Tonga'daki yanardağ patlamasında çıkan su buharı Dünya'yı daha da ısıtabilir

"Kesinlikle benzersiz"

Patlamayla ortaya çıkan devasa su buharıyla stratosferdeki nem miktarının yaklaşık yüzde 5 arttığı düşünülüyor (AFP)
Patlamayla ortaya çıkan devasa su buharıyla stratosferdeki nem miktarının yaklaşık yüzde 5 arttığı düşünülüyor (AFP)
TT

Tonga'daki yanardağ patlamasında çıkan su buharı Dünya'yı daha da ısıtabilir

Patlamayla ortaya çıkan devasa su buharıyla stratosferdeki nem miktarının yaklaşık yüzde 5 arttığı düşünülüyor (AFP)
Patlamayla ortaya çıkan devasa su buharıyla stratosferdeki nem miktarının yaklaşık yüzde 5 arttığı düşünülüyor (AFP)

Pasifik Okyanusu'nda yaklaşık 170 adadan oluşan Tonga'daki yanardağ patlamasının dünyada sıcaklığı artırabileceği belirlendi.
Hakemli bilimsel dergi Science'ta geçtiğimiz hafta yayımlanan araştırmaya göre şiddetli patlama sonucunda yayılan büyük miktardaki su buharı, küresel ısınmada aylar süren küçük bir artışa yol açabilir.
15 Ocak'ta Hunga Ha'apai Adası'nda yer alan Hunga Tonga Yanardağı'ndaki şiddetli patlama ve ardından oluşan tsunami nedeniyle en az 6 kişi ölmüştü.
Doğal afette yaklaşık 80 kilometre uzunluğundaki denizaltı telekomünikasyon kablosu da zarar görmüş, ülkede telefon ve internet hatları kesilmişti.
Patlamanın ardından Tonga'nın yanı sıra Yeni Zelanda, ABD, Kanada, Şili ve Japonya için "tsunami" uyarısı verilmişti.
NASA araştırmacıları volkanik patlamanın şiddetinin yaklaşık 10 megaton TNT'ye eşdeğer olduğunu açıklamıştı.
Temmuzda yayımlanan bir araştırmada, patlamayla atmosfere 160 milyon ton su buharı püskürtüldüğü yazılmıştı. Çalışmada, NASA'nın Aura uydusundaki Mikrodalga Limb Siren cihazından gelen veriler analiz edilmişti.
Yeni yayımlanan makalenin başyazarı olan ABD Ulusal Atmosfer Araştırma Merkezi'nden Holger Vömel ve ekibiyse balonlarla taşınan radyosonde adlı cihazdan gelen verileri kullandı. Radyosonde, yüksek seviyelerdeki basınç, sıcaklık, rüzgar ve nispi nem gibi unsurların değerlerini belirlemede kullanılan aletlerle donatılmış, elde ettiği bilgileri radyo sinyalleri aracılığıyla yer istasyonuna ileten cihaza deniyor.
Bulgular patlamanın ardından en az 55 milyon ton su buharının stratosfere gönderildiğini gösterdi. Uzmanlar bunun, ozon tabakasının geçici olarak daha fazla incelmesine yol açtığını söyledi.
Su buharı, karbondioksit gibi dünya yüzeyindeki ısıyı emiyor ve tekrar yayıyor. Yani büyük miktardaki su buharı, gaz dağılana kadar küresel ısınmayı birkaç yıl artırabilir. Ancak Dünya yüzeyinin tam olarak ne kadar ısınacağı bilinmiyor.
Uzmanlar ayrıca stratosferdeki su buharı miktarının artmasının ve kükürtdioksitin stratosfere geçmesinin bu tabakada soğumaya yol açabileceğini belirtti.
Bulgulara dair "Kesinlikle benzersiz" yorumunu yapan Vömel, yayılan su buharı miktarının en az 55 milyon ton olduğunu ve gerçek rakamın, tahminlerinin iki katını bulabileceğini de sözlerine ekledi.
Independent Türkçe, New York Times, Live Science, AA



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy