Körfez İşbirliği Konseyi'nin Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat’a konuştu: Tek seçeneğimiz Yemen'de siyasi çözümü desteklemek

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
TT

Körfez İşbirliği Konseyi'nin Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat’a konuştu: Tek seçeneğimiz Yemen'de siyasi çözümü desteklemek

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher 2013 Yemen Ulusal Diyaloğu'nun ayrıntıları üzerinde yakından çalışma yürütmekle kalmadı, aynı zamanda Yemen’in dönüm noktalarına ve ülkede siyasi süreci aksatan siyasi olaylara da yakından tanık oldu. Suudi genç, Körfez İşbirliği Konseyi bünyesinde çalıştığı için Yemen'deki tüm değişikliklere ayak uydurdu. Konsey'in Yemen büyükelçisi olana kadar Yemen Ulusal Diyaloğu'nun gözlemcisi olarak görev yaptı.
Serhan el-Muniher'ın Şarku’l Avsat ile söyleşisi adeta darbe öncesi ve sonrası arasında bir köprü oluşturuyor.
Şarku’l Avsat, Yemen hayalleri ve vizyonları geleceği planlarken, darbenin Yemenlilerin geleceğini ve hayallerini gölgeleyen uzun bir kabus olarak geldiğini söyleyen Muniher ile Körfez'in Yemen'deki diplomatik yüzü olarak İsveç'te düzenlenen Yemen Uluslararası Forumu sırasında röportaj gerçekleştirdi. Röportajda Sana'yı unutmayan KİK Yemen Büyükelçisi şunları söyledi:
“Yemenlilerin kendi seçtikleri, iktidarın barışçıl bir şekilde devredildiği siyasi geçiş sürecinde sevinçlerini paylaşmalarından duyduğu mutluluğu halen hatırlıyorum. Mart 2013'te Körfez İşbirliği Konseyi'nin kapsamlı ulusal diyalog konferansında gözlemci olarak atandım.”
Serhan el-Muniher, “Darbe 21 Eylül 2014'te gerçekleştiğinde neredeydiniz?” sorusuna Serhan el-Muniher şu cevabı verdi:
“Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları kapsamında KİK Bakanlar Konseyi görüşmelerine katılmak üzere New York'taydık. Eylül 2014'ün ilk haftasında New York'taki Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere Sana'dan ayrıldım.”
Körfez Büyükelçisi, Yemen krizi ve son BM ateşkesinin yansımaları hakkında konuştuktan hemen sonra, KİK ülkelerinin tek seçeneğinin Yemen krizini sona erdirmek için siyasi bir çözümü desteklemek olduğunu söyledi. Muniher böylece Yemen'in, tarihindeki gibi mutlu olduğu günlere geri dönülebileceğini kaydetti. Büyükelçi konseyin kalıcı bir ateşkes desteğine yönelik de "Ateşkes olmadan siyasi müzakerelere başlamak mümkün değil" dedi.
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat ile gerekleştirdiği röportajda başta Yemen’de yaşananlar olmak üzere gelişmelerin uluslararası alandaki yansımalarına kadar birçok başlıkta açıklamalarda bulundu:

Yemen krizinin sonu yakın mı?
Bence son çok uzak değil. Yemenli taraflar ülkenin çıkarlarını kişisel çıkarların önüne koyduğunda çok yakın. Bu düşünceye ulaştıklarında barış ellerinde olacaktır. Tüm Yemenli taraflar tarihi iyi biliyor. Yemen, Arap Yarımadası'nın bir parçasıdır ve doğal uzantısı Körfez İşbirliği Konseyi'dir. Bundan ayrılamaz ve Yemen, Arap Yarımadası'ndaki doğal komşusunun yanında, evlatları karar verme yetkisine sahip olan özgür bir Arap ülkesi olarak yaşamalıdır.

Yemen Körfez'e güveniyor
Muniher, tartışma salonlarının dışında basına yönelik olarak 29 Mart-7 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen Riyad müzakerelerini özetleyen medya yüzü oldu. Bu müzakerelerdeki rolü basitti; KİK Genel Sekreteri, Bakan Yardımcısı ve Konsey'in tüm ilgilileri liderliğinde başarılı olmak için çalışmak.

Görüşmeler nasıl başarılı oldu?
Yemenlilerin KİK'teki komşularına olan güveni başta olmak üzere birkaç ana nedenden dolayı başarılı oldu. Bu, başarının en önemli bileşenidir. Yemen halkının tüm dönüm noktalarındaki deneyimlerinden yola çıkarak komşularına diğer dost ülkelerden daha fazla güvendiklerini görüyoruz. Yemenlilerin Körfez'deki komşularına çok güvendiğine inanıyoruz.

- Ateşkes olumlu müzakerelerin atmosferinden mi ilham aldı, yoksa müzakerelerin sonuçları ateşkesten mi yararlandı?
İkisi de diyebiliriz. Suudi Arabistan liderliğindeki Yemen koalisyonun yanı sıra Umman Sultanlığı da büyük çaba sarf etti. Yemenlilerin kendilerini siyasi bir yol haritası çizmeye adamaları Yemen eski Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansour Hadi'nin tüm yetkilerini Başkanlık Konseyi'ne devrettiği duyurusu ve beraberindeki diğer kararlarla sona erdi.
İşbirliği Konseyi'nin Yemenliler arasında herhangi bir toplantıya tam olarak hazır olduğunu belirten Muniher, bununla Başkanlık Konseyi'nden çıkan organları kastettiğini söylediği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Riyad'daki İşbirliği Konseyi Genel Sekreterliği merkezinde düzenlenen Yemen-Yemen müzakerelerinde anlaşmaya varılan önerilerin uygulanmasını takip için bu organlar ve komiteler tarafından talep edilen her türlü toplantıyı memnuniyetle karşılıyoruz. Konsey, Başkanlık Konseyi'nin başarılı olması için gereken her şeyi yapmaktan çekinmeyecektir. KİK devletleri, Yemenli taraflar arasında Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen herhangi bir siyasi müzakereyi destekliyor. 2016'da 110 günden fazla siyasi müzakerelere ev sahipliği yapan Kuveyt Devleti'nin cömert sponsorluğunu hatırlıyoruz.”

Ekonomiyi entegre etmek
Körfez Büyükelçisi geçtiğimiz günlerde İsveç'te Yemen ekonomisini Körfez ekonomileriyle entegre etme dosyası hakkında bir konuşma yaptı. Bu, birçok soruyu gündeme getirdi. En önemlisi de buna ne zaman karar verildiğiydi. Muniher bu soruyu şöyle cevapladı:
“Bu dosya Körfez İşbirliği Konseyi'nin Aralık 2015'te Riyad'da düzenlenen 36. Zirvesi tarafından yayınlanan bir karara dayanıyor. Bu iki durumla ilgili. Bunlardan ilki uluslararası toplumun katılacağı Yemen'in yeniden inşası için uluslararası bir konferansa hazırlık. İkincisi istenilen barışa ulaşıldığında Yemen ekonomisinin İşbirliği Konseyi ekonomileri ile entegrasyonunun kolaylaştırılması.

- Bu konunun Yemen halkı üzerindeki etkisi nasıl olacak? Ne elde edilecek?
Dosyanın birçok yönü var. Mesela gümrük duvarının kaldırılması. Buna göre, Yemen'de Körfez fabrikaları inşa etmek ve bu fabrikalarda Yemen vatandaşlarını istihdam etmek hedefleniyor. Böylece Yemen’deki ürünler Körfez ülkelerine gümrük muafiyeti ile ihraç edilecek. Bu, ekonomik entegrasyonun meyveleri olacak pek çok örnekten sadece biri.

Gelişimsel zorluklar
Körfez entegrasyonu konusu ile 2021'de yapılan El-Ula Zirvesi’nden ve bunun Yemen dosyasına etkisi de büyük öneme sahip.
Büyükelçi konuya dair şunları söyledi:
“El-Ula Zirvesi, Yemen'in ekonomisi ve kalkınması konusunda İşbirliği Konseyi komiteleri tarafından düzenlenen toplantılarının yeniden başlatılmasıyla sonuçlandı. Yemen'in kalkınma ihtiyaçlarını belirlemek için Ortak Teknik Komite toplantıları bunlardan birisi. Bunun yanı sıra Yemen'deki BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) toplantıları da tekrar start verdi.

- Komite toplantılarının Yemenlilere faydası nedir?
Ortak teknik komite, 2006 yılında ortak bir Körfez-Yemen bakanlık kararıyla kuruldu. KİK ülkelerinin bölgesel fonlarına ek olarak tüm Körfez ülkelerinin kalkınma fonları bu komiteye iştirak ediyor. Kuveyt merkezli İslam Bankası, Arap Kalkınma Fonu, OPEC Uluslararası Kalkınma Fonu ve Yemen Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı, petrol, elektrik ve sağlık gibi hizmet bakanlıklarıyla birlikte komiteye katılıyor. Söz konusu komite periyodik ve sürekli olarak veya Yemen veya Körfez tarafının talebi üzerine toplanır. Yemen tarafının tüm kalkınma ihtiyaçları tespit edilir ve bu dönemde özellikle darbe sonrası en yüksek öncelikli projeler tartışılır. Daha sonra KİK ülkeleri ve ona bağlı fonlar, finansman ve uygulama tekrarı olmaması için çalışır ve projeler KİK ülkeleri arasında dağıtılır. Ayrıca İşbirliği Konseyi'ndeki birden fazla fon veya kuruluş, bazı projelerin finansmanına ve uygulanmasına katılmaktadır.

- Yemenli örgütlerden eleştiriler gelirken ve faydaların somut olmadığını savunan aktivistler varken İşbirliği Konseyi'nin katkıları Yemen ekonomisine nasıl yansıyor?
Bazı kalkınma projeleri, doğası gereği aşamalar halinde uygulanıyor. Bu nedenle, bazıları bu projelerin duyurusu ile aynı zamanda sonuçların da görülmesi gerektiğine inanıyor Diğer yandan örneğin hastaneler açısından ele alırsak; Yemen'de Yemen vatandaşına hizmet veren tüm hastaneler, İşbirliği Konseyi ülkeleri tarafından sübvanse edilen elektrik enerjisiyle işletiliyor. Bir diğer örnek, Suudi Arabistan'ın yakın zamanda Yemen için Suudi Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Programı aracılığıyla sağladığı elektrik santrallerine tahsis edilen 424 milyon dolar değerinde petrol türevleri hibesi. Suudi Arabistan'ın petrol türevlerini desteklemek için ek 200 milyon dolar tahsis ettiğini ve bunun yanı sıra 400 milyon dolar değerinde başka geliştirme projeleri paketini duyurması ise dikkat çekici. Petrol Türevleri Satın Alma Fonunu desteklemek için Suudi Arabistan-BAE mevduatından 900 milyon dolar tahsis edilmesi de bir başka dikkat çekici nokta. Tüm bu petrol türevleri, Yemen vatandaşının faydalandığı ve doğrudan dokunduğu hastaneleri, okulları, havaalanlarını ve tüm devlet kurumlarını işletmek için enerji sağlıyor.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.