İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Elektronik kura, hacı seçiminde adaleti sağladı’

İİT Genel Sekreteri Şarku’l Avsat’a, Suudi Arabistan’ın hacıların ibadetlerin gerçekleştirmesi konusunda kolaylık sağlamak için farklı kültürlere sahip olduklarını dikkate aldığını söyledi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
TT

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Elektronik kura, hacı seçiminde adaleti sağladı’

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha. (Şarku’l Avsat)

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, Hac sezonunun her yıl başarılı olmasının, Suudi Arabistan’ın Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’ye gelen hacılara ve ziyaretçilere hizmet etmedeki rolünden şüphe duyan herkese net bir cevap olduğunu söyledi.
Hüseyin İbrahim Taha, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Suudi Arabistan’ın geliştirdiği akıllı sistemler paketinin, Hac ibadetini yerine getirmek isteyenlerin ülkelerine ayrılan kontenjanına göre seçilmesinde adaleti sağlayan elektronik kuraya katılmak üzere gerekli vizeleri alabilmeleri için doğrudan kayıt yaptırmalarına olanak sağladığını vurguladı. Ayrıca elektronik takip sisteminin, kutsal alanların içinde ve dışında hacılar için şeffaflık ve kontrol sağlığını belirti. Hüseyin İbrahim Taha, Suudi hükümetinin hacılarla ile ilgilenmek, onları desteklemek ve ibadetlerini tam olarak yerine getirebilmelerini sağlamak için çalıştığını kaydetti.
Taha, ABD ile yaptığı görüşmelerle ilgili olarak; bu diyalogun iki yıl önce belirlendiğini ve gündeminde birçok konu olduğunu bildirdi. Bu konular arasında, Filistin ve Afganistan meseleleri, İslamofobi sorunları, İİT üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman toplulukların ve azınlıkların durumu, aşırılık ve terörle mücadele, sağlık ve iklim değişikliğinin yer aldığını söyledi. Taha, bu diyalogun, heyetin İİT tutumlarını yansıtmasına ve ortak endişe konularındaki kararlarını vurgulamasına izin verdiğini vurguladı.

Hacılara verilen hizmetler
Taha, hacılara ve Umre yapanlara hizmet verilmesinin İİT’nin merkez ülkesi olan Suudi Arabistan’ın iftihar ettiği en önemli başarılardan biri olduğunu söyledi. Hacıların ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra koordinasyonu sağlayan prosedürleri uygulayarak onlara kolaylık sağlanması için her türlü çabayı gösterildiğini belirtti. Hac ibadetlerini yerine getirmek isteyenlerin, ülkelerine ayrılan kontenjanına göre seçiminde adaleti sağlayan elektronik kuraya katılmak için gerekli vizeleri alabilmeleri doğrultusunda doğrudan kayıt yaptırmalarına olanak tanıyan bir elektronik portal başta olmak üzere bir akıllı sistem paketinin bulunduğunu kaydetti. Kutsal alanlar içerisinde ve dışarısında, hacılar için elektronik takip sistemi olduğunu ve bunun Hac ve Umre Bakanlığı’nın gözetimi altında tüm tarafların sorumluluklarını yerine getirme taahhüdünün kapsamını ve uygulanmasını takip etmek için şeffaflık ve takip imkanı sunduğunu belirtti.
Söz konusu akıllı sistemlerde hacıların hakları gözetiliyor. Ayrıca sistem Suudi Arabistan tarafından kapsamlı sağlık hizmeti sunulmasını ve Kovid-19 pandemisinin durumu ile uyumlu sağlık önlemlerinin alınmasını da sağlıyor.

Suudi Arabistan’ın rolü
Taha, kurulduğu günden bu yana ülke liderliğinin her zaman hacılarla ilgilendiğini, onları desteklediğini ve ibadetlerini tam olarak yerine getirmelerini sağladığını, ayrıca iki kutsal yerin inşası ve geliştirilmesi, Allah’ın evi ve Resulü’nün Mescidi’nin misafirlerini sükûnet ve selamet içerisinde ağırlamak için her türlü imkana sahip olduğunu belirtti. Taha, Hac ve Umre ibadetlerine gösterilen ilginin, Kral Selman bin Abdülaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Krallığın dünyadaki onurlu imajını yansıtan bir şekilde, Hac ibadetlerine gösterdikleri özen ve dikkat çerçevesinde geldiğini söyledi.
Taha, Krallığın Vizyon 2030 kapsamının, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi ve ziyaretçilerine hizmet verme, büyük kalkınma projelerini ve hacılara verilen hizmetlerin seviyesini artırma planlarını içerdiğini de sözlerine ekledi. Kutsal mekanlardaki bu gelişmiş hizmetlerin kalitesinin, hacıların Krallıktan, hükümetten ve halktan gördüğü ilginin boyutunu somutlaştırdığını bildirdi.

Hacın başarısı
Taha, Hac ve Umre ibadetlerini organize etmede benimsenen politikalar ile Suudi Arabistan’ın, hacıların ibadetlerini engelsiz bir şekilde gerçekleştirmelerinin amaçlandığını, bu bağlamda kültür ve dil çeşitliliğini içeren kapsamlı bir yaklaşımın dikkate alındığını belirtti. Örneğin Suudi yetkililer, hacılar Suudi topraklarına ulaştıkları andan itibaren tüm dillerde ibadetleri içeren kitaplar basıp dağıtmak için çalışıyor. Kral Selman adına Kur’an-ı Kerim ve tercümeleri hediye ediliyor. Ayrıca bazı rehber kitaplar da veriliyor. Bunları yanı sıra Hac ve Umre Bakanlığı’nın tüm kitaplarının yazılı ve sesli versiyonlarını içeren, İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in sünnetlerini 50 farklı dilde tanıtan İslami elektronik kütüphane de oluşturuldu.
Taha Mescid-i Haram’da mekan, zaman ve kültürel açısından rehberlik için dil sayısını 25’ten fazla dile çıkardıklarını belirtti. Bunun ‘Dünyalara hidayetin yayılması’ sloganı altında geldiğini ayrıca ve Arafat Hutbesi’nin işaret diliyle ve Çince, İngilizce, Fransızca, Urduca, Farsça, Malayca, Türkçe, Rusça, Hausaca, Bengalce olmak üzere 10 ana dildeki tercümesinin, dünyanın her yerinden Müslümanlara, cep telefonlarında ve diğer platformlarda bir uygulama ile sunulduğunu belirtti. Bu çalışmanın, Allah’ın kutsal evine gelen ziyaretçilerin kültürel ve bilişsel çeşitliliği doğrultusunda gerçekleştirildiğini vurguladı.

Hacılara hizmet ve iki kutsal mekanın bakımı 
Taha, Suudi Arabistan’ın tüm ilgili kurumlarıyla birlikte Hac sezonun başarı ile tamamlanması için net bir eylem planı doğrultusunda tüm hızıyla çalıştığını ve hacılara hizmet etmek için gerekli özeni gösterdiğini vurguladı. Bu bağlamda ilk olarak, kutsal mekanlara ulaşımlarının kolaylaştırıldığını, ardından çeşitli ibadetlerini gerçekleştirmelerini kolaylaştırmak için çok çalışıldığını belirtti. Ayrıca Krallığın, hacılara her yıl gelişen bir şekilde en iyi hizmetleri sunarak bunu kanıtladığını vurguladı.
İTT Genel Sektreteri Suudi Arabistan’daki yetkili makamların, kutsal mekanlarda hacıların güvenliğini ve emniyetini korumak için tüm önlemleri aldığını, Kovid-19 pandemisinin başlangıcından bu yana karşılaştığı birçok zorluğun üstesinden gelmesi ile bu açıkça görüldüğünü belirtti. Taha, Krallığın bu büyük başarı konusunda bir örnek haline gelinceye kadar başarısını, uygulanabilirliğini ve hatta farklılığını kanıtlayan birçok önleyici tedbir uyguladığını söyledi.
Bir önceki Hac sezonunda hacılar arasında herhangi bir Kovid-19 enfeksiyonu veya diğer hastalık vakalarının tespit edilmemesini sağlayan bu önlemler, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da övgü aldı.
Taha bu başarının, Krallığın Müslümanları birleştirmek, saflarını sıkılaştırmak, kendilerini hizmete adamak, hacılara kolaylık sunmak ve onların rahatını sağlamak için sunduğu hizmetlerin en büyük kanıtı olduğunu belirtti. Söz konusu çabaların ancak değer bilmez kişiler tarafından reddedilebileceğini, Hac sezonunun her yıl kaydettiği başarının Krallığın kutsal mekanların ziyaretçilerine hizmet etmedeki öncü rolünü sorgulayan herkese açık bir mesaj olduğunu söyledi.

Hac ve İslamofobi
Taha, bu günlerde her milletten, dilden, ırktan ve renkten Müslümanın, inançlarını ve birliklerini, kardeşliklerini, hoşgörülerini ve sevgilerini somutlaştıran büyük topluluklar halinde Hac ibadeti için akın ettiğine dikkat çekti. İİT Genel Sekreteri, hacıların sükunet, barış, güvenlik, merhamet ve saygı ortamı içerisinde, Yüce Allah’ın “Hac’da cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur” ayetinde buyurduğu üzere tartışmadan, dedikodudan ve fitneden kaçınarak ibadetlerini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Taha bunların bir Müslümanın sahip olması gereken ahlak ve görgü kurallarına dikkat çektiğini, ayrıca İslam ve Müslümanlar hakkındaki yanlış anlamaları çürüten, İslam’ı ve Müslümanları terörizmle suçlayan İslamofobiyi engelleyen ve İslam’ın her türlü aşırılığı ve terörizmi kınadığı gerçeğini ortaya koyan doğru bir görüntü olduğunu belirtti.

İİT ve Filistin
Genel Sekreter İİT’nin Filistin halkına ekonomik ve insani desteğin verilmesinin yanı sıra uluslararası sahnede meşru hakları için siyasi destek verilmesinin önemini ve gerekliliğini anladığını vurguladı. İİT’nin bu bağlamda, Filistin halkının sebatının güçlendirilmesine yönelik üye devletlerin ortak sorumluluğunu güçlendirmek, halkın İsrail’in vergi fonlarının korsanlık yapması ve toprak ve doğal kaynaklara yasa dışı el koymaya dayalı işgal politikaları ile son zamanlarda şiddetlenen acılarını hafifletmek için çalıştığını söyledi.
Filistin halkı için ekonomik güçlendirme programını genişletmek aynı zamanda İİT 46’ıncı Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından yayınlanan karara istinaden Filistinli mültecileri desteklemek için kurulan Kalkınma Bağış Fonu’nu hayata geçirmek amacıyla İİT’nin bağlı kuruluşları, özellikle de İslam Kalkınma Bankası ile koordinasyon ve iş birliğini sürdürdüğünü sözlerine ekledi. İİT Genel Sekreterliği ayrıca üye ülkeleri, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) bütçesine katkılarını arttırmaları için teşvik etmeye devam ediyor.
Genel Sekreterlik, Filistin’deki siyasi gelişmeleri ve sahadaki gelişmeleri takip etmek ve bu konuda üye devletlere periyodik raporlar sunmak için çalışıyor. İİT, İsrail’in ihlallerine karşı koymak ve bunları ifşa etmek, kuruluşun uluslararası forumlarda ortak siyasi hareketlerini ve çabalarını koordine etmek ve birleştirmek için Filistin Devleti’ndeki resmi makamlarla temaslarını ve istişarelerini sürdürüyor.

ABD görüşmeleri
İİT Genel Sekreteri, İİT Genel Sekreterliği ile ABD arasındaki stratejik diyalog kapsamında, mayıs ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi. Bu görüşmenin, iki taraf arasında yıllardır var olan diyalog düzeyini stratejik bir düzeye çıkarmak amacıyla planlandığını kaydetti.
Taha’nın aktardığına göre İİT açısından bu adım, uluslararası ortaklarla diyalog ve iş birliği doğrultusunda atıldı. İİT bu bağlamda, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlara üye olmayan diğer ülkelerle, anlayışın güçlendirilmesine, uluslararası barış ve güvenliğin temellerinin sağlamlaştırılmasına, İİT’nin statüsünün yükseltilmesine ve amaçlarına hizmet edilmesine katkıda bulunmak üzere görüşmeler gerekleştiriyor.
Diyalog, son iki yılda iki taraf arasında hazırlığın yapılmasının ardından başlatıldı. Diyalogun gündeminde Filistin ve Afganistan meseleleri ile sınırlı olmamak üzere siyasi meseleler, İslamofobi ile ilgili sorunlar, İİT üyesi olmayan ülkelerdeki Müslüman toplulukların ve azınlıkların durumu, aşırılık ve terörle mücadele ve insani, sosyal ve kültürel konuların yanı sıra sağlık ve iklim değişikliği konuları var.
Söz konusu stratejik diyalog, Genel Sekreterlik heyetinin İİT’nin pozisyonlarını yansıtması ve ortak çıkar konularındaki kararlılığını vurgulaması için bir fırsat vermiş oldu. Diyalog, ABD tarafının, İİT’nin uluslararası arenadaki önemli rolünü takdir ederek, kuruluş ile diyalog ve iş birliğini güçlendirmeye yönelik ilgilisini artırmasını sağladı. İİT’nin söz konusu rolü, sadece ABD için değil, birçok aktif ülke ve uluslararası kuruluş için önemli bir ortak olma konumunu güçlendirmek ve İslam dünyasının sorunlarını gidermek için bundan faydalanmasını gerektiriyor.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”