Yasir Arman Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan İhvan’ı iktidarı yeniden kazanmaya yakın

ÖDBG liderlerinden Yasir Arman Özgürlük ve Değişim lideri, bölgesel güçleri dikkat etmeye çağırırken Ömer el-Beşir'in destekçilerinin Sudan Silahlı Kuvvetleri arasında bir bölünme yaratmaya çalıştığını söyledi.

Sivil hükümet talebiyle başkent Hartum’da düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
Sivil hükümet talebiyle başkent Hartum’da düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
TT

Yasir Arman Şarku’l Avsat’a konuştu: Sudan İhvan’ı iktidarı yeniden kazanmaya yakın

Sivil hükümet talebiyle başkent Hartum’da düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)
Sivil hükümet talebiyle başkent Hartum’da düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (AFP)

Sudan'da Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) ittifakının Merkez Konsey üyelerinden Yasir Arman, ülkenin siyasal İslamcı çizgideki eski rejiminin destekçilerinin, Nisan 2019'da bir halk devrimiyle iktidarı kaybeden eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejiminin kaybettikleri iktidarı yeniden kazanmaya yaklaşmaları nedeniyle Sudan için giderek yaklaşan tehlikelere karşı bölgesel ve uluslararası topluluklara çeşitli uyarılarda bulundu. Arman ayrıca siyasal İslamcıların Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında, onları zayıflatmak ve devleti kontrol etmek için sızma umuduyla bir bölünme yaratma girişimlerinde bulunduklarını belirterek, böyle bir bölünmenin bölge güvenliğini tehdit edeceğine dikkati çekti.
Eski Başbakan Abdullah Hamduk'un siyasi danışmanı olarak görev yapan Arman, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, eski Devlet Başkanı Beşir'in destekçilerinin ‘kayıp cennetlerini’ geri kazanmak için Truva atı gibi Silahlı Kuvvetler’in sırtına binmeye çalıştıklarını söyledi.
Malik Akkar liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey'in (SPLM-N) Genel Sekreteri Yasir Arman, siyasi süreç ve mevcut askeri yönetimin geleceğiyle ilgili olarak, ordunun bazı korkuları, talepleri ve hırsları olduğunu açıkladı. Sivil demokrasiye geçiş için ordunun çıkarlarının ve endişelerinin ele alınması gerektiğini söyleyen Arman, ordunun hırslarını ele almanın bir yolu olmadığını, ancak halkın kendi yönetim sistemini seçmekte özgür olduğunu belirtti.
Halk devriminin, sivilleri Müslüman Kardeşler’in (İhvan) ve otoriter Beşir rejiminin pençesinden kurtardığı gibi Silahlı Kuvvetleri de özgürleştirdiğini belirten Arman, “Ancak Sudan artık kurumları çökmekte olan bir yarı devlet. Sosyal ve politik dengesizliklerden rahatsız. Sınır ötesi çatışmalarla karşı karşıya” dedi.


Eski Sudan Başbakanı Hamduk’un danışmanı Yasir Arman (Şarku’l Avsat)

-Siyasal İslamcı eski rejimin destekçilerinin tüm devlet kurumlarına geri döndükleri görülüyor. Askeri yönetimin, eski rejimin destekçilerini geri getirmek için devrimci güçlerin bölünmelerinden yararlandığına dair bir söylem var mı?
Eski rejimin destekçileri, Silahlı Kuvvetleri siyasi bir koruyucu kalkan olarak kullanmaya ve kaybettiği cennetini geri kazanmak için Truva atı gibi sırtına binmeye çalışıyor. Bu, açıklığa kavuşturulması gereken bir konu. Çünkü bu çatışma, bazılarının siviller ve ordu arasındaki bir çatışma olarak göstermeye çalıştığı biçimde değil, daha çok siyasal İslamcı rejim ile Sudan halkı arasındadır. Siyasal İslamcılar, Silahlı Kuvvetleri halkın isteklerine karşı kullanmak istiyorlar.
Kamu hizmetleri ve güvenlik hizmetlerinin yanı sıra diğer hizmetlerin tepesinde eski rejimin destekçisi olan 35 binden fazla çalışan var ve yapıyı sürdürmek istiyorlar. Onları en çok rahatsız edense devleti kontrol ettikleri ve bununla birlikte Silahlı Kuvvetleri, halk onları Nafii ve İvad el-Caz gibi siyasal İslamcı liderlerin pençesinden kurtardıktan sonra kaçırdıkları bu yapının sona ermesi oldu.
Başkalarını Silahlı Kuvvetleri dağıtmak istemekle suçlayan Beşir rejiminin kalıntılarının yarattı bu büyük kafa karışıklığı, iktidara geri dönmeyi ve onu ele geçirmeyi amaçlıyor. Oysa bu saçmalık ve yalandan ibaret bir suçlama. Çünkü kimse Silahlı Kuvvetleri dağıtmak istemiyor. Feshedilen Ulusal Kongre Partisi rejimi, hedeflerine ulaşmak için Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasında bir bölünme yaratmaya çalışıyor.
Bizse Silahlı Kuvvetlerin ve güvenlik birimlerinin reformunu ve inşasını ve Silahlı Kuvvetlerin inşasında uluslararası kabul görmüş programlara uygun olarak bu birimlerden yararlanılmasını ve silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon süreçlerine uygun güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasını, siyasal İslamcıların düzenli ordudan atılmasını destekliyoruz. Çünkü onlar bu ülkeye ve düzenli orduya yapılan en büyük kötülüktür.
Bölgesel güçler, Ulusal Kongre Partili siyasal İslamcıların şimdi bir kez daha iktidarı ele geçirmeye yakın olduklarını bilmeliler. Onların iktidara geri dönmeleri yalnızca Sudan halkının değil, bölgenin ve uluslararası toplumun da zararına olacak ve eski Beşir yönetimini geri getirecek. Bu her ne kadar Sudan halkının savaşı olsa da siyasal İslamcıların bölgesel ve uluslararası bağlantılarını kullandığı bölgesel ve uluslararası sonuçları da olacaktır.
Halk, Ulusal Kongre Partisi'nin iktidarının kesin olarak sona ereceği yeni, bağımsız bir Sudan'ın inşasını desteklemek için düzenli orduyu yeniden kurmak istiyor. Ulusal Kongre Partisi, Silahlı Kuvvetleri askeri kanadı olarak görüyor, fakat ordusu yalnızca Sudan halkına ait olmalı. Bu çerçevede Silahlı Kuvvetleri yeniden inşa etmenin en önemli kaynağı, ordunun reformuna katkıda bulunabilecek, milliyetçi insan kaynaklarıyla onu destekleyebilecek olan sokaktaki güçlü ve cesur gençlerdir.

-Dörtlü girişim nelere ulaştı? Toplantıya davet edildiniz mi?
Henüz davet gelmedi, ama girişim Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), ABD, Suudi Arabistan ve İngiltere'ye katılmasıyla dörtlü hale geldi. Güvenilir olması ve bir anlaşma değil, geçiş sürecini ve siyasi süreci destekleyen bölgesel ve uluslararası taraflara içermesi ve daha da genişlemesi gerekebilir. Bir anlaşma yapılması gerekmiyor. Sokak tarafından onaylanmayan herhangi bir siyasi süreç başarısızlığa mahkumdur.

-Siyasi bir çözüm olması durumunda, şu an ki askeri yönetimi ne bekliyor? İktidarda kalacak mı yoksa yeni bir yönetim gelecek mi? Yargısal sorunları nasıl çözülecek?
Bir çözümden bahsetmiyorum, çünkü bir anayasal belgede ya da tam bir geçiş sürecinde hesap verebilirlik ve mağdur ailelerinin memnuniyetini göz ardı eden hiçbir çözüm ya da siyasi süreç işe yaramaz. Yargıya intikal eden sorunlar, Darfur'da, Mavi Nil'de, Nuba Dağları'nda, Kejbar'da, Port Sudan'daki Özgürlük Meydanı'nda, 2013 yılının Eylül ayındaki gösterilerde ve 2018 yılında Aralık ayındaki gösterilerde hayatını kaybedenlerin razı olacağı şekilde sonuçlanmalı.
Yeni bir toplum inşa etmek, soykırım olayından ve Güney Sudan'ın ayrılmasına yol açan meselelerden tamamen kurtulmak için tüm bu konular açıkça ele alınmalı. Sudan, biri Güney’in ayrılması diğeri ise soykırım ve savaş suçları olmak üzere iki büyük olaya tanık olduktan sonra yeni ulusal projeyi yeniden tanımladı.

-Ordunun mevcut liderlerinin ayrılışını müzakere etmek mümkün mü?
Bir müzakereden de bahsetmiyorum. Daha ziyade, kapalı odalarda ya da elit anlaşmalarda değil, güvenilir bir şekilde tasarlanmış bir sürece göre sokağın kabul edeceği demokratik bir sivil otoriteye barışçıl bir geçiş sürecinden bahsediyorum. Yarın ordunun onayladığı bir başbakanın göreve başlamasıyla halk şaşkına çevrilmemeli. Süreç halk katılımıyla, gerçek demokratik bir sivil otoriteye geçişe tanıklık eden birçok ülkenin deneyimlerinden yararlanılarak yürütülmeli.

-Egemenlik Konseyi Başkanı’nın (Orgeneral Abdulfettah el-Burhan) İngiltere Kraliçesi'nin cenazesine katılması ve Sudan temsilcisinin Birleşmiş Milletler'deki (BM) konuşması, bazıları tarafından uluslararası topluma yönelik yeni bir eğilim olarak görüldü. Sizce (Orgeneral Burhan), kaos olasılığı yerine istikrar denklemini tercih etmeye başlamış olabilir mi?
Uluslararası toplum adına konuşamam, ama halkınız sizi kabul etmedikçe uluslararası toplumun da sizi kabul etmeyeceğini biliyorum. Asıl mesele uluslararası toplumla değil, ülke içinde. Numeyri ve Beşir rejimlerinde olduğu gibi krizin bitmesi için dışarıdan alınan ağrı kesiciler faydalı olamayacaktır.
Olan bitenleri tam olarak anlatmak için birçok tarafa mesaj gönderdik. Ancak darbeyi Sudan halkı indirecek. Orada burada yapılan ziyaretlerin kırıntıları onlara yardım etmeyecek. Uluslararası toplumun buna bakışında stratejik bir değişikliğe yol açmayacak. Özellikle, ordu içindeki çelişkiler nedeniyle daha da şiddetlenen kriz onu kemirmeye devam edecek.

-Ordu içinde bahsettiğiniz çelişkiler arasında Hızlı Destek Kuvvetleri sorunu da var. Bu sorunla nasıl başa çıkılabilir? Peki ya Hızlı Destek Kuvvetleri ile ÖDBG arasında ordu pahasına bir yakınlaşma olduğuna dair söylenenler hakkında ne diyeceksiniz?
Ne Silahlı Kuvvetler pahasına ne de Hızlı Destek Kuvvetleri pahasına hiçbir yakınlaşma olamaz. Her iki seçenek de yanlış. Silahlı Kuvvetler, ordu ve güvenlik birimleri reformunun gerçekleşmesi gereken ana şablon olmaya devam edecek. Silahlı Kuvvetler ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında bir çekişme yaşanmasını istemiyoruz. Her iki tarafta da korkular, talepler ve hırslar olduğu doğru. Bu çıkarlar ve korkular ele alınmalı. Ancak hırslar ele alınamaz, çünkü hükümet sistemlerini özgür halk seçecek.
ÖDBG'yi Silahlı Kuvvetlere karşı Hızlı Destek Kuvvetlerini seçmekle suçlamaya çalışmak yanlış. Hızlı Destek Kuvvetleri, darbenin başarısız olduğunu ve kışlaya dönmek istediğini açıkladı. Eğer bu açıklamada doğruluk payı varsa sorun yok. Silahlı kuvvetler ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında çekişmeye yol açacak her türlü çağrıya karşıyım. Hızlı Destek Kuvvetleri sorununu tek bir profesyonel ordu kurma çerçevesinde çözmeyi tüm kalbimle diliyorum. Hızlı Destek Kuvvetleri, Silahlı Kuvvetlere paralel bir ordu olmayacak, ama Hızlı Destek Kuvvetlerinin orduya entegrasyonu için gerçek uzlaşılara varılması gerekiyor.
Ulusal Kongre Partisi, İktidara dönmek için Hızlı Destek Kuvvetleri ile Silahlı Kuvvetler arasındaki anlaşmazlıklardan yararlanmak istiyor. Bu yüzden halk, tüm düzenli güçlerin kışlaya dönmesini ve güvenlik birimlerinde reform yapılmasını bekliyor. Biz ayaklanma istemiyoruz. Ülkemiz için istikrar istiyoruz. Bu yüzden Silahlı Kuvvetleri dağıtmaya çalışmıyoruz, bu koca bir yalan.
Devrim, hepimizi özgürleştirdiği gibi Silahlı Kuvvetleri de özgürleştirdi. Bu yalanı söyleyenler, Silahlı Kuvvetlere karşı duranlardır. Çünkü askeri yapıları, Sudan'ın çöküşüne yol açabilecek bir çekişmeye itmek istiyorlar.

-ÖDBG’den yeni bir ittifaka geçilebilir mi?
Başka bir ittifaka geçmek bazı sorunlar yaratabilir, ancak ÖDBG daha geniş ve daha kapsamlı bir ittifaka dönüştürülebilir. Halk Direniş Komiteleri, kadın ve gençlik hareketleri, Aralık Devrimi güçleri grupları ile örgütsel bir bağ kurmaya çalıştık. Bu yeni bir gelişmeye yol açabilir.  Hatta ismi tamamen değiştirilebilir ve farklı bir liderlikle de oluşturulabilir. Onları ilah edinmek için bu ittifaklara girmiyoruz. Bu ittifaklar daha ziyade Aralık Devrimi'nin taleplerini yerini getirmek için kullanılan araçlardır. ÖDBG'den daha güçlü bir mekanizma bulursak buna geçeriz ya da diğerlerinin kabul edeceği yollara doğru hareket ederiz.

-Halk Kongresi Partisi ve Demokratik Birlik Partisi gibi eski rejime bağlı siyasi güçler ÖDBG'ye yaklaşmaya başladı. Bu yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?
Devrimci güçlerin gündemi ile darbeyi devirmeye yönelik siyasi süreç arasındaki farkı kesin olarak tanımlamalı ve devrim güçlerini geçiş süreci güçleriyle karıştırmamalıyız. Önemli güçler var. Onlar demokratik geçişle ilgilenebilirler. Onlarla ilgilenmek için farklı mekanizmalara ve anlayışlara ihtiyaç var. Eğer bunlar olmazsa, devrim güçleri onları demokratik geçiş güçleriyle karıştırmanın bedelini ödeyebilir. Tecrit ya da dışlama olsun istemiyoruz. Bunu istemiyor olmamız devrimin gündeminden vazgeçmek anlamına gelmiyor. Bu yüzden partilerin doğru tanımlanması günümüzün en önemli konularından biri. Darbecilerin taleplerini yerine getiren zayıf bir başbakanın göreve geleceği siyasi bir sürece dönüşmemeli.
ÖDBG’nin programı farklı. Demokratik Birlik Partisi ve Halk Kongresi Partisi, geniş demokratik geçiş konularında onlarla görüşebilirler, ancak ÖDBG’nin programı daha derindir ve devrimin güçlerine yöneliktir. Siyasi eylemi tekelleştirmiyoruz ve başkalarından da darbeye karşı durmalarını istiyoruz. Eğer onlar da darbeye karşı dururlarsa bazı uzlaşılara varılabilir. Fakat devrim güçlerinin yerini almazlar.



Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a konuştu: Suriye hiçbir Arap ülkesi için endişe kaynağı olmayacak

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Suriye devrimi rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Eş-Şera ülkesinin ‘hiçbir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacağını’ vurguladı.

Şam'daki eş-Şaab Sarayı'nda dün gerçekleştirilen röportajda eş-Şera, “Yaptıklarımızı ve başardıklarımızı mümkün olan en az hasar ve kayıpla gerçekleştirdik… İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti” dedi.

Eş-Şera, “Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki, bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ile yaptığı röportajın tam metni;

* Pek çok Batılı ve bölgesel ülkeye güvence verdiniz. Ancak Körfez ülkelerine ve etkili Arap ülkelerine doğrudan bir mesaj vermediniz. Onlara söyleyecek bir şeyiniz yok mu?

- Elbette Arap ülkelerine söyleyecek sözümüz var; Özellikle de Suriye'nin İran için bir platforma dönüştüğü ve buradan dört büyük Arap başkentini yönettiği ve girdiği ülkelerde savaş ve yolsuzluk çıkardığı için… Körfez'in güvenliğini istikrarsızlaştıran ve bölgeyi uyuşturucu ve Captagon ile dolduran da İran. Dolayısıyla tüm bölge için büyük çıkarlar anlamına gelen İranlı milislerin ortadan kaldırılması ve Suriye'nin İran silahları için bir platform olarak tamamen kapatılması konusunda mümkün olan en az hasar ve kayıpla yaptığımız ve başardığımız şey diplomatik yollarla, hatta baskıyla elde edilmemiştir.

x cvgfbnh
Ahmed eş-Şera dün Şam'da Bisan eş-Şeyh ile yaptığı röportaj sırasında

Eski rejimle Arap ilişkilerinin yeniden kurulduğuna ve bazı tavizler karşılığında Arap Birliği'ne geri döndüğüne dair işaretler geldiğinde, bunun başarısız olacağından emindik. Çünkü bu rejimin hiçbir taviz vermeyeceğini ve bu jesti iyi niyetle karşılamayacağını biliyorduk. Hatta Ürdün tarafıyla yapılan bir toplantıda, Captagon'u onlara ihraç etmekteki ısrarın nedeninin sorulduğu ve cevabın da “yaptırımlar kaldırılmadıkça durmayacağı” şeklinde olduğu bize sızdırıldı.

Bugün Körfez'in stratejik güvenliğinin daha emniyetli ve güvenli hale geldiğini söylüyoruz. Çünkü İran'ın bölgedeki projesi 40 yıl geriye gitti.

Ahmed eş-Şera: Varlığımız kimse için tehdit değil

* Söz konusu ülkelere Suriye'nin bu sorunlu kişiler için bir sığınak olmayacağı konusunda nasıl güvence veriyorsunuz?

- Şu anda devlet inşası aşamasındayız. Suriye devrimi, rejimin devrilmesiyle sona erdi… Bunun başka bir yere ihraç edilmesine izin vermeyeceğiz. Suriye herhangi bir Arap ya da Körfez ülkesine saldırmak ya da onları endişelendirmek için bir platform olmayacak. Suriye devrimine birçok insan katıldı ama bugün devlet inşasının yeni bir aşamasındayız. Bu ülkelerle etkili stratejik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Suriye, savaşlardan ve başkalarının çıkarları için bir platform olmaktan yoruldu. Artık ülkemizi yeniden inşa etmemiz ve güven sağlamamız gerekiyor. Çünkü Suriye Arap olaylarının merkezinde yer alan bir ülke.

Şam'daki varlığımız kimseye tehdit anlamına gelmiyor. Körfez ülkelerinin ulaştığı gelişmişlik düzeyini takdir ediyoruz ve ülkemiz için de bunu arzuluyoruz. Suudi Arabistan çok cesur planlar yaptı ve bizim de arzuladığımız bir kalkınma vizyonuna sahip. Hiç şüphe yok ki bizim arzuladığımız şeylerle birçok kesişme noktası var ve ister ekonomik ister kalkınma iş birliği açısından olsun, bu noktalarda bir araya gelebiliriz.

* Eski rejimin güç ve kontrolüne tabi olan komşunuz Lübnan ile ilişkilerinizi nasıl görüyorsunuz?

- Gerçekten de Lübnanlı kardeşlerimiz Şam'a gelişimiz ve bunun Lübnan'da bir tarafı diğerine karşı güçlendireceği konusunda çok fazla endişe duydular. Aslında biz Lübnanlı komşumuzla otoriter bir ilişki değil, saygı ve alışveriş ilişkisi istiyoruz ve kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz olduğu için Lübnan'ın içişlerine karışmak istemiyoruz. İyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tüm Lübnanlılara aynı mesafede duracağız. Onları tatmin eden şey bizi de tatmin eder.

dvfrgbthy
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Ahmed eş-Şera: Suriye, sahip olduğu zenginlikle tek bir görüşün hakimiyetine girmeyecektir

* Bir ulusal diyalog konferansından ya da kapsayıcı bir ulusal toplantıdan ve Suriye'de yeni bir aşamayı tesis edecek bir anayasadan bahsettiniz. Ancak hangi mekanizmayı benimseyeceksiniz? Suriye halkının tüm kesimlerinin, özellikle de halk ve askeri tabanınızın yeni ılımlı söyleminize katılmayabilecek bir kesiminin temsil edilmesini nasıl sağlayacaksınız?

- Son kısımda sizinle aynı fikirde olmayabilirim, ancak genel olarak Suriyelilere kişisel görüşlerimi empoze etmek istemiyorum. Bunu deneyimli ve uzman hukukçulara bırakıyorum, böylece hukuk, insanlar arasındaki ilişkiyi formüle etmede ayrım çizgisi olacaktır. Suriye büyüklüğünde ve zenginliğinde, farklı bileşenleri olan bir ülkenin tek bir görüşün hakimiyetinde olmasını bekleyemeyiz. Bu farklılık iyi ve sağlıklıdır. Bu zafer bir grubun diğerine karşı zaferi değil, tüm Suriyelilerin zaferidir. Önceki rejime sadık olduğunu düşündüğümüz kişilerin bile sevinçlerine şahit olduk. Çünkü insanların ne hissettiklerini ya da düşündüklerini söylemeleri mümkün değildi. Toplumun her kesiminden tüm Suriyelilerin ülkelerini koruyacak kadar bilinçli olduklarından eminim.

Kısacası benim arzum, farklılıklarımızı çözerken başvurabileceğimiz kapsayıcı bir anlaşmaya ve bir hukuk devletine ulaşmaktır.

Ahmed eş-Şera: İntikam peşinde koşmayacağız

* Sizi bekleyen pek çok çetrefilli dosyadan biri de zorla kaybedilenlerin, cezaevlerinde ve toplu mezarlarda kaybedilenlerin dosyası. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

- Aslında biz siyasi bir rejimle değil, kelimenin tam anlamıyla bir suçlular ve haydutlar çetesiyle savaşıyorduk. Hem barışta hem de savaşta tutuklamalar, zorla kaybetmeler, öldürmeler, yerinden etmeler, aç bırakmalar, kimyasal silahlar, sistematik işkence... Bugün davanın bittiğini söylüyoruz. Dolayısıyla, insanların Sednaya Hapishanesi’nden sorumlu olanlardan, varil bombaları ve kimyasal silahlar atanlardan ve bilinen zulümleri işleyenlerden hesap sorma hakkını saklı tutarak, olaylara intikam açısından bakamayız. Bu kişiler sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır. İsimleri bilinmeyen kişilere gelince, insanların bu kişileri de sorumlu tutmak için haklarında suç duyurusunda bulunma hakları vardır.

scvdfb
Ahmed eş-Şera, Şam'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüştü

Önemli olan, kısıtlamaları kırmış olmamız ve uzman kuruluşların bu göreve yardımcı olmak üzere gelmiş olmalarıdır. Kayıp kişilerin dosyalarını takip etmek hem yaşayan hem de ölü olan kişilerin akıbetlerini belirlemek ve ailelerinin ölüm belgeleri, miras gibi işlerini kolaylaştırmak üzere uzmanlaşmış bir bakanlık kurulacaktır. Bu çok iş demek, ancak hakikate ulaşmalıyız.

* Beşar Esad'ın oturduğu yerde, Halk Sarayı'nda bizi ağırlamak nasıl bir duygu?

- (Gülüyor) Dürüst olmam gerekirse, hiç rahat değilim. Ancak burası halka açık olması gereken bir yer. Böylece halk burayı ziyaret edebilir ve çocuklar bu avlularda oynayabilir.