Venezuela Devlet Başkanı'nın Türkiye, Cezayir ve İran ziyareti ne anlama geliyor?

Gözlemcilere göre ufukta Batı hegemonyasına karşı yeni bir uluslararası düzen görünüyor.

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Venezuela ile birçok konudaki görüşlerinin uyumlu olduğunu vurguladı. (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Venezuela ile birçok konudaki görüşlerinin uyumlu olduğunu vurguladı. (AFP)
TT

Venezuela Devlet Başkanı'nın Türkiye, Cezayir ve İran ziyareti ne anlama geliyor?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Venezuela ile birçok konudaki görüşlerinin uyumlu olduğunu vurguladı. (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Venezuela ile birçok konudaki görüşlerinin uyumlu olduğunu vurguladı. (AFP)

Ali Yahi
Yeni uluslararası düzenin özellikleri, Türkiye'den gelen Venezuela Devlet Başkanı’nın Cezayir'e varması ve oradan da İran’a geçişinin beklenmesiyle ortaya çıkmaya başladı. Belki de uluslararası olayların hızlanması bağlamında gündeme gelen Cezayir, Venezuela ve Türkiye liderlerinin açıklamaları, dünyanın tanık olmak üzere olduğu dikkate değer bir dönüşümü ortaya koydu.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun Cezayir'e ziyareti, yeni uluslararası düzenin oluşumunun yaklaşmakta olduğunu göstermek ve ABD’ye dünyaya egemen olma özgürlüğü veren tek kutup döneminin sona erdiğini doğrulamak açısından önemliydi. Ancak aynı zamanda, çeşitli dönüşümlere ve siyasi, sosyal ve ekonomik değişimlere tanık olabilecek ve bazı ülkelerin diğerlerinin ortaya çıkması karşılığında bölünmeye maruz kalacağı, yaklaşmakta olan zorlu bir uluslararası aşamaya işaret ediyor.
Cezayir Başbakanı Eymen bin Abdurrahman tarafından Huari Bumedyen Havalimanı'nda karşılanan Maduro, mevkidaşı Abdulmecid Tebbun ile baş başa görüştü. Ardından görüşmeler iki ülke heyetlerini kapsayacak şekilde genişletildi.
Zengin ilişkiler dengesi ve olağanüstü bir fırsat
Cezayir Cumhurbaşkanı, tarafların bir dizi konu ve ortak çıkar başlıklarında görüşlerinin uyumlu olduğunu söyledi. Cezayir'in Venezuela ile haklı davaların savunulması ve özgürlük isteyen halkların hakları ile karakterize edilen zengin bir tarihsel ilişkiler dengesi paylaştığını vurguladı.
Maduro da toplantının küresel gelişmeleri ve iki ülke arasındaki ikili ilişkileri ele almak için özel bir fırsat olduğunu söyledi. ‘Cezayir'in konumunu ve Sahra halkının kendi kaderini tayin hakkını tarihsel olarak savunmasına’ övgüde bulunan Maduro, Cumhurbaşkanı Tebbun ile Filistin, Libya ve Batı Sahra olmak üzere üç ana dosyayı da görüştüğünü ifade etti.

Yeni bir uluslararası kampı yeniden kurma
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamalarda bulunan Stratejik Çalışmalar ve Uluslararası İlişkiler Araştırmacısı Suheyb Hazar, Maduro'nun Cezayir ziyaretinin yaşanan uluslararası ve bölgesel gelişmelerden ayrı tutulamayacağını söyledi. Hazar sözlerine şöyle devam etti:
“Eğer bu gelişmeleri kayıt altına almak istiyorsak, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonundan ve buna eşlik eden bir dizi ülkenin ekonomilerini etkileyen küresel siyasi ve ekonomik gerilimlerden başlayabiliriz. Bölgesel ve uluslararası dengeleri yeniden düzenleyip birçok konuya yansıdı. Avrupa'ya gaz sağlayan ülkeler, bu etkileşimlerin merkezinde yer aldılar.”
Cezayir'in de Rusya Federasyonu ve diğer bazı işgalci ülkelerden Avrupa'ya yönelik söylemin keskinliğinde uzaklaşmayan belirli yönelimlere sahip olduğunu ekleyen Hazar’ın konuya dair değerlendirmesi şöyle oldu:
“Batı hegemonyasını ve emperyalizmini reddeden Rusya, Çin ve diğer ‘BRICS’ ülkelerinin haricinde İran, Suriye, Cezayir ve bazı Latin Amerika ülkeleri ve diğerleri gibi birkaç ülkeden oluşan yeni bir uluslararası kampın yeniden gruplandırılması hakkında artık yüksek sesle konuşabiliriz.”
Hazar, Maduro'nun Türkiye'deki varlığının ekonomik ve yatırım niteliğinde olduğunu belirterek Türkleri ülkesindeki yatırımlarını artırmaya çağırdığına dikkat çekti. Cezayirli Uzman, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu çağrıya ‘Türkiye'nin gelecekteki hedefi Venezuela'da 3 milyar dolarlık yatırım olacak. İki ülke arasındaki uluslararası petrol ve ortak ekonomi politikalarına ilişkin gelecekteki siyasi ve stratejik anlaşmaları ve iki Devlet Başkanı arasındaki ikili görüşmelerin ardından gelecek anlaşmaları inşa etmeyi hedefliyor’ ifadeleriyle yanıt verdiğini aktardı.
Uluslararası bir sistemin oluşumundan bahsetmenin 2050 yılı ve sonrası hakkında bir konuşma olduğu çıkarımında bulunan Suheyb Hazar, “Çünkü yeni bir yapının oluşumu kısa sürede gerçekleşmiyor” dedi.

Tek kutuplu düşüş
Maduro'nun ziyaretinin bu hafta başından bu yana Los Angeles'ta düzenlenen ‘9. İki Amerika Zirvesi’ etkinliklerinin başlamasına denk gelmesi, yeni bir uluslararası sahne oluşturma fikrini pekiştirdi. ABD’nin siyasi sebepleri bahane ederek Venezuela, Küba ve Nikaragua'ya katılmaları için resmi davetiye yollamadığı biliniyor. Bu, Meksika, Uruguay, El Salvador, Guatemala ve Honduras gibi diğer Latin Amerika ülkelerinin liderlerinin bu zirveye katılmaktan çekinmesine yol açtı.
Ayrıca Venezuela Devlet Başkanı’nın seyahatleri sırasında yaptığı açıklamalar, tek kutupluluğu yıkmaya ve ABD hegemonyasının devamına karşı koymaya hazırlanan bir bloktan bahsetmek için yeterli. Maduro, Ankara'da “Artık hegemonya olmayacak, onu geride bırakacağız” demişti. Burada bir kez daha uluslararası, diplomatik ve insani hakların barış içinde yaşama vaadi geçerli olacak ve ‘yeni bir dünya doğuyor ve kimse onu durduramaz’ vurgusu yapıldı.
Maduro, sözlerine şöyle devam etti:
“Venezuela artık toparlanmaya başlıyor. Ülkemiz işkencelere maruz kaldı. Mütevazi bir ülkeyiz ama önemli bir özelliğimiz var; petrolde dünyada ilk sıradayız. Bu dünya bir koordinasyon, iş birliği, bir arada yaşama, medeniyetler, dinler ve kültürler arasında bir diyalog dünyası olmalıdır.”

Enerji ülkelerini birleştirmek
Diğer  yandan Güvenlik ve Siyasi İlişkiler Araştırmacısı Ammar Siğa, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Venezuela liderinin ziyaretinin Cezayir'in Roma ve Ankara eksenlerindeki bölgesel diplomatik hareket ile başta Libya dosyası ve Batı Sahra sorunu olmak üzere bölgedeki istikrar krizlerini kontrol altına almak için dost ülkelerle uluslararası çabaların seferber edilmesinin gerçekleştirilmesiyle bağlantılı olduğunu söyledi. Aynı zamanda ziyaretin, uluslararası forumlarda kalıcı varlıklarını yakın zamanda tescillemiş olan güçlerin yeniden canlanmasının aksine etkili aktörlerin ABD’nin rolünün azalmasıyla birlikte yeni bir uluslararası düzen haritasının özelliklerini çizme hareketinin ışığında gerçekleştiğini vurguladı. Ülkelerin Çin ve Rusya'ya benzer şekilde, yükselen güçlerle birlikte artık kendilerini stratejik etki alanlarında konumlandırdıklarını belirten Siğa sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cezayir, enerji devletlerini ortak çıkarlar çatısı altında yeniden birleştirmedeki rolünü, Afrika, Ortadoğu ve hatta Latin Amerika'daki enerji bölgeleri üzerinde bir çekim unsuru ve şiddetli bir uluslararası çatışma haline gelen enerji faktörünü harekete geçirmeye inanarak yerine getiriyor.”
Ammar Siğa, Cezayir'in ortak olduğu ülkeler için bölgesel liderlik arzusunu sürdürdüğünü ve başta Gaz İhraç Eden Ülkeler Örgütü (GECF) ve OPEC olmak üzere uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla ilişkilerini güçlendirme arzusunu sürdürdüğünü de sözlerine ekledi. Ayrıca Cezayir ve Karakas arasındaki iş birliği bağlarının, iki ülke arasındaki ortak komitenin ekonomik ve ticari ilişkileri, Cezayir ve Venezuela’da seçkin bir konuma sahip olan başta Filistin sorunu olmak üzere ortak çıkar konularını güçlendirme rolünü etkinleştirerek pekiştirildiğine dikkat çekti.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.