Avrupa'dan, Grundberg'in Taiz'deki kuşatmayı kaldırma önerilerine yapıcı katılım çağrısı

Makbana bölgesinde devriye gezen hükümet askerlerinin arşiv fotoğrafı (Getty Images)
Makbana bölgesinde devriye gezen hükümet askerlerinin arşiv fotoğrafı (Getty Images)
TT

Avrupa'dan, Grundberg'in Taiz'deki kuşatmayı kaldırma önerilerine yapıcı katılım çağrısı

Makbana bölgesinde devriye gezen hükümet askerlerinin arşiv fotoğrafı (Getty Images)
Makbana bölgesinde devriye gezen hükümet askerlerinin arşiv fotoğrafı (Getty Images)

Yemen’de 2 Ağustos’a kadar uzatılan BM ateşkesi artan Husi ihlalleri ve milis liderlerinin savaşa devam etme tehdidi ile karşı karşıya. Avrupa Birliği büyükelçileri (Salı), darbe grubuna BM Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg'in özellikle Taiz'deki kuşatmanın kaldırılmasıyla ilgili önerilerini olumlu karşılama çağrısında bulundu.
 BM elçisi, geçen ay Taiz'de ana yolun açılması da dahil olmak üzere yolların açılması için Yemen hükümeti tarafından onaylanan gözden geçirilmiş bir teklif sundu. Ancak, Husi milisleri bu öneriye ret ile yanıt verdi. Milisler hükümetin kuşatmanın kaldırılmasına yol açmadığını söylediği tali yolların açılmasında ısrar ediyor.
 Fransa ve Almanya'nın büyükelçileri ile İsveç'in Yemen büyükelçisi ortak bir açıklamada Husi lideri Hüseyin el-İzzi ile önemli bir temas kurduklarını belirttiler. Büyükelçiler BM elçisinin özellikle Taiz çevresindeki yolların yeniden açılması ve olumlu kamuoyu söylemiyle ilgili yapıcı katılım çağrısında bulundular.
 Büyükelçiler, "Barış isteyen ve buna ihtiyaç duyan Yemenlilerin isteklerini gerçekleştirmeye devam etmek için bir fırsat var" açıklamasında bulundu.
 Avrupa'nın Husi milislerine yönelik çağrısı, İzzi'nin ateşkesi havaya uçurmak ve savaşa devam etmekle tehdit ettiği açıklamaların ardından geldi. Milisler meşru hükümetin petrol ve gaz gelirlerini paylaşması ve milis kontrolündeki bölgelerde çalışanların maaşlarını ödemesi de dahil olmak üzere barış sürecine katılmak için yeni koşullar önerdi.
 Yemen'deki Başkanlık Konseyi'nin özellikle ateşkesle ilgili tüm BM tekliflerini olumlu karşıladığını teyit etmesi dikkat çekici. Ancak diğer yandan Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Raşid el-Alimi, Husi milislerinin Taiz'deki kuşatmayı kaldırmaya ve yolları açmaya yanaşmaması halinde herhangi bir dosyayla ilgili herhangi bir tartışmaya geçmeyi reddettiklerini açıkladı.
 Aynı bağlamda, resmi kaynaklar, Yemen Başkanlık Konseyi üyesi Tarık Salih'in (Salı) ABD'nin Yemen büyükelçisi Stephen Fagin ile durumdaki en son gelişmeleri, ateşkes çabalarını ve barışı ilerletmenin yollarını tartıştığını bildirdi.
Kapalı oturum şeklinde gerçekleştirilen görüşmede Tarık Salih, Amerikan büyükelçisine şunları söyledi: “Ateşkesin birinci ve ikinci evrelerinde yürürlüğe girmesinden bu yana, hükümet, kardeş ve dost ülkelerin desteğiyle BM elçisi öncülüğünde yürütülen ateşkes ve barış çabalarının başarıya ulaşması ve Yemenlilerin insani acılarının hafifletilmesi için tavizler vermiştir. Hükümet kapsamlı, adil ve sürdürülebilir bir barış kurma konusundaki istekliliğini teyit etmiştir. Husi milisleri Marib ve Taiz vilayetlerindeki savaş cephelerinde silah ve teçhizat seferberliklerini güçlendirme ve çocukların askere alınma sayısını iki katına çıkarma hamleleriyle ateşkesi kötüye kullanmıştır. Husiler barış konusunda ciddiyet ve hazırlık eksikliğinden muzdarip ve İran projesine ve bölgedeki yıkıcı politikalarına bağımlılıklarını yeniden teyit ediyorlar.”
Tarık Salih, Husi milislerine “iyi niyetle ateşkes çabalarına girme, Taiz'deki kuşatmayı derhal kaldırma, geçişleri açma, vilayetler arasında sivillerin ve malların serbest dolaşımını sağlama ve mahkûmları değiştirmek için baskı yapma” çağrısında bulundu.
 Resmi Yemen kaynaklarının aktardığına göre, ABD'nin Yemen büyükelçisi Stephen Fagin, Başkanlık Konseyi ve hükümetin tutumunu ve ateşkesi başarılı kılmak ve insan acıyı hafifletmek için attıkları somut adımları övdü. Ülkesinin Yemen hükümetini destekleme taahhüdünü yineleyen Fagin güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etmek ve terörizm karşısında koordinasyonu ve ortak işbirliğini güçlendirme vurgusu yaptı.
Yemen ordusuna göre, Tarık Salih'in açıklamaları ve Başkanlık Konseyi üyelerinin Yemen'deki çabaları, Husi milislerinin çeşitli cephelerde ateşkes ihlallerini tırmandırmaya devam ettiği bir döneme denk geldi.
 Yemen ordusunun askeri medyasına göre, Husi ihlalleri ordu mevzilerine Katyuşa roketleri, toplar, çeşitli mermiler ve bubi tuzaklı insansız hava araçlarıyla ateş açılması şeklinde gerçekleşiyor. Husi ihlalleri sonucunda ordu saflarında 10 ölüm ve çok sayıda yaralanma kaydedildi.
 Askeri açıklamada, Husi milisleri savaş mekanizmaları ve mühimmat dahil olmak üzere insan takviyelerinin ve savaş ekipmanlarının çeşitli cephelere seferber edilmesinin yanı sıra keskin nişancılar, askeri araçlar ve keşif uçağı yerleştirmekle suçlandı.  
Yemen siyasi çevrelerinde, Husi milislerin uluslararası baskılara rağmen barışa boyun eğmeyecekleri, ateşkesi sadece saflarını yeniden düzenlemek ve savaşa geri dönmek için kullandıkları ifade ediliyor.
 BM elçisinin önümüzdeki hafta, Yemen ateşkesini istikrara kavuşturma, Taiz kentindeki kuşatmanın kaldırılmasıyla ilgili kısmın uygulanması ve temas bölgelerinde yolların açılması konusundaki çabalarında son gelişmeler hakkında Güvenlik Konseyi'ne yeni bir brifing vermesi planlanıyor.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.