AB, Rusya'ya karşı yeni yaptırım paketi hazırladı

AA
AA
TT

AB, Rusya'ya karşı yeni yaptırım paketi hazırladı

AA
AA

Avrupa Birliği (AB), Rusya'ya karşı ticaret yasakları ve Rus petrolüne tavan fiyat uygulamasını da içeren sekizinci yaptırım paketi teklif etti.
AB'nin yeni yaptırım paketi teklifini AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell açıkladı.
Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçıların "sahte" referandumunu ve Ukrayna topraklarının ilhakını tanımayacaklarını vurgulayan von der Leyen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer tehdidinin ve seferberlik ilanının gerginliği artırdığını söyledi.
Von der Leyen, bu nedenle AB'nin Rusya'ya yönelik 8. yaptırım paketini hazırladığını ve teklif edeceğini, Rus ekonomisini zayıflatmayı amaçladıklarını kaydetti.
Von der Leyen'in teklif ettiği ve uygulamaya girmesi için AB üyesi 27 ülke tarafından onaylanması gereken yeni yaptırım paketine göre, bazı kişi ve kuruluşlar yaptırım listesine eklenecek, ayrıca ticaret ve petrol ithalatında da bazı kısıtlamalar gelecek.

İthalat ve ihracat kısıtlamaları
Bu kapsamda bazı Rus mallarının ithalatı yasaklanacak. AB, detayları henüz verilmeyen bu malların Avrupa pazarına girememesi nedeniyle Rusya'nın 7 milyar avro gelirden mahrum kalacağını hesaplıyor.
Ayrıca AB üretimi bazı malların da Rusya'ya ihracatına kısıtlama getirilecek. Bu yolla Rus ordusunun askeri alandaki hayati öneme sahip teknolojilerden mahrum bırakılması hedefleniyor. Bu mallar arasında havacılıkta kullanılan malzemeler, elektronik parçalar ve kimyasal maddeler bulunuyor.
Hizmet sektörünü de içeren yaptırım paketinde ayrıca AB ülkelerinin vatandaşlarının Rusya'da kamunun sahip olduğu şirketlerinin yönetiminde yer alması da yasaklanıyor.

Petrole tavan fiyat
Von der Leyen, yaptırım paketinin Rus petrolünü de içerdiğine işaret ederek, "Rusya, savaşı finanse etmek için fosil yakıtların satışından elde ettiği karı kullanıyor." dedi.
Daha önce kabul edilen yaptırım paketleri uyarınca 5 Aralık'tan itibaren Rusya'dan AB'ye deniz yoluyla ham petrol taşınmasının yasaklandığını anımsatan von der Leyen, bazı gelişmekte olan ülkelerin düşük fiyatlı Rus petrol kaynaklarına ihtiyaç duyduklarının farkında olduklarını ifade etti.
Von der Leyen, G7'nin üçüncü ülkeler için Rus petrolüne tavan fiyat getirmeyi prensipte kabul ettiğini hatırlatarak, "Petrole tavan fiyat bir yandan Rusya'nın gelirlerini azaltmaya yardımcı olacak, diğer yandan küresel enerji piyasasını sabit tutacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Von der Leyen, "Bu pakette, Rus petrolüne tavan fiyat uygulanmasının yasal zeminini oluşturuyoruz." diye konuştu.

AB yaptırımların çevresinden dolanılmasını engellemek istiyor
Yaptırımların çevresinden dolanmak konusunda da yeni adımlar attıklarını belirten von der Leyen, "Burada yeni bir kategori ekliyoruz. Bu kategoride, yaptırımlarımızdan kaçınan bireyleri listeleyebileceğiz." ifadesini kullandı.
AB'den ürün satın alıp üçüncü ülkelere götürdükten sonra Rusya'ya iletenlerin, AB yaptırımlarının çevresinden dolanmış olacağını anlatan von der Leyen, bu gibi faaliyetlere karışan kişileri yaptırım listesine alabileceklerini vurguladı.

Yaptırım uygulanacak kişi ve kuruluşlar
AB Yüksek Temsilcisi Borrell de yaptırım uygulanacak kişi ve kuruluşların listesini genişlettiklerini belirtti.
Borrell, listenin "Ukrayna topraklarının Rusya tarafından işgalinde ve ilhak edilmesinde" payı olanlardan oluştuğunu, bunlar arasında üst düzey askeri yetkililer, karar vericiler, bazı oligarklar ile propaganda yapan kişilerin bulunduğunu söyledi.
Borrell, 300 bin kişiyi askere alarak savaşı tırmandıranlara "doğrudan yanıt" vermeyi hedeflediklerini dile getirdi.
Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’da "Rusya'nın vekili" konumundaki Rus yetkililer ile Ukrayna’nın 4 bölgesinde sahte referandum düzenleyen kişileri hedef alacaklarını aktaran Borrell, savunma sektöründen bazı kişileri de listeye ekleyeceklerini belirtti.
Borrell, bunlar arasında Savunma Bakanı ve diğer yüksek rütbeli yetkililerin bulunduğunu ifade ederek, savaş uçakları da dahil olmak üzere her türlü ordu teçhizatını sağlayan ve 300 bin askerin görevlendirilmesinde rol oynayan kişilerin listede yer alacağını söyledi.
Borrell son olarak savaşla ilgili, özellikle Rus işgali altındaki bölgelerde dezenformasyon yayan kişilerin de tespit edilerek listeye alınacağını kaydetti.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.