Türkiye, Suriye'deki güçlerini geri çekmeyecek

Ankara, bu konudaki tutumunu muhalif gruplara bildirdi.

Halep yakınlarında bulunan askeri bölgedeki bir muhalif gurup üyesi. (AFP)
Halep yakınlarında bulunan askeri bölgedeki bir muhalif gurup üyesi. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye'deki güçlerini geri çekmeyecek

Halep yakınlarında bulunan askeri bölgedeki bir muhalif gurup üyesi. (AFP)
Halep yakınlarında bulunan askeri bölgedeki bir muhalif gurup üyesi. (AFP)

Suriye'nin kuzeybatısındaki Suriyeli muhalif gruplarla yapılan görüşmelerde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) İdlib ve Halep kırsalından çekilmesine ilişkin herhangi bir plan ya da görüşme olmadığı bildirildi. Türkiye’den askeri bir kaynak tarafından aktarılan bilgilere göre ayrıca bölgede konuşlu Türk güçlerinin ‘muharip kuvvetler’ ve Astana Formatı çerçevesinde Türkiye ile Rusya arasında 2020 yılı başlarında imzalanan bir anlaşmayı uyguluyorlar.
Şarku’l Avsat’ın muhalefet gruplarının bir liderinden edindiği bilgilere göre geçtiğimiz günlerde Suriye'nin kuzeybatısında bir Türk askeri yetkilinin katılımıyla yapılan ve muhalif gruplardan çok sayıda askeri yetkilinin hazır bulunduğu özel bir toplantıda, Suriye dosyası ve son gelişmeler ele alındı. Bunun yanı sıra Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşma planı ve iki taraf arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi konularının da görüşüldüğü iddia edildi. Türk yetkili görüşmede, Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilme yönünde herhangi bir planı ya da niyeti olmadığını vurguladı. Şam rejimi her ne kadar Ankara ile yakınlaşmanın ön koşulu olarak Türk güçlerinin Suriye'den çekilmesini istese de görüşmede Türkiye’nin ‘kısa vadede böyle bir planının olmadığı’ kaydedildi.
Bir kaynağa göre Türk yetkili şu iddialarda bulundu:
“İdlib ve Hama, Halep ve Lazkiye kırsalında konuşlu Türk güçleri tamamen muharip kuvvetlerdir. Barış gücü ya da muhalefet ile Suriye rejimi arasındaki ateşkesin gözlemcileri değiller. Astana Formatı çerçevesinde Türkiye ile Rusya arasında 2020 yılı başlarında yapılan bir anlaşma sonucunda rejim güçleri ve müttefiklerinin o dönemdeki başarısız saldırısı sırasında İdlib'in doğusundaki Serakib çevresinde konuşlandılar. Türk güçlerinin bölgedeki görevleri, rejim güçlerinin İdlib'e ve Suriye'nin kuzeybatısında muhalif grupların kontrolündeki bölgelere doğru ilerlemeye yönelik her türlü girişime karşı koymaktır.”
Suriye rejiminin herhangi bir saldırısının yukarıda belirtilen anlaşmanın açık bir ihlali olduğunu belirten Türk yetkili, Türk güçlerinin ve muhalif grupların operasyona karşılık verme ve herhangi bir saldırıyı püskürtme hakkına sahip olduğunu vurguladı.
Türk ve Suriyeli yetkililer arasında, Ankara ile Şam arasındaki uzlaşı ve yakınlaşma planına ve koşullarına dair yapılan açıklamalar çerçevesinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu cuma günü bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Suriye rejiminin iki ülkenin yakınlaşması için Türkiye’nin Suriye’den çekilmesini şart koşmasının ‘doğru ve gerçekçi’ olmadığını belirtti. Çavuşoğlu, Türkiye’nin çekilmesi halinde bölgeye Suriye’nin başa çıkamayacağı şekilde terör örgütlerinin hakim olacağını, bunun da hem Türkiye hem de Suriye rejimi için risk oluşturduğunu vurguladı.
Reuters’ın kendi kaynaklarından aktardığına göre Milli İstihbaratı Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Ali Memluk ile geçtiğimiz haftalarda Şam'da iki taraf arasındaki anlaşmazlıkları ele alırken, Suriye’de bu anlaşmazlıkları aşarak Türkiye ve Suriye dahil herkesin çıkarına olacak çözüme ulaşmak için bazı görüşmeler yaptı.
Gazete Pencere yazarı Nuray Babacan, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Memluk’un, MİT Başkanı Fidan’a mülteci meselesi ve diğer ilgili konuları müzakere etmeden önce Suriye topraklarında bulunan Türk askerlerinin geri çekilmesini şart koştuğunu öne sürdü.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Suriye rejimi ile muhalefeti arasındaki uzlaşıya ilişkin açıklamaları, muhalif grupların kontrolündeki bölgelerde ve mülteci kamplarında bir ay boyunca devam eden kitlesel gösterilere neden olmuştu.
Türkiye’nin İdlib ile Hama, Halep ve Lazkiye kırsalında ve Halep'in kuzeyinde Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı, Rakka ve Haseke kırsalında Barış Pınarı harekat bölgelerinde 124 üssü ve askeri noktası bulunuyor. Bu üslerde ve noktalarda 120 binden fazla Türk askeri ile hava savunma sistemleri, ağır topçular ve roketatar dahil binlerce askeri teçhizat yer alıyor. Suriye rejimi güçlerinin, İran destekli milislerin ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bahsi geçen bölgelere ilerleme girişimlerine karşı askeri bir savunma hattı oluşturuyor. Bununla birlikte Suriye rejimine muhalif silahlı grupların 50 binden fazla üyesini silahlandırarak ve aylık maaş ödeyerek destekliyor.



Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
TT

Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi yönünde ortak bir çaba içinde, dolaylı müzakerelerin ileri aşamasına geçilmesinin önünü açmak için "daha ciddi" görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor. Hamas hareketi içindeki bilgili kaynaklardan gelen açıklamalara göre beklenen görüşmelerin, bu ay sonu veya gelecek ay başında yapılması bekleniyor.

Şarku'l Avsat'a bilgi veren kaynaklar, Kahire'de düzenlenecek kapsamlı bir Filistin ulusal toplantısı için hazırlıkların sürdüğünü, önemli ve acil konularda anlaşmaya varıldığını belirtti.

Fetih Sözcüsü Abdülfettah Devle ise özel açıklamasında, Gazze Şeridi'ni yönetecek bir komitenin kurulmasına ilişkin duyurunun "yakında yapılmasının muhtemel" olduğunu belirterek, beklenen oluşumun Filistin vizyonuyla uyumlu olmasının önemini vurguladı. Devle, "belgelenmiş ve resmi bir anlaşma yayınlanana kadar" belirli bir tarih vermedi.


 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
TT

 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)

Financial Times gazetesi, güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in Arap ve İslam ülkelerinden gelen itirazlar sonrasında Gazze Barış Konseyi üyeliğine aday listesinden çıkarıldığını bildirdi.

Blair, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonlarında İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik planını açıkladığı sırada konsey üyeliği için belirlenen tek isimdi. Trump, Blair'i "çok iyi bir adam" olarak tanımlamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’ten aktardığına göre, Blair o dönemde planı "cesur ve akıllıca" olarak nitelendirdi ve ABD başkanının başkanlık edeceği konseye katılmaktan memnuniyet duyacağını ifade etti.

Ancak bazı Arap ve Müslüman ülkeler, kısmen 2003 yılında ABD öncülüğündeki Irak işgaline verdiği güçlü desteğin Ortadoğu'daki itibarına verdiği zarar nedeniyle plana karşı çıktı.

Financial Times, Blair'in bir müttefikinin, eski başbakanın Barış Konseyi üyesi olmayacağını söylediğini aktardı. Müttefik, "Bu konsey mevcut dünya liderlerinden oluşacak ve altında daha küçük bir yürütme kurulu bulunacak" dedi.

Kaynak, Blair'in, Trump'ın damadı Jared Kushner ve ABD başkanının kıdemli danışmanlarından Steve Witkoff'un yanı sıra Arap ve Batı ülkelerinden üst düzey yetkililerle birlikte yürütme kurulunda yer almasının beklendiğini de ifade etti.


Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”