Libya’daki siyasi bölünme nefret söyleminde artışa neden oluyor

Keyfi olarak gözaltına alınan gazeteci ve aktivistlerin serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi. (Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi. (Başkanlık Konseyi)
TT

Libya’daki siyasi bölünme nefret söyleminde artışa neden oluyor

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi. (Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi. (Başkanlık Konseyi)

Libya'da hâlihazırda yaşanan siyasi bölünme ve iktidar mücadelesi, nefret söylemlerinin artmasına neden oldu. Yerel ve uluslararası kuruluşlar, keyfi gözaltına maruz kalanlar ile tutuklu gazeteciler ve insan hakları aktivistlerinin serbest bırakılması çağrısında bulundu.  
Söz konusu çağrılar 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yapıldı. Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ülkedeki krizin aşılmasında medyanın rolüne işaretle şunları söyledi:
“Libya'da etkin bir ulusal uzlaşının sağlanması, profesyonel kalemlerin, barışı ve uzlaşıyı destekler mahiyette söylemleri muhafaza etmeleriyle mümkün olabilir.”  
Libya'da nefret söylemleri sosyal medya ile sınırlı değil. Etnik ve bölgesel milliyetçi gündemlere s ahip bazı internet sitelerinin yanı sıra çeşitli uydu kanallarındaki siyasi programlara kadar uzanıyor. Başkanlık Konseyi, Muammer Kaddafi'nin 11 yıl önce devrilmesinden bu yana ülkedeki şehirler arasındaki gerilimi ve rekabeti ortadan kaldırmak için Yüksek Ulusal Uzlaşı Konseyi oluşturmuştu.  
Başkanlık Konseyi ayrıca ülkedeki tüm tarafları Ulusal Uzlaşı Projesi'ni hayata geçirmek için çaba göstermeye davet etmişti. Ulusal Birlik Hükümeti’nin 2021 Şubat’ında yönetime gelmesinin ardından azalan nefret söylemleri, ülkede yönetime talip iki hükümetin bir arada varlık göstermesinin ardından yeniden artışa geçti.  
Libya'daki gazeteciler, mensubiyetlerine göre kışkırtma, şüphe ve nefret yayma kampanyaları karşısında ilk savunma hattında yer alıyorlar. Bu da onları öncelikli hedefler haline getiriyor.
Muhammed el-Menfi açıklamasınd keyfi olarak tutuklanan gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunurken Libya İnsan Hakları Derneği’nden yapılan açıklamada da şu ifadelere yer verildi:
‘'Özellikle bu yıl Libyalı gazetecilere yönelik keyfi gözaltılar, ülke genelinde gazetecilerin silahlı gruplar tarafından kaçırılması ve tehdit edilmesi gibi suçlarda artış gözlemlenmektedir. Güvenlik ve yargı sistemindeki zaaflar nedeniyle bu suçları işleyenler yargılanmıyor ve suçları cezasız kalıyor. Ayrıca medya ve ifade özgürlüğünü garanti eden ve gazetecilere yönelik saldırıların cezalandırılmasıyla ilgili gerekli yasaların çıkarılmaması da saldırganların adaletin elinden kurtulmasına olanak sağlıyor.” 
Gazetecilere yönelik ihlallerin sorumlusu olarak genelde milis grupları gösteriliyor. Ancak bu gibi ihlallerinin baş sorumlusunun, radikal ya da kabileci grupların eylemlerini engellemeyen hükümet ve devlet kurumlarının olduğu değerlendirmesi yapılıyor.  
Uluslararası Af Örgütü, 19 Nisan'da, Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolünde olan bölgelerde faaliyet gösteren İç Güvenlik birimlerinin, barışçıl protesto gösterisine katılan sekiz aktivist ve gazeteciyi gözaltına aldığını duyurmuştu. Açıklamada, güvenlik güçlerinin en az dokuz barışçıl protestocu ve bir gazeteciyi keyfi olarak gözaltında tuttuğu belirtildi. Söz konusu kişiler Sirte’de bir protestoya katılmalarının ardından herhangi briiyle görüştürülmeden gözaltına alındı. Libya 218 televizyon kanalının muhabiri Ali er-Rifavi 26 Mart tarihinde silahlı kişilerce kaçırıldı, Rifavi o tarihten bu yana bilinmeyen bir yerde tutuluyor.
Libya’daki insan hakları dernekleri, bazı güvenlik birimlerinin insan hakları aktivistlerine karşı sistematik bir kampanya yürüttüklerini, son dönemlerde yedi aktivistin keyfi olarak gözaltına alındığını açıkladı. ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada da “Rifavi’nin gözaltına alınması kanun dışı bir eylemdir. Son dönemlerde yaşananlar, basın özgürlüğünün sağlanması yolunda henüz yürünmesi gereken çok yolun olduğunu göstermektedir” ifadesi kullanıldı.  
Temsilciler Meclisi tarafından başbakan olarak atanan Fethi Başağa, Dünya Basın Özgürlüğü Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, basın mensuplarının kutsal olan bilgi alma hakkının sağlanması için sergilediği çabayı övdü. Gazetecilere yönelik şiddet eylemlerinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Başağa açıklamasında ‘gerçeği ararken kaleminin mesajı uğruna yaşamını yitiren gazetecileri de şükranla andığını’ ifade etti. Hükümetinin medya alanında reformalar yapacağını taahhüt eden İstikrar Hükümeti Başbakanı, demokrasinin olmazsa olmazı olan basın özgürlüğünü garanti altına almak için elinden gelen çabayı göstereceğini vurguladı.   
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Libya bu yıl 180 ülke içerisinde 165’inci sırada yer aldı. 



İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
TT

İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)

İsrail ordusunun yasağına rağmen, dün birkaç İsrailli Gazze Şeridi'ne girdi ve eski bir yerleşim yerinde İsrail bayrağını dalgalandırarak harap olmuş Filistin topraklarının yeniden işgalini istedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre İsrail sağ kanadıyla bağlantılı sosyal medya hesapları, açık bir alanda İsrail bayrağının etrafında toplanmış yaklaşık 20 erkek, kadın ve çocuğu gösteren bir fotoğraf paylaştı ve fotoğrafın Kfar Darom'da çekildiğini iddia etti.

Gazze Şeridi'nin merkezindeki bu eski kibbutz, diğer 20 yerleşim yeriyle birlikte, İsrail'in 2005'teki tek taraflı çekilmesi sırasında boşaltılmıştı.

O zamandan beri, İsrail sağının bir kesimi, Gazze'de İsrail yerleşimlerinin yeniden kurulmasını savunuyor. Bu çağrı, Gazze Şeridi'ndeki savaşı başlatan 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısından sonra daha da yoğunlaştı.

Bunun ardından, bazı İsrailli yetkililer de Filistinlilerin Gazze'den tahliye edilmesini ve bölge üzerindeki İsrail kontrolünün yeniden kurulmasını savundu.

rty65u7
Gazze'ye yerleşmeyi destekleyen İsrailliler, ordunun kendilerine Gazze Şeridi içinde Hanuka bayramını kutlama izni vermesini talep eden bir yürüyüşe katıldı (Reuters)

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ne girenlerin "İsrail topraklarına geri gönderildiğini" duyurdu ve "onlarca" kişinin daha başka bir sınır kapısından sızmasının engellendiğini, ancak bazılarının güvenlik bariyerlerini aşmayı başardığını belirtti.

Açıklamada ayrıca, "savaş bölgesine herhangi bir giriş yasaktır, sivilleri tehlikeye atar ve bölgedeki askeri operasyonları aksatır" denildi.

Sınır kasabası Sderot'ta düzenlenen bir mitingde, yerleşim hareketinin önde gelen isimlerinden Daniella Weis, yaklaşık 100 destekçisine şöyle seslendi: “Allah'ın izniyle, bu bayrağın yükseltilmesi yeni bir dönemin başlangıcını işaret edecek; Gazze'ye geri döneceğimiz bir dönem.”

Şöyle devam etti: “Gazze, Endonezyalılar, Türkler, Mısırlılar veya başka herhangi bir ülke tarafından yönetilmeyecek. Gazze'yi yalnızca İsrail halkı yönetecek.” Bu sözleriyle, ateşkes anlaşması kapsamında Gazze Şeridi'ne konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne katılması muhtemel ülkeleri kastediyordu.

Geçtiğimiz hafta, Weis'in kurucu ortaklarından olduğu aşırı milliyetçi yerleşim hareketi "Nahala", bir mesajda, Gazze'de İsrail bayrağını dalgalandırmayı organize etme niyetini açıkladı. Bu girişim, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, on diğer bakan ve Knesset'in yirmiden fazla üyesi tarafından destekleniyor.


İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
TT

İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).

İsrailli yetkililer dün, Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın seçkin birliğinin 7 Ekim 2023 saldırısındaki rolleri nedeniyle 100 üyesinin idam edilmesine yol açacak koşulların ve suçlamaların yapılması ve özel bir askeri mahkeme kurulması için baskı yaptı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Adalet Bakanı Yariv Levin, savaşın başlangıcından bu yana İsrail tarafından tutuklanan 450 Hamas üyesinin yargılanması için özel bir mahkeme kurulması olasılığını görüştüler.

Dava hakkında bilgi sahibi yetkililer, İbranice yayın yapan medya kuruluşlarına, "Ciddi suçlarla suçlananlardan 100'ünün askeri savcılık tarafından idam cezasıyla karşı karşıya kalacağını" söyledi.

İsrail ordusu ve Adalet Bakanlığı'ndan üst düzey yetkililer, Başsavcı Itai Ofir de dahil olmak üzere, seçkin birliğin üyelerinin yargılanması için özel bir yasal çerçeve oluşturulmasını görüşmek üzere bir araya geldi. Katz, "İsrail, saldırının faillerini kesin bir şekilde cezalandırmaya kararlıdır: İsrail sivillerine zarar veren herkes tam olarak hesap verecektir" dedi. İsrailli yetkililere göre, Tıp Birliği'nin zehirli iğne fikrini reddetmesinin ardından, askeri savcılık muhtemelen kurşuna dizilerek idam cezası isteyecektir.

Şarku’l Avsat’ın Kanal 14’ten aktardığı habere göre "Yetkili makamlar bu kişileri ağır güvenlik önlemleri altında özel bir askeri tesiste tutuyor ve gözaltı koşulları uluslararası insan hakları örgütlerinin tepkisini uyandırıyor."


Paris toplantısı: Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

Paris toplantısı: Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı
TT

Paris toplantısı: Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

Paris toplantısı: Lübnan ordusuna destek verilmesine vurgu yapıldı

Paris'te dün yapılan toplantıda, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan olmak üzere üç taraf Lübnan ordusunu destekleme konusunda anlaşmaya vardı ve Lübnan silahlı kuvvetlerini desteklemek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansın tarihi şubat olarak belirlendi.

Toplantıya Suudi Arabistan'ın Lübnan Büyükelçisi Prens Yezid bin Ferhan, Fransa'nın Lübnan Büyükelçisi Jean-Yves Le Drian ve "mekanizma" toplantısına katılan ABD Büyükelçisi Morgan Ortagus'un yanı sıra Lübnan Ordu Komutanı General Rudolph Heykel katıldı.

Elysee Sarayı tarafından yayınlanan açıklamada, üç ülke temsilcilerinin, "Lübnan'ın (İsrail ile) düşmanlıkların sona erdirilmesi çabalarına destek verme" çalışmaları çerçevesinde, "Şubat 2026'da Lübnan Silahlı Kuvvetleri ve İç Güvenlik Güçlerine destek amacıyla düzenlenecek uluslararası konferansa hazırlık için üçlü bir çalışma komitesi kurma" konusunda anlaştıkları belirtildi. Üç taraf da "Lübnan Silahlı Kuvvetlerine ve yaptıkları fedakarlıklara desteklerini" ifade etti.

Şarku’l Avsat’a bilgi veren kaynaklar, ordunun çalışmalarına yönelik olumlu değerlendirmenin "İsrail eleştirileri karşısında Lübnan'ı desteklemede önemli bir faktör" olduğunu ifade etti.