Yemen Genelkurmay Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaşı sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazırız

Yemen Genelkurmay Başkanı: Husiler geniş çaplı saldırıya hazırlanmak için ateşkesten yararlanıyor

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
TT

Yemen Genelkurmay Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaşı sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazırız

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)
Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, bir grup ordu lideriyle birlikte Marib’de (SABA)

Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz, Ulusal Ordu, direniş ve kabile mensuplarının savaşı askeri olarak sonlandırmaya ve zafere ulaşmaya hazır olduğunu belirtti. Başkanlık Konseyi’nin kurulmasının pratik bir dönüşümü ve çatışmayı sona erdirme, savaşı durdurma ve devleti yeniden kurma yolunda ileri bir adımı temsil ettiğini dile getirdi.
Şarku’l Avsat’a özel bir röportaj veren Bin Aziz, darbeci Husi gruba da ‘silahı bırakma, siyasi bir bileşen olarak Yemenlilerle diyalog kurma ya da ordunun savaşı askeri olarak sonlandırması’ arasında bir seçim yapması uyarısında bulundu.
Genelkurmay Başkanı, “Nisan ayı başlarında ilan edilen uluslararası ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana ve meşru hükümeti destekleyen koalisyonun uçaklarının yokluğundan açık şekilde faydalanmaları çerçevesinde terörist Husi milisler, Marib cepheleri başta olmak üzere farklı cephelerde ‘tahkimat, hendek kazma ve yol inşa etme ve ağır muharebe birimlerini tanklardan ve zırhlı araçlardan temas hatlarına taşıma’ faaliyetlerini ikiye katladı. Ayrıca savaş cepheleri boyunca yeniden füze rampaları ve insansız hava araçları konuşlandırdı” dedi. Bin Aziz, Husi milisler tarafından işlenen benzeri görülmemiş terör eylemlerine ve uçlarına göz yummaya devam eden ve İran’ın Yemen’deki açık müdahalesini ve gündemini uygulama girişimlerini kabul eden uluslararası toplumu suçladı.
Milisler açısından ateşkesin, ‘safları yeniden düzenlemeleri ve tüm beşeri, maddi ve silah yeteneklerini seferber etmeleri için’ bir fırsattan başka bir şey olmadığı konusunda uyarırken, savaş çabasının da başta Marib olmak üzere ana cephelere odaklanacağını vurguladı.
Aynı şekilde Yemen ordusunun, direnişin ve kabile mensuplarının Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) liderliğindeki koalisyonun desteği ve yardımıyla her türlü saldırganlığı püskürtmeye ve savaşı sonlandırıp zafer kazanmaya hazır olduğunu dile getirdi.

İşte Yemen Genelkurmay Başkanı ve Ortak Harekât Komutanı Korgeneral Sağir bin Aziz’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın ayrıntıları;

-Husi milislerin temsil ettiği ortak düşmana karşı askeri güçlerin meşruiyet bayrağı altında birleştirilmesi konusunda Başkanlık Konseyi’nin kurulmasının yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başkanlık Konseyi, Arapların ‘Mızraklar bir olursa kırılmaz, ayrılırlarsa birer birer kırılır’ perspektifinden doğdu. Yemen siyasi elitlerinin farkında olduğu bir şey bu. Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki (KİK) dostlardan güçlü destek aldı. Hatta tüm değişiklikleri, siyasi ve sahadaki gelişmeleri, ‘çatışmayı sona erdirme, savaşı durdurma, Yemen devletini yeniden kurma ve Yemen’de ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlama’ yolunda ileri bir adıma taşıyan pratik bir dönüşüm ve gerçeklik haline geldi. Halkımız bu siyasi gelişmeyi büyük bir memnuniyet ve beklentiyle karşıladı. Ayrıca gelişme, geniş bir bölgesel ve uluslararası memnuniyetle de karşılaştı.
Başkan Reşad el-Uleymi ve konsey üyeleri ola kardeşleri tarafından yönetilen Başkanlık Konseyi’nin, halkımızın beklediği birçok başarı ve özlemi elde etmesini sağlayan birçok faktöre sahip olduğu kanaatindeyim. Özellikle de sahadaki tüm aktif siyasi bileşenleri ve büyük tecrübelere ve liderlik tecrübesine sahip siyasi şahsiyetleri içeriyor. Tüm bu özellikler, bu özlemlere ulaşma yeteneğini geliştiriyor. Bunların başında ise devleti yeniden kurmak ve bugün İran destekli terörist Husi milislerin temsil ettiği terörizmi ortadan kaldırmak geliyor.
Milisler seçeneklerini belirlemelidir. Ya silahlarını bırakıp siyasi bir bileşen olarak diyaloğa yönelerek, devlet kurumlarının herkesi çevrelerine toplamasını garanti eden çözümler üretmeli ya da savaşın askeri olarak sonlanması için meseleyi orduya bırakmalıdır.

- Yemen’deki tüm cephelerde ateşkes ilan eden ve komşu ülkeleri de kapsayan Birleşmiş Milletler (BM) ateşkesinden bir ay sonra Husilerin ateşkese olan bağlılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçtiğimiz Nisan ayı başında BM tarafından ilan edilen ateşkes sonrasında geçen süre, uluslararası kuruluşlar ve dünyada barışla ilgilenen tüm insani yardım kuruluşlarının takibine konu oldu. İran destekli Husi milislerin, bu ateşkese olan bağlılığının gerçek boyutunun özellikle Yemen, bölgesel ve uluslararası kamuoyu tarafından bilindiğini düşünüyorum. Bu kamuoyunun başında, milislerin Marib, el-Cevf, Saada, Hacca, el-Hudeyde, Taiz ve ed-Dali cephelerindeki sızıntılarının boyutuna dair her gün onlarca haber yayınlayan Şarku’l Avsat gazetesi geliyor.
Husi ihlallerinin başında, taarruz operasyonlarının ve güçlerimizin mevzilerine sızma girişimlerinin yanı sıra bubi tuzaklı eylemler ve keşif operasyonları düzenlenmesi gelmektedir. Nisan ayında bu ihlaller, 2 bin 700’ü aştı ve bayramın ilk günlerinde yaklaşık 341’e ulaştı. Husilerin Taiz’deki Garden City ve çevresini insansız hava aracıyla bombalaması bu ihlallerin en ölümcülü sayılabilir. Saldırı sonucunda 10 vatandaş yaralandı. Panik ve dehşete kapılan birçok kadın ve çocuk yaralandı. Çok sayıda vatandaşın mülkü yıkıldı. Genel olarak bu ihlaller ve beraberlerinde de daha fazla can ve mal kayıpları olmaya devam ediyor.

-Aynı haberler, Husi milislerinin ateşkesten yararlanarak üyelerini, ağır silahları ve teçhizatı cepheye gönderdiğini söylüyor. Bu konuda ne gibi bilgilere sahipsiniz?
Ateşkesin ilk saatlerinden bu yana ve Meşru hükümeti destekleyen koalisyon uçaklarının yokluğundan açık şekilde faydalanmaları çerçevesinde terörist Husi milisler, Marib cepheleri başta olmak üzere farklı cephelerde ‘tahkimat, hendek kazma ve yol inşa etme ve ağır muharebe birimlerini tanklardan ve zırhlı araçlardan temas hatlarına taşıma’ faaliyetlerini ikiye katladı. Yeni savaş mevziileri oluşturdu ve onları keskin nişancılar ve onlarca savaş ekibiyle güçlendirdi. Ayrıca casusluk ve keşif misyonlarını da harekete geçirdi. Bir haftada cephelerdeki askeri istihbaratımız milislere bağlı unsurlarını ve keşif görevlilerini yakalayabildi. Ayrıca milisler, savaş cepheleri boyunca yeniden füze rampaları ve insansız hava araçları konuşlandırdı.

-Ateşkesin devamı ve kalıcı olması yönündeki çabalar karşısında Husilerin ortaya koyduğu tehlike nedir?
İran destekli terörist Husi milislerin siyasi veya askeri olsun, bildiğimiz ve aşina olduğumuz eylem ve taktikleri hakkında yeni bir şey yok. Tehlike, uluslararası toplumun bu milisler tarafından işlenen ve terör örgütleri tarihinde benzeri görülmemiş terör eylemlerine ve suçlarına göz yummaya devam etmesinde yatmaktadır. Daha da tehlikelisi, uluslararası toplumun İran’ın Yemen’e yaptığı açık müdahaleyi ve gündemini hayata geçirme girişimlerini kabul etmesidir.
Hayata, insanlara ve inançlarına saygılı hiçbir taraf veya grupla bir arada olmaya karşı değiliz. Ama bu grup, takipçileri ve arkalarındaki İran, ideoloji ve inançlarından başka hiçbir şeye saygı duymazlar.

-Ortaya koydukları tüm seferberlik faaliyetlerinden sonra Husi milislerin önümüzdeki günlerde Marib’i hedef alma niyetiyle ilgili işaret veya bilgi var mı?
İran destekli terörist Husi milislerinin medyada ateşkese olan bağlılığından uzak bir şekilde, yaşananlar bu tavrın tam tersi. Saldırılar, sızmalar ve keskin nişancılar da dahil olmak üzere saldırganlıkları durmadan devam ediyor. Bu saldırganlıklar, tüm cephelerde iyi düşünülmüş bir plana göre ortaya koyuluyor. Milislerin bakış açısına göre ateşkes, hayal ettikleri hedefe ulaşmalarını sağlamak için bir fırsattan başka bir şey değil. Saflarını yeniden düzenleyerek, tüm beşeri, maddi ve silah kabiliyetlerini seferber ederek, tüm bunları kendileri açısından uygun zamanda uyduracakları bir bahaneyle geniş ve ani bir saldırıya hazırlık olarak taarruz mevzilerine itmek için bir fırsattır. Savaş çabasının Marib başta olmak üzere büyük cephelerde yoğunlaşacağı kesin.

-Husi milislerinin Marib’e yönelik olası bir büyük saldırısına karşı Ulusal Ordu güçlerinin ve halk direnişinin ne gibi hazırlıkları var?
Ulusal ordumuz ve onunla birlikte direniş kahramanları, kabile mensupları ve onu destekleyen herkes, Allah’a ve Yemen’in ve Yemenlilerin onur ve özgürlüğünü savunmanın adaletine, daha sonra da tarihsel olarak kanıtlanmış cesaretlerine ve büyük savaş tecrübelerine inanıyorlar. 8 yıllık savaşlarda kazandıkları büyük tecrübeleri ile milisleri yenilgiye uğratabilirler. Arkalarında kan bağları, ortak bir kader ve bağlı oldukları Suudi Arabistan Krallığı ve BAE liderliğindeki Arap koalisyonu kardeşleri var. Bunlar hazırlık faktörleridir. Hatta bunun da ötesi, Allah’ın izniyle zafer ve kararlılıktır.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”