Yemen Genelkurmay Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaşı sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazırız

Yemen Genelkurmay Başkanı: Husiler geniş çaplı saldırıya hazırlanmak için ateşkesten yararlanıyor

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
TT

Yemen Genelkurmay Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaşı sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazırız

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, Ulusal Ordu, direniş ve kabile mensuplarının savaşı askeri olarak sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazır olduğunu belirtti. Başkanlık Konseyi’nin kurulmasının pratik bir dönüşümü ve çatışmayı sona erdirme, savaşı durdurma ve devleti yeniden kurma yolunda ileri bir adımı temsil ettiğini dile getirdi.
Şarku’l Avsat’a özel bir röportaj veren Bin Aziz, darbeci Husi gruba da ‘silahı bırakma, siyasi bir bileşen olarak Yemenlilerle diyalog kurma ya da ordunun savaşı askeri olarak sonlandırması’ arasında bir seçim yapması uyarısında bulundu.
Genelkurmay Başkanı, “Nisan ayı başlarında ilan edilen uluslararası ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana ve meşru hükümeti destekleyen koalisyonun uçaklarının yokluğundan açık şekilde faydalanmaları çerçevesinde terörist Husi milisler, Marib cepheleri başta olmak üzere farklı cephelerde ‘tahkimat, hendek kazma ve yol inşa etme ve ağır muharebe birimlerini tanklardan ve zırhlı araçlardan temas hatlarına taşıma’ faaliyetlerini ikiye katladı. Ayrıca savaş cepheleri boyunca yeniden füze rampaları ve insansız hava araçları konuşlandırdı” dedi. Bin Aziz, Husi milisler tarafından işlenen benzeri görülmemiş terör eylemlerine ve uçlarına göz yummaya devam eden ve İran’ın Yemen’deki açık müdahalesini ve gündemini uygulama girişimlerini kabul eden uluslararası toplumu suçladı.
Milisler açısından ateşkesin, ‘safları yeniden düzenlemeleri ve tüm beşeri, maddi ve silah yeteneklerini seferber etmeleri için’ bir fırsattan başka bir şey olmadığı konusunda uyarırken, savaş çabasının da başta Marib olmak üzere ana cephelere odaklanacağını vurguladı.
Aynı şekilde Yemen ordusunun, direnişin ve kabile mensuplarının Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) liderliğindeki koalisyonun desteği ve yardımıyla her türlü saldırganlığı püskürtmeye ve savaşı sonlandırıp zafer kazanmaya hazır olduğunu dile getirdi.

İşte Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın ayrıntıları;

-Husi milislerin temsil ettiği ortak düşmana karşı askeri güçlerin meşruiyet bayrağı altında birleştirilmesi konusunda Başkanlık Konseyi’nin kurulmasının yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başkanlık Konseyi, Arapların ‘Mızraklar bir olursa kırılmaz, ayrılırlarsa birer birer kırılır’ perspektifinden doğdu. Yemen siyasi elitlerinin farkında olduğu bir şey bu. Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki (KİK) dostlardan güçlü destek aldı. Hatta tüm değişiklikleri, siyasi ve sahadaki gelişmeleri, ‘çatışmayı sona erdirme, savaşı durdurma, Yemen devletini yeniden kurma ve Yemen’de ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlama’ yolunda ileri bir adıma taşıyan pratik bir dönüşüm ve gerçeklik haline geldi. Halkımız bu siyasi gelişmeyi büyük bir memnuniyet ve beklentiyle karşıladı. Ayrıca gelişme, geniş bir bölgesel ve uluslararası memnuniyetle de karşılaştı.
Başkan Reşad el-Uleymi ve konsey üyeleri ola kardeşleri tarafından yönetilen Başkanlık Konseyi’nin, halkımızın beklediği birçok başarı ve özlemi elde etmesini sağlayan birçok faktöre sahip olduğu kanaatindeyim. Özellikle de sahadaki tüm aktif siyasi bileşenleri ve büyük tecrübelere ve liderlik tecrübesine sahip siyasi şahsiyetleri içeriyor. Tüm bu özellikler, bu özlemlere ulaşma yeteneğini geliştiriyor. Bunların başında ise devleti yeniden kurmak ve bugün İran destekli terörist Husi milislerin temsil ettiği terörizmi ortadan kaldırmak geliyor.
Milisler seçeneklerini belirlemelidir. Ya silahlarını bırakıp siyasi bir bileşen olarak diyaloğa yönelerek, devlet kurumlarının herkesi çevrelerine toplamasını garanti eden çözümler üretmeli ya da savaşın askeri olarak sonlanması için meseleyi orduya bırakmalıdır.

- Yemen’deki tüm cephelerde ateşkes ilan eden ve komşu ülkeleri de kapsayan Birleşmiş Milletler (BM) ateşkesinden bir ay sonra Husilerin ateşkese olan bağlılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçtiğimiz Nisan ayı başında BM tarafından ilan edilen ateşkes sonrasında geçen süre, uluslararası kuruluşlar ve dünyada barışla ilgilenen tüm insani yardım kuruluşlarının takibine konu oldu. İran destekli Husi milislerin, bu ateşkese olan bağlılığının gerçek boyutunun özellikle Yemen, bölgesel ve uluslararası kamuoyu tarafından bilindiğini düşünüyorum. Bu kamuoyunun başında, milislerin Marib, el-Cevf, Saada, Hacca, el-Hudeyde, Taiz ve ed-Dali cephelerindeki sızıntılarının boyutuna dair her gün onlarca haber yayınlayan Şarku’l Avsat gazetesi geliyor.
Husi ihlallerinin başında, taarruz operasyonlarının ve güçlerimizin mevzilerine sızma girişimlerinin yanı sıra bubi tuzaklı eylemler ve keşif operasyonları düzenlenmesi gelmektedir. Nisan ayında bu ihlaller, 2 bin 700’ü aştı ve bayramın ilk günlerinde yaklaşık 341’e ulaştı. Husilerin Taiz’deki Garden City ve çevresini insansız hava aracıyla bombalaması bu ihlallerin en ölümcülü sayılabilir. Saldırı sonucunda 10 vatandaş yaralandı. Panik ve dehşete kapılan birçok kadın ve çocuk yaralandı. Çok sayıda vatandaşın mülkü yıkıldı. Genel olarak bu ihlaller ve beraberlerinde de daha fazla can ve mal kayıpları olmaya devam ediyor.

-Aynı haberler, Husi milislerinin ateşkesten yararlanarak üyelerini, ağır silahları ve teçhizatı cepheye gönderdiğini söylüyor. Bu konuda ne gibi bilgilere sahipsiniz?
Ateşkesin ilk saatlerinden bu yana ve Meşru hükümeti destekleyen koalisyon uçaklarının yokluğundan açık şekilde faydalanmaları çerçevesinde terörist Husi milisler, Marib cepheleri başta olmak üzere farklı cephelerde ‘tahkimat, hendek kazma ve yol inşa etme ve ağır muharebe birimlerini tanklardan ve zırhlı araçlardan temas hatlarına taşıma’ faaliyetlerini ikiye katladı. Yeni savaş mevziileri oluşturdu ve onları keskin nişancılar ve onlarca savaş ekibiyle güçlendirdi. Ayrıca casusluk ve keşif misyonlarını da harekete geçirdi. Bir haftada cephelerdeki askeri istihbaratımız milislere bağlı unsurlarını ve keşif görevlilerini yakalayabildi. Ayrıca milisler, savaş cepheleri boyunca yeniden füze rampaları ve insansız hava araçları konuşlandırdı.

-Ateşkesin devamı ve kalıcı olması yönündeki çabalar karşısında Husilerin ortaya koyduğu tehlike nedir?
İran destekli terörist Husi milislerin siyasi veya askeri olsun, bildiğimiz ve aşina olduğumuz eylem ve taktikleri hakkında yeni bir şey yok. Tehlike, uluslararası toplumun bu milisler tarafından işlenen ve terör örgütleri tarihinde benzeri görülmemiş terör eylemlerine ve suçlarına göz yummaya devam etmesinde yatmaktadır. Daha da tehlikelisi, uluslararası toplumun İran’ın Yemen’e yaptığı açık müdahaleyi ve gündemini hayata geçirme girişimlerini kabul etmesidir.
Hayata, insanlara ve inançlarına saygılı hiçbir taraf veya grupla bir arada olmaya karşı değiliz. Ama bu grup, takipçileri ve arkalarındaki İran, ideoloji ve inançlarından başka hiçbir şeye saygı duymazlar.

-Ortaya koydukları tüm seferberlik faaliyetlerinden sonra Husi milislerin önümüzdeki günlerde Marib’i hedef alma niyetiyle ilgili işaret veya bilgi var mı?
İran destekli terörist Husi milislerinin medyada ateşkese olan bağlılığından uzak bir şekilde, yaşananlar bu tavrın tam tersi. Saldırılar, sızmalar ve keskin nişancılar da dahil olmak üzere saldırganlıkları durmadan devam ediyor. Bu saldırganlıklar, tüm cephelerde iyi düşünülmüş bir plana göre ortaya koyuluyor. Milislerin bakış açısına göre ateşkes, hayal ettikleri hedefe ulaşmalarını sağlamak için bir fırsattan başka bir şey değil. Saflarını yeniden düzenleyerek, tüm beşeri, maddi ve silah kabiliyetlerini seferber ederek, tüm bunları kendileri açısından uygun zamanda uyduracakları bir bahaneyle geniş ve ani bir saldırıya hazırlık olarak taarruz mevzilerine itmek için bir fırsattır. Savaş çabasının Marib başta olmak üzere büyük cephelerde yoğunlaşacağı kesin.

-Husi milislerinin Marib’e yönelik olası bir büyük saldırısına karşı Ulusal Ordu güçlerinin ve halk direnişinin ne gibi hazırlıkları var?
Ulusal ordumuz ve onunla birlikte direniş kahramanları, kabile mensupları ve onu destekleyen herkes, Allah’a ve Yemen’in ve Yemenlilerin onur ve özgürlüğünü savunmanın adaletine, daha sonra da tarihsel olarak kanıtlanmış cesaretlerine ve büyük savaş tecrübelerine inanıyorlar. 8 yıllık savaşlarda kazandıkları büyük tecrübeleri ile milisleri yenilgiye uğratabilirler. Arkalarında kan bağları, ortak bir kader ve bağlı oldukları Suudi Arabistan Krallığı ve BAE liderliğindeki Arap koalisyonu kardeşleri var. Bunlar hazırlık faktörleridir. Hatta bunun da ötesi, Allah’ın izniyle zafer ve kararlılıktır.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.