Lübnan’da fırınların önünde kuyruklar oluştu

Tekrarlanan çözüm vaatlerine rağmen kriz devam ediyor.

Dün Beyrut’taki bir fırının önünde oluşan kuyruk. (Reuters)
Dün Beyrut’taki bir fırının önünde oluşan kuyruk. (Reuters)
TT

Lübnan’da fırınların önünde kuyruklar oluştu

Dün Beyrut’taki bir fırının önünde oluşan kuyruk. (Reuters)
Dün Beyrut’taki bir fırının önünde oluşan kuyruk. (Reuters)

Lübnan’daki ekmek krizin derinliği, fırınların önündeki kuyrukların görüntülerinin yayılmasıyla gözler önüne serildi. Öyle ki ekmek almak, kötüye giden ekonomik ve sosyal krizin gölgesindeki Lübnanlılar için göz korkutan günlük bir görev haline geldi. Çözüm vaatleri sürmesine rağmen herhangi bir adım atılmadı.
Lübnan Ekonomi Bakanı Emin Selam dün yaptığı açıklamada, önümüzdeki hafta ekmek krizine yönelik bir çözüm bulunacağı sözünü verdi. Bakanın açıklaması, Lübnan Parlamentosu’nun Dünya Bankası’ndan buğday ithalatı için talep ettiği kredinin onaylamasından saatler sonra geldi.
Selam, bu hafta sonunda Lübnan’a 49 bin ton buğday girdiğini duyurdu. Fırınların önündeki kuyrukların biteceğini belirterek ‘kriz yaratmak isteyenlerin tespit edileceği’ sözü verdi.
Bakan televizyondaki röportajında ​​krizle ilgili olarak “Bugün gördüğümüz şey, geçen ay olanların yansımaları ve ülkeden çalınan unun sonucudur” dedi. Tahıl gemilerinin eskisinden daha hızlı gelmesini umduğunu vurguladı. Selam ayrıca Daha önce geçerli olan un dağıtım mekanizmasının değiştirildiğini ve buğday ve unu adil bir şekilde dağıtmak amacıyla Ekonomi Bakanlığı başkanlığında bir Kriz Hücresi kurulduğunu bildirdi.
Ekonomi Bakanlığı’na bağlı Hububat ve Şeker Pancarı Dairesi Müdürü Gerges Barbari da şu açıklamayı yaptı:
“Kriz Hücresi fırınların üretim kapasitesine göre un dağıttı. Aynı zamanda, fazladan una sahip olan değirmenleri de piyasadaki un ihtiyacını karşılayabilmek için stoklarını kapalı değirmenlere dağıtmakla zorunlu tuttu. Bu da beş değirmenin çalışmaya dönmesini sağlarken çalışır haldeki toplam değirmen sayısı 10’a çıktı.”
Bakan bir radyo röportajında da  “Bugün üçüncü bir gemi boşaltılıyor ve Kriz Hücresi görevlerini yerine getirerek, işlerin tekrar düzene girmesi için çözümler buluyor” dedi.
Fırınlar, Lübnanlılara ve dükkânlara dağıttıkları miktarları düzenledi ve bir paket ekmek almak Lübnanlı aile reisleri için imkansız bir görev haline geldi. Bazı insanlar ekmek yerine her türden unlu mamulü aramaya başladı. Ancak diğer unlu mamullerin fiyatları da ekmek üretmek için sübvansiyonlu un alan ve bu undan başka tür ekmekler ve tatlılar üreten üreticilerin açgözlülüğü sebebiyle daha önce görülmemiş bir şekilde yükseldi.
Ekonomi Bakanlığı ile fırın sahipleri, krizden birbirlerini sorumlu tuttu. Değirmen sahipleri ise ilgili makamları, Lübnan Merkez Bankası’nın (Banque du Liban) kredileri açmadaki gecikme ve ithalatın zorluğu sonucunda fiyatı devlet tarafından sübvanse edilen gerekli un miktarını temin etmeme ile suçladı. Bu durum Ekonomi Bakanlığı tarafından yalanlandı. Ekonomi Bakanı Emin Selam daha önce birçok kez bazı fırınları sübvansiyonlu un depolamak veya sübvansiyonsuz tatlı ürünlerin üretiminde kullanmakla suçlamıştı. Bakan ayrıca Suriye’ye yapılan un ve ekmek kaçakçılığına dikkat çekmişti.
Dünya Bankası’nın 1850 yılından bu yana dünyanın en kötüleri arasında sıraladığı ekonomik krizin etkisiyle Lübnan’da yerel para birimi dolar karşısında yüzde 90’ı aşan bir oranda değerini kaybetti. Kriz sebebiyle Merkez Bankası’nın buğday, akaryakıt ve ilaçlar gibi hayati ürünlerin ithalatını destekleme kapasitesi azaldı.
AFP’ye göre Ekonomi Bakanlığı geçtiğimiz iki yıl boyunca ekmek fiyatını defalarca artırdı. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik şubat ayından bu yana devam eden işgali sonucunda buğday ithalatının zorlaşması, durumu daha da kötüleştirdi. Yapılan açıklamalar Lübnan’ın yüzde 80’ni Ukrayna’dan olmak üzere yılda 600 ila 650 bin ton arasında buğday ithal ettiği yönünde.
Beyrut Limanı’nda iki yıl önce ülkede meydana gelen korkunç patlamada limandaki siloların bir kısmı harap olmuş, ardından Lübnan’ın buğday depolama kapasitesi ciddi bir darbe almıştı. Daha sonra kriz giderek daha da derinleşmişti. Yetkililer günlerdir, söz konusu siloların bazı bölümlerinin çökebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Ekonomi Bakanı’nın yakında çözüm bulma vaadiyle birlikte dün Lübnan Parlamentosu’nun buğday arzını güvence altına almaya yönelik acil müdahale projesi kapsamında, Dünya Bankası tarafından sağlanacak 150 milyon ABD doları değerindeki kredi anlaşması onaylandı. Halk ve yetkililer bunun, kriz ile mücadelede bir atılım olmasını umut ediyorlar.



Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
TT

Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Libya’nın başkenti Trablus, Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) karşı öfkeli protestoların yeniden alevlenmesiyle bir kez daha gergin bir gece yaşadı. Protestolara, ‘Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birlikler’ olarak bilinen grupların da destek vermesiyle talepler, hükümetin görevden alınması çağrısının ötesine geçerek, yıllardır siyasi bölünmüşlük altında bulunan ülkedeki tüm ‘siyasi oluşumların’ düşürülmesi isteğine dönüştü.

Görgü tanıkları ve yerel medya kaynaklarına göre, cumartesi akşamı Trablus’ta Abdulhamid Dibeybe hükümetini protesto eden göstericiler otoyolu ve sahil yolunu kapattı. Başkentin merkezinde lastikler ateşe verilirken, birçok mahallede gece saatlerinde düzenlenen gösterilerde yolsuzluğun yaygınlaşması, hizmetlerdeki aksaklıklar ve yaşam koşullarındaki kötüleşme protesto edildi.

Libyalı diplomat Muhammed Halife el-Akrut, yolların kesildiği, lastiklerin yakıldığı, trafik akışında ciddi aksamalar yaşandığı ve yoğun sıkışıklık nedeniyle çok sayıda aracın birbirine çarptığı bir tabloya dikkat çekti.

Trablus’ta cuma günü düzenlenen benzer gösterilerin ardından protestolar ikinci gününe girerken, Misrata ve Zaviye kentlerinde de eş zamanlı eylemler yapıldı. Göstericiler, ekonomi, hizmet ve güvenlik koşullarındaki kötüleşmeyi protesto ederek geçiş sürecinin sona erdirilmesini talep etti.

Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, ‘halk ayaklanması’ olarak niteledikleri eylemlere tam destek verdiklerini açıkladı. Açıklamada, ‘ülkenin çektiği acılardan sorumlu tüm siyasi oluşumların devrilmesi’ çağrısı yapılırken, Libyalılar sokağa çıkmaya davet edildi. Ayrıca Misrata’daki askeri kurumlara, protestocuların yanında yer alma çağrısında bulunuldu.

Açıklamada geçen ‘siyasi oluşumlar’ ifadesinin, Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi’nin (DYK) yanı sıra Trablus’taki UBH ve ülkenin doğusunda parlamento tarafından görevlendirilen hükümeti de kapsadığı değerlendiriliyor.

Devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, yayımladıkları bir başka açıklamada, Libya Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam Zubi ile aralarına mesafe koyarak, kendilerini temsil etmediğini ve ‘devrimcilerin haklarını savunma’ konusunda kayda değer bir rol üstlenmediğini belirtti. Ayrıca, geçtiğimiz salı günü Türkiye’nin başkenti Ankara’dan havalandıktan kısa süre sonra düşen ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bazı askeri yetkililerin hayatını kaybettiği uçak kazasına ilişkin tutumunu eleştirerek sessiz kalmasını kınadı.

Açıklamada, UBH’nin olaya ilişkin resmi bir taziye mesajı ya da kazanın koşullarını açıklayan bir basın toplantısı düzenlememesi ‘zayıf’ bir tutum olarak nitelendirildi; bunun askeri kuruma ve devrimcilerin fedakârlıklarına bir hakaret olduğu savunuldu.

Misrata Devrimci Tugayları, Libya’nın batısındaki en büyük ve en güçlü örgütlü askeri güçler arasında yer alıyor. Bu yapı, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında ortaya çıkmasının ardından, özellikle Misrata, Sirte ve Trablus cephelerinde yürüttüğü operasyonlarla eski lider Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinde kilit rol oynamıştı.

zxscdfrgt
Bingazi'deki Libya Temsilciler Meclisi (TM) oturumundan (TM Medya Ofisi)

Bu oluşumlar, izleyen yıllar boyunca savaşçı örgütlenmeleri, silahlanmaları ve geniş toplumsal tabanlarına dayanarak Misrata’da ve kent dışında kayda değer bir askerî nüfuzu elinde tutmayı sürdürdü. Ayrıca devletin çeşitli askeri kilit noktalarında da varlık gösterdiler.

Öte yandan ülkenin batısındaki el-Esabia kentinde esrarengiz yangınlar yeniden çıktı. Kentte yaklaşık üç eş zamanlı yangın meydana gelirken, 19 Şubat’ta yaşanan ve onlarca, hatta yüzlerce evin yanmasına yol açtığı belirtilen yangınlar zinciri yeniden gündeme geldi.

El-Esabia Belediyesi, sınırlı imkânlar nedeniyle ekiplerin kapasitesini artırmak amacıyla ek bir itfaiye aracı ve bir ambulans tahsis edilmesi çağrısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın Libya resmi haber ajansı LANA’dan aktardığına göre el-Esabia Belediyesi Basın Ofisi Müdürü Sıddık el-Mukattef, yetkili kurumlara acil destek çağrısı yaptı.

El-Mukattef, yangınların nedenlerinin ‘halen bilinmediğini’ belirterek, özellikle şubat ayından bu yana mayısta verilen kısa bir aranın ardından olayların tekrar etmesi nedeniyle takibin artırılması ve halkın korunmasına yönelik önlemler alınması çağrısında bulundu.

Ülkenin doğusunda ise Bingazi’de pazartesi ve salı günleri yapılması planlanan TM oturumunun gündemine ilişkin sessizlik hâkim. Oturumda üç ana dosyanın ele alınmasının beklendiği belirtiliyor. Bunlar arasında Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayih’in idari atamalara ilişkin adaylıklarının onaylanması, Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) maaş çizelgesinde değişikliğe gidilmesi ve TM için yeni bir yönetim yapısının yeniden seçilmesi yer alıyor.


Naim Kasım, ‘silah taşıma münhasır hakkının’ ertelenmesini istedi

İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
TT

Naim Kasım, ‘silah taşıma münhasır hakkının’ ertelenmesini istedi

İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Lübnan hükümetine, silahların münhasıran devletin elinde olması gerektiğini öngören ‘silahların münhasır kontrolü’ konusunu ertelemesi çağrısında bulunarak, bunu ‘İsrail'in devam eden saldırıları ışığında mantıksız’ olarak nitelendirdi.

Kasım, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının, bu aşamada ‘silahların devletle sınırlandırılması’ olarak adlandırılsa da, bir Amerikan-İsrail projesi olduğunu düşündüğünü belirtti.

Hizbullah Genel Sekreteri, bu projenin ‘Lübnan'ın askeri kapasitesini sona erdirmek ve Lübnan halkının dengeli bir kesimini vurmak’ amacını taşıdığını da sözlerine ekledi. Hükümetin karşılığında hiçbir şey almadan gereksiz tavizler verdiğini, İsrail'in ise hiçbir anlaşmaya bağlı kalmadığını vurguladı.

Şeyh Kasım, Hizbullah’ın etkinliğinde yaptığı konuşmada, ülkenin tarihi bir dönüm noktasında olduğunu belirterek, ‘şu anda önerilen planların yeniden gözden geçirilmesi’ çağrısında bulundu. Direnişin anlaşmaya devletten daha fazla bağlı olduğunu vurgulayan Şeyh Kasım, İsrail'in anlaşmaları ihlal etmeye devam ettiğini belirtti.


GGK, Hadramut'ta ciddi ihlallerle suçlanıyor

GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
TT

GGK, Hadramut'ta ciddi ihlallerle suçlanıyor

GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)

Yemen’in insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan raporlar, Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini Hadramut vilayetinde sivillere karşı keyfi tutuklamalar, zorla kayıplar ve ev baskınları dahil olmak üzere ciddi ihlallerde bulunmakla suçladı. Bu ihlaller, GGK güçlerinin aralık ayı başından beri tek taraflı olarak işgal ettiği vilayetteki kaos ve istikrarsızlığı daha da derinleştirebilir.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, yerleşim bölgelerini ve özel evleri etkileyen baskıcı uygulamaları kınayan sert bir açıklama yayınladı. Bu eylemlerin Yemen anayasası ve ulusal yasaların hükümlerinin yanı sıra Yemen'in uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insani hukuk kapsamındaki uluslararası yükümlülüklerinin açık bir ihlali olduğunu vurguladı.

Sahadan tanıklıklara göre GGK güçleri sivillerin evlerine baskın düzenleyerek sivilleri keyfi olarak gözaltına alırken bazı sivilleri zorla kaybederek kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı, evin dokunulmazlığı ve adil yargılanma garantisini ihlal etti.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, bu uygulamaları keyfi gözaltı ve zorla kaybedilmenin sistematik bir örneği olarak nitelendirirken hesap verilmeden devam etmelerinin tehlikesine karşı uyardı.

wdvrfgthy
Hadramut'taki kabile toplantısı GGK güçlerinin ihlallerini kınadı (Sosyal medya platformu X)

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı ayrıca GGK'nın Wadi Herd, Halfun ve Gayl Bin Yamin dahil olmak üzere Hamum kabilelerinin yaşadığı geniş bölgelere yasadışı askeri abluka uyguladığını da belgeledi. Bu abluka, hareket özgürlüğünü kısıtladı, hastaların acil bakıma erişimini engelledi ve temel sağlık hizmetlerini aksattı. Özel mülkiyete yönelik saldırılar ve yaygın yağma ve hırsızlık olayları da rapor edildi.

Ablukanın meşru bir güvenlik önlemi olarak haklı gösterilemeyeceğinin vurgulandığı, aksine uluslararası insani hukuk tarafından yasaklanan toplu cezalandırma olarak nitelendirilen raporda, bu ablukanın, GGK projesini açıkça reddeden bu bölgelerin sakinlerine yönelik siyasi zulüm örneği olduğu, ayrımcılık yapmama ve fikir, ifade ve siyasi görüş özgürlüğü ilkelerinin açık bir ihlali olduğu ve askeri gücün siyasi baskı aracı olarak kullanıldığı belirtildi.

Sistematik ihlaller

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, siyasi görüşlere dayalı olarak yerleşim bölgelerini hedef almanın ve bölge sakinlerine toplu kısıtlamalar uygulamanın, onların yaşamlarını, onurlarını ve geçim kaynaklarını etkilediğini ve uluslararası standartlara göre bireysel cezai sorumluluk gerektiren ağır suçlar teşkil edebilecek ciddi bir suç olduğunu belirtti.

Rapor, GGK’yı askeri ve siyasi liderliğini ihlallerden tam olarak yasal olarak sorumlu tuttu ve tüm kuşatma ve toplu cezalandırma eylemlerinin derhal sona erdirilmesini, hareket özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını ve sağlık ve insani yardım hizmetlerine engelsiz erişimin sağlanmasını talep etti.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı ayrıca keyfi olarak gözaltına alınan tüm kişilerin derhal serbest bırakılmasını, zorla kaybedilenlerin akıbetinin açıklanmasını ve bu ihlallerden sorumlu olanların uluslararası adalet standartlarına göre hesap vermesi için hızlı, bağımsız ve etkili soruşturmaların başlatılmasını talep etti.

Uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler (BM) organlarına sivilleri korumak, uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesini sağlamak ve faillerin cezasız kalmasını önlemek için acil önlemler almaları çağrısında bulundu.

İhlalleri tarafsız ve profesyonel bir objektiflikle izlemeye ve belgelemeye devam edeceğini belirten Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, tüm Hadramut sakinlerini, mağdurları ve tanıkları, yasal belgeleme için herhangi bir ihlali bildirmeleri ve ulusal ve uluslararası hesap verebilirlik için gerekli dosyaları hazırlamaları, böylece mağdurlara adalet sağlanması ve faillerin cezasız kalmasının önlenmesi için çağrıda bulundu.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, açıklamasında sivillerin korunmasının siyasi bir tercih değil, vazgeçilmez bir hukuki ve insani yükümlülük olduğunu ve herhangi bir sessizlik veya kayıtsızlığın koruma sorumluluğunun ağır bir ihlali olduğunu vurguladı.