Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmayı sona erdiren anlaşma

Trablus Uluslararası Havalimanı yakınlarında seferber edilen Dibeybe hükümetine bağlı güçlerden bir kare (AFP)
Trablus Uluslararası Havalimanı yakınlarında seferber edilen Dibeybe hükümetine bağlı güçlerden bir kare (AFP)
TT

Trablus'ta milis gruplar arasındaki çatışmayı sona erdiren anlaşma

Trablus Uluslararası Havalimanı yakınlarında seferber edilen Dibeybe hükümetine bağlı güçlerden bir kare (AFP)
Trablus Uluslararası Havalimanı yakınlarında seferber edilen Dibeybe hükümetine bağlı güçlerden bir kare (AFP)

Libya'nın başkenti Trablus'ta milis grupların liderleri tarafından düzenlenen sürpriz bir toplantı, iktidar için rekabet eden Abdulhadmi ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu geçici Ulusal Birlik Hükümeti ile Temsilciler Meclisi (TM) tarafından desteklenen Fethi Başağa’nin başbakanı olduğu İstikrar Hükümeti’ne bağlı güçler arasında yeni bir çatışmanın patlak vermesi geçici olarak engellemeyi başardı. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı, başkent Trablus’ta ve ülkenin batısında yer alan Misrata’da yaşanan son çatışmalarla ilgili endişelerini dile getirirken Libyalı siyasi liderleri, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasını sağlayacak barışçıl bir yol üzerinde anlaşmaya çağırdı. Diğer taraftan İstikrar Hükümeti’nin Başbakanı Fethi Başağa'ya yakınlığıyla bilinen Askeri İstihbarat Teşkilatı eski Başkanı Usame Cuveyli'nin dün akşam UBH’ye bağlı askeri gruplarının liderleriyle yaptığı toplantı, meselelerin emniyet müdürlüklerine devredilmesi, seferber edilen tüm silahlı grupların geri çekilmesi ve Başağa'nın Trablus'a girmesi ya da Dibeybe’nin iktidarda kalmaya devam etmesi konusundaki tartışmanın ertelenmesi ile sonuçlandı.
Yerel kaynaklara ve Libya basınında yer alan haberlere göre silahlı grupların liderleri, toplantıda, tansiyonu düşürme ve ana yollara yapılan toprak setleri kaldırma konusunda anlaştılar. Libya basını, Cuveyli’ye bağlı güçlerin Aziziye'deki 4. Tugay kışlasına çekilmesi karşılığında UBH’ye bağlı tüm silahlı oluşumların geri çekildiğini aktardı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, Trablus’ta ve Misrata’da silahlı gruplar arasında meydana gelen son çatışmalarla ilgili ilk yorumunda, “Bu (çatışmalar) bizim için büyük bir endişe kaynağı. Bu yüzden tüm grupları şiddetten kaçınmaya çağırıyoruz.
‘El Hurra’ adlı televizyon kanalına açıklamalarda bulunan Price, Abdulhamid ed-Dibeybe ve Fethi Başağa’nın, ABD’nin Trablus Büyükelçisi ve Libya Özel Temsilcisi Richard Norland ile yaptıkları görüşmede, tansiyonu düşürmenin ve daha fazla can kaybı yaşanmasını önlemenin yollarını bulma taahhütlerini bir kez daha teyit ettiklerini belirterek, “Son çatışmaların, Libyalı liderlerin, tüm Libyalıların çıkarlarına hizmet eden, meşru ve tek bir hükümetin kurulmasını sağlayacak seçimlerin yapılması için üzerinde mutabık kalınan bir yol haritası benimsemelerinin acil olduğunu gösterdiğine inanıyoruz” dedi.
Öte yandan Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, İngiltere'nin Trablus Büyükelçisi Caroline Hurndall ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika Departmanı Direktörü Stephen Hickey ile görüştü. İngiliz yetkililer görüşmede, Londra’nın Libya'da seçimlerin yapılması için istikrarın sağlanmasında Başkanlık Konseyi’ne verdiği kesintisiz desteği teyit eden diplomatik bir mesajı Menfi’ye ilettiler.
Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Yardımcısı Abdullah el-Lafi’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Başkanlık Konseyi tarafından Libya'daki siyasi krize çözüm bulunması ve siyasi partiler arasında, üzerinde uzlaşılacak anayasal temele göre parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önünü açacak fikir birliğinin sağlanması amacıyla başlatılan girişim çerçevesinde istikrarı sağlama çabalarının ele alındığını söyledi.
Kanada’nın Trablus Büyükelçisi Isabelle Savard ile de bir araya gelen Menfi, Büyükelçi Savard’ın, ülkesinin, anayasal bir temel üzerinde uzlaşılarak parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı anda yapılması ve Libya halkının istikrarın sağlanması talebinin seçimler yoluyla gerçekleştirilmesi yönündeki çabalarına olan desteğini vurguladığını açıkladı. Menfi, açıklamasında, Kanadalı büyükelçinin, ülkesinin, sonuçları tüm taraflarca kabul edilebilir bir anayasal temel çerçevesinde seçimler yapılarak istikrarın tesis edilmesi amacıyla ulusal uzlaşı dosyasının başarılı olması için çabalayan Başkanlık Konseyi’ni desteklemeye devam ettiğini söylediğini aktardı.
Diğer taraftan Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, Kanadalı büyükelçi Savard’a, ‘siyasi çıkmaz’ olarak tanımladığı mevcut durum ve ülkenin siyasi meşruiyetini yenileyecek ve geçiş dönemlerini sona erdirecek olan seçimlerin sağlam anayasal ve yasal zeminlerde düzenlenerek çıkmazın kırılmasına ilişkin düşünceleri ile ilgili bilgi verdi.
UBH Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş ise Kanadalı büyükelçisi ile Trablus'ta yaptığı görüşmede, UBH’nin, Libya halkının taleplerini yerine getirmek ve ülkede güvenliği ve istikrarı tesis etmek için üzerinde uzlaşıya varılmış anayasal bir temel çerçevesinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için aralıksız olarak çalıştığını vurguladı.
UBH’ye bağlı Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Haddad’ın 5+5 Ortak Askeri Komite’deki batı güçlerinin temsilcilerinin eşliğinde dün ülkenin doğusundaki Bingazi şehrine yapmayı planladığı ziyaretin ertelendiği duyuruldu. Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) Ahlaki Rehberlik Dairesi Başkanı Tuğgeneral Halid el-Mahcub, ziyaretin ertelendiğini doğrularken yeni tarihle ilgili herhangi bir detay vermedi.
Salı akşamı batı bölgesindeki bazı belediye başkanlarıyla görüşen Haddad, ordunun ülkeyi istikrara kavuşturmadaki rolünü ve vatandaşlarının aşağılanmasını kabul etmeyeceğini vurguladı. Haddad’ın ofisinden yapılan açıklamada, belediye başkanlarının, savaşın ayak seslerinin yeniden duyulmaması ve Libyalılar arasında ulusal uzlaşının sağlanması ihtiyacı gibi taleplerini Haddad’a ilettikleri belirtildi.
Başka bir gelişmede ise Güney Trablus Temyiz Mahkemesi İdari Yargı Dairesi dün, UBH Başbakanı Dibeybe’nin, yargılanmak üzere görevden aldığı Libya Ulusal Petrol Kurumu'nun eski başkanı Mustafa Sanallah’ın açtığı karşı davada duruşmayı gelecek hafta Çarşamba gününe erteledi.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.