İran, Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için Hac ibadetini kullanıyor

İran Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet, hacılarla birlikte Cidde'ye gidiyor.

İranlı hacı adayları, Cidde'deki Kral Abdulaziz Havalimanı'nda karşılandı. (Hac ve Umre Bakanlığı)
İranlı hacı adayları, Cidde'deki Kral Abdulaziz Havalimanı'nda karşılandı. (Hac ve Umre Bakanlığı)
TT

İran, Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için Hac ibadetini kullanıyor

İranlı hacı adayları, Cidde'deki Kral Abdulaziz Havalimanı'nda karşılandı. (Hac ve Umre Bakanlığı)
İranlı hacı adayları, Cidde'deki Kral Abdulaziz Havalimanı'nda karşılandı. (Hac ve Umre Bakanlığı)

Saad Yaala
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Suudi yetkililerin Müslümanlar arasında birliği teşvik edici koşullarda Hac sezonunu düzenlemedeki başarısına övgüde bulundu. Aynı zamanda Tahran'ın Riyad ile ilişkileri yumuşatma ve iki büyük bölge devleti arasındaki diyaloğun sonuçlarını almak için yapıldığına inanılan bir jestle, İranlı ilk hacı kafilesi Suudi Arabistan'a geldi.
Abdullahiyan, Twitter hesabından Farsça yayınladığı açıklamasında İranlı hacıların, Suudi kurumlarının sağladığı huzur, başarı ve hoşgörü ile bu yıl Beytullah’a ulaşmaya ve Mescid-i Nebevi’yi ziyaret etmeye hazırlandıklarını söyledi. İranlı hacıların işlerinin kolaylaştırılması kapsamında Hac mevsiminde Suudi Arabistan'a konsolosluk heyetinin gönderileceğini belirten Abdullahiyan, heyetin Dışişleri Bakanlığı’nı temsil ettiğini bildirdi. Aynı zamanda bu yılki Hac ibadetinin Suudi yetkililerin de desteğiyle ‘huzur ve ihtişam’ içerisinde gerçekleştirilmesine yönelik umudunu dile getirdi.
Hac ve Umre Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Hac ve Umre Bakanlığı, Prens Muhammed bin Abdulaziz Uluslararası Havalimanı'na gelen İranlı ilk hacıları sıcak ve hoş bir atmosferde karşıladı” ifadelerine başvuruldu.
Her yıl olduğu gibi Hac mevsiminde Suudi Arabistan’ı eleştiren İran’ın bu yıl ise övgüde bulunduğu gözlemleniyor. Diğer yandan Suudi Arabistan'dan hediye almaktan kaçınmak gibi garip tavsiyelerde bulunan İran Dini Lideri Ali Hamaney, “Şayet oradan hatıralık hediyeler almak istiyorsanız zararı yok, bu iyi bir şey. Ancak İran harici bir yerden alışveriş yapılması, neye mâl olursa olsun diğerlerine destek verir” açıklamasında bulundu.

İran'dan Suudi Arabistan'a 158 uçuş
İran ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkileri geliştirmeye yönelik atılan kapsamlı adımlar olduğuna dikkat çeken bahseden İran Dışişleri Bakanlığı Körfez Bölgesi Genel Müdürü Ali Rıza İnayati, önemli bölgesel tartışmalarda iş birliği, siyasi çözümlerin benimsenmesi ve diyalog ihtiyacını vurguladı.
İranlılardan oluşan ilk hacı kafilesi pazar sabahı Kirman Havaalanı ve Tahran’daki Uluslararası İmam Humeyni Havalimanı’ndan Medine’ye doğru yola çıktı. İran Havayolları Sözcüsü Mirakber Rızavi, 12 Haziran - 4 Temmuz tarihleri ​​arasında günde beş uçuş gerçekleştirilmesinin planlandığını duyurdu.
Bu kapsamda Qeshm Air, İran Airtour ve Meraj Airlines havayolları şirketleri tarafından 18 havalimanından, dönüşler de dahil olmak üzere 158 uçuşunun gerçekleştirilmesi öngörülüyor. 
IRNA’nın haberinde, İran’ın Körfez ülkeleri ile arasındaki ilişkilerin seviyesinin 13’üncü hükümet döneminde iyileştiği bilgisine yer verildi.
Koronavirüs salgınının neden olduğu aranın ardından, bu yılki Hac ziyaretinin daha kolay geçeceği öngörüsünde bulunan İnayati, İran ile Suudi Arabistan arasındaki görüşmelerin Hac sürecine de olumlu yansımasını umduğunu dile getirdi. “İran ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliği uluslararası tavsiyeler ve forumlar düzeyinde eskisinden daha iyi hale geldi” dedi.
Bağdat'ta Irak hükümeti sponsorluğunda geçtiğimiz yıl nisan ayından bu yana doğrudan görüşmelerde bulunan Tahran ve Riyad, küçük çaplı da olsa bazı ilerlemeler kaydetti. Ancak iki ülke arasındaki büyükelçiliklerin yeniden açılması konusunda henüz bir karara varılmadı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Tahran ile müzakerelerde bir miktar ilerleme kaydedildiğini ancak yeterli olmadığını söylemişti. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan da yaklaşık iki ay önce yaptığı açıklamada Tahran ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin bölge ve İslam dünyası sorunlarının çözümüne yardımcı olduğunu vurgulamıştı.
Tahran ocak ayı ortalarında, İslam İşbirliği Teşkilatı'nda İran'ı temsil edecek üç diplomatın Cidde’ye gönderildiğini duyurmuştu.

Suudi Arabistan hacılara kapılarını açıyor
Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, sağlık tavsiyelerinin dikkate alınmasıyla birlikte ülkelere verilen kotalar doğrultusunda (yurtiçinden yüzde 15, yurt dışından yüzde 85 olacak şekilde) bu yılki Hac mevsiminde bir milyon hacının ağırlanacağını bildirmişti.
Koronavirüs salgını dolayısıyla Hac ibadetlerinin iki yıl boyunca yurt içiyle kısıtlandırılmasının ardından bu yıl İran dahil olmak üzere çeşitli ülkelerden hacılar ağırlanıyor. 2019’da yaklaşık 2,5 milyon hacı ağırlanmış, 2020’de bu sayı ülke dahilinden yalnızca bin kişi ile sınırlandırılmış, 2021’de ise aşıları tam olan 60 bin kişi kura yoluyla seçilmişti.
Bakanlık s“Bu yılki hacı adaylarının 65 yaş altı olması, Suudi Arabistan Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan Kovid-19 aşılarını tamamlaması gerekiyor” açıklamasında bulunmuştu.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.