Libya Özel Danışmanı Williams Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’da tarihi tavizler verilmeli, halk yeni bir sınıf ve cumhurbaşkanının seçilmesini istiyor

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams (EPA)
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams (EPA)
TT

Libya Özel Danışmanı Williams Şarku’l Avsat’a konuştu: Libya’da tarihi tavizler verilmeli, halk yeni bir sınıf ve cumhurbaşkanının seçilmesini istiyor

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams (EPA)
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Libya Devlet Yüksek Konseyi ve Temsilciler Meclisi'ni sorumluluklarını üstlenerek, anayasal çerçevede seçimler için bir yol haritası üzerinde anlaşarak ‘tarihi tavizler’ vermeye çağırdı.
Aynı zamanda, “Libya'da seçimlerin mümkün olduğuna, seçimlerin yürütme otoritesi için sürekli mücadeleyi çözmenin anahtarı olduğuna hala inanıyorum. İki kurum da son engeli aşmalı. Bunun tarihi çözüm ruhunu ve uluslararası toplumun güçlü desteğini gerektirdiğine inanıyorum. Libya halkı, siyasi sınıfların yenilenmesi ve bir cumhurbaşkanı seçilmesi için ulusal seçimlerin düzenlenmesini istiyor” ifadelerine başvurdu.
5+5 Ortak Askeri Komite’nin Ekim 2020'de imzalanan ateşkes anlaşmasını sözlü ve fiili açıdan sürdürme taahhüdünü takdir eden Williams, diğer yandan ise Libya Ulusal Petrol Kurumu’nu (NOC) siyasallaştırma çabalarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.
Geçtiğimiz ayın sonlarında görevinden ayrılan Williams, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Libya Özel Danışmanı atamasını yakında onaylayacağı umudunu dile getirdi.

-Sizin görevinizden ayrılmanız ile BM misyonu görev süresinin sadece 3 ay daha uzatılması arasında bir ilişki var mı?
Görevim aslında kısa süreli düşünülmüştü. Başlangıçta, Genel Sekreter Özel Danışmanı ve Libya'daki BM Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı atanana kadar dört aylıktı. Özel Danışmanlığa atanmam öncesinde bu hususta taahhütlerim olmuştu. Dolayısıyla Temmuz sonu ardından başka bir uzatma talebini kabul edemedim. BMGK’nın mümkün olan en kısa sürede bir Özel Danışman atayacağını, UNSMIL'in görev süresinin bir yıl daha uzatılacağını umut ediyorum.

-BMGK’nın beş daimi üyesiyle ilişkiniz nasıldı?
BMGK’dakiler dahil olmak üzere tüm BM üye devletleriyle iyi ilişkilerim oldu.

-Ukrayna'daki Rus-Batı çatışması Libya'yı etkiledi mi?
Ukrayna'daki çatışma neticesinde patlak veren bölünmelere rağmen, BMGK Libya meselesini görüşmek üzere toplanmaya devam etti. Berlin süreci ise sürüyor.
-Daha önce bazılarının “Libya’nın siyasi geleceğini gasp ettiğini” söylemiştiniz. Kim bu bazıları?
Çatışan tarafların süreci ilerletmeyi reddedişlerinde etkisi olan çeşitli faktörler var. Ancak Genel Sekreter'den aldığım talimatlar Libya halkını dinlemem yönündeydi. Libyalılardan dinlediklerim açıktı: Libya halkı, siyasi sınıfların yenilenmesi ve bir cumhurbaşkanı seçilmesi için ulusal seçimlerin düzenlenmesini istiyor. Dolayısıyla dar siyasi sınıf yerine oy vermek için kaydolan yaklaşık 3 milyon Libyalıya kulak verme kararı aldım. Devlet Yüksek Konseyi en az 10 yıldır, Temsilciler Meclisi ise en az 8 yıldır görevde. Son kullanma tarihleri çoktan geçti. Temmuz ayı başlarındaki protestolar, seçimlerin yapılması yönünde açık bir çağrıydı. Söz konusu iki kurum, sorumluluklarını üstlenerek, anayasal çerçevede seçimler için bir yol haritası üzerinde anlaşarak tarihi tavizler vermeli.

-Berlin Konferansı'nın başarısında rol aldınız. Bu başarı şuan nerede? Berlin gidişatının kaderi nedir?
Genel Sekreter’den aldığım talimatlar uyarınca, Berlin Konferansı tarafından ortaya konan ve sonraki BMGK kararlarında yer alan üç Libya gidişatına öncülük ettim. Bunlar üç uluslararası çalışma grubu tarafından izleniyor. Görev sürem boyunca Fransa başkan olduğu sürede ve 5+5 Ortak Askeri Komite huzurunda uluslararası güvenlik çalışma grubunun toplantılarını yürüttük. Aynı zamanda uluslararası ekonomik çalışma grubu eşbaşkanlarının (Mısır, AB ve ABD) Libyalı kurumlar ve dairelerle bir araya geldiği toplantılar düzenledik. Uluslararası siyasi çalışma grubu ile uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları çalışma grubunun toplantıları da yapıldı. Siyasi çalışma grubuna Almanya, Cezayir ve Arap Birliği eşbaşkanlık yaparken, diğer ikisine ise Hollanda ve İsviçre başkanlık etti.

-Peki Askeri Komite’nin ateşkesteki rolü?
En az iki yıldır birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum  5+5 Ortak Askeri Komite’nin Ekim 2020 tarihli ateşkes anlaşmasını sözlü ve fiili açıdan sürdürmesini takdir ediyorum. Aynı zamanda askeri kurumların tek bir bütün haline getirilmesi, milislerin silahsızlandırılması, güvenlik sektörünün reforma tabi tutulması, Libya'nın egemenliğini ihlal eden paralı askerlerin ve yabancı güçlerin ülkeden çıkartılması üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Ordunun sivil gözetimi ilkesine bağlılıklarını da takdir ediyorum, bu desteklenmesi gereken bir ilke.

-Biraz da ekonomik boyut ve Ulusal Petrol Kurumu’ndan (NOC) bahsedelim.
Ekonomik hususta, ülkenin petrol gelirlerinin yönetiminde sürekli şeffaflık ve hesap verebilirlik için baskı yaptım. Petrol ambargosunun kaldırıldığını görmek güzel olsa da, NOC'un siyasallaştırılması çabalarından endişe duymaya devam ediyorum. NOC ve tüm egemen kurumlar, siyasi manevraların dışında tutulmalı, tam özerkliğe ve bağımsızlığa sahip olmalıdır. Libya Merkez Bankası'nın BM tarafından kolaylaştırılan denetimi yönündeki tavsiyeler, çok ihtiyaç duyulduğu üzere bankanın birleştirilmesi dahil olmak üzere tam olarak uygulanmalı.

-5+2 (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya + Türkiye, Mısır) adlı yeni bir grup oluşturuldu. İlk toplantısı 19 Temmuz'da İstanbul'da gerçekleştirildi. Almanya'nın öncülük etmesi gereken uluslararası toplumun koordinasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çeşitli toplantılar üzerinden uluslararası toplum ile bağlantı kurulmasını takdir ediyorum. Sekiz ay boyunca Tunus, Mısır, Türkiye, Rusya, İtalya, Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya ve Cezayir gibi birçok ülkeyi ziyaret ettim. BM’nin görüşlerinin memnuniyetle karşılandığı yerlerde bulunmak benim görevimdi.

-Libya'da seçimlerin ne zaman gerçekleştirileceğini düşünüyorsunuz?
Libya'da seçimlerin mümkün olduğuna, seçimlerin yürütme otoritesi için sürekli mücadeleyi çözmenin anahtarı olduğuna hala inanıyorum. Kendilerine kulak vermem gereken Libyalılar, ulusal seçimler yoluyla ülke kurumlarının meşruiyetini yeniden sağlamak üzere sandık başına gitmek için kayıt yaptırdılar. Yönetilenler ile yönetenler arasında sözleşmenin parametrelerini ve geçiş dönemi gidişatını tanımlayan, rızaya dayalı bir anayasal çerçevenin kurulmasıyla mevcut siyasi çıkmazın ve tekrar eden yönetim krizinin üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.
Anayasa, seçim ve hukuk alanlarında uzmanlardan oluşan etkileyici bir ekip, iki meclis arasındaki üç tur müzakerede bana eşlik etti. Bu müzakerede Libya'nın uzun zamandır beklenen ulusal seçimlere gidebilmesi için gerekli anayasal çerçeve üzerinde uzlaşılması hedeflendi. Her ikisi de Libya’daki çatışma taraflarınca kabul gören adem-i merkeziyetçilik ve kaynakların dağıtımıyla ilgili hayati konularda anlaşma dahil olmak üzere pek çok şeyin başarıldığı bu müzakerelerde neredeyse tam bir ay harcadık. İki kurum da son engeli aşmalı. Bunun tarihi çözüm ruhunu ve uluslararası toplumun güçlü desteğini gerektirdiğine inanıyorum.
Ayrıca zamanımı, Libya'da siyasi, güvenlik ve toplumsal alanlarında mümkün olan en fazla sayıda muhatap ve temsilciye ulaşmak, onlara kulak vermek, endişelerini, 2011’den bu yana uzun bir geçiş dönemi içerisinde kalan ülke geleceğine ilişkin vizyonlarını, fikir ve önerilerini anlamak için kullandım. Gençlerin siyasi sürece dahil edilmesini savunmaya devam ederken diğer yandan ise çeşitli dijital diyaloglar kurdum. Gençlik gruplarına yönelik sosyal yardımları yürüttüm. Kadınların da siyasi süreçte yer almalarını destekledim. Zirâ çok sayıda Libyalı kadın siyasi fikirleri nedeniyle saldırıya, tacize uğradı, yasadışı bir şekilde gözaltına alındı veya kayboldu. Kadınların kamusal yaşama katılımı hem gereklidir hem de korunmalıdır.

-Sizi gelecekte ABD diplomasisinde yeni bir pozisyonda mı göreceğiz yoksa Gassan Selame ile Libya Özel Danışmanlığı hakkında anılarınızı mı yazacaksınız?
Zamanımı yazarak, öğreterek, konuşarak ve savunarak Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi üzerinde çalışmaya devam edeceğim. Ciddi suiistimallerde bulunanlardan hesap sorulması için hesap verebilirlik hususunun hayati olduğu düşüncesindeyim. Libya’ya yönelik çeşitli görevlerim süresince, ülke genelinde işlenen insan hakları ihlallerinin birçok kurbanından korkunç tanıklıklar dinledim. Tarhuna’da işkence mağdurlarının veya kayıp şahısların aileleri ile geçirdiğim günü asla unutmayacağım. Libya’da bir şeylerin düzelmesi ve iyileşmesi için, ciddi suiistimallerde bulunanlardan hesap sorulmalı. Aynısı Suriye, Irak ve Yemen gibi iç savaşların kaydedildiği diğer bölge ülkeleri için de geçerli.



Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
TT

Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.

Ahmed Mahir

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr, Majalla'ya özel açıklamalarda bulundu. Oleksandr röportajında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının üçüncü yılına girerken bir çıkmazda olunup olunmadığı konusuna değindi.

Oleksandr, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bizimle yaptığı röportajda, Rusya'nın stratejik bir yenilgiye uğradığı yönündeki görüşünü savundu. Savaşa adil ve eşitlikçi bir çözüm olduğuna dair inancına ve ülkesindeki mali yolsuzluğun kronikleşip kronikleşmediğine dair açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre Kiev Üniversitesi ve Pensilvanya'daki (ABD) Dickinson Üniversitesi Hukuk Fakültesi de dahil olmak üzere Batı'daki birçok akademik kurumda uluslararası hukuk profesörü olarak görev yapan Oleksandr röportajda, uluslararası arenada yaşanan gelişmelerden Ukrayna-Rusya savaşına kadar birçok başlıkta soruları yanıtladı:
-Son aylarda her iki tarafın da anlamlı kazanımlar elde edemediği bu savaşın bundan sonraki aşaması ne olacak?
Bu savaş iki aşamaya ayrılabilir. İlk aşamada çatışma iki farklı merhalede gelişti. Başlangıçta Rusya, Kiev'i üç gün içinde ele geçirmek üzere bir yıldırım saldırısı başlatmayı ve ardından yaklaşık bir ay içinde Ukrayna'nın çoğunu tamamen işgal etmeyi denedi, ancak başarısız oldu. Şu an, acımasız bir yıpratma savaşıyla karakterize edilen çatışmanın ikinci aşamasındayız. Artık asıl mesele dayanıklılık: Yani hangi tarafın çabalarını daha uzun sürdürebileceği. Zafer müttefiklerimizin, direnişin devamı için gerekli olan kararlı desteğine bağlıdır. Rus kuvvetleri şu anda Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini kontrol ediyor.

Rusya, Kiev'i kontrol altına almak, Ukrayna bölgelerinin çoğunluğunu kontrol etmek ve kendi yörüngesinde dönen bir hükümet kurmak gibi iddialı hedeflerine ulaşamadı. Aslında Ukrayna, 24 Şubat 2022'den bu yana Rusya'nın işgal ettiği alanların yaklaşık yarısını geri almayı başardı. Bir diğer önemli başarı, başlangıçta çatışmaya katılan Rus birliklerinin yüzde 90'ının operasyonel yollarının etkili bir şekilde kesintiye uğratılması. Üçüncü kayda değer zafer, Rus kuvvetlerinin Karadeniz'den sürülmesiydi ve benim görüşüme göre bu başarılar, çatışmanın daha geniş bağlamında çok önemli.

Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var.

-Görevden alınan Başkomutan Valery Zalozny, savaşa ilişkin değerlendirmesinde Başkan Vladimir Zelenskiy'den daha mı gerçekçiydi?

Başkomutan Valery Zalozny ve Başkan Zelenskiy'nin pozisyonlarında ciddi bir çelişki görmüyorum. Bana göre ikisi de aynı stratejiyi izliyor.

-Ancak Valery Zalozny savaşın çıkmaza girdiğini söyledi…

Bazı politikacıların ‘çıkmaz’ tabirini kullanmasıyla ilgili bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Bunun olumsuz etkileri bulunuyor. Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var. Zalozny'nin durgunluk durumuna işaretinde kastedilen bu değildi. The Economist’e makale yazmaktaki amacı, Batılı Müttefiklerden ek destek istemek ve onları böyle bir çıkmazın gerçeğe dönüşmesini önlemek için daha fazla silah sağlamaya teşvik etmekti.Evet, hedefi açıktı: Ukrayna'nın işgal altındaki toprakları geri alma ve karşı saldırıya geçme çabalarını sürdürmek için daha fazla askeri yardım sağlamak. Diplomat olmayan Zalozny, Batı söyleminde ‘çıkmaz’ kelimesinin taşıdığı çağrışımı tam olarak anlamadığı için en uygun terimi seçememiş olabilir. Onun çağrısı, olası bir çıkmazdan kaçınmak için askeri desteğin artırılması ihtiyacıydı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)

-Geçen yılki karşı saldırının başarısızlığının günah keçisi Zalozhny miydi?

Öncelikle karşı saldırının yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı başarısız olduğunu düşünmüyorum ve gerçekleri sizlere sundum. Sayıca ve silah olarak üstün olmamıza rağmen bu bir başarısızlık değildi. Sınırsız insan kaynağına, insan gücüne ve silahlara sahip bir süper güce karşı savaşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kalitesizliğine rağmen büyük miktar durumu telafi ediyor.

İkinci olarak, popülaritesinin zirvesinde olan önemli bir figürün ortadan kaldırılmasının onu günah keçisi yapacağına inanmıyorum, ancak iki yıl süren şiddetli çatışmanın ardından askeri liderlikte değişiklik yapılması normaldir.

-Sizin açınızdan Rusya ile savaşın adil çözümü nedir?
Bir uluslararası hukuk profesörü olarak bakış açım bu alanın ilkelerine dayanmaktadır. Avrupa'da uluslararası hukuku yeniden tesis etmenin tek adil çözümü var: Rus kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi geçtiğimiz günlerde bu konuyu ele alan bir kararı kabul etti. Bu karara göre, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış müzakereleri ancak Ukrayna koşullarında başlayabilir ve Ukrayna'nın gerekçesiz Rus saldırganlığının kurbanı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Şart açık: Barış görüşmelerinin başlayabilmesi için Rusya Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'daki güçleri tamamen çekecek. Bu adımlar diyaloğu başlatmak için temel gereklilikleri oluşturur. Uluslararası hukukun yeniden tesis edilmesi ve adaletin aranması son derece önemlidir. Ukrayna ekonomisinin yüzde 30'undan fazlasına ağır zarar vermekten sorumlu olan Rusya'nın hesap vermesi gerekiyor. Saldırgan taraf olarak bize verdiği zararın tazmini karşılanması tazminat ödemekle yükümlü olmalıdır.

Saldırganlık yalnızca devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değildir; tüm uluslararası topluma karşı işlenmiş bir suçtur.

-Rusya ile iki yıl süren savaşın ardından Ukrayna'nın Rus kuvvetlerinin Kırım Yarımadası'ndan çekilmesi konusunda ısrar etmesini askeri açıdan gerçekçi buluyor musunuz?
Uzun vadede iyimserim çünkü saldırı suçu sadece devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değil; tüm uluslararası topluma, tüm ülkelere karşı işlenmiş bir suçtur ve eminim ki uluslararası mücadeleyi sürdürme iradesi yeniden tesis edilecektir. Bu bir zaman meselesi. Ama elbette gerçekçi olmak gerekirse beklediğimizden uzun sürebilir. Ama sonuç kaçınılmazdır. İnsanlık bir yol ayrımında: Ya yirmi birinci yüzyılda uluslararası hukukun rehberliğinde ilerlemeyi ya da on dokuzuncu yüzyılın standartlarına geri çekilmeyi seçecek. Putin, eylemleriyle bizi bu köhne uygulamalara dönmemizi, böylece yüzyıllarca süren ilerlemeyi feda etmemizi istiyor. Ancak insanlığın uluslararası hukuk ilkelerini tercih ederek akıllıca seçim yapacağına inanıyorum. Bu iyimserlik Kırım'daki duruma da yayılıyor.

Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak?

- Ukrayna Güvenlik Servisi, yaklaşık 40 milyon dolar değerindeki askeri silahlarla ilgili yolsuzluğu ortaya çıkardığını açıkladı. Başsavcı'nın çalınan paraya el konulduğunu söylediğini biliyorum. Peki, Ukrayna'da mali yolsuzluğun kronik olduğunu düşünüyor musunuz? Yolsuzluk, Avrupa Birliği'ne katılma girişiminizde büyük bir engel değil miydi?

Yolsuzluk sorunu uzun yıllardan beri var ve Ukrayna'da çok büyük bir sorun. Başkan Zelenskiy'nin seçilmesinin nedenlerinden biri de yolsuzlukla mücadele ihtiyacıydı ve o da sözünü tuttu. Şimdi mevcut duruma baktığınızda Ukrayna'da hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını göreceksiniz. Mesela yolsuzluk davalarında milletvekillerinin dokunulmazlığı yok. Size Ukrayna Parlamentosu üyelerinin yolsuzluk suçlamasıyla adalet önüne çıkarıldığı davalardan birçok örnek verebilirim. Bir başka örnek, yolsuzluk nedeniyle adalet önüne çıkarılan Ukrayna Başyargıcı’dır. Önemli şahsiyetlerin ve üst düzey politikacıların adalet önüne çıkarıldığı başka birçok örnek bulunuyor. Yolsuzlukla mücadelede çok etkili bir yapı oluşturduk ve yolsuzlukla mücadelemiz devam ediyor, çünkü çok basit bir gerçeğin farkındayız: Özellikle savaş sırasında yolsuzluğa tahammül edemeyiz. Çünkü yolsuzluk NATO'ya ya da Avrupa Birliği'ne katılmak istediğimiz bir dönemde küresel anlamda ortaklarımızın ve müttefiklerimizin gözünde güvenilirliğimizi zedeliyor.

-Başkan Zelenskiy'nin birden fazla röportajda söylediği ilginç şeylerden biri de Ukrayna'yı desteklemenin bir hayır işi olmadığıdır. Bundan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

Ukrayna aslında Avrupa'nın kalkanı rolünü oynuyor. Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak? Birincisi, bu durum NATO üyesi devletlerin karşı karşıya olduğu güvenlik risklerini artıracaktır. Pek çok kişi Rusya'nın hedeflerinin Ukrayna ile sınırlı kalmayacağına inanıyor; sırada Moldova ve Baltık ülkelerinin yanı sıra Polonya da olabilir. Bu durum, ABD ve NATO üyelerinin Rusya tehdidine karşı savunma bütçelerini önemli ölçüde artırmalarına ve savunma mekanizmalarını güçlendirmelerine yol açacak.

Fotoğraf Altı: Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)
Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)

Sonuç olarak, ABD'nin, Avrupa ülkelerinin ve diğer NATO üyesi ülkelerin üstlendiği mali yükler, mevcut harcamaların çok üzerinde artacak. Dolayısıyla, Ukrayna'nın Rusya'nın yayılmacılığına karşı direnişini desteklemenin sadece iyi niyetli bir davranış değil, aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğu sonucuna varıyoruz.  Rus emperyalizmine karşı direnişimiz sadece egemenliğimizi savunmak değil, aynı zamanda uluslararası düzeni desteklemektir. Bu görevdeki başarısızlık, dünya çapındaki diğer potansiyel saldırganları güçlendirebilir ve motive edebilir.

Araplara şöyle diyorum: Saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturun; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olun.

-Peki, Ukrayna ile Arap dünyasının, iki tarafı yakınlaştıracak ortak bir zemin mevcut mu?

Evet, birçok ortak mesele var. Bana sık sık şu tür sorular soruluyor: Arap dünyasına sizi neden desteklemeleri gerektiğini nasıl açıklayabilirsiniz? Bunu Avrupa ülkelerine anlatabilirsiniz çünkü siz Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçasısınız ve Avrupa değerleri için mücadele ediyorsunuz. Evet. Peki, bu durumu Arap dünyasına nasıl açıklayacaksınız? Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturmuş olursunuz; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olursunuz. Bu Arapları bizi desteklemeye teşvik edecek önemli bir neden. İkinci neden ise gıda güvenliğidir. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı dünya çapında gıda güvenliğini ve tedarik zincirlerini baltaladı. Son olarak nükleer güvenlik. Ukrayna'yı desteklemek nükleer felaket olasılığını azaltır. Son olarak ahlaki bir argüman var: Rusya, Ukrayna savaşında saldırgandır.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.