İsrail güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmaların ardından Ebu Akile’nin cenazesi defnedildi

İşgal ordusu, gazetecinin askerlerinden biri tarafından vurularak öldürülmüş olabileceğini itiraf etti

Dün Doğu Kudüs’te gazeteci Şirin gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenaze töreni sırasında tabutunu taşıyan Filistinliler ile İsrail polisi çatıştı (AP)
Dün Doğu Kudüs’te gazeteci Şirin gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenaze töreni sırasında tabutunu taşıyan Filistinliler ile İsrail polisi çatıştı (AP)
TT

İsrail güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmaların ardından Ebu Akile’nin cenazesi defnedildi

Dün Doğu Kudüs’te gazeteci Şirin gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenaze töreni sırasında tabutunu taşıyan Filistinliler ile İsrail polisi çatıştı (AP)
Dün Doğu Kudüs’te gazeteci Şirin gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenaze töreni sırasında tabutunu taşıyan Filistinliler ile İsrail polisi çatıştı (AP)

Cenaze törenine yapılan doğrudan saldırıya ve onlarca yas tutan kişinin darp edilmesine ve tutuklanmasına rağmen, gazeteci Şirin Ebu Akile’nin işgal altındaki Doğu Kudüs’teki cenaze töreni, şehir tarihindeki en büyük cenaze törenlerinden biri oldu.
İsrail polisinin ‘Kudüs’ün İsrail’in birleşik başkenti’ olduğunu göstermek amacıyla Filistin bayrağının taşınmasını engelleme girişimlerine rağmen, gazetecinin ebedi istirahat yerine kadar, onlarca bayrak ona eşlik etti.
İsrail hükümeti cenaze töreninin Cenin, Nablus ve Ramallah’ta olduğu gibi yapılmasını engelleme ve Filistinli görünümü vermeyen bir sivil cenaze töreni yapma kararı almıştı. Bu amaçla, gazetecinin kardeşi Antoine Ebu Akile’yi, bir İsrail İç İstihbarat Servisi (Şin-Bet) görevlisinin kendisini beklediği polis merkezine çağırarak, kolluk kuvvetlerinin gerekli önlemleri alması için cenaze töreni hakkında bilgi vermesini istedi.  Antoine Ebu Akile yurtdışından yeni döndüğünü ve gençlerin, kilisenin, ailenin ve Filistin siyasi liderliğinin ne karar verdiğini bilmediğini belirterek cevap verdiğinde memur ona, cenaze törenin sadece dini ve aile içine olması, siyasi bir görünüme sahip olmaması ve Filistin bayrağı taşınmayan bir cenaze olduğundan emin olması gerektiğini söyledi. Zira normal, güvenli bir cenaze töreni istiyorlarsa, İsrail’in isteklerini yerine getirmesi, cenaze töreni sırasında kamu güvenliğini rahatsız etmekten ve kışkırtmalardan kaçınmaları gerektiği belirtildi. Bu şartların ihlal edilmesinin güvenlik kuvvetlerinin müdahale etmesine neden olacağı tehdidinde bulundu.
Ebu Akile ailesi bu tehdidi ve İsrail makamlarının cenaze törenine kısıtlama getirme girişimini reddetti. Ailenin avukatı Mueyyed Miari, “İsrail makamları şehit Şirin’in cenazesi için kısıtlamalar ve şartlar koymaya çalıştı. Bunu reddettik ve müdahale edilmemesini ve cenaze törenine kendisine uygun şekilde saygı gösterilmesini istedik” ifadelerini kullandı. Ardından işgal güçleri, tehditlerinin ciddiyetini kanıtlamak için perşembe akşamı Kudüs’te Beyt Hanina’daki Toplantı Kilisesi’ndeki cenaze evine baskın düzenledi. Askerler, mekâna asılmış Filistin bayrağını indirmeye çalıştı, bu durum direniş ve çatışmalarla sonuçlandı. Çok sayıda genç tutuklandı, ancak Filistin bayrağı tekrar evin üzerinde dalgalandı ve gençler yüzlerce bayrak astı, şehrin duvarlarına bayrak resmi çizildi. Kudüs’teki ulusal ve İslami güçler cenaze töreni sırasında kapsamlı bir grev ilan etti.
Sabah saatlerinde Filistinliler, şehir genelinde büyük bir polis kalabalığına ve askeri kontrol noktalarına uyandı. Gençleri durdurdular ve cenazeye katılımları konusunda sorguya çektiler. Filistin bayrakları arandı. Resmi cenaze alayı, Ramallah’taki cumhurbaşkanlığı konutundan Kudüs’e doğru yola çıktı, yolda el-Emari mülteci kampında ve ardından da Kalandiya kampında ara verdi. İşgalci güçler, Kudüs’e girer girmez yollarını kesti ve tabutun olduğu cenaze arabasını aradı ve Şirin Ebu Akile’nin şalı da dahil olmak üzere eşyalarına el koydu.
Naaş, cenaze töreni başlayıncaya kadar durması için Kudüs’teki Fransız Hastanesine nakledildi. İşgal güçleri hastane binasını ve bahçesini bastı. Katılımcılara iterek ve vurarak saldırdı. Güçlendirilmiş kuvvetlerle cenazeye katılanları kuşattıktan sonra, ses bombaları atıldı. Gençler tabutu korumak için acele etmeseydi, tabut yere düşecekti. Kudüs Kızılayı, işgal güçlerinin hastane basması sırasında, onlarca kişinin coplarla vahşice darp edildiğini bildirdi. Daha sonra naaş, tören ve duaların başladığı Roma Katolik Kilisesi’ne götürüldü. Kiliseye giden yolda işgal güçleri, omuzlarda taşınan naaşın Filistin bayrağına sarılmasını zorla engelledi. İşgal güçleri bunu, askeri bir operasyonla, bombalar atarak, katılımcıları darp ederek, tabutu taşıyanları abluka altına alarak onları naaşı bir cenaze aracı ile taşımaya zorlayarak yaptı. İşgal güçleri kilise bahçesine bile girdi. Askerler, Filistin bayrağı veya Şirin Ebu Akile’nin resmini taşıyanlara saldırdı. Cenaze alayı, işgal altında bulunan şehirdeki kiliseden, büyük bir kalabalığın katılımıyla, cenazenin ebedi istirahat yerine, Zion Dağı mezarlığına doğru yola çıktı.
Cenazeye, Filistin halkının her kesiminden hatta barışı destekleyen bazı Yahudilerden ve Batı Şeria’daki tüm Filistinli grupların temsilcilerinden büyük katılım oldu. Aynı zamanda Ortak Arap Listesi’nden çok sayıda diplomat, yabancı büyükelçi ve Knesset üyesi katıldı.
İsrail ordusu, Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesiyle ilgili hikayesinde yeni bir değişiklik yaptı. Cuma günü yapılan açıklamada, askerlerden birinin Ebu Akile’yi teleskopik görüşlü bir tüfekle öldürmüş olabileceğini belirtti. Ordu, yaptığı soruşturmanın Ebu Akile’nin vurulmasına neden olan silahlı saldırının kaynağı için iki olasılık olduğunu gösterdiğini, bunlardan ilki ile ilgili olarak “Çatışma sırasında olmuş olabilir, asker, cipteki özel bir aradan atış yaparken, silahlı bir kişi teleskopik görüşle askerin içinde bulunduğu araca ateş açmıştı” ifadelerine yer verdi.  Ordu ikinci ihtimal olarak ise, “Askeri gücü hedef alma girişimi sırasında gerçekleşmiş olabilir, Filistinli silahlı kişiler yoğun ateş açtı ve bu sırada çeşitli yerlerden yüzlerce mermi atıldı. Filistinli militanların İsrail ordusuna ait bir aracı hedef alma girişiminde, askeri araçlara denetimsiz bir şekilde onlarca kurşun sıkıldı ve muhabir de burada bulunuyordu, gazeteciye isabet eden kurşun bu kurşunlardan olabilir” iddiasında bulundu.
Filistinliler, bir Filistinli silahlı kişinin Şirin’e ateş etme olasılığının olmadığını, çünkü Şirin’in bulundukları yerden çok uzakta olduğunu bir kez daha belirttiler ve gazetecinin İsrail kurşunlarıyla kasten öldürüldüğü konusunda ısrar ettiler.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.