeflerimiz, daha iyi sonuçlar elde etmek için erken teşhis yeteneklerini geliştirmek, daha doğru tedaviler uygulamak ve proaktif dijital izleme sistemleri tasarlamak için, dijital veri ve teknolojilere dayanarak ve sağlık hizmeti deneyiminde devrim yaratarak, sağlık sektörü için yeni bir vizyon oluşturmayı içeriyor.
Önceliklerimiz, hastalara ilaç tedarikinin sürekli olmasının sağlanmasına ve istisnasız olarak herkesin sağlığının korunmasına dayanıyor. Ortaklarımız aracılığıyla Arap ülkelerine Kovid-19’a karşı 65 milyon dozdan fazla AstraZeneca aşı sağladık.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), enfeksiyona maruz kalmadan önce Kovid-19’a karşı koruma sağlayan uzun süre etkili antikor kombinasyonu olan Covishield aşısının dozlarını alan dünyadaki ilk ülke oldu. Aynı şekilde Mısır’da Covishield aşısını alan ilk ülkelerden biri oldu.

-Dünya çapındaki araştırma ve geliştirme faaliyetlerini nasıl teşvik etmek ve desteklemek için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
A.Catalyst Ağı, AstraZeneca şirketine bağlı 20’den fazla araştırma merkezini içeriyor ve fiziksel konumlar ve sanal ortaklıkların bir karışımını içeren dinamik, birbirine bağlı küresel bir ağı temsil ediyor. A.Catalyst Ağı, hükümetler, yeni kurulan şirketler ve teknoloji ortakları da dahil olmak üzere bir dizi oluşumu, inovasyonu hızlandırmak, sağlık hizmetlerine erişimi geliştirmek ve hasta ve toplum durumunu iyileştirmek için kapsamlı ve iş birliği içinde çalışma sağlamak üzere birbirine bağlıyor. Ağda yer alan merkezlerden her birinin benzersiz sistemleri bulunuyor. Bu merkezler farklı sıkıntılara odaklanıyor aynı zamanda bulundukları lokasyonun özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre farklı hedefler üzerine çalışabiliyor. 2020 yılında, inovasyon ortaklarımızdan biri olan İngiltere merkezli Gindis şirketi ile yaptığımız anlaşmanın ardından Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri bölgesinde bir araştırma merkezi açtık. Merkezin, A.Catalyst Ağı ile dünya çapındaki ortaklarımızın sağladığı çok sayıda kaynağa ve bilgiye erişimi bulunuyor. HealthGATE uygulamasının piyasaya sürülmesi ve EduGATE uygulamasının genişletilmesi, söz konusu kapsamlı biyomedikal sistem içindeki entegrasyonun güçlendirilmesine, yerel tıbbi yeteneklerin artırılmasına, sağlık alanı uzmanlarının yeteneklerinin artırılmasına ve hastaların yaşamlarının iyileştirilmesine katkıda bulunuyor. HealthGATE eğitim, teşhis ve hastaların tedavisini desteklemek üzere tasarlanmış bir dijital hizmetken, EduGATE yerel sağlık hizmeti sağlayıcılarının bir listesini içeren aynı zamanda yenilikçi araçlara ve destekleyici öğrenme yeteneklerine erişim sağlayan dijital bir topluluğu temsil ediyor.
Şu anda, ilaç keşfini hızlandırmak için dünya çapında akademi çevreleri, biyoteknoloji şirketleri, sektördeki diğer ilaç şirketleri, sağlık sistemleri ve hükümetlerden 2 binden fazla aktif iş birlikçi ile çalışıyoruz. Bu iş birlikçilerin bin 200’ü Avrupa’da, 600’ü ABD’de ve 130’u Asya-Pasifik bölgesinden katılım gösteriyor.
Şirketin Açık İnovasyon (Open Innovation) programı, AstraZeneca bünyesinde ve dışarısındaki iş birlikçilerin fikirlerini paylaşabilecekleri ve projeler üzerinde iş birliği yapabilecekleri açık bir araştırma ortamı sağlıyor. Açık İnovasyon programının 2014’teki lansmanından bu yana, 6 farklı kıtada 40 farklı ülkeden gelen bilim adamları tarafından sunulan binden fazla öneriyi gözden geçirdik. İş birliği yapılmasına karar verilen bilim adamları, AstraZeneca’nın varlıklarını kullanarak araştırma projelerine finansman sağlamak üzere 75 milyon dolarlık fon aldı. Söz konusu program kapsamında, şu anda devam eden veya planlanan 35 klinik araştırma ve 425’ten fazla klinik deney öncesi araştırmayı içeriyor.



Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
TT

Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)

Hayalet köpekbalığı diye bilinen balıkların alınlarında dişleri olduğu tespit edildi. Bilim insanları bunun çene dışında diş gelişiminin ilk net örneğini sunduğunu söylüyor.

Kıkırdaklı balıklar sınıfında yer alan sıçansılar (Chimaeriformes) veya hayalet köpekbalıklarının kafasında çubuk benzeri bir çıkıntı bulunuyor. 

Sadece erkeklerde görülen tenakulum adlı bu yapı, hayvanın çiftleşme sırasında dişiyi kavramasını sağlıyor. 

Köpekbalıklarının atasal soyundan milyonlarca yıl önce ayrılan bu canlılar aynı zamanda köpekbalıklarından farklı olarak pul ve keskin dişlere de sahip değil. Bunun yerine kabukları kırmak ve avlarını öğütmek için diş plakaları kullanıyorlar.

Tenakulum kullanılmadığı zaman kapalı duruyor ama açıldığında içindeki diş benzeri yapılar açığa çıkıyor. Öte yandan bunların gerçekten diş mi, yoksa birçok köpekbalığı ve vatozun derisinde görülen sertleşmiş çıkıntılar mı olduğu bilinmiyordu.

Florida Üniversitesi'nden Dr. Gareth Fraser ve ekip arkadaşları bu belirsizliği gidermek için sıçansılar grubunda yer alan Hydrolagus colliei türündeki balıkları analiz etti. 

Araştırmacılar Puget Boğazı'ndaki San Juan Adası çevresinden topladıkları 40 Hydrolagus colliei balığını inceledi. Hayvanların boyu 25 santimetre ila 1 metre arasında değişiyordu.

Bilim insanları bilgisayarlı mikro tomografi ve doku örnekleri kullanarak tenakulumun gelişimini anlamaya çalıştı. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te 4 Eylül Perşembe yayımlanan çalışmaya göre bu balığın hem erkek hem dişileri tenakulum oluşturmaya başlıyor ancak yapı sadece erkeklerde gelişimini tamamlıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu diş benzeri yapının gerçekten diş olduğunu da tespit etti. 

Makalenin yazarlarından Karly Cohen "Dental laminayı (diş tabakası) ilk gördüğümüzde gözlerimiz yuvalarından fırladı" diyerek ekliyor:

Bu kritik yapıyı çenenin dışında görmek çok heyecan vericiydi.

Yeni dişlerin oluşumundan sorumlu doku tabakası olan dental lamina, genellikle sadece ağızda bulunuyor.

Ekip ayrıca sıçansıların 315 milyon yıl önce yaşamış akrabalarının fosillerini de inceledi. Helodus simplex türündeki balığın burnunun üstünden, üst çenesinin önüne kadar uzanan tenakulum benzeri bir yapı saptandı. Araştırmacılar yapının, hayvanın ağzındaki dişlere benzediğini belirtiyor.

Dr. Fraser, tenakulum milyonlarca yıl içinde çeneden uzaklaşsa bile, sıçansıların köpekbalığı benzeri dişler oluşturma yeteneğini koruduğunu söylüyor.

Bugünkü örnekler üzerinde yapılan DNA analizleri de köpekbalıklarının ağzının içindeki dişlerin büyüme sürecinin, sıçansılardaki tenakulumun gelişme sürecine benzediğini ortaya koydu.

Cohen "Bu çılgınca, son derece sıra dışı özellik, evrimsel biyolojide dişlerin sadece oral yapılar olduğuna dair uzun süredir var olan varsayımı tersine çeviriyor" diyerek ekliyor:

Tenakulum bir defaya mahsus tuhaf bir yapı değil, evrimsel bir kalıntı ve çene dışındaki bir diş yapısının ilk net örneği.

Araştırmacılar bu yapının temelinin dişi balıklarda da bulunmasından dolayı sadece çiftleşmek için değil, bir zamanlar düşmanları uzaklaştırmak için de kullanıldığından şüpheleniyor.

Independent Türkçe, BBC Discover Wildlife, New York Times, IFLScience, PNAS


Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
TT

Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)

Deniz arkeologları, MÖ 241'deki antik bir deniz savaşında Akdeniz'in dibinde kaybolan nadir bir Roma dönemi miğferi ortaya çıkardı.

"Olağanüstü biçimde iyi korunmuş" askeri miğfer, Batık Alanların Belgelenmesi Derneği üyesi derin deniz dalgıçları tarafından Aegadian Adaları sularında bulundu.

Araştırmacılar, miğferin o dönemde yaygın kullanılan "Montefortino" miğfer tipinin neredeyse eksiksiz bir örneği olduğunu ve iyi korunmuş yanak korumalarıyla öne çıktığını söylüyor.

Kültürel Miras Bölge Konseyi Üyesi Francesco Paolo Scarpinato, "'Montefortino' miğferi, şimdiye kadar bulunan en güzel ve eksiksiz miğferlerden biri" dedi.

Araştırmacılar, bu miğfer tipinin Romalılara Keltler tarafından tanıtıldığını ve MÖ 4. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar yaygın bir tercih haline geldiğini söylüyor.

Arkeologlar, miğferin muhtemelen MÖ 241'de Roma ve Kartaca arasındaki Birinci Pön Savaşı'nda gerçekleşen Aegates Muharebesi sırasında kaybolduğunu tahmin ediyor.

Tarihi kaynaklar, Kartacalıların bu savaşta Roma ordusundan sayıca üstün olduğunu ancak daha iyi eğitimli Romalıların onları yendiğini gösteriyor.

Bu durum, Kartaca'nın Sicilya'yı teslim etmesine ve 20 yıldan uzun süre sonra Birinci Pön Savaşı'nın sona ermesine yol açtı.

Uzun ve maliyetli savaşın sona ermesi, Roma'yı Batı Akdeniz'de baskın güç haline getirdi.

Scarpinato, "Bu buluntular, MÖ 241 savaşının tarihsel bilgisini zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda adamızın dünyada eşsiz bir kültürel mirasın koruyucusu olduğu imajını da güçlendiriyor" dedi.

Aynı deniz arkeolojik alanında dalgıçlar, MS 5. yüzyıla tarihlenen "kullanımı belirsiz" büyük bir bronz kulp da ortaya çıkardı.

Ayrıca daha önce bölgede bulunan ve üzeri kabuklarla kaplı yaklaşık 30 metal eser üzerinde Bilgisayarlı Tomografi'yle (BT) X ışını taraması yaptılar.

Bu eserler arasında MÖ 241'deki savaşta kullanılan ve yüzyıllardır deniz tabanında korunan kılıç, mızrak ve cirit gibi silahlar da var.

Arkeologlar, savaş sırasında bir Roma gemisinin Kartacalılar tarafından ele geçirilmesinin ardından bu eserlerin denize düşmüş olabileceklerinden şüpheleniyor.

Daha önceki bir sefer sırasında ele geçirilen eşyalardan biri de temizlenmiş ve üzerinde "Ser.Solpicio C.F. Quaestor Probavi(t)" ifadesine rastlanmıştı. Arkeologlar bunun Birinci Pön Savaşı'nın ortaları da dahil MÖ 243'ten beri Roma hakimi olan Gaius Sulpicius'a işaret ettiğini düşünüyor.

Independent Türkçe


Küresel diyabet araştırması: Hastaların yarısı farkında değil

Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
TT

Küresel diyabet araştırması: Hastaların yarısı farkında değil

Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre diyabeti olan kişilerin neredeyse yarısı bu hastalıktan muzdarip olduğunu bilmiyor.

The Lancet Diabetes & Endocrinology adlı hakemli dergide pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre araştırmacılar, bu kronik hastalığa sahip 15 yaş ve üzeri kişilerin yüzde 44'üne tanı konmadığını tespit etti.

2000-2023 döneminde 204 ülke ve bölgeden elde edilen veriler, son çalışmada analiz edildi.

Yazarlar, "Son 20 yıldaki gelişmelere rağmen, diyabette yetersiz tanı ve yetersiz glisemik yönetim, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde olmak üzere küresel çapta büyük sorunlar teşkil etmeyi sürdürüyor" diye yazıyor.

Çalışmanın başyazarı Lauryn Stafford, CNN'e yaptığı açıklamada analiz ettikleri diyabet hastalarının çoğunun tip 2 diyabet hastası olduğunu söyledi.

"Diyabeti olan kişilerin yüzde 56'sının bu hastalığı taşıdığının farkında olduğunu tespit ettik" diyen Stafford, diyabet hastası genç yetişkinlerin sadece yüzde 20'sinin bu hastalığı taşıdığını bildiğini ekledi.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne (CDC) göre, tip 2 diyabette "vücut, insülini iyi kullanamıyor ve kan şekerini normal seviyelerde tutamıyor". Tip 2 diyabet genellikle yetişkinlerde görülse de gittikçe daha fazla gence teşhis konuyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, dünya genelinde yaklaşık 830 milyon kişi diyabet hastası ve yarısından fazlası tedavi görmüyor.

CDC, 2021'de 38,4 milyon Amerikalının yani ABD nüfusunun yüzde 11,6'sının diyabet hastası olduğunu aktarıyor. Kuruma göre hastalıktan muzdarip 18 yaş ve üstü 8,7 milyon kişi diyabet hastası olduğunu bilmiyor ya da bildirmemişti.

Stafford, "Yüksek glikoz seviyeleriyle uzun yıllar yaşayabilirsiniz" diye açıkladı. 

İnsanlar ancak komplikasyon yaşadıkları noktada diyabet teşhisi alıyor.

CDC'ye göre diyabetin belirtileri arasında çok idrara çıkma, çok susama ve/veya acıkma, istemeden kilo verme, bulanık görme, ellerde veya ayaklarda uyuşma veya karıncalanma, bitkin hissetme, çok kuru bir cilt, yaraların yavaş iyileşmesi ve normalden daha fazla enfeksiyon geçirme yer alıyor.

ABD Ulusal Diyabet ve Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü'ne göre, diyabet belirtileri gösteren herkes doktor kontrolünde kan vererek hastalık için test yaptırmalı.

Independent Türkçe