Mısırlı muhaliflerin geri dönmesi çağrısı İhvan içindeki bölünmeyi derinleştirir mi?

İhvan’ın yurtdışındaki liderlerinin çağrıya olumlu yanıt verilmesinin İhvan içindeki bölünmeyi derinleştirebileceği korkusuyla çağrı karşıtı kampanya başlattılar

Mısır’da Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘terör örgütüne üyeliği’ suçlamasıyla yargılandıkları daha önceki duruşmalardan bir kare (AFP)
Mısır’da Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘terör örgütüne üyeliği’ suçlamasıyla yargılandıkları daha önceki duruşmalardan bir kare (AFP)
TT

Mısırlı muhaliflerin geri dönmesi çağrısı İhvan içindeki bölünmeyi derinleştirir mi?

Mısır’da Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘terör örgütüne üyeliği’ suçlamasıyla yargılandıkları daha önceki duruşmalardan bir kare (AFP)
Mısır’da Müslüman Kardeşler üyelerinin ‘terör örgütüne üyeliği’ suçlamasıyla yargılandıkları daha önceki duruşmalardan bir kare (AFP)

Mısır’da günlerdir yurt dışındaki ‘terör örgütü üyesi’ olanlar dışındaki ‘muhaliflerin geriye dönüşü’ ile ilgili bir ‘çağrıdan’ söz edilirken yurtdışındaki Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Rehberlik Konseyi Başkanı İbrahim Münir liderliğindeki ‘Londra Cephesi’ ile İhvan’ın eski Genel Sekreteri Mahmud Hüseyin liderliğindeki ‘İstanbul Cephesi’ liderleri bu çağrıya olumlu yanıt verilmesinin Londra ve İstanbul cepheleri arasında aylardır süregelen çatışmayı ve bölünmeyi daha da şiddetlendirmesi korkusuyla çağrı karşıtı kampanya başlattılar.
İhvan’ın yurtdışındaki liderleri, medyada yer almak ve yurtdışındaki gençleri kendilerine çekmek için muhaliflerin geri dönüşü çağrısından yararlanırken uzmanlar, İhvan’ın, çoğu şiddet olaylarına karışmakla suçlanan ve Mısır tarafından ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırılan bir grubun üyelerinden geri dönüş çağrısına yanıt vermemelerini nasıl isteyebildiğini sorguladılar.
Mısır İnsan Hakları Ulusal Konseyi üyesi Muhammed Enver es-Sedat, lideri olduğu Reform ve Kalkınma Partisi aracılığıyla kısa bir süre önce ‘Mısırlı muhaliflerin dönüşü’ için bir girişim başlattığını duyurdu. Sedat'a göre girişim, yurtdışında yaşayan, hakkında mahkeme kararı olmayan, şiddet olaylarına karışmamış, terör örgütü üyesi olduğu kanıtlanmamış ve Mısır yasaları, mevzuatı ve anayasasını ihlal etmemiş olmaları koşuluyla Mısır’a geri dönmek isteyen tüm muhalifleri kapsıyor. Ancak yurtdışındaki İhvan liderleri çağrıya karşıtı bir kampanya başlattı. Londra ve İstanbul cepheleri İhvan üyelerinden çağrıya yanıt vermemelerini istedi.
Mısır'ın eski İçişleri Bakan Yardımcısı ve güvenlik uzmanı Tümgeneral Faruk el-Megrahi muhaliflerin geri dönüşü için yapılan çağrının yurtdışındaki Müslüman Kardeşler üyelerini kapsayıp kapsamadığı belirtilmediğinden yurtdışındaki İhvan üyelerinin bu çağrıdan yararlandığını söyledi.  Konuyu Şarku'l Avsat'a değerlendiren Megrahi, “İhvan üyeleri, hedeflerine ulaşmak için her zaman her türlü fırsatı kollar” yorumunda bulundu.
Mısır kökten dincilik meselelerinde uzman Mahir Fergali ise şunları söyledi:
“İhvan’ın yurtdışındaki liderleri, muhaliflerin geri dönüşü için yapılan çağrıyı medyada yeniden yer almak, geri dönüşleri ve uzlaşmaları Mısır’da siyasetçiler ve halk tarafından reddedilmesine rağmen geri dönüş ve uzlaşı kartını oynamak için kullanıyorlar.”
Şarku'l Avsat'a yaptığı değerlendirmede, yurt dışına kaçan birçok Müslüman Kardeşler üyesinin Mısır'daki şiddet olaylarına karışmakla suçlandığını hatırlatan Fergali, “Bu durumda nasıl geri dönebilecekler?” diye sordu. İhvan meselelerini yakından takip eden bir kaynağa göre İhvan’ın yurtdışındaki liderleri, çağrının ardından grubun yurtdışındaki gençlere iş olanakları ve maddi yardım sağlayacaklarını söylediler.
Ancak Fergali, yurtdışındaki İhvan liderlerinin, gençlere iş fırsatları ve maddi yardım sağlama vaatlerinin kendi iç meseleleri olduğuna dikkati çekti. Yurtdışındaki İhvan üyesi gençler, geçtiğimiz aylarda, sosyal medya platformlarında, Müslüman Kardeşler liderlerinin onları terk ettiğini ve hayat şartlarının kötüleştiğini söyleyerek İhvan liderlerini eleştirdikleri videolar paylaştılar.
Gözlemcilere göre yurtdışındaki Müslüman Kardeşler üyesi bazı gençler, ikamet prosedürlerini ve kimlik belgeleri ile ilgili kendilerine verilen sözlerin ardından İhvan tarafından tamamen terk edildiklerinden şikayetçiler. Megrahi’ye göre ise Müslüman Kardeşler'in Londra’da, İstanbul'da ya da yurtdışında başka yerlerdeki liderleri peşlerinden gelen ya da yurtdışında onlara katılan gençlerle değil, yalnızca İhvan’ın liderliğini ele geçirme mücadelesiyle ilgileniyorlar.
Muhalefete yönelik geri dönmeleri çağrısı, yurtdışındaki liderler arasındaki bölünmenin İstanbul ve Londra cepheleri arasında daha da şiddetlendiği bir zamanda yapıldı. Londra Cephesi'nin Müslüman Kardeşler'in Rehberlik Bürosu'na alternatif olacak üstün bir organ olarak kurulmasının neden olduğu gerginliğin ardından İstanbul’daki Şura Konseyi üyelerini görevlerinden muaf tutmak amacıyla Londra Cephesi'nin yeni bir Şura Konseyi oluşturmasının yankıları halen devam ediyor.
Fergali’ye göre Genel Ofis, Londra Cephesi ve İstanbul Cephesi olmak üzere üç cephenin aralarında iktidar mücadelesi vermeleri, Genel Ofis’te ayrıca İhvan’ın silahlı kanadı ve özel komitelerinin kurucusu Muhammed Kemal'in grubunun yer alması ve tüm oluşumlar çeşitli vizyonlara sahip olmaları nedeniyle muhaliflerin geri dönüşü çağrısına yanıt verilmemesi konusunda nasıl ortak bir vizyona ulaşabilecekleri de bir soru işareti.
Fergali, son dönemde üç cephedeki sakin atmosferin yanı sıra uzlaşı ve yeniden birleşme girişimine hazırlığın ilk aşaması olarak aralarındaki anlaşmazlıkları medyada gündeme getirmemelerine rağmen fikir ayrılıklarının derinleşmeye devam ettiğini söyledi. Fergali’ye göre muhalefetin geri dönüşü çağrısı karşıtı açıklamaları bile özellikle gençlerle büyük bir bölünme ve anlaşmazlık yaşadıklarına işaret ediyor.
Londra Şura Konseyi'nin, İhvan’ın Mısır içindeki siyasi faaliyetlerinin kalıcı olarak dondurulması karşılığında Mısırlı yetkililerle temasa geçmek ve uzlaşma talep etmek için küçük bir heyetin kurulduğunu duyurmasının ardından İbrahim Münir liderliğindeki Londra Cephesi geçtiğimiz Ağustos ayı sonlarında uzlaşı fikrini ortaya atmıştı. Münir, geçtiğimiz Temmuz ayı sonlarında da Mısır'da yeni bir iktidar mücadelesine girmeyeceklerini söylemişti.
Ancak Fergali, yurtdışındaki İhvan üyelerinin muhaliflerin geri dönüşü çağrısını düşündüklerini açıklasalar bile Kahire’nin kendilerine yanıt verilmeyeceğini, çünkü İhvan üyelerinin Mısır'da çok sayıda şiddet ve provokatif olaya karışmakla suçlandığını ileri sürdü.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 2015 yılının ocak ayında şiddet olaylarına karışanlarla uzlaşmanın kendi kararı değil, Mısır halkının kararı olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Sisi, Temmuz ayı başlarında, İhvan'a üstü kapalı olarak atıfta bulunarak Mısır Ulusal Diyaloğu'nun bir grup dışında herkesi kapsadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Sisi'nin bu yöndeki sözlerinin (yani, Müslüman Kardeşler’in Ulusal Diyalog girişiminin dışında tutulmasının) açık ve net olduğunu düşünen Mehragi, İhvan üyelerinin Mısır devletine zarar veren eylemleri ve suçları ve provokasyonları nedeniyle Mısır Ulusal Diyalog girişimine katılamadığına dikkati çekti. Mehragi, Mısır'da yasaklı olan İhvan’ın kesinlikle girişimin dışında olduğunu, içinde yeri olmadığını ve İhvan ile uzlaşıya uygun zeminin bulunmadığını ifade etti.
Fergali ise İhvan’ın tek cephe oluşturmaya çalışmaktan, tüm faaliyetlerini durdurmaktan başka seçeneği olmadığını belirterek Mısır'da hiçbir koşulsuz iktidar mücadelesi olmayacağının altını çizdi.



BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
TT

BM'nin ‘kıtlık’ ilan etme kriterleri neler?

Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)
Gazze nüfusunun yarısı şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşıyor. (Reuters)

Acil önlemler alınmadığı takdirde mayıs ayı sonuna kadar Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlık yaşanacağı uyarısında bulunan Birleşmiş Milletler (BM), belirli bir bölgede kıtlık ilan etmek için katı kriterler kullanıyor.

Şarku'l Avsat'ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre BM, Roma merkezli iki uzman kuruluşu olan Dünya Gıda Programı (WFP) ve Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi olarak bilinen teknik bir organı kullanmasına güveniyor.

Bu sistem gıda güvensizliğinin ciddiyetini, uluslararası bilimsel standartlara dayalı bir ölçekte analiz edip sınıflandırıyor. Sistemin son raporu Gazze nüfusunun yarısının, yani 1,1 milyon kişinin şu anda ‘felaket’ düzeyinde bir gıda sıkıntısı içinde yaşadığını gösteriyor.

WFP tarafından dün (pazartesi) yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kıtlığın ‘eli kulağında’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, “Bu, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından kaydedilen en yüksek gıda felaketiyle karşı karşıya olan insan sayısıdır” ifadesi yer aldı.

Kıtlık nedir?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi, kıtlığı, ‘gıdaya erişimin olmaması nedeniyle yaygın yetersiz beslenme ve açlığa bağlı ölümlerle karşı karşıya kalan bir nüfus’ olarak tanımlıyor.

BM, şu anda yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı, ulaşılması zor kuzey Gazze Şeridi'nde ‘yaklaşan’ bir kıtlık uyarısında bulundu.

Bu bölgede yaşayanlar her gün havadan sınırlı miktarda atılan yardımların gelmesini bekliyor. Yardım paraşütleri yere yaklaşır yaklaşmaz, bölge sakinleri bir torba yiyecek alabilmek umuduyla enkazların arasına koşuyor.

Karadan gelen yardımlar ise İsrail tarafında denetlendikten sonra çoğunlukla Mısır'dan ve Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriyor.

Ancak bu yolla Gazze'ye ulaşan yardım miktarı halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Bu da kuzeye giden başka yolların açılması çağrılarına ve Kıbrıs'tan gıda yüklü iki gemi gönderilmesi gibi çeşitli girişimlere yol açtı.

Kıtlık nasıl ölçülür?

Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi’ne göre kıtlık, beş aşamadan oluşan akut gıda güvensizliği ölçeğinin en ciddi aşamasıdır.

Birinci aşama: Gıda güvenliğiyle ilişkili stres etkenleri çok az veya hiç yok.

İkinci aşama: Bazı insanlar yiyecek bulma konusunda stres yaşar

Üçüncü aşama: Gıda krizi.

Dördüncü aşama: Acil durum.

Beşinci aşama: Felaket durumu veya kıtlık.

Şarku’l Avsat’ın BM internet sitesinden aktardığı bilgiye göre bir bölge, üç kriteri yerine getirdiğinde beşinci aşamaya ulaşılır:

- O bölgedeki nüfusun en az yüzde 20'si aşırı düzeyde açlıkla karşı karşıyadır.

- Aynı bölgedeki çocukların yüzde 30'u zayıf ya da boylarına göre aşırı zayıf.

- Ölüm oranı ortalamaya göre iki katına çıkmıştır. Yetişkinler için bu oran günde 10 binde bir ölüm, çocuklar içinse günde 10 binde iki ölümdür.

Üçüncü kriterle ilgili olarak, WFP’ye göre ölümler hızlanıyor, ancak çatışma bölgelerinde genellikle olduğu gibi mevcut rakamlar sınırlı.

Ancak tahminlere göre ‘radikal önlemler almak için kıtlık teyit edilene kadar beklemek haklı gösterilemez.’

Sivil toplum kuruluşu Açlığa Karşı Eylem’den (Action Against Hunger) Jean-Raphael Poitou, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırma Sistemi tarafından dün (pazartesi) yayınlanan rakamların ‘dünyaya son uyarı’ olduğunu söyledi.

Poitou, AFP'ye verdiği röportajda “Hemen harekete geçilmeli. Yetersiz beslenen çocukları kurtarmak için çözümümüz var ama Gazze'ye erişimimiz yok” ifadelerini kullandı.

Kıtlığın nedenleri nelerdir?

Kıtlığın başlıca nedenleri şunlardır:

- Kuraklıklar, seller, kasırgalar, depremler ve zararlı böcekler (örneğin çekirgeler) gibi doğal afetler.

- Gıda ticaretini sekteye uğratan ve gıda fiyatlarını ve oynaklığını artıran ekonomik krizler.

- Bir afete yetersiz insani müdahale.

- (Sınıflandırmaya göre 1,9 milyon insanın yerinden edildiği Gazze'de olduğu gibi) nüfusun yerinden edilmesine ve gıda kıtlığına yol açan silahlı çatışmalar.

Kıtlığı kim ilan ediyor?

Kıtlık için sınıflandırma kriterleri karşılandığında, kıtlık ilan etmek hükümet yetkilileri ve BM kuruluşları gibi ülke düzeyindeki paydaşların elindedir.

BM tarafından ilan edilen son kıtlıkların tarihi Güney Sudan'da 2017'ye, Somali'de ise 2011'e kadar uzanıyor.


Suriye Ordusu: İsrail Şam kırsalındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı düzenledi

İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
TT

Suriye Ordusu: İsrail Şam kırsalındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı düzenledi

İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)
İsrail’in Şam banliyölerine yönelik önceki bir saldırısı (Reuters)

Suriye ordusundan bir kaynak, İsrail’in Golan yönünden Şam kırsalındaki bazı askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı başlattığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre Suriye medyası da, bu sabah erken saatlerde başkent Şam çevresinde gökyüzünde patlamalar duyulduğunu bildirdi.

Suriye Savunma Bakanlığı’nın Facebook sayfasında yapılan açıklamada, hava savunma güçlerinin İsrail füzelerine karşılık vererek bazılarını düşürdüğü ve saldırının maddi kayıplara neden olduğu bilgisi verildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) ise, İsrail’in Şam kırsalındaki Yabrud bölgesi civarını hedef aldığını belirtti.


AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
TT

AFP, El Hol kampını yazdı: DEAŞ'ın çocukları çürümeye terk edildi

Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)
Yardım kuruluşları, kamptaki kadın ve çocukların güvenliğinin sağlanması için ek önlemler alınmasını istiyor (AFP)

Fransız haber ajansı AFP, Suriye'deki El Hol kampında yaşayan DEAŞ militanlarının çocuklarını yazdı. 

Haberde, çatı yapısını Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG'nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki mülteci kampında, çoğu Iraklı ve Suriyeli olmak üzere 40 binden fazla kişinin kaldığı belirtildi. Bunlardan en az yarısının çocuklardan oluştuğu aktarıldı. 

"Babaların günahları: DEAŞ'ın çocukları Suriye'deki kampta çürümeye terk edildi" başlıklı haberde, Irak sınırındaki Haseke ilinde yer alan kampta bazı erkek çocukların 11 yaşında girdiğinde ailelerinden koparıldığını da yazdı. 

Birleşmiş Milletler'in (BM) temmuzda yayımladığı raporda, kampta bu şekilde ailelerinden zorla uzaklaştırılan çocukların durumunda dair sonradan ebeveynlerle bilgi paylaşılmadığı da öne sürülmüştü.

Kamp sorumlularıysa iddiaları reddederek, bunun "çocukların ileride radikalleşmesini önlemek için yapıldığını" savundu. 

Adı Ali olarak paylaşılan 12 yaşındaki çocuk, "Geceleri çadırlara girip insanları öldürüyorlar" dedi. 

Kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir yardım kuruluşu çalışanı da "Bu çocukların sürdürebileceği bir hayat değil. Yapmadıkları bir şeyin bedelini ödüyorlar" ifadelerini kullandı.

5 çocuk annesi olan Iraklı Şatha, kampta yaşadıklarını şöyle anlattı: 

Çocuklarım zarar görmesin diye artık sosyalleşmelerine izin vermemeye çalışıyorum. Fakat bu neredeyse imkansız çünkü kamp tıklım tıklım dolu. Çocuklarım ne zaman dışarı çıksa, dayak yemiş halde dönüyorlar.

Birleşik Krallık merkezli sivil toplum kuruluşu Save the Children'dan Kathyrn Achilles, kampta kalan çocuklarla ilgili şunları söyledi: 

El Hol, çocukların yaşayıp büyümesine izin vermeyen boğucu bir yer. Neredeyse 5 yıldır bu kamptalar, yoksulluk içindeler ve bombardımana maruz kalıyorlar. Daha fazla yardıma ihtiyaçları var.

Ajans, DEAŞ militanlarının eşleriyle çocuklarının kampta "ek bölge" olarak bilinen yüksek güvenlikli alanda tutulduğunu aktardı. Kampın bu bölgesinde aralarında Türkiye, Tunus, Rusya, Fransa, Hollanda ve İsveç de dahil 45 ülkeden 6 bin 612 kişinin yaşadığı, bunlardan üçte ikisinin çocuklardan oluştuğu belirtildi. 

El Hol'un sivil idaresinden sorumlu Cihan Hanan, her çadırın kendine ait mutfak ve tuvalete sahip olacağı yeni bir bölge inşa ettiklerini söyleyerek, "Kamp uzun süre daha burada kalabilir" dedi.

Diğer yandan 2022'de kampta 15 yaşındaki iki Mısırlı kızın tecavüze uğradıktan sonra bıçaklanarak öldürülmesi de gündem olmuş, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, olayı kınayarak güvenlik önlemlerinin artırılması çağrısı yapmıştı.

Independent Türkçe, AFP,


İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırım suçlamasıyla yargılanan İsrail, Divan’a gönderdiği savunmada Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu kabul etmedi.

İsrail, Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından, talep edilen yeni tedbirlere ilişkin cevabını Divan'a sundu.

İsrail, UAD tarafından açıklanan yazılı beyanında, Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu üstlenmekten kaçınarak, yeni tedbir kararı talep eden Güney Afrika'yı, Mahkemenin yetkisini kötüye kullanmakla suçladı.

İsrail'i, Gazze'deki açlık ve katliamlardan kendisini sorumlu tutan Güney Afrika'nın iddiaları için, "Bunlar gerçekte ve hukukta tamamen asılsızdır, ahlaki açıdan iğrençtir ve hem Soykırım Sözleşmesi'nin hem de UAD’nin yetkisinin kötüye kullanılmasını temsil etmektedir." ifadesini kullandı.

Gazze'deki açlık olaylarının "İsrail'in kasıtlı eylem ve ihmallerinin doğrudan bir sonucu olduğu ve İsrail'in yardım kuruluşları için düşmanca, çalışamaz bir ortam yaratarak insani yardımı bir pazarlık kozu olarak kullandığı" yönündeki Güney Afrika iddialarını reddeden İsrail, Gazze'deki gıda sorununu çözmek için BM ve üçüncü ülkelerle aktif bir şekilde çalıştığını savundu.

İsrail, Divan'ın geçici tedbir usullerini kötüye kullanmakla suçladığı Güney Afrika için "Bazı gerçekleri görmezden geliyor ve bazılarını da saldırgan ve bilinçli bir şekilde çarpıtıyor." suçlamasında bulundu.

İsrail, Gazze'ye ulaştırılan insani yardımların ciddi şekilde arttırıldığına ilişkin savunmasını kendi Savunma Bakanlığı'na bağlı Bölgelerdeki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğünün (COGAT) verilerine dayandırırken, Güney Afrika'nın ek tedbir talebi içeren dilekçesinde yer alan ve BM kuruluşlarının insani yardımların engellendiğine ilişkin iddialarını cevapsız bıraktı.

- İsrail, Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini istedi

Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini isteyen İsrail, Gazze’deki mevcut çatışmalar boyunca çeşitli insani girişimlerin yapılması, insani yardım malzemelerinin ulaştırılması ve sivillerin zararını azaltmaya yönelik çaba gösterdiğini savundu.

Beyanında "Gazze'de yaşanan insani acılara çözüm bulma konusunda büyük zorluklar bulunuyor. Bu savaşta trajik ve acı verici sivil kayıplar da yaşanmaktadır." ifadelerini kullanan İsrail, Güney Afrika’nın yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde yer alan her şeyin, Divan’ın 26 Ocak’ta verdiği kararında yer aldığını ve bu sebeple ek tedbir talebinin reddedilmesini istedi.

İsrail, Güney Afrika’nın, daha önce verilen tedbir kararlarının yenilenmesini isteyerek Gazze'deki çatışmaların denetimini arttırmayı hedeflediğini belirterek, "Amacı, sürekli siyasi ilgi çekmek ve müttefiki Hamas ile sürekli dayanışma içinde olduğunu göstermektir." ifadesini kullandı.

- Güney Afrika, yeni tedbirler istiyor

Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (UAD) Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle İsrail aleyhine 26 Ocak’ta verilen tedbirlerin değiştirilmesi veya yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuştu.

Güney Afrika’nın yeni tedbir talebinde, İsrail’in, UAD’nin 26 Ocak’ta tedbir kararlarına ısrarla uymadığı ve Gazze’de "korkunç ihlallerine" devam ettiği belirtilmiş, "1 milyondan fazla çocuk dahil Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin emniyet ve güvenliğinin acilen sağlanması amacıyla" Divan'dan, acil olarak 26 Ocak’ta İsrail aleyhine hükmettiği 6 tedbiri değiştirmesi ve/veya acilen yeni tedbirlere karar vermesini istemişti.

Güney Afrika, dilekçesinin sonunda, UAD’deki Srebrenitsa soykırımı davasında Bosna Hersek’in de ek tedbir talebinde bulunduğunu ve Divan'ın ek tedbir talebini reddetmesinden 2 yıl sonra 7 bin 336 Boşnak’ın öldürüldüğü soykırımın yaşandığını hatırlatarak, "Güney Afrika bu noktada UAD’yi, Gazze'deki Filistinlileri soykırıma varan açlıktan kurtarmak için elinden geleni yapmak üzere çok geç olmadan harekete geçmeye çağırmaktadır." ifadesini kullanmıştı.

Güney Afrika'nın başvurusunda, UAD İç Tüzüğü'nün 75'inci maddesi uyarınca davanın her aşamasında tedbir kararlarına hükmedebileceğini ve 26 Ocak'tan bu yana Gazze'de Mahkeme'nin yeni tedbirlere hükmetmesini gerektiren ölçüde önemli gelişmeler olduğunu vurgulamıştı.

- UAD'de İsrail aleyhine açılan soykırım davası

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023'te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine UAD'de dava açmıştı.

Güney Afrika, Gazze'deki durumun aciliyet teşkil etmesi sebebiyle UAD'den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istedi ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar, 11-12 Ocak'ta Lahey'deki Barış Sarayı’nda yapıldı.

Divan, 26 Ocak’ta açıkladığı tedbir kararlarında, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına, Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım çağrısı yapanları önlemek, engellemek ve cezalandırmak için gereken tüm adımları atmasına, Gazze’deki Filistinlilerin karşılaştığı olumsuz yaşam koşullarını ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan temel hizmetlere ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılan acil ve etkili önlemleri almasına, Gazze’deki Filistinlilere karşı Soykırım Sözleşmesi'nin ihlalini gösteren delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasına, kararın yürürlüğe girmesinden itibaren 1 ayda alınan tüm tedbirler hakkında mahkemeye bir rapor sunmasına hükmetti.

Güney Afrika, İsrail’in Refah'a saldırı planı nedeniyle 13 Şubat’ta yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuş, Divan ise 16 Şubat’taki kararında ek tedbir talebini reddederek, İsrail'in mevcut geçici tedbirleri derhal ve etkin şekilde uygulaması gerektiğini bildirmişti.


BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Bechdol'dan Gazze'de akut gıda güvensizliği uyarısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktör Yardımcısı Beth Bechdol, Gazze'deki insanların felaket düzeyinde kıtlığın eşiğinde bulunduklarını, ateşkesin kesinlikle gerekli olduğunu söyledi.

BM'nin merkezi Roma'da bulunan, gıda, açlık ve tarımsal konularda faaliyet gösteren kuruluşu FAO'nun acil durumlardan da sorumlu genel direktör yardımcısı Bechdol, Gazze'deki açlık, tarımsal üretim kayıpları ve iklim krizini AA muhabirine değerlendirdi.

Aylardır İsrail'in yoğun saldırısına maruz kalan, şu ana kadar 31 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Gazze'de hayatta kalabilenlerin açlık sıkıntısının ne durumda olduğu sorusu üzerine Bechdol, "Gazze'de yaşayan insanların felaket düzeyinde bir kıtlığın eşiğinde olduğunun dünyadaki herkes için açık hale geldiğini düşünüyorum." dedi.

BM olarak birkaç ay önce yaptıkları genel değerlendirmede 2,2 milyon nüfuslu Gazze'deki halkın tamamının akut gıda güvensizliği içinde bulunduğunu belirlediklerini anlatan Bechdol, "Yıllardır yaptığımız bu tür değerlendirmelerde bu kadar ciddi seviyeye ulaşmış bir durumla karşılaşmadık. Bu, eşi benzeri görülmemiş bir durum. Gazze'de tespit edilen her bir kişinin akut gıda güvensizliği olduğu düşünülüyor." diye konuştu.

Bechdol, Gazze'deki durumla alakalı kısa dönem içinde "Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC)" raporunun açıklanacağına işaret ederek, "Bu sınıflandırmada 3. aşama kriz, 4. aşama acil durum ve 5. aşama kıtlığa yakın felakettir. Önümüzdeki haftalarda yeni bir IPC raporu yayımlanacak ve bu raporun, 2,2 milyon insanın tamamının bu ağır durumla karşı karşıya olduğunu göstermeye devam edeceğinden eminim. 4. aşamaya giren insanların sayısında artış göreceğiz hatta 5. aşamaya girenlerin sayısında da artış olacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

- "(Ateşkes) Kesinlikle gerekli"

Gazze için uluslararası kamuoyunda yükselen ateşkes çağrılarına katıldığını belirten Bechdol, "Bu, kesinlikle gerekli ve kesinlikle hayati. FAO olarak, ilk aşamada güçlü biçimde acil insani ateşkes çağrısı yapan BM Genel Sekreteri ve diğer BM kuruluşlarıyla aynı çizgideyiz." dedi.

FAO olarak Dünya Gıda Programı (WFP) ya da BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi diğer BM kuruluşlarının sahada ilk yaptığı insani yardımdan daha farklı görev tanımlarının bulunduğuna dikkati çeken Bechdol, özellikle Gazze'deki tarım arazilerinin ve hayvancılık da dahil olmak üzere tarımsal üretimin nasıl yeniden ayağa kaldırılabileceğiyle ilgilendiklerini vurguladı.

Bechdol, "FAO, Gazze'de nihai aşamada ihtiyaç duyulacak tarımsal destek ile yeniden yapılanmayı desteklemek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır." dedi.

Gazze'ye son dönemde havadan indirilen yardımların sorunu çözmede yetersiz olduğuna dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine Bechdol, "Gazze halkına yönelik bir destek işareti olması ve gıdanın da bir insan hakkı olduğunun kabul edilmesinin önemli olduğunu, bu nedenle de kritik olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- FAO'dan Gazze'deki hayvancılığı ayağa kaldıracak adımlar

FAO'nun Gazze'de geçim kaynaklarının yeniden inşası gibi hayati konulara odaklandığını ve buna yönelik adımlar atmaya hazır olduğunu vurgulayan Bechdol, hayvancılığın önemine işaret etti.

"İsrail makamlarından 500 metrik ton hayvan yemi taşıyan 20 kamyonun sınırı geçmesi için onay aldık." diyen Bechdol, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hayvan yemi neden önemli? Hayvancılığın halihazırda yıkıma uğradığı konusunda çok endişeliyiz. Binlerce hayvan kaybettik. Yine de bazı analizler, halen yeterince küçük hayvanlar ve stoklar olduğunu gösteriyor. Etkilenen yerlere hayvan yemi ulaştırabilirseniz bu, sadece çiftçiler için ekonomik bir varlık olan hayvanın yaşamını sürdürmekle kalmaz, aynı zamanda bir beslenme kaynağı olur. Kırsalda koyundan keçiye birkaç tavuğu besleyebiliyorsanız bu, bir aile için protein demektir. Burada sütle beslenme vardır ki çocukların günde iki bardak süt içmesi çok kritik. Halihazırda çocukların ve yaşlıların yetersiz beslenmeden öldüğüne dair raporların geldiğini görüyoruz."

- Gazze'de tarım arazileri ile tarımsal üretim ciddi zarar görmüş durumda

İsrail'in bombardımanlarında tarım arazilerinin ne denli zarar gördüğü sorusu üzerine Bechdol, çoğunlukla uydu görüntülerine dayalı analiz yaptıklarını belirterek, "Elimizdeki rakamlar, tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 43'ünün harap, seraların yüzde 26'sının yok olduğunu, sulama ve tarımsal su kaynaklarının, su kuyularının yaklaşık yüzde 30'unun da tamamen zarar gördüğünü gösteriyor. Dolayısıyla yeniden inşa ve rehabilitasyon açısından yapılması gereken çok sayıda iş var." yanıtını verdi.

Bechdol, ateşkes sağlandığında FAO olarak en kısa sürede yeniden inşa çalışmalarına doğru şekilde destek sağlamak için hazırlandıklarını sözlerine ekledi.

Tarım arazilerine düşen patlamamış bombaların hem ekim hem de hasat açısından sıkıntı yarattığını dile getiren Bechdol, patlayıcıların toprağın kirlenmesine de yol açtığına dikkati çekti.

- "Karadeniz Tahıl Koridoru, önemli bir etki yarattı"

Karadeniz Tahıl Koridoru'nun tahılın Afrika ve diğer pazarlara taşınmasında oynadığı rolün önemine ilişkin soruya Bechdol, "Karadeniz Tahıl Girişimi, geçen yıl Ukrayna'da başarılı bir şekilde hasat edilen tahılın Karadeniz'den çıkarılmasında ve sadece bazı Afrika ülkelerine değil aynı zamanda önemli bölgesel pazarlara ulaştırılmasında oldukça pozitif bir etki yarattı. BM Genel Sekreteri, Türkiye ve diğer ülkelerdeki liderlerin hala bir anlaşmaya varılmasını ve Karadeniz Tahıl Girişimi'nin bir kez daha yinelenmesini kolaylaştırmak için çalıştığını biliyorsunuz." yanıtını verdi.

- İklim krizi

İklim krizinin ciddiyetiyle ilgili Kovid-19 salgınında dünyanın geçtiği süreci anımsatan Bechdol, pek çoğu için Kovid’in hayatları boyunca küresel çapta her insanı etkileyen ilk şeylerden biri olduğunu düşündüğünü söyledi.

Bechdol, "Bu, her insanın Kovid geçirdiği anlamına gelmiyor ama kimileri aile üyelerini kaybetti, kimileri birçok kez bunu geçirdi ama bu ortak bir deneyim halini aldı. İklim krizinin de Kovid-19 gibi hepimizin hayatını etkileyecek seviyede olduğunu düşünüyorum." dedi.

- "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var"

İklim krizinin etkilerinin ciddi biçimde görüldüğü Somali'yi geçen hafta ziyaret etme imkanı bulduğunu anlatan Bechdol, "Somali'de aslında olumlu bir eğilim var ve geçen yıl akut gıda güvensizliği yaşayan insan sayısında bir azalma gördük. 4 milyondan 3,4 milyona geriledi. Mütevazı bir düşüş var, eğilim doğru yönde ancak hala 1,7 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Bazı açılardan Somali beni çok etkiledi." ifadelerini kullandı.

Bechdol, 10 yıldır kuraklık-sel döngüsünün aşırı düzeyde yaşandığı Somali'de FAO'nun tarıma katkılarını şöyle anlattı:

"FAO'nun kendi verileri ve istatistiksel modelleme projesi, selin birkaç ay içinde geleceğini ve son derece zarar verici ve çok şiddetli olacağını öngördü. Bu bilgiyi paylaştık ve ilgili bakanlıklar ve ortaklarla nehir kıyısı bölgelerini inşa ettik. Çiftçileri farklı uygulamalara ikna etmek her zaman kolay olmasa da ürünlerini erken hasat etmeleri için teşvik ediyoruz. Mısır yetiştiriyorlardı, tamamen olgunlaşmasını beklemek yerine hala yeşilken hasat etmelerini ve bunu hayvan yemi pazarlarında kullanabileceklerini söyledik. Bunu yaptık ve tüm mahsulü kurtardık.

Sel geldiğinde zarar görecek hiçbir mahsul yoktu çünkü onları zaten insani tüketim pazarlarının aksine hayvan pazarlarına götürmek amacıyla hasat etmiştik."


Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Gazze'de eşi İsrail güçlerince alıkonulan Filistinli anne, 2 çocuğunu kaybetmekten korkuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde yaşayan Filistinli Hena en-Neccar, İsrail güçleri tarafından alıkonan eşinin akıbetinden ve yetersiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybı yaşayan 2 oğlunun hayatından endişe ediyor.

İsrail'in 5 ayı aşkın süredir devam eden saldırıları ve yardım girişlerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle yaşanan kıtlık, Gazzelileri her alanda büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.

Eşi İsrail güçlerince alıkonan ve çocuklarının hastalığıyla tek başına baş etmek zorunda kalan 41 yaşındaki Hena en-Neccar bunlardan biri.

- Çocuklar, babalarının alıkonmasından sonra hasta oldu

Han Yunus'taki Avrupa Hastanesi'nde hasta 2 oğluna refakat eden Filistinli kadın, eşinin alıkonmasından sonra çocuklarının ikisinin de hastalandığını söyledi.

Çocukların ikisinde de bağırsak nezlesi olduğunu aktaran Neccar, "İkinci sınıfa giden büyük oğlum 3 hafta boyunca ne yedi ne içti, sürekli tuvalete gitti. Küçük olan da aynı şekilde. Böyle olunca onları Avrupa Hastanesi'ne getirdim." dedi.

Hastanede 4 gün kaldıktan sonra taburcu edildiklerini ancak çocukların durumu kötüleşince yine hastaneye geldiklerini anlatan Neccar, yaklaşık bir haftadır burada olduklarını dile getirdi.

- "İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm"

İki oğlunda da bağırsak nezlesi ve dehidrasyon (sıvı kaybı) olduğunu söyleyen Neccar, "Doktorlar bana 'Nasipleri varsa yaşarlar' dedi, ben de işimi Allah'a havale ettim. İnşallah nasipleri vardır ve yaşarlar." diye konuştu.

Filistinli anne yaşadığı çaresizliği şu sözlerle anlattı:

İki çocuğumu birden kaybedersem üzüntüden ölürüm. Babaları da yanımızda yok. Kim bize sahip çıkacak. Şu an tek başımayım. İkinci sınıfa giden oğlum 13 kilo, küçüğü ise 5 kiloya düştü. Küçük olan yürüyordu artık yürümüyor. 24 saat kucağımda duruyor.

Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayacak maddi durumu olmadığını vurgulayan Neccar, uluslararası makamlardan ve hukuk kuruluşlarından, İsrail güçlerince alıkonan eşinin serbest bırakılması için yardımcı olmalarını istedi.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığının son verilerine göre, İsrail'in 5 ayı aşkın süredir saldırılarını sürdürdüğü ve yardım girişini engelleyerek büyük bir "insani felakete" neden olduğu Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve susuzluktan 27 kişi hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 17 Mart'ta X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Gazze'de insanların kıtlığın eşiğinde olduğunu vurgulayarak, bölgeye engelsiz ve sürekli erişimin "hayat memat meselesi" olduğunu bildirmişti.


UNICEF Sözcüsü Elder: Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

UNICEF Sözcüsü Elder: Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder, İsrail'in saldırdığı Gazze'de 13 binden fazla çocuğun öldürüldüğünü bildirdi.

Elder, X sosyal medya platformundan, İsrail'in yoğun saldırıları ve ablukası altındaki Gazze'deki çocuk ölümlerine ilişkin paylaşımda bulundu.

"Gazze'de 13 binden fazla çocuk öldürüldü." ifadesini kullanan Sözcü Elder, ateşkes sağlanması için çağrısını yineledi.


Sınır Tanımayan Doktorlar: Gazze'de sağlık hizmetleri sistematik şekilde yok ediliyor

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
TT

Sınır Tanımayan Doktorlar: Gazze'de sağlık hizmetleri sistematik şekilde yok ediliyor

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan/AA

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Genel Sekreteri Christopher Lockyear, 7 Ekim 2023 itibarıyla Gazze Şeridi'ndeki sağlık hizmetlerinin sistematik şekilde yok edildiğine tanık olduklarını söyledi.

Lockyear, İsrail'in yoğun saldırıları altındaki Gazze'de son durum, sağlık hizmetlerinde karşılaşılan zorluklar ve kıtlığa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

MSF'nin 7 Ekim öncesinde Gazze'de sahada olduğunu hatırlatan Lockyear, Gazze'de yaşayanların son 15 yıldır abluka altında olduğunu söyledi.

Lockyear, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'de gerçekleştirdiği "korkunç" saldırıların ardından Gazze'deki durumun hızla kötüleştiğine tanık olduklarını bildirdi.

"Gazze genelinde bir felaket yaşanıyor. Özellikle neredeyse hiç erişimimizin olmadığı Gazze'nin kuzeyindeki durumdan endişeliyiz." ifadesini kullanan Lockyear, burada kıtlık yaşayan insanların durumundan da çok kaygılı olduklarını vurguladı.

Lockyear, şu anda 1,5 milyon kişinin sığındığı Gazze'nin güneyindeki Refah kentine İsrail'in kara saldırısı gerçekleştirmesi durumunda neler yaşanacağına dair "inanılmaz derecede endişeli" olduklarının altını çizdi.

"Gazze'de erişimimizin olmadığı çok büyük alanlar var ve oralarda ne olduğunu bilmiyoruz." diyen Lockyear, Gazze'deki sağlık sisteminin 7 Ekim öncesinde de içler acısı bir durumda olduğunu hatırlattı.

- Gazze'deki hastalara yüksek kalitede bakım sağlamak şu anda son derecede zor

Lockyear, "(7 Ekim) O günden sonra Gazze Şeridi'ndeki sağlık hizmetlerinin sistematik şekilde yok edildiğini görüyoruz. Tahliyeler dolayısıyla sağlık ekiplerimiz hastane hastane dolaştı. Bu, yüksek kalitede tıbbi bakım sağlamanın bir yolu değil, bizim yapmak istediğimiz bir şey de değil. Hastalarımızın birçoğu değişik şekilde yaralanmış durumda. Tedavisi zor kırıkları olanlar, silahla ve şarapnel parçalarıyla yaralanmalar gibi. Bu, yüksek düzeyde ve sürekli tıbbi bakım gerektiriyor. Birkaç hafta veya ay boyunca sürekli yüksek kalitede bakıma ihtiyaç duyan hastalar görüyoruz. Gazze'deki hastalara bu imkanı sağlamak şu anda son derecede zor, hatta imkansız." ifadelerini kullandı.

Gazze'nin güneyinde ve ortasında 3'ü hastane olmak üzere 6 sağlık tesisini desteklediklerini söyleyen Lockyear, Gazze'nin kuzeyindeki El-Avde Hastanesi'ndeki çalışanlara da destek vermeye çalıştıklarını belirtti.

Lockyear, "Gazze'de artık bir sağlık sisteminden bahsedemiyoruz. Geçmişte Gazze'nin kuzeyindeki diğer hastanelere destek olmuştuk, kuzeydeki operasyonlarımızı artırmayı çok isterdik ama oraya erişim inanılmaz derecede zor. Gazze'nin kuzeyindeki insanları tedavi edebilmeyi ve onları destekleyebilmek için buraya erişmeyi gerçekten çok isteriz." diye konuştu.

Gazze'deki insani yardım kısıtlamalarına da işaret eden Lockyear, Gazze'ye havadan yardım indirilmesine ilişkin görüntüler ve deniz yoluyla yardımların ulaştırılması için geçici liman yapılması tartışmalarının "buradaki asıl sorunla ilgili dikkatleri dağıtmasından" endişe duyduklarını vurguladı.

- Siyasi çözüme ihtiyacımız var"

Lockyear, "Ne kadar havadan yardım olursa olsun veya (geçici) liman Gazze'deki duruma çözüm bulamayacak. Bir siyasi çözüme ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.

Gazze'de insanların gelişigüzel bombalanmalarını önleyecek ve insani yardım akışına izin verebilecek bir ateşkese ihtiyaç olduğuna işaret eden Lockyear, bu kapsamda sürdürülebilir tedavi için kalifiye sağlık personelinin görevlendirilmesi ve bu kişilerin güvenlik içinde çalışabilmesi gerektiğini söyledi.

Lockyear, "Sağlık çalışanları, sağlık hizmeti ve genel insani yardım sağlayabilmeleri için tehdit ve ayrım gözetmeyen bombalanma korkusuna maruz kalmamalı. Gazze'de gerçekten anlamlı insani yardım olduğunu iddia edebilmek için şu anda görünenden çok daha fazlasına, çok daha fazla erişime, tedarike ve güvenliğe ihtiyacımız var." diye konuştu.

Gazze'nin son birkaç ayda karşı karşıya olduğu ablukanın son derece endişe verici olduğuna dikkati çeken Lockyear, sağlık tesislerinde giderek artan "yetersiz beslenme" oranlarına tanık olduklarını dile getirdi.

- "Gazze'nin kuzeyindeki insanları göremediğimiz için son derece endişeliyiz"

Lockyear, "Bu ablukayla açlığın bir savaş silahı olarak kullanılmasından korkuyoruz. Biz bunun farkındayız, personelimiz bize kendilerinin ve ailelerinin aç kaldığını, yetersiz beslenme sıkıntısı çektiklerini söylüyor. Erişimimizin olmadığı Gazze'nin kuzeyindeki insanları göremediğimiz için son derece endişeliyiz." diye konuştu.

Hastaneler ve sağlık tesislerindeki durumun da çok karmaşık olduğuna işaret eden Lockyear, kaliteli tıbbi bakım için güvenlik ve temel tıbbi malzemelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Lockyear, Gazze'deki sağlık sisteminin yeniden inşasına ilişkin tahminde bulunmanın imkansız olduğunu kaydederken, "Şu anda hayatta kalma modundayız. Operasyonlarımızı günlük olarak sürdürmeye çalışıyoruz." dedi.


Ürdün 3 ülkenin katılımıyla Gazze'nin kuzeyine havadan yardım indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ürdün 3 ülkenin katılımıyla Gazze'nin kuzeyine havadan yardım indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Ürdün, Gazze Şeridi'nin kuzeyine Mısır, ABD ve Almanya'nın katılımıyla havadan yardım indirme operasyonu gerçekleştirdiğini duyurdu.

Ürdün ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Gazze Şeridi'nin kuzeyine havadan 6 yardım indirme operasyonu düzenlendiği ifade edildi.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bazı bölgelere gerçekleştirilen havadan yardım indirme operasyonuna Ürdün Hava Kuvvetleri'ne ait iki C130 uçağı ile ABD'ye ait iki uçak, Mısır ve Almanya'ya ait birer uçağın katıldığı aktarıldı.

- İsrail Gazze'yi kıtlığa sürüklüyor

İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana saldırdığı Gazze'de yaşayan 2,3 milyon Filistinliyi açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), 10 Mart'taki açıklamasında, İsrail'in 17 yıldır kuşatma altında tuttuğu Gazze Şeridi'nde "açlığın her yerde olduğunu" belirtmişti.

BM, İsrail'in yoğun saldırısı altındaki Gazze Şeridi'nde 2,2 milyon kişinin kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştu.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 13 bin 500’ü çocuk, 9 bini kadın olmak üzere 31 bin 645 Filistinli öldürüldü, 73 bin 676 kişi yaralandı.

İsrail'in karadan yardım girişini engellemesi nedeniyle ABD, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Katar, Umman ve Bahreyn son dönemde Gazze Şeridi'ne havadan yardım indirilmesine yönelik ortak operasyonlar gerçekleştiriyor.


BM raporuna göre, Gazze'nin kuzeyinde nüfusun yüzde 70'i felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya

Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
TT

BM raporuna göre, Gazze'nin kuzeyinde nüfusun yüzde 70'i felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya

Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA
Fotoğraf: Jehad Alshrafi/AA

Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı kuruluşların hazırladığı Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) raporunda, Gazze'nin kuzeyindeki nüfusun yüzde 70'inin felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya olduğu bildirildi.

IPC raporunun Gazze'ye yönelik son güncel raporu yayımlandı.

Rapora ilişkin basın açıklamasında, Gazze'nin kuzeyinin ve Gazze'ye bağlı vilayetlerin, makul kanıtlar eşliğinde kıtlık anlamına gelen IPC 5. aşamada sınıflandırıldığı belirtildi. Bunun, Gazze'nin kuzeyinde yaşayan nüfusun yüzde 70'inin (yaklaşık 210 bin kişi) felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya olduğu anlamına geldiği ifade edildi.

Açıklamada, hane halkı açısından akut gıda güvensizliğine yönelik kıtlık eşiğinin de çoktan aşıldığı kaydedildi.

Gazze'nin kuzeyindeki bu durumun dışında güneydeki Deir al-Balah ve Han Yunus ile Refah kentlerinin de IPC 4. aşama olan "acil durum" kapsamında sınıflandırıldığı aktarıldı.

Açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki 2,2 milyonluk nüfusun tamamının yüksek düzeyde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya olduğu vurgulandı.

IPC'nin Aralık 2023'te yayımlanan son raporuna işaret edilen açıklamada, "O tarihten bu yana, kıtlığı önlemek için gerekli koşullar karşılanmadı ve son bilgiler, kuzeydeki vilayetlerde kıtlığın eli kulağında olduğunu ve mart ortası ile mayıs arasında herhangi bir zamanda ortaya çıkacağı tahminini doğruluyor." görüşü paylaşıldı.

İsrail'in Refah'a olası kara saldırısı başlatma ihtimaline değinilen açıklamada, "Mart ortası ile temmuz ortası arasında, en olası senaryoya göre ve Refah'a kara saldırısı da dahil olmak üzere çatışmaların tırmanacağı varsayımı altında, Gazze Şeridi nüfusunun yarısının (1,1 milyon kişi) felaket koşullarıyla karşı karşıya kalması bekleniyor." değerlendirmesi yer aldı.

Bu arada, IPC raporunun ardından BM'nin Roma merkezli kuruluşu Gıda ve Tarım Örgütünden (FAO) yapılan yazılı açıklamada, Gazze'de beklenen açlık karşısında geniş ölçekte yardımların ulaştırılabilmesi için acil erişim çağrısında bulunuldu.

Bir diğer BM kuruluşu Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü Cindy McCain de "Gazze'de insanlar şu anda açlıktan ölüyor. Bu insan yapımı açlık ve yetersiz beslenme krizinin Gazze'yi etkileme hızı dehşet verici. Kıtlığı önlemek için çok küçük bir pencere kaldı ve bunu yapabilmek için kuzeye acil ve tam erişime ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.