Türkiye ile Yunanistan arasında çatışma riski yükseliyor mu?

Öneş, Eralp, Çitlioğlu gibi sivil bürokrasiden gelen isimler buna pek ihtimal vermezken, asker kökenli Ertürk ve Kuloğlu aynı görüşte değil

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Efes 2022 tatbikatında çıkarma gemilerine de yer veriyor / Fotoğraf: AA
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Efes 2022 tatbikatında çıkarma gemilerine de yer veriyor / Fotoğraf: AA
TT

Türkiye ile Yunanistan arasında çatışma riski yükseliyor mu?

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Efes 2022 tatbikatında çıkarma gemilerine de yer veriyor / Fotoğraf: AA
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Efes 2022 tatbikatında çıkarma gemilerine de yer veriyor / Fotoğraf: AA

Türkiye ile Yunanistan, aralarında yıllara dayanan sorunlar olan iki komşu ülke.
Belli başlı sorunlarını sıralamak gerekirse Yunanistan'ın Ege'yi neredeyse bir iç denize çevirmesine neden olacak şekilde kara sularını 6 milden 12 mile çıkarmak istemesi, anlaşmalar gereği silahsızlandırılması gereken adalarını silah deposuna dönüştürmesi ve Kıbrıs'ın statüsü sayılabilir.
Son zamanlarda ABD'nin Yunanistan'da üsler kurarak Türkiye sınırına yakın ortak tatbikat yapmaları ve Yunanistan'ın hava kuvvetlerine yeni uçaklar alarak Türkiye ile arasındaki hava gücü dengesini bozmaya çalışması da dikkat çeken gelişmeler arasında.
Yunanistan'ın Türkiye'nin ABD'den yeni F-16 uçağı almak istemesine karşı çıkması da Türk kamuoyunda tepkiye neden oldu.

Erdoğan'dan Yunanistan'a uyarı
İşte bütün bu sorunlar nedeniyle iki ülke yöneticilerinin ses tonu zaman zaman yükseliyor. Tıpkı bugünlerde olduğu gibi.
Ege Denizi'nde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düzenlenen Efes 2022 Tatbikatı'nı takip eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından Yunanca yaptığı paylaşımlarda Yunanistan'a sert çıktı.
İki ülke arasındaki sorunları sıraladıktan sonra Yunanistan'ın kışkırtmalarını bugüne kadar soğukkanlılıkla karşıladıklarını belirten Erdoğan, ardından şu uyarıda bulundu:
"Ancak muhatabımızın sabrımızı ve soğukkanlılığımızı yanlış anladığını görüyoruz. Yunanistan'ı tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Yunanistan'a uyarı geldi / Fotoğraf: AA

Yunan Savunma Bakanı da "sabrımız taşıyor" demişti
Erdoğan'ın açıklaması dışında son dönemlerde Yunanlı yetkililerden de sert açıklamalar geliyor.
Son olarak Yunan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos da geçen günlerde yaptığı bir açıklamada "Türkiye, egemenliğimizi ihlal ediyor. Egemenlik hakkımızı korumak için her türlü önlemi almaya hazırız. Sabrımız taşma noktasına geliyor" demiş ayrıca Türkiye'nin bir askeri müdahaleye yeltenmesi halinde ağır bedeller ödeyeceğini de öne sürmüştü.

Türker Ertürk / Fotoğraf: Twitter

"Türkiye'ye Yunanistan üzerinden ders vermeyi bile düşünebilirler"
Peki bu açıklamalara bakıldığı zaman Türkiye ile Yunanistan arasında bir sıcak çatışma riski var mı? Independent Türkçe muhabiri Ali Kemal Erdem bu soruyu uzman isimlere yöneltti.
Emekli amiral Türker Ertürk, iki ülkenin çatışma riskine dair "Küresel güçler bundan medet umuyorsa olabilir. Yani hiç yoktur böyle bir çatışma riski denemez. Hatta size şöyle söyleyeyim. Türkiye'ye Yunanistan üzerinden ders vermeyi bile düşünebilirler" dedi.

İki ülkenin savaş uçakları zaman zaman Ege Denizi üzerinde "İt Dalaşı" denilen mücadeleye girebiliyor / Fotoğraf: AA

"Deniz ve hava çatışması çıkabilir"
Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus ve asker sayısına göre bir kıyaslama yapılmasının doğru olmayacağını söyleyen Ertürk, iddialarına şöyle devam etti:
"Çünkü Türkiye ve Yunanistan arasında bir deniz ve hava çatışması çıkabilir. Kara çatışmasına dönüşmeyebilir. Trakya eskisi gibi değil ki. Artık karşımızda Amerikalılar var. Nasıl oradan ezip gideceksiniz? Mahallelerde yaşanan bir olay vardır. Daha küçük yapılı biri, daha cüsseli birine pata küte girişebilir. İri olan tam dövmeye başlayacakken araya mahallenin kabadayıları girer iri adam yediği dayakla kalır. Bilmem buradan bir sonuç çıkarılabiliyor mu?"

Efes 2022 Tatbikatı'ndan bir başka görüntü / Fotoğraf: AA

"TSK, hava ve deniz kuvvetleri olarak son 30 senenin en zor durumunu yaşıyor"
Bu iktidar döneminde TSK'nın büyük darbeler aldığını ve hem hava hem deniz kuvvetlerinin yetişmiş insan gücünü büyük ölçüde kaybettiğini öne süren Ertürk, iddialarını şu sözlerle tamamladı:
"Modernizasyon projeleri de aksadı. Envanterimizdeki ana muharip, uçak F-16 ama biliyorsunuz çok eskidi. Zaten bunu işte en yetkili ağızlar da söylüyor. Bunun için F-35 düşünülmüştü. F-35 yanlış işler nedeniyle kaybedildi. Şimdi bazı projeler olsa bile bunlar da kolay işleyen süreçler değil. Yani TSK, son otuz senenin en zor durumunu yaşıyor. Özellikle hava kuvvetleri ve deniz kuvvetleri olarak."

Armağan Kuloğlu / Fotoğraf: Yeniçağ

"12 mil ısrarı iki ülkeyi çatışma eşiğine getirebilir"
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu ise Yunanistan'ın ABD'nin teşvikiyle Türkiye'yi kışkırttığını ve anlaşmalara uymadığını öne sürdü.
Kuloğlu, Türkiye'nin Yunanistan'ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarması halinde bunu bir savaş nedeni sayacağını 1995'te deklere ettiğini hatırlatarak, bu konudaki bir ısrarın iki ülkeyi çatışma eşiğine getirebileceğini öne sürerek, "Amerika'nın maksadı da böyle bir şey olsa da Türkiye'yi şu NATO'dan dışlasam diye herhalde dört gözle bekliyor" diye konuştu.

"Bir çatışma çıktığında Türkiye'nin elini çabuk tutup, mümkün olduğu kadar zarar verdirmesi lazım"
Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir çatışmanın nereye doğru evrileceğinin bilinemeyeceğini söyleyen Kuloğlu, ilginç bir tespitte bulundu:
"Yani bu sonuna kadar da devam edebilir. Araya girilip durdurulabilir de. Ama bir çatışma çıktığı takdirde Türkiye'nin elini çabuk tutması lazım.  Mümkün olduğu kadar fazla zarar verdirmesi lazım ki karşı tarafa bir daha böyle hukuksuz davranışlar içine girmesin. Yoksa yavaş yavaş savaşı uzatmaya kalkarsa olmaz. Çünkü bu savaş öyle aylarca Ukrayna gibi devam etmez. Bir iki gün de zaten sonuçlanması lazım."

Cevat Öneş, sıcak bir çatışmaya çok ihtimal vermiyor  

"Sorunlar iki ülkedeki iktidarlarca iç politikaya malzeme yapılıyor"
Asker kökenli uzmanların tersine sivil bürokrasinin içinden gelen isimler çatışma ihtimalini daha düşük görüyorlar.
Emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların her iki ülkedeki iktidarlar tarafından iç politikaya malzeme yapıldığını öne sürdü.

"Çatışma ihtimali Türkiye için yeni riskler yaratır"
Türkiye'nin içinde bulunduğu NATO sistemi ve ABD ile AB'yle olan ilişkileri düşünüldüğünde Yunanistan'la çatışma ihtimalinin olmaması gerektiğini söyleyen Öneş, şu uyarıda bulundu:
"Ülkenin hazinesinin boş olduğu bir ortamda böylesine çatışma ihtimalleri üzerinde durmak, hele hele iktidarın böylesine bir yöneliş içerisinde olduğu gibi imalarda bulunması gerçekten Türkiye için risk yaratır. Maalesef taktiksel olarak karşılıklı çatışma riskleri ortaya çıkar mı sorusu Türkiye'de kimsenin cevaplandırabileceği bir durum değil. Türkiye maalesef yönetilemiyor ve bu konuları iç politika malzemesi yapmak halkın içinde bulunduğu ağır şartları daha da derinleştiriyor."

Yalım Eralp (solda), ve Ercan Çitlioğlu (sağda), çatışma riski görmüyor 

Eralp ve Çitlioğlu'na göre çatışma riski az
Emekli Büyükelçi Yalım Eralp ile Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışmanı Ercan Çitlioğlu da Türkiye ile Yunanistan arasında çatışma riskini öngörmeyen isimlerden
Eralp, sorumuz üzerine "İki ülke arasında çatışma riskini az görüyorum. Yunanistan, Türkiye'ye saldırmaz" derken Çitlioğlu aynı soruya "İsveç ve Finlandiya'nın üyelik mevzusu çözülmeden Türkiye, NATO nezdinde ikinci bir sorun yaratmaktan kaçınacaktır. İki ülke arasında bu aşamada çatışma riski görmüyorum" dedi. 



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe