Başbakan Kazımi, Sadr’ın katılımı olmadan bir hükümet kurulmasına sıcak bakmıyor

Koordinasyon Çerçevesi güçleri, başbakan adayları Siya Sudani’nin değiştirilebileceğinin sinyalini verdiler

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (DPA)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (DPA)
TT

Başbakan Kazımi, Sadr’ın katılımı olmadan bir hükümet kurulmasına sıcak bakmıyor

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (DPA)
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (DPA)

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr'ın katılımı olmadan bir hükümet kurması olasılığına sıcak bakmadığını açıklarken böyle bir hükümetin ‘büyük zorluklarla’ karşı karşıya kalacağını belirtti. Öte yandan Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr’ın yeni hükümetin özelliklerini belirlemek üzere Koordinasyon Çerçevesi güçleri ile doğrudan müzakerelere katılmayı kabul etmesi halinde başbakan adayını değiştirebileceğinin sinyalini verdi. Irak siyaset sahnesi hala itme ve çekme arasında bocalıyor.
Kazımi, Al-Monitor'a verdiği röportajda, Irak'ın şiddet dolu geçmişinden diyaloga dayalı bir geleceğe doğru uzaklaşması gerektiğini belirterek, “Sadr'ın katılımı olmayan bir hükümetin büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağını artık herkes anladı” ifadelerini kullandı.
Kazımi, röportajda, “Irak’taki siyasi sınıf halkın kendisine karşı güveninde bir krizle karşı karşıya. Sadr’ın yeni kurulacak hükümetin dışında kalması da örneğin Ekim 2019'un tekrarına hatta daha kötüsüne yol açabilir. Önceliklerim diyalog, diyalog, diyalog” dedi.
İran'ın Irak'ta dostları olduğuna ve şu anda sahip oldukları silahları kullanmak yerine üzerlerindeki nüfuzuyla onları diyaloga itebildiğine dikkati çeken Irak Başbakanı, “(İran ile) iyi bir ilişkiye ihtiyacımız var. Şu anda İran ile ilişkimiz iyi” şeklinde konuştu.
Kazımi, ‘Yeni Biladu’ş-Şam’ kavramı hakkında şunları söyledi:
“Yeni Biladu’ş-Şam fikrini başlatanlar Iraklılar ve Ürdünlülerdir. Kalkınmanın ve ekonomik ilişkilerin yanı sıra entegre elektrik ağı planları da dahil olmak üzere enerji bağlantıları yoluyla herkese hizmet edecek ortak paydaya ve çıkarlara dayalı bir kavramdır.”
Irak Başbakanı, Ürdün ve Mısır ile yapılan bu üçlü düzenlemenin ardındaki düşüncenin, bölgede daha fazla ülkeyle daha kapsamlı bir koordinasyon için bir mekanizma oluşturmak olduğuna ve bu daha kapsamlı koordinasyonun Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerini de kapsadığına dikkati çekti.
Irak içindeki bazı radikal unsurların KİK ülkeleriyle ilişkilerin bu şekilde ilerlemesini istemediğini söyleyen Kazımi, ancak Irak halkının çoğunluğunun bu ilişkileri desteklediğini ve bundan memnun olduklarını açıkladı.
Aralarında ciddi görüş ayrılıkları bulunan birçok ülkenin Bağdat'ta aynı masada oturduklarını hatırlatan Kazımi, “Şimdi, bölgenin ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklarla başa çıkabilmek için daha fazla koordinasyon sağlamayı amaçlayan bu konferansı Ürdün'de yapmak için uygun zamanı tartışıyoruz” dedi.
Ülkesinin, İran ve Suudi Arabistan’dan yetkililer arasında Bağdat'ın ev sahipliğinde yapılan görüşmeler de dahil olmak üzere iki ülke arasında beş gizli arabuluculuk çabalarına katıldığını belirten Kazımi, “İran ve Suudi Arabistan ilişkilerindeki gerileme nedeniyle, bir güven ortamı oluşturmak için iki taraf arasında bu beş müzakere turuna ihtiyacımız vardı. Müzakereler daha yüksek bir seviyeye taşınmadan önce, yakında başka bir müzakere turu daha yapılacak” ifadelerini kullandı.
Öte yandan İran'a yakın siyasi güçlerin de çatısı altında olduğu Şii Koordinasyon Çerçevesi, Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr ile anlaşma ihtimali açısından başbakan adayları Muhammed Şiya es-Sudani'nin yerine Sadr'ın kendisi hakkında ikna edici gözlemleri olması halinde başka bir adayın sunulabileceği olasılığı da dahil bazı esneklikler gösterdi.
Koordinasyon Çerçevesi’nin önde gelen liderlerinden biri olarak tanımlanan Asaib Ehli Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali, Cuma akşamı bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalarda, “Koordinasyon Çerçevesi, siyasi krizi sona erdirmek için çözümlere açık, ancak zamanı geri alıp istifa eden Sadr Grubu milletvekillerini yeniden Meclis’e getirmek mümkün değil” şeklinde konuştu. Sadr Grubu milletvekillerinin dönüşü için erken seçimlerin yapılmasından başka bir çözüm olmadığını söyleyen Hazali, “Çözüm erken seçimlerin yapılmasında yatıyor ve tüm Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr Hareketi’ndeki kardeşlerin memnuniyeti için bunu kabul ediyor” dedi.
Koordinasyon Çerçevesi’nin, eğer Sadr Hareketi hükümete katılmak istiyorsa Meclis'ten istifa eden Sadr Grubu’nun büyüklüğüne göre Sadr Hareketi ile hükümeti paylaşmaya hazır olduğunu söyleyen Hazali,  “Koordinasyon Çerçevesi, Şiilerin siyasi geleneklere göre aldığı toplam 12 bakanlığın yarısını Sadr Hareketi’ne vermeye hazır” diye konuştu. Koordinasyon Çerçevesi’nin eğer çözüm teşkil edecekse başbakan adayı Muhammed Şiya es-Sudani'nden de vazgeçmeye hazır olduğunu da belirten Hazali, Sadr Hareketi'nin sorduğu her soruya Koordinasyon Çerçevesi’nden cevap bulacağını ve Koordinasyon Çerçevesi’nin siyasi krizi aşmak için Sadr Hareketi’ne açık ve duyarlı olduğunu ifade etti.
Irak Düşünce Merkezi Başkanı İhsan Şammari, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede,  yapılacak herhangi bir ön okumaya göre Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın son dönemde barış ve hoşgörü çağrısında bulunan, bölünmeyi reddeden ve uzlaşmayı destekleyen tutumuna dayalı olarak bazı meselelerde esneklik göstermeye başladığının görüldüğünü söyledi. Mevcut ortamın tutumlarda bir miktar esneklik olduğu düşüncesine sevk ettiğini belirten Şammari, bunun, Sadr'ın yeni hükümetin gereksinimleriyle esnek bir şekilde ilgilenme ve başbakan adayının değiştirilebileceğini söyleyen (Asaib Ehli Hak Hareketi lideri) Kays el-Hazali'nin tezlerinden de anlaşılabileceğini ifade etti.
Şammari, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Esneklik olduğu düşünülse de iki söylemden vazgeçilmesi doğrudan esneklik olduğunu göstermez. Bunun birden fazla nedeni var. Birincisi, Sadr siyasi olmaktan ziyade dini bir yönden konuşuyor. Siyasete dönmek istemediğini öne sürüyor. Bence bu, Sadr'ın çevresinin oluşumu ve İslami tezleriyle ilişkili. İkincisi ise bir yol haritası çizip beklenmesi. Bu yüzden gelecek tepkinin, Meclis oturumlarına yeşil ışık yakılması için bir fırsat olmasını beklemiyorum.”
Sadr'ın konuşmasında siyasi yönle dini yön arasında bir ilişki olduğunu açıkça ifade eden Şammari, “Sadr’ın daha önceki siyasi konuşmalarına baktığımızda siyasi söylemlerini dini söylemlerinden ayırdığı görülüyor. Bu nedenle yaptığı çağrı, özellikle (Iraklı Şii dini mercilerden Ayetullah Kazım) el-Hairi'nin emekli olmasından sonra yapılan dini yönlendirmeler bağlamında olduğu görülüyor” diye konuştu.
Hazali'nin açıklamalarına da değinen Şammari, Koordinasyon Çerçevesi güçleri içindeki görüş ayrılıkları ve (Hukuk Devleti Koalisyonu lideri Nuri) el-Maliki'nin (Başbakan adayı Muhammed Siya) es-Sudani'nin adaylığından vazgeçme konusundaki sert tutumu nedeniyle Hazali’nin açıklamalarının doğru olmayabileceğini söyledi. Hazali'nin çağrısının bir takım şartlara bağlı olduğuna dikkati çeken Şammari, “Buna dayanarak, Sadr'ın herhangi bir ön koşulu kabul etmediği göz önüne alındığında çağrısının Sadr tarafından kabul edilebileceğini düşünmüyorum” dedi.



Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi
TT

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

İsrail güvenlik kabinesi dün işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim yerinin inşasını onayladı. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich bu adımı "tarihi" olarak nitelendirdi ve amacının "Filistin devletinin kurulmasını engellemek" olduğunu söyledi. Bu açıklamayla birlikte son üç yılda onaylanan yerleşim yeri sayısı 69'a yükseldi. Bu durum, Gazze Şeridi'nde İsrail'in devam eden ihlalleriyle eş zamanlı olarak geldi. Dün Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye mahallesinde bir bombalı saldırıda 3 Filistinli öldü, 2 kişi de silahlı saldırıda yaralandı; biri aynı mahallede, diğeri ise Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de. Batı Şeria'da ise iki ayrı olayda İsrail ordusunun ateşiyle bir çocuk ve bir genç öldürüldü.

“Gazze Anlaşması” ile ilgili olarak, İsrail'den sızan bilgiler, Gazze Şeridi'nde İsrail kontrolündeki ve Hamas'ın bulunmadığı “Sarı Hat” bölgesinin silahsızlandırılmasına ve anlaşmanın ikinci aşamasından ayrı, kısmi bir yeniden yapılanmanın önünün açılmasına işaret ediyor. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bunu arabulucular ve Hamas üzerinde, kontrolündeki bölgelerde silahsızlanma sürecini hızlandırmak için uygulanan bir baskı taktiği olarak değerlendirdi.

Bu gelişme, “Gazze Anlaşması”na arabuluculuk eden Dörtlü grubun Amerikan kenti Miami'de düzenlediği ve tüm tarafları yükümlülüklerini yerine getirmeye ve itidal göstermeye çağıran, ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını hızlandırmak için önümüzdeki haftalarda istişarelerin devam edeceğini açıklayan toplantıdan birkaç gün sonra gerçekleşti.


Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)

ABD kaynaklı sızıntılar, Gazze Şeridi’nin bir bölümünün yeniden inşasına yönelik Güneşin Doğuşu Projesi adlı bir planın hazırlandığına işaret etti. Planın, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ın liderliğindeki bir ekip ile ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu gelişme, Gazze’de ateşkes anlaşmasının şu aşamada tıkanan ikinci safhasının en önemli unsurlarından biri olan ‘kapsamlı Arap planının’ hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar sürerken gündeme geldi.

Söz konusu ABD planı, Mısır’ın Washington ile ortaklaşa Gazze Şeridi’nin tamamının yeniden inşasının finansmanı için bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiği bir dönemde ortaya çıktı. Kasım ayı sonunda ertelenen bu girişime ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bunun ‘Mısır ve Arap dünyasının reddine rağmen Filistinlilerin yeniden yerinden edilmesine yönelik planların geri dönüşü’ anlamına geldiğini savunuyor. Uzmanlara göre bu durum üç olası senaryoyu gündeme getiriyor: ABD’nin kısmi planının Filistin’in Refah bölgesinde uygulanması ve Arap planının ertelenmesi; iki planın yerinden etme olmaksızın birleştirilmesi; ya da ateşkes anlaşmasının tamamlanamaması nedeniyle her iki planın da askıya alınması.

ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi cuma günü yayımladığı haberinde, Kushner ve Witkoff tarafından hazırlanan ve Güneşin Doğuşu Projesi olarak adlandırılan planın, yabancı hükümetler ve yatırımcıların iş birliğiyle Gazze’nin enkazını gelecekte bir sahil destinasyonuna dönüştürmeyi hedeflediğini yazdı. Planda, Gazze halkının ‘çadırlardan lüks dairelere’ ve ‘yoksulluktan refaha’ taşınmasından söz edilirken, yeniden inşa süresince yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon Filistinlinin nerede yaşayacağına dair net bir bilgi yer almadı.

Taslak metne göre projenin toplam maliyetinin on yıl içinde 112,1 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. ABD’nin bu süre zarfında ‘önerilen tüm çalışma alanları’ için hibe ve borç garantileri sağlamayı taahhüt edeceği ifade ediliyor. Ancak gazeteye göre, yeniden inşa sürecinin Hamas’ın silahsızlandırılması ve tüm tünellerin imha edilmesi şartına bağlanması, projenin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.

Yeniden imarın dört aşamada gerçekleştirilmesi planlanıyor. Çalışmaların güneyde Refah ve Han Yunus’tan başlaması, ardından orta kesimdeki mülteci kamplarına ve son olarak Gazze kentine doğru ilerlemesi öngörülüyor. ‘Yeni Refah’ başlığını taşıyan bölümlerden birinde, bu bölgenin Gazze’de ‘yönetim merkezi’ haline getirilmesi ve 500 binden fazla kişiye ev sahipliği yapması tasarlanıyor. Söz konusu şehirde 100 binden fazla konut, 200’ü aşkın okul, 75’ten fazla sağlık tesisi ile 180 cami ve kültür merkezinin yer alması planlanıyor.

Bu sızıntılar, Yediot Aharonot gazetesinin internet sitesinin yaklaşık sekiz gün önce bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı açıklamaların ardından geldi. Haberde, Tel Aviv’in ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ndeki enkazın kaldırılmasının maliyetini üstlenmeyi ve bu büyük mühendislik operasyonunun sorumluluğunu almayı prensipte kabul ettiği, yeniden imar amacıyla da Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bir bölgenin tahliyesine başlanacağı aktarılmıştı.

fr
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinin önünde yemek almak için kabıyla birlikte bekleyen yerinden edilmiş bir Filistinli çocuk (AFP)

21 Ekim’de İsrail’de düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Jared Kushner, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde Gazze’nin yeniden inşasının ‘titizlikle planlandığını’ söyledi. Kushner, “İsrail ordusunun kontrolündeki alanlarda, güvenliğin sağlanması hâlinde inşaata başlanması için şu anda değerlendirmeler yapılıyor. Bu bölgeler, Filistinlilere gidecekleri, çalışacakları ve yaşayacakları bir yer sunmak amacıyla ‘Yeni Gazze’ olarak tasarlanıyor” dedi. Kushner, Hamas’ın kontrolü altındaki bölgelere ise yeniden imar için herhangi bir fon ayrılmayacağını vurguladı.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, Trump’ın barış planının en başından itibaren ABD ve İsrail’e daha geniş bir hareket alanı tanıdığını belirterek, Washington’ın gündeme getirdiği yeniden imar planının ‘Filistinlilerin bir kez daha yerinden edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir girişim’ olduğunu savundu.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Güneşin Doğuşu Projesi’nin, ABD’nin Gazze nüfusunun kısmen yerinden edilmesi fikrinden vazgeçmediğini gösterdiğini ifade ederek, planın İsrail’in güvenliğini önceleyen ve gayrimenkul yatırımlarına dayanan bir yaklaşım içerdiğini dile getirdi.

Wall Street Journal’a göre, Güneşin Doğuşu Projesi’ni inceleyen bazı ABD’li yetkililer, planın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Yetkililer, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmesinin zor olduğunu, bunun gerçekleşmesi hâlinde bile ABD’nin, savaş sonrası bir bölgenin yüksek teknolojiye sahip kentsel bir alana dönüştürülmesinin maliyetini üstlenecek zengin ülkeleri ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor.

Bu şüphelere paralel olarak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, “İki ya da üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanılıyorsa, kimseyi Gazze’ye yatırım yapmaya ikna edemezsiniz” dedi. Rubio, uzun vadeli yeniden imar ve insani destek için bağışçıların bulunacağına dair güçlü bir güven taşıdıklarını da sözlerine ekledi.

Reha Ahmed Hasan ise Rubio’nun, Hamas’ın silahsızlandırılması konusunda İsrail’in söylemini tekrar ettiğini belirterek, ‘istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmenin zor olduğunu’ ifade etti.

ABD kaynaklı bu sızıntılar, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, yaklaşık 17 gün önce Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamaların ardından geldi. Abdulati, “Yeniden imar konferansı için ABD ile ortak bir başkanlık oluşturulması konusunda istişarelerde bulunuyoruz ve ortaklarla iş birliği içinde bu konferansın en kısa sürede yapılması için uygun bir tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” demişti.

dfgt
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinden sıcak yemek almak için toplanan yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Bunun ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, kısa süre önce Doha Forumu’nda düzenlenen bir oturumda, “Filistin halkını desteklemeyi sürdüreceğiz, ancak başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyi finanse etmeyeceğiz” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, söz konusu Katar açıklamalarını, ‘Washington’a İsrail’i çekilmeye zorlaması ve yeniden imar sürecini başlatması yönünde bir baskı’ olarak değerlendirdi.

Kahire’nin kasım ayı sonunda düzenlemesi planlanan Gazze Şeridi’nin yeniden imarına ilişkin konferans ise gerekçe açıklanmaksızın ertelenmişti. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf, geçtiğimiz ayın sonunda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın ertelenme nedenine ilişkin bir soruya yanıt olarak, Kahire’nin ‘Gazze Şeridi’nde erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarılı olması için bölgesel ve uluslararası ortaklarla uygun ortamı hazırlamak üzere çalıştığını’ ifade etmişti.

Reha Ahmed Hasan, ABD tarafından gündeme getirilen planların ‘kapsamlı Arap yeniden imar planı’ çerçevesindeki süreci geciktirebileceği görüşünü dile getirerek, yeniden imar konferansının aksamasını birinci aşamanın tamamlanmaması ve İsrail’in çekilmemesiyle ilişkilendirdi. Yeni yeniden imar planına ilişkin olası senaryoları değerlendiren Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmemesi şartıyla Arap ve ABD planlarının birleştirilebileceğini söyledi.

Abdulmehdi Mutava ise yeniden imarın geleceğine dair üç ihtimal üzerinde durdu. Mutava’ya göre, ABD planının tek başına hayata geçirilmesi ve kapsamlı Arap planının ertelenmesi, ya da birinci aşamanın tamamlanmaması nedeniyle sürecin tıkanıklığının sürmesi ve her iki planın da uygulamaya geçememesi olasılıklar arasında yer alıyor.


İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.