Rusya, Ukrayna’nın beş maddelik tarafsızlık planını inceleyecek

Müzakerelerdeki ilerlemeler sahaya olumlu yansıdı.

Gönüllüler, Mariupol’de kuşatılan sivillere yardım taşıyor. (AFP)
Gönüllüler, Mariupol’de kuşatılan sivillere yardım taşıyor. (AFP)
TT

Rusya, Ukrayna’nın beş maddelik tarafsızlık planını inceleyecek

Gönüllüler, Mariupol’de kuşatılan sivillere yardım taşıyor. (AFP)
Gönüllüler, Mariupol’de kuşatılan sivillere yardım taşıyor. (AFP)

Rusya ile Ukrayna arasındaki dün İstanbul’da gerçekleştirilen müzakere turunda, Moskova’nın savaşın sonlandırılması koşullarından ‘Ukrayna’nın tarafsızlığı’ dosyasında somut ilerleme kaydedildi. Ukrayna heyeti, dört saat süren müzakerelerin ardından beş maddelik bir plan sundu. Rus tarafı ise söz konusu talepleri ve önerileri ‘ilk yapıcı adım’ olarak nitelendirerek üzerinde çalışarak Devlet Başkanı Vladimir Putin'e iletme sözü verdi. 
Rusya Savunma Bakanlığı, karşılıklı güveni artırmak ve müzakerelerin nihai hedefe ulaşması için gerekli koşulları oluşturmak amacıyla Kiev ve Çernigiv bölgelerinde askeri hamleleri azaltma kararı aldı. Moskova'nın başkent Kiev ve stratejik Çernigiv kenti çevresindeki askeri operasyonlarını azaltması, müzakerelerdeki ilerlemenin sahaya ilk yansıması olarak değerlendirildi. Ancak güney bölgelerinde, özellikle Mariupol’de Rus ordusunun eylemlerinde herhangi bir düşüş gözlenmedi. Rusya'nın baş müzakerecisi Vladimir Medinsky, Moskova'nın Ukrayna ile yakınlaşma yolunda iki adım attığını belirtti.Bunların siyasi ve askeri boyutları olduğunu kaydetti. Medinskiy sürecin siyasi boyutuna atıfla; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukraynalı mevkidaşı Vladimir Zelensky arasında, iki ülke arasında tüm ayrıntılarıyla bir anlaşmaya varılma şartı aranmaksızın görüşme gerçekleşebileceğini söyledi. Ancak bu görüşmenin, dışişleri bakanları düzeyinde anlaşmanın ilk taslağının imzalanmasıyla eşzamanlı gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Müzakere heyetinde yer alan Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin de konunun askeri boyutuna ilişkin şunları söyledi:
“Ukrayna'nın tarafsızlığı ve nükleer olmayan statüsüne ilişkin bir anlaşmanın hazırlanmasına, ayrıca Ukrayna'ya güvenlik garantilerinin sağlanmasına ilişkin müzakerelerin uygulamaya geçmesi çerçevesinde, Rusya Savunma Bakanlığı tarafından karşılıklı güveni artırmak, daha fazla müzakere koşulları oluşturmak ve anlaşmanın kabul edilip imzalanması nihai hedefine ulaşmak için Kiev ve Çernigiv bölgelerinde askeri operasyonların azaltılmasına karar verildi.”
Rus basınına açıklamada bulunan Vladimir Medinsky, Ukrayna heyetinin, ‘stratejik tarafsızlık’ dosyasında beş maddelik bir yazılı teklif sunduğunu duyurdu. Söz konusu maddeler şöyle sıralandı:
- Ukrayna, uluslararası yasal güvenceler altında kalıcı olarak herhangi bir ittifakın dışında tarafsız, nükleer olmayan bir devlet ilan edilecek. (Bu amaçla garantör ülkelerin bir listesi verildi.) 
-Rusya’nın sunacağı güvenlik garantileri, Kırım ve Donbass toprakları için geçerli olmayacak. Ukrayna, bu bölgeleri askeri yollarla geri alma girişimlerine karşı çıkacak.
-Ukrayna, Rusya da dahil garantör ülkelerin onayı olmaksızın askeri ittifaklara katılmayı, yabancı askeri üslere ve askeri tatbikatlara ev sahipliği yapmayı reddedecek.  
-Rusya, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılmasına itiraz etmeyecek.  
-İki ülkenin devlet başkanlarının yapacağı toplantıda alınacak nihai karar resmi statüye kavuşturulacak.  
Medinsky, Ukrayna’nın öneri ve taleplerini ‘orta noktada uzlaşma yolunda yapıcı bir adım’ olarak nitelendirerek, bu önerileri inceleyerek Devlet Başkanı Putin’e sunacaklarını belirtti. Ukrayna’nın teklifindeki ikinci maddenin, Moskova'nın Kırım'ın Rusya'ya ilhak edilmesi konusunun müzakerelerde gündeme gelmemesi yönündeki ilkeli duruşuna uygun olmadığına dikkat çeken Medinsky sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yazılı tekliflerdeki en önemli konu, Ukrayna'nın kimyasal da dahil olmak üzere her türlü kitle imha silahının üretimini terk etmesi ve yabancı askeri üslerin konuşlandırılmasına izin vermeyerek, tarafsız ve nükleerden arınmış bir devlet olma anlayışını teyit etmesidir. Müzakereler yapıcıydı. Ukraynalıların konumu, anlaşılır bir şekilde anlaşmaya dahil edilmek üzere netleştirildi. Bu teklifler yakın zamanda değerlendirilecek, devlet başkanına iletilecek ve ardından gereken cevabı vereceğiz.”  
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky arasındaki görüşmenin, Rusya ile Ukrayna arasındaki anlaşmanın taslağının dışişleri bakanları düzeyinde imzalanmasıyla eş zamanlı olabileceğini belirten Medinsky şu ifadeleri kullandı:
"Önerilen format şu şekildeydi; önce bir anlaşma taslağı hazırlanır ve müzakereciler tarafından onaylanır, daha sonra iki dışişleri bakanı bunu toplantıda onaylar ve ardından iki liderin bu anlaşmayı imzalamak için bir araya gelme olasılığı tartışılır. Bu, özellikle Ukrayna'da barış ve güvenliğin garantörü ülkelerin katılımıyla çok taraflı olabileceğinden kolay bir konu değildir.”  
Diğer yandan Ukraynalı müzakereciler, Türkiye'de Rusya ile yapılan görüşmelerde Kiev'in güvenlik garantileri karşılığında tarafsız bir statü benimsemeyi önerdiğini, bunun da askeri ittifaklara katılmayacakları veya askeri üslere ev sahipliği yapmayacakları anlamına geldiğini aktardılar. Ukraynalı Müzakereciler, önerilerin Rusya'nın ilhak ettiği Kırım'ın statüsü hakkında 15 yıllık bir istişare sürecini de kapsadığını ancak tam bir ateşkes sağlanması durumunda yürürlüğe girebileceğini vurguladılar.   
Moskova da dün Avrupalılara yönelik diplomasi adımlarına hız verdi. hamlesini tırmandırdı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Litvanya, Letonya ve Estonya'nın diplomatik misyonlarının 10 çalışanının akreditasyonunu iptal ettiğini duyurdu. Letonya, Litvanya ve Estonya, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyonlarını gerekçe göstererek, 18 Mart’ta 10 Rus diplomatı sınır dışı etmişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, söz konusu ülkelerin Moskova'daki büyükelçilerinin bakanlığa çağırıldığını ve Rus diplomatların sınır dışı edilmesiyle somutlaşan haksız ve kışkırtıcı eylemlere karşı uyarıda bulunulduğunu, ayrıca toplamda 10 diplomatın sınır dışı edileceğinin büyükelçilere bildirildiğini belirtti. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Mütekabiliyet ilkesine dayalı olarak, Litvanya Büyükelçiliği'nin 4,  Letonya Büyükelçiliği'nden 3, Estonya Büyükelçiliği ve Estonya başkonsolosluğundan da 3 çalışan olmak üzere toplamda 10 kişinin akreditasyonu iptal edildi. Rus diplomatik misyon üyelerinin Baltık ülkelerinden ayrılması için tanınan süreyle aynı zamanda Rusya topraklarından ayrılmaları talep edildi.”  
Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakanlığı, ABD’yi Rusya’ya karşı düzenlenen ‘siber saldırıların’ arkasında olmakla suçladı. Yapılan açıklamada, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’ya girmesinden bu yana her gün yüz binlerce siber saldırının gerçekleştiği, iletişim ve hassas altyapıları hedef alan bu saldırıların NATO ve ABD tarafından eğitilmiş özel kuvvetler tarafından yapıldığı belirtildi. Kiev’in şubat ayında gönüllü ‘teknoloji ordusu’ kurduğu hatırlatılan açıklamada, Ukrayna’nın yanı sıra Batılı ülkelerdeki bilgisayar korsanlarının da Rusya’ya yönelik ‘siber saldırılara’ katıldığı kaydedildi.  
Rus ordusu, Kiev ve Çernigiv’de tansiyonu düşürse de özellikle Mariupol’deki askeri hamlelerine hız verdi. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, Rus ordusunun Donetsk güçleriyle birlikte Mariupol’de kent içinde ilerlemeye devam ettiğini aktardı. Rusya Hava Kuvvetleri’nin gece saatlerinde Ukrayna ordusuna ait 68 askeri hedefi yok ettiğini kaydeden Konaşenkov, bunların arasında 3 komuta merkezi, 3 adet Buk-M1 ve 1 adet Osa olmak üzere 4 hava savunma füze sistemi, 1 telsiz istasyonu, 5 çok namlulu roketatar, 2 cephane ve 3 yakıt deposu ile 19 destek merkezi ve askeri araç alanının bulunduğunu bildirdi.  
Konaşenkov, Rus hava savunma füze sistemlerinin Ukrayna’ya ait üç insansız hava aracını yok ettiğini, ayrıca 28 Mart akşamı Rivne bölgesinin Klevan yerleşim birimindeki büyük bir yakıt üssünü de yüksek hassasiyetli füzelerle vurduğunu belirtti. Söz konusu üssün, Kiev yakınlarındaki Ukrayna askeri araçlarına akaryakıt temini için kullanıldığı bilgisini verdi.   



İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
TT

İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı

Ömer Önhon

Suriye'de gerginlik, bir yandan Suriye ordusu ve Arap aşiretleri, diğer yandan Suveyda'daki Dürziler arasında şiddetlenen çatışmalarla devam ederken, Şam ile Kürtler arasındaki müzakereler de tıkanmış durumda.

8 Ağustos'ta, Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) girişimiyle Haseke'de düzenlenen, Dürzi lider Hikmet el-Hicri ile Suriye Alevileri Yüksek Konseyi Başkanı Gazal Gazal'ın video konferans yoluyla katıldığı “Ortak Tutum” konferansında, katılımcılar Suriye'de istikrarın ancak ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemiyle sağlanabileceğini belirttiler.

 8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)

Bu gelişmeler ışığında, birçok Suriyeli, ülkelerinin geleceği konusundaki tartışmanın artık Suriye'nin bölünüp bölünmeyeceği değil, yeniden birleşip birleşemeyeceği etrafında döndüğüne inanıyor.

Suriye arenası şu anda askeri ve diplomatik düzeyde aktif bir hareketliliğe tanık oluyor. Haseke toplantısının sonuçlarına yanıt olarak Suriye hükümeti, Şam dışında ister Paris'te ister başka bir yerde olsun, Kürtlerle herhangi bir toplantıya katılmayı reddettiğini açıkladı. Öte yandan Fırat Nehri kıyısında ve Deyrizor'da SDG ile aralıklı çatışmalar yaşandığına dair haberler arasında, Suriye ordusu, kuzeydoğudaki belirli bölgelere güçlerini konuşlandırdı.

Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini ve oyalandığını belirtti

 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 7 Ağustos'ta Şam'ı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile görüşmesinden bir hafta sonra, dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat teşkilatı başkanının da aralarında bulunduğu bir Suriye heyeti Ankara'ya doğru yola çıktı. İki ülkenin savunma bakanları, silahlı kuvvetler arasında “ortak eğitim ve danışmanlık koordinasyonu” konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.

 Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)

Mutabakat, askeri personel değişimi ve terörle mücadele, mayın temizleme, lojistik ve barışı koruma operasyonları alanlarında uzmanlık eğitimi yoluyla Suriye ordusunun kabiliyetlerini geliştirmeyi ve modernize etmeyi amaçlıyor.

İki bakan, yoğun görüşmelerin bağlamını özetledikleri bir basın toplantısı düzenlediler ve mutabakatın imzalanmasının önünü açan ortak cephe oluşturduklarını gösterdiler. Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin 10 Mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini, oyalandığını ve İsrail'in Suriye dosyasındaki en büyük engel olduğunu belirtti. Türkiye'nin kurnazlık olarak nitelendirdiği şeye daha fazla müsamaha göstermeyeceği konusunda uyardı ve olası askeri seçeneklere açıkça işaret etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise İsrail saldırılarının Suriye'nin egemenliğini hedef aldığını ve Suriye içinde mezhep çatışmalarını alevlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Suriye krizi, iç içe geçmiş üç eksende kendini gösteriyor:

Birinci eksen, idari ve hukuki, zira Suriye hükümeti, tüm Suriyeli unsurların haklarını güvence altına alacak temeller kurma sözü vermesine rağmen, bu söz henüz pratik adımlara dönüştürülmedi.

İkinci eksen, Selefi olan Heyet Tahrir eş-Şam'a güvenmeyen, aşırılıkçı uygulamalarından korkan ve otoritesine boyun eğmek istemeyen azınlıkların endişeleriyle ilgili.

Üçüncü eksen ise İsrail, Türkiye, ABD ve bazı Arap ülkelerinin olayların gidişatını kendi çıkarlarına göre yönlendirmeye çalıştığı dış güçlerin müdahaleleriyle ilgili.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler, son 15 yıldır tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi

İsrail, Beşşar Esed'i devirmeyi ve İran'ı Suriye'den çıkarmayı başarmış olsa da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam'a (HTŞ) güvenmiyor. HTŞ'nin büyük bir savaşa hazırlık olarak geçici ateşkes uyguladığına ve yeterince güçlü hissettiğinde silahlarını İsrail'e çevireceğine inanma eğiliminde. Bu nedenle Tel Aviv, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış halde tutmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor ve bu amaçla bazı azınlık gruplarını destekliyor ve onları merkezi hükümetten uzaklaşmaya teşvik ediyor.

Türkiye ise farklı düşüncelerle hareket ediyor. Merkezi olmayan bir sistem kurulmasının veya Kürtlere özel statü tanıyan anlaşmaların imzalanmasının, özellikle “Terörsüz Türkiye” girişimi ve anayasa değişikliği tartışmaları ışığında, Türkiye'nin iç koşullarını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)

Suriyeli taraflar çözümlerini güç kullanarak dayatmaya çalışırsa yeni bir iç savaş riski devam ediyor ve bu da olası bölünmeye yol açabilir. Daha da kötüsü, Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler bu çatışmaya doğrudan dahil olabilir.

İki ülke birbirlerinin hareketlerini şüpheyle takip ediyor. İsrail, Ankara'nın Hamas'ı desteklediğine ve Suriye arenası aracılığıyla kendisini çevrelemeye çalıştığına inanırken, Türkiye, İsrail'in Kürt kartını kullandığına, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ittifaklar kurduğuna ve Kongre ile ABD yönetimindeki nüfuzunu baskıyı artırmak için kullandığına inanıyor.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler son 15 yılda tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binyamin Netanyahu arasındaki ilişkiye kişisel ve ideolojik husumet hakim. Ankara, Netanyahu'nun “Büyük İsrail” planına bağlılığı hakkındaki açıklamalarını doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

İsrail ise Türkiye'nin Suriye'deki artan nüfuzunu ve Ahmed Şara hükümetiyle ilişkilerini, İran'ın önceki nüfuzuyla karşılaştırıyor ve Ankara'yı daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan bir çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkarlar göz önüne alındığında, çatışma riski varlığını sürdürüyor

ABD, Suriye dosyasında birincil aktör olmaya devam ediyor ve Başkan Donald Trump'ın Şara hükümetini destekleme kararı, en azından şimdilik yürürlükte. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack, onun talimatıyla devam eden krizlere çözüm bulma çabalarını sürdürüyor.

Washington ayrıca iki müttefiki Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek için çalışıyor ve bu amaçla perde arkasında aktif bir diplomasi yürütüldüğü söyleniyor.

Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)

İsrail, Suriye içinde Türk askeri üslerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ankara ve Şam'ın askeri iş birlikleri kapsamında böyle bir adım atıp atmayacakları ve İsrail'in buna nasıl tepki vereceği sorusu hâlâ cevapsız.Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu, bölgesel güç dengesi açısından gerçek bir sınav niteliğinde.

Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkileri önemli ölçüde iyileşti ve Erdoğan, Trump'ın en sevdiği liderlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak Trump, kararsızlığıyla tanınıyor ve görüşleri her an değişebilir.

Üst düzey Türk yetkililer, Ankara'nın iç veya dış müdahale durumunda Şam'ın destek talebini görmezden gelmeyeceğini defalarca vurguladı. Ancak, herhangi bir Türk askeri müdahalesi, özellikle halihazırda toparlanma mücadelesi veren bir ekonomi için önemli maliyetler doğurabilecek ABD ile çatışma riskini de taşıyor.

Birden fazla cephede aynı anda zorluklarla ve hem içeride hem de dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olan İsrail’e gelince, doğrudan bir çatışmaya girerse kendini zor bir durumda bulacaktır. İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkar göz önüne alındığında, çatışma riski sınırlı da olsa devam ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.