Sudan’ın doğusundaki kriz yeniden gündeme geldi… Kızıldeniz eyaleti valisini görevden alma çağrıları sürüyor

Port Sudan kentinde oturma eylemi düzenlendi. Devlete ait maden şirketi kapatıldı. Limanları kapatma tehditleri yeniden gündeme geldi.

Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan Limanı (Getty Images)
Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan Limanı (Getty Images)
TT

Sudan’ın doğusundaki kriz yeniden gündeme geldi… Kızıldeniz eyaleti valisini görevden alma çağrıları sürüyor

Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan Limanı (Getty Images)
Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan Limanı (Getty Images)

Sudan’ın doğusu ile ülkenin diğer bölgeleri arasında taşımacılıkta kullanılan yolları trafiğe ve Kızıldeniz’deki limanlarda çalışmaları durdurma tehditleri yeniden gündeme geldi. Geçen yıl da bölgedeki ithalat ve ihracat hareketi tamamen durdurulmuştu. Bu tehditlerin, askeri otoritenin Doğu’daki vatandaşlara, Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın Ekim 2021’deki darbesine ortam hazırlamaları karşılığında verdiği taahhütleri yerine getirmemesinin ardından geldiği iddia ediliyor. Buna göre, askeri otoritenin Ekim darbesine ortam hazırlamak amacıyla Doğu’nun önde gelen isimlerinden dönemin başbakanı Abdullah Hamduk üzerinde baskı kurmaları için limanları kapatmalarını istediği ileri sürülüyor.
Ülkenin doğusundaki Bica (Beja) kabilesi mensubu göstericiler, bir haftadan fazla süren bir oturma eyleminin ardından Sudan Maden Kaynakları Şirketi'nin genel merkezinin kapatıldığını duyurdular. Göstericiler eyalet valisinin görevden alınmasını talep ederek, bu talebin yerine getirilmemesi halinde daha önce yaptıkları gibi kapatma eylemlerinin tüm şirketlere, liman ve kara yollarına uzanacağı tehdidinde bulundu.

Ötekileştirme sorunu
Sudan’ın Doğu Bölgesi üç eyaletten oluşuyor: Kızıldeniz Eyaleti, Kesla Eyaleti ve Kadarif Eyaleti. Sudan'ın denize açılan tek kapısı Kızıldeniz'de 700 kilometre uzunluğundaki kıyı hattıdır. Bu hatta üç liman bulunuyor: Üçü arasında en büyüğü olma özelliğine sahip olan Port Sudan Limanı, tarihi Sevakin Limanı ve Sudan ile Güney Sudan Cumhuriyeti’nin petrolünün ihraç edildiği Beşair Limanı. Bu kıyı hattının kuzeyinde Mısır, doğu ve güneyinde Eritre ve Etiyopya devletleri bulunuyor.
Doğu Bölgesi sahip olduğu tarım, su ve maden kaynaklarına rağmen ülkenin 1956’da bağımsızlığına kavuşmasından bu yana sürekli açlık ve ‘ötekileştirme’ sorunundan mustarip. Verimli geniş tarım topraklarına sahip olan Bölge’nin Kesla ve Kadarif eyaletleri bol yağış alıyor. Yağışlara ek olarak 5 nehrin suyundan faydalanma imkanına sahip. Kızıldeniz eyaleti sahip olduğu doğal sahil imkanına rağmen kaynak, su, eğitim ve sağlık hizmetleri alanlarında sıkıntı çekiyor. Ülkede tarım üretiminde birinci sırada yer alan Kadarif eyaleti ise Sudan’daki yoksulluk oranının en yüksek olduğu eyalet olma özelliğine sahip.

Beja kabilesi Konseyi
Bica (Beja) Kabilesi Konseyi Ekim 2020’de imzalanan Cuba Barış Anlaşması’nı protesto etmek için Aralık 2021’de Kızıldeniz üzerindeki limanları ve ülkenin doğu ile orta kesimini birbirine bağlayan kara yolunu kapatmıştı. Doğu Bölgesi halkını temsil eden Muhammed el-Emin Türk liderliğindeki Beja kabilesi bölgedeki ihracat ve ithalat akışını bir ay boyunca durdurulmasına sebep olduğunu reddediyor. Sudan Ordu Komutanı Burhan’ın darbesine ve ardından aldığı kararlara itiraz eden muhalifler, kabilenin bu eylemlerinin Abdullah Hamduk liderliğindeki sivil hükümet üzerinde baskı uygulayarak hükümetin düşmesine sebep olduğu değerlendirmesinde bulunuyor. Burhan’ın Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hamideti) Aralık 2021’deki olaylar sırasında kabile ile yaptığı arabuluculuğunun ardından limanlar ve yollar yeniden açılmıştı. Bu arabuluculuk faaliyeti sırasında özel bir komite oluşturularak Doğu Bölgesi sakinlerinin kronik sorunlarına çözüm için anlaşma sağlanmıştı. Doğu sakinleri ise bu anlaşmanın gerekliliklerinin yerine getirilmediğini belirtiyor. Bu nedenle kabile lideri Muhammed el-Emin Türk yaptığı son açıklamada, Birleşmiş Milletler'in (BM) Sudan'daki Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) Başkanı ve BM Sudan Temsilcisi Volker Peretz’in ülkenin doğusunu ‘ötekileştirici uygulamalarına’ devam etmesi halinde ülkenin doğusunu tümüyle kapatmakla tehdit etti. Beja kabilesinin lider kadrosundan gelen bu tür açıklamalar gerginliğin tırmanması ve doğudaki tüm liman ve şirketlerin kapatılması ihtimalini güçlendiriyor.

Kapatma tehdidi
Muhammed el-Emin Türk, UNITAMS, Afrika Birliği (AfB) ve Doğu Afrika'da Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) Sudan’da yönetim krizini çözmek amacıyla bir araya gelerek oluşturduğu üçlü mekanizma ile Sudan’ın doğusundaki bileşenler arasındaki görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, sivil hükümetin yaptığı gibi Doğu Bölgesi’nin görmezden gelinmemesi halinde limanları kapatmayacağını aksi takdirde tekrar başa dönerek tüm limanları ve yolları kapatacağını vurguladı.
Türk bu açıklamalarını liman ve yolları kapatma ilanı değil, bir şart olarak nitelendirdi. Türk, “Deniz taşımacılığında ithalat ve ihracat yapan tüm kardeşlerim müsterih olsun. Limanları ve yolları kapatma niyetimiz yok. Genel anlamda şu anda denizi ve yolları kapatmamızı gerektirecek bir durum yok. Bu tür laflar dolaşırsa bu onu söyleyenin şahsi düşüncesidir konseyi bağlamaz” ifadelerini kullandı.
Beja Konseyi Sözcüsü Abdullah Obşar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Doğu sakinleri günlerdir Kızıldeniz eyalet hükümeti önünde oturma eylemi düzenliyor dün Sudan Maden Kaynakları Şirketi’ni kapattılar. Bu adım, eyaletin güvenlik komitesine verilen notanın ardından atıldı. Bu notada aşamalı kapatma eylemleri üzerinden gerginliği tırmandırma adımları yer alıyor” dedi. Fakat kapatma niyetlerinin olduğu iddiasını yalanlayan Obşar, “Halihazırda kesinlikle ulusal yol ve limanları kapatma niyetinde değiliz” ifadesini kullandı.
Obşar, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
“Ülkede güvenlikten sorumlu Egemenlik Konseyi, kan parasının ödenmesine dayanan bir halk geleneği olan Kild anlaşmasını uygulama konusunda siyaset sahasında sorunun çözümüne yönelik somut adımlar görmüyoruz. Bilakis Kızıldeniz eyaleti valisi üzerinden bu durumu geçiştirme çabaları söz konusu. Vali bunun için elinden geleni yapıyor. Bu nedenle biz de valinin görevden alınmasını talep ediyoruz.”

UNITAMS ile görüşme
UNITAMS ile Doğu Bölgesi’ndeki halk bileşenleri arasında önceki gün yapılan görüşmeye değinen Obşar, üçlü mekanizma temsilcileriyle yaptıkları toplantıda, 25 Ekim kararları öncesinde Kızıldeniz eyaletine bağlı turizm kenti Orkit’te yapılan konferansta sorunun çözümü için varılan anlaşmanın Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın kararlarıyla geçersiz hale geldiğini ilettiklerini söyledi. Obşar, “Dün onlardan sorunun çözümü için eski vizyon doğrultusunda dört nokta üzerinde bizimle çalışmalarını istedik” dedi. Beja Kabilesi Konseyi, Sudan’ın doğusuyla ilgili işletilen sürece son verilmesini, yeni bir uzlaşı masası kurulmasını, bölge sakinlerinin haklarının teslim edilmesini, bölgeyi ötekileştiren uygulamaların durdurulmasını, kültürel ve tarihi haklarının korunmasını talep ediyor ve bu taleplerinin karşılanmaması halinde uluslararası anlaşmalar ve normlar doğrultusunda kendi kaderini tayin hakkı isteyeceğini belirtiyor. Konsey bölge halkı karşıtı politikalar izleyen Kızıldeniz Eyalet Valisi Ali Adrub’un görevden alınmasını istiyor.

Sudan’ın doğusu geçmişte protesto hareketlerine tanık oldu. Bunlar arasında en öne çıkanı Beja Kongre Partisi’nin Ulusal Demokrasi İttifakına katılmasıyla gerçekleşen protestolardı. Nitekim bu ittifak devrik lider Ömer el-Beşir başkanlığındaki İslamcı hükümete karşı gösteriler tertip etmişti. Ayrıca Beja Kongre Partisi’nin Eritre Devleti tarafından yönetilen bazı eylemlere katıldığı iddia ediliyor. Sudan barış anlaşması "Nivaşa"nın imzalanmasından kısa bir süre sonra 2006 yılında Eritre'nin başkenti Asmara'da "Doğu Sudan Barış Anlaşması" imzalandı. Bu anlaşma, Doğu Bölgesi’nin ülke yönetiminde söz sahibi olması, bölgenin yeniden imarı için fon oluşturulması ve tarihi haklarının korunmasını öngörüyordu. Fakat devrik rejim Doğu Bölgesi’ne yürütme otoritesinde rol vermesinin dışında bu anlaşmayı uygulamadı. Yeniden imar için oluşturulan fon üzerinde ise yolsuzlukların yapıldığı öne sürülüyor.

Krizin kökleri
Sudan’ın doğusundaki krizin kökleri, ülkenin bağımsızlığından önceki dönemlere dayanıyor. Nitekim bölge o dönem ekonomik ve siyasi açıdan dışlanıyordu. Ancak derinlerde büyüyen bu kriz, Beşir hükümetinin silahlı gruplar arasında Cuba Barış Anlaşması’nın imzalanmasıyla patlak verdi. Anlaşmada Doğu Bölgesi’yle ilgili çizilen yol haritası Emin Türk liderliğindeki Beja kabilesi tarafından reddedildi. Kabile bu yol haritasının bölgenin taleplerini karşılamadığını ve Beja halkını temsil etmediğini ilan etti. Kabilenin bu açıklamanın ardından doğudaki liman ve şirketlere yönelik ‘kapatma politikası’ izlemesi siyasi krize yol açtı. Bu kriz hükümeti yol haritasını askıya aldığını ilan etmek zorunda bıraktı. Beja kabilesinin düzenlediği gösterilere El-Handude, El-Beşşariyyin, El-Ababide, El-Emrer, El-Halanka, Ertika, Şayab, Cemilat, Bedaviyat, Beni Amr, Habbab, Marya kabileleri ile bölgede uzantıları bulunan diğer bazı kabileler katıldı.
Beja Konseyi yöneticilerinden Hamid Ebu Zeyneb, Konsey’in Facebook sayfasında dün paylaşılan açıklamasında, eyalet hükümeti önünde gerçekleştirdikleri 8 günlük oturma eyleminin ardından bölgede faaliyet gösteren, gelirleri bölge halkıyla paylaşılmayan ve faydasını görmedikleri en büyük maden şirketinin binasını girişe kapatmak için harekete geçtiklerini bildirdi. Ebu Zeyneb, Doğu Bölgesi’nin halkı, kaynaklarını korumak için şehit vermesine rağmen iktidarın ‘pastayı bölerken’ Doğu Sudan’ı hesaba katmadığını ifade etti. Ebu Zeyneb, “Sorunumuzu barışçıl bir şekilde çözmek için 40 yıldır Milletvekili Türk başkanlığında Hartum’a gidiyorduk. Kaynaklar bizde olmasına rağmen sabırlıyız. Biz en zengin ve fakat halkı kesinlikle en fakir olan eyaletiz” ifadesini kullandı.



ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
TT

ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Noel Baba'yı ICE ajanı olarak gösteren, yapay zeka tarafından oluşturulmuş bir Noel reklamı yayımladı.

Kurşun geçirmez yelek giymiş ve silah taşıyan heybetli bir "Noel Baba"nın görüldüğü video, belgesiz göçmenleri ülkeyi gönüllü olarak terk etmeye çağırıyor.

Geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla yapay zekayla oluşturulan Noel Baba figürünün göğsünde ICE logosu görülüyor.

Daha sonra, diğer memurlarla birlikte sokakta göçmenleri gözaltına alırken, bir kişiyi göçmenlik tesisinde kayıt işlemlerinden geçirirken ve sınırdışı edilmek üzere uçağa bindirirken gösteriliyor.

Video, belgesiz göçmenleri CBP One uygulaması üzerinden kendi kendilerini sınırdışı edip "Noel Baba'nın yaramazlar listesine girmemeye" teşvik ediyor. Bu uygulama daha önce Biden yönetimi tarafından göçmenlerin ABD'ye yasal olarak girmesine izin vermek için kullanılmıştı.

Videonun paylaşıldığı gönderide, gönüllü olarak ayrılmaları halinde katılımcılara 3 bin dolar ve ülkelerine ücretsiz uçak bileti verileceği belirtiliyor.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), tatil dönemi için üç katına çıkarılan bu teşvikin 2025 sonuna kadar geçerli olduğunu ve ülkede yasadışı olarak yaşayan kişilere sunulacağını söyledi.

Kampanya, bakanlığın resmi zorlayıcı yaptırımlara alternatif olarak gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası.

Video, Trump yönetiminin kitlesel sınırdışı etme gündemini tanıtmak için Noel Baba'dan esinlenilmiş bir kelime oyunu kullanan ve sosyal medyada paylaşılan, göçmenlik kolluk kuvvetleri ajanlarının tatil süslemeleriyle donatılmış hallerini gösteren önceki bir reklamdan sadece birkaç hafta sonra geldi.

Görseller, "HO HO EVİNİZE GİDİYORSUNUZ" başlıklı kampanyanın bir parçası.

Resimde yarı otomatik tüfekle silahlanmış bir ajan Noel Baba şapkası takarken gösteriliyor. Noel Baba şapkası takmış başka bir ajansa renkli ışıklarla kaplı balistik bir kalkan tutuyor. İkinci fotoğrafta, balistik kalkanın üzerinde "Mutlu Noeller" yazısı yer alıyor.

x
Noel Baba'nın geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla gösterilen, yapay zeka tarafından oluşturulmuş figürün göğsünde ICE logosu bulunuyor (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

DHS, ABD Başkanı Donald Trump'ı imza dans hareketini Noel Baba'nın kızağında yaparken gösteren bir GIF'le paylaşımın devamını getirdi.

Noel temalı video, protestolara ve tepkilere rağmen Trump'ın sınırdışı etme çabalarını desteklemeyen uzun bir sosyal medya içerik zincirinin son halkası.

DHS ve diğer göçmenlik uygulama kurumları yıl boyunca milyonlarca belgesiz göçmeni sınırdışı etme arzusunu desteklemek için mimleri, popüler sosyal medya trendlerini, tanınmış sanatçıların şarkılarını kullandı ve nostaljiye başvurdu.

Independent Türkçe


Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
TT

Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)

Christopher Phillips

Sudan'ın el Faşir kentinin kasım ayında Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolüne geçmesinin ardından, toplu katliamlarla ilgili korkunç haberler gelmeye başladı. İngiliz Parlamentosu üyelerine, kentin isyancı HDK’nın eline geçmesinden sonraki ilk üç hafta içinde en az 60 bin kişinin öldürüldüğünün tahmin edildiği bildirildi.

Yale Üniversitesi İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı direktörü Nathaniel Raymond, The Guardian gazetesine yaptığı değerlendirmede el Faşir’in ‘insan mezbahası gibi göründüğünü’ söyledi. Bu katliamların benzersiz ve eşi görülmemiş boyutuna rağmen Sudan ordusu ile HDK arasında 2023 yılının nisan ayından bu yana süren iç savaş çerçevesinde, zulüm haberleri sıradan ve tekrarlayan bir hal aldı. Ne yazık ki el Faşir, bu tür şiddete yabancı değil, çünkü Darfur'un iç bölgeleri 21’inci yüzyılın ilk on yılında etnik temizliğe uğradı. Ancak, şu anki durum ile o dönemde yaşananlar arasındaki fark, o dönemde Batılı ülkelerden yükselen kınamalarla şu anki sessizliği oldu. Amerkalı aktör George Clooney gibi ünlülerin önderlik ettiği büyük bir destek kampanyası başlatıldı ve soykırıma karşı geniş çaplı baskı oluşturdu. Dünyanın dikkatini Sudan'ın batısına çeken bu kampanya, orada olanlara ışık tuttu.

190'dan fazla farklı dini ve insani yardım kuruluşundan oluşan Darfur'u Kurtarma Koalisyonu, şiddetin sona ermesi için lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla 2004 yılında Washington'da kuruldu.

Ancak bugün, Sudan'daki çatışma basında kendine çok az yer buluyor. Dikkatler özellikle Gazze ve Ukrayna'daki diğer savaşlara odaklanmışken, sadece bir avuç ünlü el Faşir'deki katliamlara dikkat çekmeye çalışıyor. Öte yandan, Batılı hükümetlerin bu tür zulümleri önleme yeteneğine veya isteğine olan inanç, yirmi yıl öncesine kıyasla azalmış görünüyor.

Darfur’a destek kampanyasına dikkati çeken ünlüler

Çoğunluğu bölgenin Arap olmayan sakinlerinden oluşan isyancı gruplar 2003 yılında, Sudan hükümetinin ayrımcı tutumu ve şiddetli saldırılarına tepki olarak Darfur'da bir isyan başlattı.

O dönem Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, isyancılarla mücadele etmek için Cancavid milislerinin desteğiyle orduyu bölgeye gönderdi ve Birleşmiş Milletler'in (BM) tahminlerine göre doğrudan şiddet veya bunun sonucunda ortaya çıkan hastalık ve kıtlık nedeniyle 300 bin kişinin hayatını kaybettiği kanlı bir savaş başladı. Çatışma sırasında, hükümet güçleri, özellikle de Cancavid, Darfur'da halkın Arap olmayan kesimine karşı etnik temizlik ve soykırım yapmakla suçlandı.

Katliam haberleri geldikçe, Batılı insan hakları örgütleri harekete geçti. 190'dan fazla farklı dini ve insani yardım grubundan oluşan Darfur’u Kurtarma Koalisyonu (Save Darfur Coalition), şiddetin sona ermesi için baskı yapmak amacıyla 2004 yılında Washington’da kuruldu. Savaş kısa sürede kamuoyunun gündemine oturdu ve liberal görüşlü ünlüler arasında önemli bir konu haline geldi. Amerikalı aktris Angelina Jolie, 2004 yılında BM İyi Niyet Elçisi olarak Darfur'u ziyaret etti ve gördüklerini ‘inanılmaz derecede korkunç’ olarak nitelendirdi. Jolie’yi çok sayıda ünlü takip etti.

zxscdf
HDK üyesi, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in Darfur bölgesine yaptığı ziyaret sırasında el konulan silahları kaldırıyor, 23 Eylül 2013 (Reuters)

Daha sonra, Darfur'u Kurtarmak: Herkesin Favori Afrika Savaşı (Saving Darfur: Everyone's Favourite African War) kitabının yazarı Rob Crilly, BBC'ye verdiği demeçte savaşın ‘ünlüler için çekici bir neden’ haline geldiğini söyledi. George Clooney, bu kampanyanın en önde gelen destekçilerinden biriydi. Amerikan ve Avrupa hükümetlerine baskı yapmak amacıyla bölgeye birkaç kez seyahat etti ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Beşir’in sorumlu tutulmasını talep eden ateşli bir konuşma yaptı.

Ancak aktör Clooney daha sonra bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını kabul etti ve 2008 yılında yapılan onca şeye rağmen Darfur halkının durumunun yıllar öncesine kıyasla daha iyi olmadığını açıkladı. Buna rağmen ünlülerin başlattığı kampanyanın etkisi küçümsenemez, çünkü bu kampanya Darfur'da olanlara dikkat çekmeye yardımcı oldu ve Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına katkıda bulundu, ancak Beşir hiçbir zaman tutuklanmadı. Bunun yanında BMGK’nın 2007 yılında el Faşir'de UNAMID olarak bilinen BM-Afrika Birliği Darfur Misyonu’nu konuşlandırma kararı vermesinde etkili oldu. Yaklaşık 26 bin askerden oluşan bu güç, şiddeti tamamen durdurmayı başaramasa da bazı şiddet olaylarının azalmasına yardımcı oldu ve Beşir'i 2010 yılında müzakere masasına oturmaya ikna etti.

2025'te verilen zayıf tepki

Şiddet azalsa da 2019 yılında Beşir rejiminin düşüşü ve bir yıl sonra yeni hükümet ile Darfur isyancıları arasında bir anlaşma imzalanana kadar tamamen ortadan kalkmadı. Ancak, Beşir rejiminin düşmesine katkıda bulunan HDK ile ordu arasında anlaşmazlık patlak verdiğinde şiddet yeniden başladı. Cancavid milislerinden oluşan HDK, Darfur'un geniş bölgelerini kontrol altına aldı ve Sudan ordusunu diğer bölgelerden çıkarmak için çalıştı. El Faşir, ordunun kendini tahkim ettiği askeri kalelerden biriydi ve HDK'nın kasım ayında nihayet kontrolü ele geçirmesinden önce iki yıllık bir kuşatma yaşandı. Yirmi yıl önceki Cancavid gibi, HDK de bölgeyi ele geçirdikten sonra etnik nedenlerle katliamlar yapmakla suçlandı ve kurbanların çoğu Arap olmayan sivillerdi.

Darfur’daki savaş 2003 yılında patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu.

Bu kez ünlülerden önemli bir adım gelmedi. Clooney, 2023 yılında iç savaşın patlak vermesiyle birlikte pişmanlığını dile getiren ve ‘uluslararası toplumun Sudan'ı terk etmesini’ eleştiren bir makalenin ortak yazarı oldu. Bir yıl sonra, aktör Bill Nighy ve şarkıcı Paloma Faith dahil olmak üzere bazı İngiliz ünlüler, dönemin Dışişleri Bakanı David Cameron'a ciddi önlemler alınması çağrısında bulunan açık bir mektup gönderdi. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu girişimler, yaklaşık yirmi yıl önce ünlülerin katıldığı yaygın kampanyalarla karşılaştırıldığında, okyanusta bir damla niteliğindeydi.

Bir kez daha Darfur’un çeşitli etnik kesimlerini hedef alan el Faşir'deki mevcut katliamlar, çok az tepki uyandırdı. Bu da ‘ne değişti?’ sorusunu akıllara getirdi. Darfur'un öncelikler listesinde aşağıya düştüğü açık görünüyor. Ünlüler halen insani yardım kampanyalarına katılıyorlar, ancak Gazze’deki ve Ukrayna’daki savaşlar gibi manşetlere taşınan kampanyaları tercih ediyorlar. Benedict Cumberbatch ve Ian McKellen gibi önde gelen İngiliz aktörler, bu ayın başlarında İsrail'den tutuklu Filistinli lider Mervan Bergusi'yi serbest bırakmasını talep ettiler. Aynı şekilde Kate Winslet ve Liam Hemsworth gibi ünlüler, Gazze'deki çocuklar için para toplamak amacıyla ayakkabılarını açık artırmaya çıkaran bir kampanyaya katıldı. Benzer şekilde, Ukrayna'daki savaş Sean Penn, Mila Kunis ve Angelina Jolie gibi isimlerin bir kez daha kamuoyuna seslerini yükseltmelerine neden oldu.

g
Amerikalı aktör George Clooney, 27 Nisan'da o dönem Senatör olan eski ABD Başkanı Barack Obama'nın da katıldığı ve Clooney'nin 2006 yılında Darfur'dan gelen mültecilerle görüştüğü Güney Sudan ve Çad gezisinin ele alındığı basın toplantısından bir kare (Reuters)

Ancak, daha derin bir dönüşümün de yaşandığına dair bazı işaretler var. Bu dönüşüm, ünlülerin döngülerinden çok, daha geniş jeopolitik değişimleri yansıtıyor. Öncelikle bu tür kitlesel katliamlar ne yazık ki sıradan hale geldi. 2003 yılında Darfur'da savaş patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu. Dolayısıyla Darfur'daki soykırımın Batı kamuoyunun büyük bir bölümünü şok etmesi anlaşılabilir bir durumdu. O zamandan bu yana, Irak, Afganistan, Suriye, Ukrayna, Libya, Yemen ve son olarak Gazze'de yüz binlerce kişi öldürüldü, bunun yanı sıra dünyanın diğer bölgelerinde de sayısız çatışma yaşandı.

Her toplu katliam başlı başına bir trajedi olsa da artık olağanüstü bir olay olarak değerlendirilmiyor, küresel manzaranın tanıdık bir parçası haline geldi. Ne yazık ki, Sudan'da yirmi yıl süren savaşın ardından, El Faşir’deki yeni katliam artık eskisi gibi manşetlerde hak ettiği yeri bulmuyor.

Belki de Amerikalı aktör Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya zorlayabileceğine inanırken biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler.

İkinci dönüşüm olarak Batılı hükümetlerin beklentileri kökten değişti. 2003 yılı, tek kutuplu dünyada Batı'nın nüfuzunun zirveye ulaştığı yıldı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un Afganistan ve Irak'ı işgal etmesinden sonra ünlüler ve aktivistler, Beyaz Saray ve Avrupa hükümetlerinin Darfur'a müdahale etmek için etkilerini kullanma gücü ve iradesine sahip olduklarına inanıyordu. Ancak bundan yirmi yıl sonra, bu nüfuza olan güven azaldı. Dünya çok kutuplu hale geldi, Batı'nın rolü azaldı ve çoğu Batılı hükümet artık insani hedeflerin üzerinde kendi çıkarlarını ön planda tutuyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği'nin (AB) Ukrayna'ya olan ilgisinin artması, yabancı göçmen sayısını azaltma çabaları ve Donald Trump'ın faydacı yaklaşımı, bu tarafların hiçbirinin Sudan çatışmasına siyasi veya diplomatik olarak yatırım yapmaya hazır olduğunu göstermiyor. Batılı aktörlerin, hem İsrail-Filistin çatışmasında hem de Ukrayna'daki savaşta önemli çıkarları söz konusu, bu da bu iki mesele üzerinde kamuoyunun baskısının neden devam ettiğini açıklıyor. Ancak birçok kişi Batı'nın Sudan'daki çıkarlarının artık sınırlı olduğunun farkında.

Sessiz kalmak kelimelerden daha güçlü

2025 yılında ünlüleri sessizlikleri nedeniyle suçlamak haksızlık olabilir. Zira Hollywood yıldızları film yapmak için para alıyorlar, siyasi kampanyalar yürütmek için değil. Dahası, Sudan krizi gibi büyük çatışmalarla başa çıkma sorumluluğu, dünyaca ünlü yıldızlara değil, liderlere, karar vericilere ve uluslararası topluma ait. Bunun yanında el Faşir'deki olaylar ve Sudan’daki son çatışmalarda nispeten sessiz kalınması, 2000’li yılların başlarında Darfur'un gördüğü yoğun ilgiyle karşılaştırıldığında, dünyanın geçirdiği dönüşümler için önemli çıkarımlar taşıyor. Belki de George Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya itebileceğine inanarak biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler. Ancak o zamanlar, umutları samimiydi. Bugün ise bu beklentiler sönmüş gibi görünüyor. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor; Bu sönüş ne zaman başladı? Irak'ta mı? Suriye'de mi? Ukrayna'da mı? Gazze'de mi? Belki de biriken bu hayal kırıklıkları, Sudan'da olanları protesto etmek için sesini yükselten birkaç ünlünün artık şaşırtıcı olmadığı mevcut duruma toplu olarak katkıda bulundu. Çünkü artık seslerinin iktidarlar ve nüfuz sahibi kişiler tarafından duyulmasını beklemiyor gibi görünüyorlar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Dibeybe, Ankara'da uçağı düşen Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ın hayatını kaybettiğini açıkladı

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, Salı akşamı yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad’ın, Ankara üzerinde uçağıyla irtibatın kesilmesinin ardından hayatını kaybettiğini duyurdu.

Dibeybe, Haddad’la birlikte seyahat eden isimlerin de kazada hayatını kaybettiğini açıkladı. Hayatını kaybedenler arasında Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Feturi Garibel, Askerî Sanayi Kurumu Başkanı Tuğgeneral Mahmud el-Katiyui, Genelkurmay Başkanlığı Danışmanı Muhammed el-Asavi Diyab ile Basın Ofisi fotoğrafçısı Muhammed Ömer Ahmed Mahcub bulunuyor. Açıklamada, söz konusu kişilerin Ankara’dan Trablus’a dönüş sırasında, resmî görevden dönerken meydana gelen kazada yaşamlarını yitirdiği belirtildi.

Dibeybe, “Bu büyük kayıp, vatanımız, askerî kurumlarımız ve tüm Libya halkı için derin bir acıdır. Ülkemize sadakat ve özveriyle hizmet eden, disiplin ve sorumluluklarıyla örnek olan isimleri kaybettik” dedi.

Öte yandan, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı’nı taşıyan uçakla Ankara’dan kalkışından kısa süre sonra irtibatın kesildiğini bildirmişti. Yerlikaya, X platformundan yaptığı paylaşımda, 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi özel uçağın, saat 20.10’da Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a gitmek üzere havalandığını, saat 20.52’de ise uçakla bağlantının koptuğunu açıklamıştı.

Bakan Yerlikaya, Haymana çevresinden acil iniş talebi alındığını, ancak sonrasında uçakla temas kurulamadığını, uçakta beş kişinin bulunduğunu, bunlar arasında Libya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ın da yer aldığını ifade etmişti. Daha sonra yapılan açıklamada ise uçağın enkazına ulaşıldığı bildirildi.

c
Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, Dbeybe hükümetine bağlı güçlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad ve heyet üyeleriyle birlikte, 23 Aralık 2025 tarihinde Ankara'da. (Türkiye Savunma Bakanlığı)

Libya basını, Devlet İletişim Bakanı’na dayandırdığı haberlerinde, “Türk makamlarından gelecek sonuçları bekliyoruz, güçlü ihtimalle uçak düştü” ifadelerine yer verdi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Türkiye Millî Savunma Bakanlığı hafta başında Libya Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Türk mevkidaşı ile bazı üst düzey askerî yetkililerle görüştüğünü duyurmuştu.

Olayın ardından Ankara hava sahasının geçici olarak trafiğe kapatıldığı, bölgede bir patlama sesi duyulduğu ve bazı televizyon kanallarının, uçağın kalkışından sonra havalimanı çevresinde meydana gelen şiddetli bir patlamaya ait görüntüleri yayımladığı bildirildi.

Aynı gün içerisinde, Türkiye Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Libya Genelkurmay Başkanı el-Haddad’ı kabul ettiği, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun da Kara Kuvvetleri Komutanı Metin Tokel’in katılımıyla el-Haddad’ı resmî törenle karşıladığı kaydedildi.