İran Devrim Muhafızları'nın yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması siyasi bir mesele

DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami ile Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani
DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami ile Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani
TT

İran Devrim Muhafızları'nın yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması siyasi bir mesele

DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami ile Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani
DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami ile Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani

Analistler, nükleer anlaşmayı canlandırmak amacıyla Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan müzakerelerin tamamlanmasının önündeki son engellerden biri olan Tahran'ın İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin ‘yabancı terör listesinden’ (FTO) çıkarılması talebinin ‘temel bir meseleden ziyade siyasi bir mesele’ olduğunu düşünüyorlar.
Müzakereler geçtiğimiz ayın başlarında Rusya'nın son dakika talepleri nedeniyle sekteye uğramadan önce ABD ve İran, anlaşmayı yeniden canlandırmanın eşiğinde gibi görünüyorlardı. Şimdi ise Rusya’nın taleplerinin yerini Tahran’ın DMO'nun FTO’dan çıkarılması talebi aldı. Bu talebin yerine getirilmesi için Joe Biden yönetiminin, eski Başkan Donald Trump yönetimi tarafından Mayıs 2019’da alınan kararı tersine çevirecek bir adım atması gerekiyor.
Washington, bir yılı aşkın bir süredir nükleer anlaşmayı canlandırmak için İran ile aralıklı ve dolaylı müzakerelerde bulunuyor. Tahran, geçtiğimiz ayın sonlarında DMO’nun FTO’dan çıkarılmasını istedi. ABD’li kaynaklar, Biden yönetiminin, İran'ın DMO’nun faaliyetlerini engelleyeceğine dair bir taahhütte bulunması karşılığında bunu yapmayı düşündüğünü söylediler.
ABD'nin eski Ortadoğu müzakerecisi Dennis Ross'a göre Beyaz Saray, DMO’yu FTO’dan çıkarmanın ‘siyasi hassasiyetinin ve maliyetinin’ çok iyi farkında. Bazı Demokratların DMO'nun listeden çıkarılmasına karşı olduklarına dikkati çeken Ross, “Beyaz Saray'da siyasi tarafta bir tereddüt var” dedi.
 Washington Post gazetesinin Cuma günü aktardığı ABD yönetiminden üst düzey bir yetkilinin açıklamalarına göre Başbakan Biden’ın, DMO’yu listeden çıkarma gibi bir niyeti yok.
Reuters’a konuşan Biden yönetiminden üst düzey bir yetkili, “Açıktan pazarlık yapmayacağız. Halen bir takım boşluklar var” şeklinde konuştu. Kimliğinin açıklanmasını istemeyen yetkili, “Bu noktada, özellikle de bu konuda sorumluluk İran'a aittir” yorumunda bulundu.

İçeride kullanmak için
Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, eski Başkan Trump, 2019 yılında DMO’yu FTO’ya eklediğinde, ‘başka bir ülkenin ordusunun bir parçasını terör örgütü ilan etmekle’ eleştirildi. Bu adım bazıları tarafından nükleer anlaşmayı canlandırmayı zorlaştıran zehirli oklar olarak görüldü.
DMO, İran ordusu için paralel bir güçtür. İran sınırları dışında istihbarat ve askeri operasyonlar yürüten bir kola ve İran Güvenlik Bakanlığı'na rakip bir istihbarat servisine sahiptir. Ayrıca İran ekonomisinde önemli bir yeri olan çok sayıda şirketi de ekonomik faaliyetler gösteriyor.
DMO’nun FTO’dan çıkarılmasını eleştiren ve bu fikre açık olanlar, bunu yapmanın çok az ekonomik etkisi olacağını, çünkü ABD’nin diğer yaptırımlarının yabancı aktörleri DMO ile iş yapmaktan vazgeçirmeye zorladığını söylüyorlar.
Kimliğinin açıklanmasını istemeyen ABD'li üst düzey bir yetkili, Biden yönetiminin değerlendirmesinin DMO’nun listeden çıkarılmasının İran ekonomisi üzerinde önemli bir etkisi olmayacağı yönünde olduğunu, bunun ise kısmen de olsa DMO’nun 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra oluşturulan ‘özel olarak belirlenmiş küresel terörist varlık’ (SDGT) listesinde olmasından ötürü uygulanan yaptırımlardan kaynaklandığını aktardı.
Reuters, İranlı kaynaklara göre DMO’nun FTO’dan çıkarılması talebinin, iç politika ve İran'ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ekibinin, selefi Hasan Ruhani'den daha iyi bir anlaşma sağlayabileceklerini gösterme arzusu da dahil olmak üzere arkasında birçok nedene dayandığına işaret etti.
İranlı üst düzey bir diplomat, konuya ilişkin değerlendirmesinde, bunun genel olarak İran rejimi ve İranlı müzakereciler için bir itibar meselesi olduğunu söyledi. Müzakereleri yakından takip eden İranlı eski bir üst düzey yetkili ise yeni iktidar ekibinin, DMO’nun FTO’dan çıkarılması konusunda başından beri ısrarcı olduğunu ve yaptırımların kaldırılması halinde bunu büyük bir başarı olarak göreceğini belirtti. Bunun esasen içeride kullanılmak için istendiğini ifade eden eski yetkiliye göre bunun nedeni, 2015 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Ruhani’nin dünya güçleri ile nükleer anlaşma imzalamasını eleştirenlerden oluşan mevcut Tahran yönetiminin, şimdi aynı anlaşmayı öylece yeniden canlandıramayacak olmasından kaynaklanıyor.
Reuters’ın haberine göre İranlı bir yetkili, Tahran'ın Kudüs Gücü FTO’da kalmaya devam ederken DMO'nun listeden çıkarılması fikrini tamamen reddedildiği söyledi.

Terörün önü açılıyor mu?
ABD'li yetkililer bu talebi kabul etmekte isteksiz olsalar da, Washington'daki asıl mesele aynı zamanda siyasi olması. Cumhuriyetçiler, DMO’nun FTO’dan çıkarılmasını, Biden yönetiminin terörizm konusunda gevşek davrandığının bir göstergesi olacağını iddia ediyorlar. ABD'li yetkililer ise bu suçlamayı reddediyorlar.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin önde gelen Cumhuriyetçi üyelerinden Michael McCaul geçtiğimiz hafta, DMO’yu, Amerikalıları tehdit eden bir ‘ölüm makinesi’ olarak niteledi ve Beyaz Saray'a siyasi bir maliyeti olacağını söyledi. McCaul, bu konunun Demokrat Parti'yi ikiye böleceğini de sözlerine ekledi.
Demokratlardan bazıları da  endişelerini dile getirdiler. Ancak ABD Kongresi’nin nükleer anlaşmanın yeniden canlanmasını engelleme şansı çok az. Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Temsilcisi Josh Gottheimer, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, “Amerikalıların hayatıyla kumar oynayıp yabancı bir terör örgütünü listeden çıkaramayız” şeklinde konuştu.
DMO’nun listeden çıkarılması önerisini eleştirenler dahi DMO'yu FTO’dan çıkarmanın ekonomik etkisinin çok az olacağını biliyorlar.
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Terörle Mücadele ve İstihbarat Programı Direktörü Matthew Levitt, konuyla ilgili değerlendirmesinde, “DMO'nın yabancı terör örgütü olarak sınıflandırılması, ABD yönetimine, biri DMO ile iş yapan herhangi bir kişinin ya da kuruluşun ülkeye girişini reddetmesi, ikincisi DMO’ya bilerek maddi destek sağlayanlara yaptırımlar uygulanması olmak üzere yalnızca iki yetki veriyor” dedi.
İran'ın DMO'nun listeden çıkarılmasını, DMO’nun herhangi bir terörist faaliyette bulunmadığını teyit etmek için kullanacağını, aynı zamanda bunun olması halinde ABD yaptırımlarının güvenilirliğinin baltalanacağını söyleyen Levitt, “DMO, terör faaliyetlerini durdurduğuna dair kanıt bulunana kadar FTO’dan çıkarılmamalı” ifadelerini kullandı.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.