İran Meclisi’nde ‘nükleer anlaşmanın’ canlandırılması için hükümete ‘yeşil ışık’ yakılması tartışıldı

Milletvekilleri Washington'u Tahran'ın tekliflerine ‘uygun bir şekilde yanıt vermeye’ davet etti

Şemhani ve Abdullahiyan, Meclis’teki ‘nükleer müzakerelerle ilgili’ kapalı oturuma katıldı.  (Tasnim)
Şemhani ve Abdullahiyan, Meclis’teki ‘nükleer müzakerelerle ilgili’ kapalı oturuma katıldı. (Tasnim)
TT

İran Meclisi’nde ‘nükleer anlaşmanın’ canlandırılması için hükümete ‘yeşil ışık’ yakılması tartışıldı

Şemhani ve Abdullahiyan, Meclis’teki ‘nükleer müzakerelerle ilgili’ kapalı oturuma katıldı.  (Tasnim)
Şemhani ve Abdullahiyan, Meclis’teki ‘nükleer müzakerelerle ilgili’ kapalı oturuma katıldı. (Tasnim)

Tahran’ın Avrupa Birliği (AB) tarafından nükleer anlaşmayla ilgili ‘nihai metne’ yanıtına dair görüşlerini AB ile paylaşmasının üzerinden iki gün geçmesinin ardından, nükleer müzakere ekibi ve üst düzey yetkililer İran Meclis’inde milletvekillerini ‘müzakere süreciyle’ ilgili bilgilendirdi.  
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Dışişleri Hüseyin Emir Abdullahiyan ve ‘nükleer müzakere heyetinin başkanı’ Ali Bakıri Kani, dün İranlı milletvekillerine nükleer müzakerelerle ilgili gelişmelere dair ayrıntılı brifing verdi. Şemhani başkanlığındaki ‘nükleer dosya’ ile ilgili olan yetkililer önceki gün de Meclis’teki Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyeleriyle görüşmüştü.  
Meclis Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkan Yardımcısı Abbas Muktedai, IRNA haber ajansına yaptığı açıklamada, milletvekillerinin toplantıda ilgili kişilerin açıklamalarını dinlediklerini ve kendi görüşlerini ifade ettiklerini belirterek, “İran, anlaşmayı uygulamak için siyasi kararını aldı ve şimdi ABD'nin tutumunu netleştirmesi gerekiyor" dedi.  
Tahran, Avrupa Birliği’nin ‘nükleer müzakerelerle’ ilgili nihai anlaşma taslağına pazartesi günü yanıt vermişti. İran medyası, Tahran’ın bu aşamada diğer tarafın yanıtını beklediğini aktardı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, önceki gün yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki günler önemli, eğer teklifimiz kabul edilirse, anlaşmayı gerçekleştirmeye ve dışişleri bakanları toplantısında duyurmaya hazırız” dedi.  
Öte yandan Avrupa Birliği ve ABD, nükleer müzakereler sonucunda hazırlanan nihai anlaşma taslağına Tahran'ın verdiği yanıtı incelediklerini duyurdu.  ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise önceki gün yaptığı açıklamada, metne yanıt vereceklerini belirterek, "Kapsamlı Ortak Eylem Planı ile uyum için karşılıklı bir getiri elde etmenin tek yolu, İran'ın anlaşma kapsamını aşan kabul edilemez taleplerden vazgeçmesidir. Biz bu talepleri uzun zamandır 'konu dışı' olarak nitelendiriyoruz" dedi. Ancak ne ABD ne de Avrupa Birliği, incelemeyi ne zaman tamamlayacaklarıyla ilgili bir zaman cetveli belirlemedi. 
Meclis Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkan Yardımcısı Muktedai, “Nisan 2021'den bu yana devam eden müzakere süreci sona erdi, İran yanıtını en kısa sürede verdi, şimdi diğer tarafın ciddiyetini göstermesi gerekiyor. Bu da İran halkının çıkarlarının dikkate alınmasıdır, eğer Avrupalılar bu yönde bir atım atmazsa yakında soğuk mevsim geliyor ve muhtemelen Avrupalılar daha fazla zarar görecektir. Karşı tarafla en üst düzeyde bir anlayışa ve uzlaşıya varmamız gerekiyor, Meclis oturumunda bunu kararlaştırdık’’ diye konuştu.  
ABD’nin tutumunu netleştirmesi gerektiğini belirten Muktedai, “ABD İran halkının haklarının tamamıyla teslim edilmesi gerektiğini kabul etmeli ya da daha önce yaptığı gibi anlaşmayı reddetmeli. Avrupa Birliği aracılığıyla söylenmesi gerekenler söylendi, şimdi ABD’nin bir siyasi karar verme zamanı, eğer karşı taraf verdiği sözleri uygulamazsa tüm sorunluluk onlara ait olacaktır. Meclis toplantısında yaptırımların kaldırılmasıyla ilgili talepleri inceledik, bunların sağlamasının yapılması gerekir, milletvekilleri olarak takipçisi olacağız” dedi.  
Meclis’teki kapalı toplantıya ilişkin İran resmi haber ajansı IRNA'ya konuşan Milletvekili Veli İsmali ise "Nükleer müzakerelerle ilgili bize sunulan rapor, mevcut müzakere heyetinin önceki müzakere heyetine kıyasla daha güçlü ve mantıklı bir müzakere süreci yürüttüğünü gösteriyor. Şimdi top ABD’nin sahasında, İran’ın tekliflerine doğru bir yanıt vermeleri gerekiyor. Müzakere heyetine tam yetki verilmiş durumda, varılacak muhtemel bir anlaşmanın Mecliste onaylanmasına gerek yok. Meclis’teki bu toplantı son toplantı değildi, önümüzdeki günlerde de gerek Meclis’te gerekse Ulusal Güvenlik Komisyonu’nda, İran halkının çıkarlarının en üst düzeyde sağlanması için değerlendirmeler devam edecek." ifadelerini kullandı. 
Milletvekili Rıza Selimi ise, muhtemel bir nükleer anlaşmanın Meclis tarafından onaylanması gerektiğini iddia etti. Meclis Ulusal Güvenlik Komisyonu Sözcüsü Ebulfadl Amevi, “Anlaşma yolundayız, uzak değiliz ama henüz anlaşmaya varmadık, eğer karşı tarafta ciddi bir irade varsa çok kısa sürede anlaşma olabilir” dedi.  
Geçtiğimiz ay Meclis çevreleri, nükleer müzakerelerde neler yaşandığına dair yeterli bilgi edinememekten şikayetçi olmuştu. İran ve küresel güçler arasında Viyana’da düzenlenen nükleer müzakereler, mart ayında ABD ve İran arasında bazı konularda uzlaşı sağlanamaması nedeniyle duraklatılmıştı. İhtilaf konularının başında ise İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun, ABD’nin ‘yabancı terör örgütleri listesinden’ çıkarılması gelmekteydi.  
İran medyasına göre, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, “Konsey müzakereler hakkında bir karar vermeyecek, Meclis’e göndermeden önce anlaşmayı inceleyerek bir oylamada bulunacak” dedi. Mecliste nükleer müzakerelerin sonuçlarını ve muhtemel bir nükleer anlaşmayı değerlendirmek için basına kapalı özel toplantıdan önce Şemhani üst düzey yetkililerle bir toplantı gerçekleştirmişti. Toplantıda Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Ali Bakıri gibi üst düzey isimler hazır bulunmuştu. İran Dini Lideri Ali Hamaney’e bağlı olan Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi, nükleer müzakerelerle ilgili son sözü söyleme yetkisine sahip. Yüksek Konsey, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin görev yıllarının başlarında, dışişleri bakanlığına aktarılmadan önce ‘nükleer müzakereleri’ doğrudan kendisi yürütmekteydi.  
İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 2015'te Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak adlandırılan bir anlaşma imzalanmıştı. Washington 2018’de Başkan Donald Trump döneminde, anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başladı. Bunun üzerine Tahran anlaşmadaki taahhütlerini kademeli olarak durdurdu.  
Anlaşmanın yeniden uygulanmasını sağlama ve ABD'nin anlaşmaya dönüşü için Nisan 2021'den beri Avrupa Birliğinin (AB) koordinatörlüğünde Viyana'da yapılan müzakereler sonucunda ortaya çıkan ‘nihai metin’ geçtiğimiz haftalarda İran, ABD ve diğer katılımcılara gönderildi. Washington, Tahran'ın anlaşmadaki taahhütlerine geri dönmesini, İran ise ABD'nin anlaşmaya dönerek tüm yaptırımları kaldırmasını ve anlaşmadan tekrar ayrılmayacağına dair güvence vermesini talep ediyor. İran ayrıca nihai anlaşma için nükleer programıyla ilgili Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın ‘siyasi’ olarak nitelendirdiği soruşturmalarını sonlandırmasını istiyor.  
Wall Street Journal gazetesi, 11 Ağustos'ta ismi açıklanmayan Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberinde, AB'nin Tahran’a, görüşmelerdeki tıkanıklığı aşmak için İran'ın geçmişteki nükleer faaliyetlerine ilişkin BM soruşturmasını kapatmayı amaçlayan bir öneri sunduğunu yazmıştı. 



Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
TT

Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)

Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, Rusya’nın İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşmasına varılması amacıyla gizli arabuluculuk yürüttüğünü, bu sürecin ABD yönetiminin bilgisi ve onayı dâhilinde ilerlediğini açıkladı.

İsrail devlet televizyonu Kan 11, Azerbaycan’ın şu anda üst düzey yetkililerin katıldığı toplantı ve görüşmelere ev sahipliği yaptığını; temasların Bakü’de sürdüğünü bildirdi.

Bilgi sahibi bir güvenlik kaynağı, Rus arabuluculuğuna rağmen İsrail ile Suriye arasındaki temaslarda hâlâ bir boşluk bulunduğunu, ancak son haftalarda sınırlı da olsa ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Kan 11’e konuşan kaynaklar, Moskova ile Şam’ın ilişkileri güçlendirmek için çalıştığını; Rusya’nın geçen ay Lazkiye kıyı bölgesine asker ve askeri teçhizat sevk ettiğini aktardı. Aynı kaynaklar, İsrail’in Suriye’nin güneyinde Türkiye’nin varlığını pekiştirme girişimleri yerine, Rusya’nın sahadaki varlığını tercih ettiğini kaydetti.

Dün (çarşamba) Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani Moskova’yı ziyaret ederek Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü ve iki ülke ilişkilerinin stratejik düzeye taşınmasının hedeflendiğini belirtti.

İkili ilişkilerdeki en dikkat çekici gelişme ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 15 Ekim’de Suriye’de geçiş döneminin başkanı Ahmed eş-Şera’yı kabul etmesi oldu. Görüşmede taraflar, stratejik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ile enerji ve gıda alanlarında iş birliğinin önemine vurgu yapıldı.

İsrail’in Rusya ile iyi ilişkiler sürdürdüğü ve Tel Aviv’in Suriye dosyasında Moskova ile çıkar paylaşımı konusunda uzlaşı aradığı biliniyor. Mayıs ayından bu yana Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Suriye başta olmak üzere çeşitli başlıkları ele alan dört uzun telefon görüşmesi yaptığı ifade ediliyor.

scd
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Moskova’da çarşamba günü gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare  (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı Enformasyon İdaresi, mayıstaki temasların ardından yaptığı açıklamada, Putin’in Suriye’yi bölmeye yönelik her türlü İsrail müdahalesini kesin biçimde reddettiğini ve Moskova’nın yeniden imar ile istikrarın sağlanmasına desteğini yinelediğini duyurmuştu.

cdfr
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Şam’da düzenlenen ortak basın toplantısından bir kare (EPA)

Tel Aviv’de ise “Türkiye nüfuzuna karşı Suriye’de Moskova ile ortak çıkarlar bulunduğu” değerlendirmesi yapılıyor. Maariv gazetesine göre Rusya, hem Türkiye hem de İsrail ile iyi ilişkiler sürdürüyor ve iki ülke arasında gerilimin tırmanmasını engellemeye çalışıyor. Aynı zamanda, tüm tarafların—Suriye dâhil—onayıyla ülkedeki pozisyonlarını korumayı hedefliyor.

dfgt
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İstanbul’da cumartesi günü ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı görüşmeler sırasında, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin de hazır bulunduğu an (EPA)

ABD’nin İsrail-Suriye güvenlik düzenlemelerinde başat rolü üstlenmesine rağmen, Washington’un Rusya dâhil diğer müttefiklerden gelecek “olumlu katkılara” kapıyı kapatmadığı belirtiliyor.

Eski diplomat ve Suriye-Ortadoğu uzmanı akademisyen Mihail Harari’ye göre, Ahmed eş-Şera’nın Suriye’yi temkinli ve dengeli biçimde yönetmesi, ülkeye bölgesel ve uluslararası destek kazandırdı. Harari, İsrail’in Suriye’de kaosun sürmesini isteyen bir aktör gibi görünmekten kaçınması gerektiğini savundu.

Şarku’l Avsat’ın Harari’nin Maariv’de yayınlanan makalesinden aktardığı analize göre İsrail’in çıkarlarını sağlıklı yönetebilmesi için Şam ile bir güvenlik anlaşmasını hızla sonuçlandırması gerekiyor. Harari, son savaşta elde edilen askerî kazanımların siyasi kazanca dönüştürülmesinin, mevcut “pasif” tutumla mümkün olmayacağını ifade etti.


Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
TT

Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)

Gazze’nin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde faaliyet gösteren silahlı bir grup, İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran “sarı hat”a yakın bir konut alanında yaşayan sivillerin tamamını silah tehdidi altında tahliyeye zorladı.

Şarku’l Avsat’a konuşan saha kaynakları, “Rami Halis Grubu” olarak anılan silahlı yapıya mensup kişilerin perşembe sabahı erken saatlerde Şuaf ve Kibbutz bölgelerinde ayakta kalan evlerin yakınına gelerek havaya ateş açtığını, ardından bölgeden çekildiğini aktardı. Aynı grubun öğle saatlerinde geri dönerek megafonla, gün batımına kadar tahliye edilmemesi halinde ateş açılacağı uyarısında bulunduğu belirtildi.

Kaynaklara göre silahlı kişiler, olası bir saldırıdan kaçınmak amacıyla sivillerle doğrudan temas kurmadı ve yüzlerce metre mesafeden megafonla seslendi. Grup, tahliyenin İsrail ordusunun talimatıyla yapıldığını iddia ederken, İsrail güçlerinin sarı hattın doğusunda, bu ailelerin kısa süre önce döndüğü evlere yaklaşık 150 metre uzaklıktaki bölgeleri kontrol ettiği ifade edildi.

Tehditler üzerine bölge sakinleri fiilen göç etmek zorunda kaldı ve Gazze kentinin batısındaki alanlara yöneldi. Kaynaklara göre, bir kısmı ağır hasarlı evlerde, bir kısmı ise çadırlarda yaşayan 240’tan fazla kişi yeni ve zorlu bir göç yolculuğuna çıktı.

Önceki İsrail adımı

Saha kaynakları, İsrail güçlerinin salı ve çarşamba akşamları söz konusu bölgelere patlayıcı içermeyen sarı renkli variller attığını, ancak o aşamada tahliye talep edilmediğini ifade etti. Bugünkü zorla tahliye adımının ise, ateşkes anlaşması kapsamındaki çekilme hattı doğrultusunda “yeşil ve güvenli” olarak sınıflandırılan bölgelerde yaşayan daha fazla sivili yerinden etmeye yönelik İsrail planlarının uygulanması anlamına geldiği kaydedildi.

tgrhy
Gazze kentinin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde yıkılmış bir bina (EPA)

İsrail güçlerinin son haftalarda sarı hattın kapsamını genişlettiğine işaret eden kaynaklar, yeni hamlenin Tuffah Mahallesi’nin içine doğru yaklaşık 150 metre derinlikte ve 300 metre genişlikte yeni bir alanın fiilen kontrol altına alınması anlamına geldiğini vurguladı. Bu sürecin, zaman zaman bombardıman, zaman zaman tehdit yoluyla mahallenin adım adım ele geçirilmesi şeklinde ilerlediği belirtildi.

Ek bir tampon bölge

Görünen o ki İsrail, Gazze’nin doğusunda, özellikle Selahaddin Caddesi’nden 7 Ekim 2023 öncesindeki sınırlara kadar uzanan ve en az 2,5 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturma planını fiilen hayata geçiriyor. Bu plan, Filistinli kaynaklar tarafından haftalar önce Şarku’l Avsat’a açıklanmıştı.

sd
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze’nin kuzeyinden güneyine uzanan Selahaddin Caddesi, savaş boyunca büyük askerî öneme sahipti ve İsrail ordusu bu yolu farklı eksenlerden kesmeye odaklandı. Ateşkes anlaşmasında “ilk çekilme hattı” olarak sunulan sarı hattın, birçok bölgede fiilen ileri taşındığı; bunun da çevredeki yerleşim alanları üzerinde İsrail kontrolünü genişlettiği ifade ediliyor.

Süregelen ihlaller

Bu gelişmeler, Gazze Şeridi’nde İsrail’in ateşkes ihlallerinin sürdüğü bir döneme denk geldi. Beyt Lahiya’da bir insansız hava aracı saldırısında bir Filistinli hayatını kaybederken, diğer bölgelerde de İHA’lardan ve zırhlı araçlardan açılan ateş sonucu yaralanmalar yaşandı. İsrail hava kuvvetleri, Han Yunus’un doğusu ve Refah’ın kuzeyinde çeşitli hedefleri vurdu.

10 Ekim 2023’te yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail ihlallerinde hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının 413’ü aştığı bildiriliyor. Hamas ise ihlal sayısının 900’ü geçtiğini belirterek, arabulucularla temas halinde olduklarını ve anlaşmanın ikinci aşamasına geçilmesini değerlendirdiklerini açıkladı.

rgh
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta, bir yardım mutfağından yemek almak için bekleyenler arasında duran Filistinli bir kız (AP)

Hamas, İsrail’in anlaşmaya uyması konusunda ABD’nin rolüne dikkat çekiyor. Hareketin sözcüsü Hazım Kasım, “Başkan Trump’ın Gazze ve bölgede barışı sağlayabilecek tek kişi olduğuna inanıyoruz. Netanyahu’yu barışın gereklerini yerine getirmeye zorlayabilecek tek aktör odur” dedi.


Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?