Nükleer anlaşma çöküşün eşiğine gelirken Avrupa, İran'dan taviz bekliyor

Viyana müzakerelerinin Avrupa Koordinatörü Mora, Tahran'ı DMO'yu ABD’nin Yabancı Terör Örgütleri listesinden çıkarılmadan bir anlaşmayı kabul etmeye ikna etmeyi umut ediyor.

Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
TT

Nükleer anlaşma çöküşün eşiğine gelirken Avrupa, İran'dan taviz bekliyor

Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)

Batılı yetkililerin 2015 yılında İran ile dünya güçleri arasında imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma umutları azalıyor. Şu an Rusya'nın Ukrayna'yı işgali büyük güçler arasında bölünmeye yol açarken dahi Tahran'ın nükleer programındaki ilerlemeyi nasıl sınırlandıracaklarını düşünmek zorundalar.
Batılı güçler, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması umudunu tamamen kaybederken anlaşmayı kurtarmak için çok geç olduğunu düşünenlerin sayısı da artıyor. Reuters, konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir kaynağın, “Hastanın kolunda açılan damar yolunu kapatmasalar da ileriye dönük olumlu bir gelişme olmasına dair fazla bir beklenti yok” şeklindeki yorumunu aktardı. Batılı dört diplomat, anlaşmayı yeniden canlandırma çabalarının çökmek üzere olduğunu hissettiklerine dair benzer açıklamalarda bulundu.
Müzakerelerin koordine eden Avrupa Birliği'nin (AB) çağrısıyla Viyana'ya giden yetkililerin aylarca süren müzakerelerin ardından nükleer anlaşma, mart ayı başlarında yeniden canlanmak üzereydi. Ancak müzakereler, Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle İran ile ticari ilişkilerine yaptırım uygulanmayacağına dair garantiler talep etmesi ile aksadı. Ardından Tahran’ın İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin Yabancı Terör Örgütleri (FTO) listesinden çıkarılmasını şart koşmasıyla tamamen askıya alındı.
Rusya’nın talebi yerine getirilmiş gibi görünürken DMO’nun adının Yabancı Terör Örgütleri’nden (FTO) çıkarılması sorunu çözülemedi. ABD Başkanı Joe Biden, 8 Kasım 2022’de yapılması planlanan ABD ara seçimleri yaklaşırken DMO'nun listeden çıkarılmasına yönelik içeriden gelen itirazları göğüslemekte zorlanıyor.
Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Reuters’ın haberinden sadece bir gün önce, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan arasında yaklaşık 10 gün önce gerçekleşen telefon görüşmesine atıfla Avrupa’nın müzakereleri çökmekten kurtarmak için yeni bir adım atma girişimleriyle ilgili bir haber yayımladı. Borrell, İranlıları müzakereleri uzatmanın yol açacağı sonuçlar konusunda uyarırken AB Siyasi Direktörü ve müzakerelerin Koordinatörü Enrique Mora’nın diplomatik yoldaki mevcut çıkmazı kırmak amacıyla bir kez daha Tahran'ı ziyaret etmesini önerdi.
Mora, bir boşluk bulmak amacıyla, mart ayı sonlarında Tahran ve Washington arasında mekik diplomasisi gerçekleştirmişti. Mora'nın ziyaretinin ardından iki taraf fikir alışverişinde bulundu. İran ve ABD, birbirlerini karşılıklı olarak müzakerelerde bağlamı dışındaki taleplerde bulunmakla suçladılar. WSJ’ye konuşan iki kaynak, Mora’nın, İranlıları mevcut çıkmazdan bir çıkış yolu bulmak için Tahran'ı ziyaret etmeye hazır olduğu konusunda bilgilendirdiğini söylediler. Kaynaklar, İran’ın Mora’ya henüz yanıt vermediğini eklediler. Diplomatlar, İran, krizden çıkış için bir öneri sunmadıkça müzakerelerin çökebileceği konusunda uyardılar.
Kaynaklara göre Mora, DMO FTO’dan çıkarılmadan ve bu konu ilerleyen sürece sarkıtmadan, tarafların Viyana'daki müzakerelere ilişkin nihai metni imzalaması için İran'ı ikna etmeye çalışacak.
Ancak İran halen DMO'nun FTO’dan çıkarılmasında ısracı gibi görünüyor. Reuters, konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İranlı bir güvenlik yetkilisinin “Bu bizim kırmızı çizgimiz ve bundan vazgeçmeyeceğiz” şeklindeki açıklamasını aktardı.
DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, İran’ın eski ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla düzenlenen hava saldırısında öldürülen General Kasım Süleymani'nin suikastının intikamını alma planlarından vazgeçmesi karşılığında Washington'dan DMO’ya uygulanan yaptırımları kaldırma ‘tekliflerini ve tavizlerini’ reddettiğini söyledi.
WSJ’nin kaynaklarına göre İran, ABD’den başka bir konuda tavizde bulunması talebiyle geri dönerse, Washington bunu gözden geçirecek. Fakat kaynaklar, olası nükleer anlaşma için yeniden geniş çaplı müzakereler başlatılacağını düşünmüyorlar. İran düzenli ordusu ve Güvenlik Bakanlığı'na paralel güçleri kontrol eden DMO, ABD tarafından küresel bir terör eylemine sponsor olmakla suçlanıyor. ABD Kongresi’nden DMO’yu bir terör örgütü olarak gören birçok temsilci, Tahran'ın DMO'nun FTO’dan çıkarılması talebinin yerine getirilmesine karşı çıkıyorlar.

Anlaşma öldü mü?
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Biden’ın yardımcıları, DMO'yu FTO’dan çıkarmak gibi bir planları olmadığını açıkça belirtselerde bunun asla olmayacağını söylemediler. Aynı yetkililer, eğer Tahran, Washington’ın anlaşma çerçevesi dışında bir adım atmasını istiyorsa ABD’nin endişelerini anlaşma dışında ele alması gerektiğini de vurguladılar.
ABD'li üst düzey bir yetkili Reuters'a şu açıklamada bulundu:
“Tahran, nükleer anlaşmanın bağlamı dışındaki taleplerden vazgeçmeye niyeti yoksa, DMO'nun FTO’dan çıkarılması konusunda ısrar etmeye devam ederse ve Washington’ın nükleer anlaşmanın ötesine geçen endişelerini anlamayı reddederse evet, atlanamayacak bir çıkmaza gireceğiz. Anlaşma öldü mü ölmedi mi bunu henüz bilmiyoruz. Açıkçası İran'ın da bildiğini düşünmüyoruz.”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçtiğimiz hafta ABD Senatosu'nda, DMO’nun FTO’dan çıkarılmasının tek yolunun İran’ın gerekli adımları atması olduğunu söyledi. Blinken, “(İran) Ne yapacağını biliyor” dedi.
Bazı kaynaklar, iki tarafın yaklaşık bir yıldır süren dolaylı müzakelerin başarısızlığını kabul etmek istemediğini, Washington'ın İran'ın DMO'nun FTO’dan çıkarılması talebinden geri adım atmasını umduğunu, İran’ın ise anlaşmayı istediği zaman canlandırabileceğinden emin olduğunu belirttiler.
Sonuç olarak dünya, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline ve bunun sonucunda petrol fiyatlarındaki artışa odaklanırken ve İran, ABD’nin yaptırımlarını atlatarak yasa dışı petrol ihracatından daha fazla gelir elde etmeye devam ederken anlaşma rotasından sapabilir.
Batılı bir diplomat konuya dair şunları söyledi:
“Kimsenin ‘yeter artık’ demek isteyeceğini sanmıyorum. Bu durum, her iki taraf da bittiğini kabul etmeden belirsiz bir süre daha devam eder mi? Evet, büyük olasılıkla eder.”
Viyana müzakerelerindeki aksama, Washington da dahil Batı çevrelerde İran’ın isterse tek bir nükleer silah yapmak için gereken maddeyi elde etmesi için sadece birkaç haftası olduğu inancının hakim olduğu bir döneme denk geliyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki geçtiğimiz salı günü düzenlediği basın toplantısında, İran'ın nükleer silah üretmek için ihtiyaç duyduğu sürenin yaklaşık bir yıl azaldığına işaret ederek Beyaz Saray’ın, İran’ın tek bir nükleer bomba için yeterli bölünebilir madde elde edeceğinden endişe ettiğini açıkladı.
Usk News Haber Ajansı’na konuşan eski İran Meclisi Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari, İran'ın başından beri nükleer programa sahip olmasının amacının caydırıcı gücünü artırmak için bir nükleer bomba yapmak olduğunu söyledi.

Alternatif plan
Reuters’a göre eğer anlaşma yeniden canlandırılamazsa, ABD’nin İran'ın nükleer programına karşı alternatif bir planı olduğundan söz edilse de çok fazla seçeneği olmadığı belirtiliyor.
Büyük güçlerin elinde, ABD ya da İsrail’in İran’daki nükleer tesisleri yok etmek amacıyla askeri bir harekat gerçekleştirmesi dışında sadece tek bir büyük avantaj var; o da İran petrol ihracatını durdurmak. Trump, ABD başkanlık seçimlerinde seçim kampanyasında bununla ilgili bir vaatte bulunduysa da Biden karşısında yenilgiye uğradığı için hayata geçiremedi.
ABD ve Avrupa ülkelerinin tüm uyarılarına rağmen Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Moskova'nın onayının garanti edilemeyeceğini gösteriyor. Çin ise İran'dan yasa dışı olarak petrol alan ülkelerin başında geliyor. Kaynaklar, petrol arzı kıtlığı ve Pekin’in Tahran'dan indirimli fiyatlarla petrol satın almasından ötürü İran’ın petrol ihracatını durdurmanın zor olacağı görüşündeler.  
Reuters’a göre Washington, 2015 yılında nükleer anlaşmanın imzalanmasından önce İran'ın petrol ihracatını ABD yaptırımlarıyla kısıtlamak için Moskova ve Pekin'den üstü kapalı olarak destek almıştı. Fakat şu an Washington, Moskova ve Pekin arasında böyle bir fikir birliği bulunmuyor. İran'da nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasını destekleyenler, bunun Rusya'nın küresel enerji krizindeki boşluğunu İran’ın doldurmasını sağlayacağını ve dolayısıyla Biden yönetiminin sorunlarını hafifleteceğini söylüyorlar. İran'ın Viyana'daki müzakere heyetinin Basın Danışmanı Prof. Dr. Muhammed Marandi, yaklaşık iki hafta önce yaptığı bir açıklamada, “Ukrayna savaşının giderek ağırlaşan sonuçları, ABD'yi Tahran ile bir anlaşma yapmaya zorlayacak” dedi.
Diğer yandan Çin Dışişleri Bakanlığı, daha önce ABD yaptırımlarını ihlal ederek İran’dan petrol satın almasıyla ilgili bir soruyu yanıtlamaktan kaçınarak Pekin'in ABD tarafından uygulanan ‘yasa dışı’ yaptırımlarına karşı olduğunu yineledi. ABD'yi tek taraflı olarak uygulanan yaptırımlarını kaldırmaya çağırdı.
Küresel petrol akışlarını takip eden Kpler’in verilerine göre geçtiğimiz yılın son çeyreğinde günlük ortalama 668 bin varile çıkan İran’ın petrol ihracatı bu yılın ilk çeyreğinde günlük ortalama 870 bin varile yükseldi.
ABD’nin bir yandan Rusya’nın diğer yandan İran’ın petrol ihracatlarındaki azalma ile uğraşmak zorunda kalması bekleniyor. Reuters’a açıklamalarda bulunan bir kaynak, “İki ülkeye aynı anda aynı alanda yaptırım paketi uygulanabilir mi? Bu zor” ifadelerini kullandı. İran'ın şu an ABD yaptırımlarının kaldırılması durumunda satabileceği petrolün yaklaşık yarısını sattığını belirten kaynak, buna karşın daha yüksek fiyatlar nedeniyle İran’ın aynı geliri elde ettiğini de sözlerine ekledi. “Tahran zaten bu petrol avantajına sahipken neden kendisini sıkıntıya düşürecek bir taviz versin ki?” diye sordu.
İranlı siyaset bilimci Dr. Ahmed Zeydabadi, geçtiğimiz mart ayında müzakerelerin askıya alınmasından önceki bir makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Bazı muhafazakarlar petrol satışlarındaki artışı, yaptırımların kaldırıldığının ve ülkenin anlaşmayı yeniden canlandırmasına gerek olmadığının kanıtı olarak görüyor. Bu durum muhafazakarların kendilerini ve başkalarını aldatmalarından başka bir şey değil ve gerçekle de ilişkisi yok. Aslında Biden yönetiminin müzakereler sırasındaki esnekliği, İran petrol satışlarının göreceli olarak artmasının sebebidir.Ama müzakereler başarısız olursa durum Trump dönemine göre bu çok daha zorlu olacak.”



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.